Yüksekdağ: Sur’un kamulaştırılması yıkımdır

Yüksekdağ: Sur’un kamulaştırılması yıkımdır
Partisin grup toplantısından konuşan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Sur’un "acele kamulaştırması" kararının bir yıkım planı olduğunu belirterek,

 

 DAİŞ eliyle tarihi kent Palmira'da gerçekleştirilmek istenen yıkımın bir benzerinin Sur'da da yapılmak istendiğini söyledi. Yüksekdağ, Karaman'daki cinsel istismarın ardından söz konusu vakfa sahip çıkan açıklamalarda bulunan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu'nun da derhal istifa etmesi gerektiğini söyledi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, HDP Kadın Grubu toplantısında konuştu. Yüksekdağ, son süreçte saldırılarda yaşamını yitirenleri anarak konuşmasına başladı.

Bir haftada 174 kişi tutuklandı

Newroz kutlamalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yüksekdağ, Newroz kutlamalarının çok yoğun bir baskı, yasak ve tehdit ortamına rağmen gerçekleştiğini belirterek, "Son dönemde siyasi iktidar eliyle başlayan baskılar bir halkın bayramını yasaklamaya kadar gitti. OHAL uygulamaları Newroz kutlamalarında da kendini gösterdi. Bir kere daha yasaklara karşı halkların iradesi kazandı. Bütün topluma yaymak istedikleri korkuya karşı cesaret kazandı. Bu süre içerisinde 635 kişi gözaltına alındı bir hafta içinde 174 kişi tutuklandı" diye konuştu.

Yüksekdağ, İstanbul'da bir ay boyunca tüm eylem ve etkinliklerin iptal edilmesine de tepki gösterdi.

Siyasi iktidarın her yerde toplumun can damarını kesmeyi hedeflediğini Yüksekdağ, "Siyasi iktidar korku ve şiddet üreten bir kuruma dönüşmüş durumda. Türkiye'de siyasi iktidar AKP ve saray rejimi siyaseti toplumu bir ölü canlar ortamına dönüştürecek enstrümanlar üzerinden inşa ediyor" ifadelerini kullandı.

Yüksekdağ, basın üzerindeki engelleme ve baskılara da değindi ve toplumun gerçeğe ulaşma kanallarının siyasi iktidarca felç edilmesiyle aylardır Kürdistan'da yaşanan savaş siyasetinin ortaya çıkardığı ağır bilançonun gizlendiğini ifade etti.

677 gün yasak 791 sivil katledildi

Yüksekdağ, AKP'nin savaş konseptini devreye koyduğu kuşatma ve saldırılarda kapsamında bu güne kadar 7 il ve 21 ilçede sokağa toplamda 677 gün "sokağa çıkma yasağı"nın ilan edildiğini aktararak, "Bu kadar süre içerisinde halk sokağa çıkmadı. Neden? Cevabı çok açık bu siyasi iktidarın gözünde en iyi halk sokağa çıkmayan, sesini çıkarmayan halktır. Bu nedenle 365 günün tamamında halka yaşamayı yasakladılar. Bu ablukaya karşı direnen bir halk gerçeği de vardı. Umudumuzu diri tutan da bu zulme karşı bu direniştir. Bu dönem içerisinden 791 kişi katledildi. Bunların hiçbirinin hesabını vermiyor siyasi iktidar. Bu dönemde öldürülen katledilen her bir sivil 'terörist' ilan edilmiş durumda. Cenazelere de işkence yapıldı. Halen alınamayan, defnedilemeyen cenazeler var. Böyle bir zulüm yaşatıldı. Karşınızdaki siyasi iktidar hiçbir şey yokmuş gibi bunu Türkiye'nin normalitesi haline getiriyor" şeklinde konuştu.

'Kamulaştırma kararı bir yıkım kararıdır'

Sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasının ardından Sur ve Silopi ilçelerinde olduğu gibi katliamlardan kurtulan halkın bugün yaşam alanlarının başlarına yıkılmak istendiğine dikkat çeken Yüksekdağ, sözlerine şöyle devam etti: "Sur'u işgal etme, halkın yaşam alanlarını gasp etmeye planına dönüştü. Sur'a ölüm makineleriyle girdiler bu yetmedi bugün dozerlerle girmeye başladılar. 'Acele kamulaştırma' adı altında ilçenin yüzde 90'a yakını kamulaştırıldı, siyasi iktidar adına el konuldu. Gerekçe neymiş 'kamu yararı' Halka sordunuz mu? Sur halkına hiçbir şey sormadan yıkım dayatıldı. Sur'da yapılmak istenen tam bir yıkım plandır. Bütün yıkım planlarını daha iyi bir kent yapacağız iddiasıyla yaptılar. Ama bu iddiaların karşısında bir halk mücadelesi vardı. Batıda kentsel dönüşüm adı altında insanların evlerini yıktılar. Bunların her birinin gasp ve el koyma anlamına geldiğini herkes çok iyi biliyor. Bu bir soykırım planıdır. Soykırımın temelinde bir halkı halk yapan değerleri yok etmek vardır. Sur 7 bin yıldan beri yaşayan Mezopotamya halkının tarihidir."

'Palmira'da yapılmak istenen bugün Sur'da yapılıyor'

Yüksekdağ, DAİŞ'in Suriye'de Palmira'yı işgal ettiğini ve oradaki binlerce yıllık tarihi orayı yok etmek istediğini hatırlattı ve Palmira'nın birkaç gün önce DAİŞ alındığını anımsatarak, Palmira'da DAİŞ tarafından gerçekleştirilen yıkımının bir benzerinin de bugün Sur'da gerçekleştirilmek istendiğine dikkat çekti. Yüksekdağ, "Palmira kurtarıldı ama bugün Türkiye'deki siyasi iktidar gözünü Sur'a dikti. Sur'u Palmira gibi yapmak istediklerini açık bir şekilde itiraf ettiler. DAİŞ Palmira da orada yaşayan halkların can damarını kurutmak istediyse bugün Sur'da yapılmak istenen de budur" diye konuştu.

'Savaş yasasını halka karşı kullanıyorlar'

Yüksekdağ, kamulaştırma kararının alındığı bölgede belediyelerin yetkisiz bırakıldığını anımsatarak, kamulaştırılan alanlarda belediyeye ait alanların da olduğunu kaydetti. "Acele kamulaştırma" kararının olağan üstü durumlarda alınabilecek bir karar olduğunu kaydeden Yüksekdağ, "Bugün de bu savaş yasasını alıp halka karşı kullanıyorlar. Bunu da seçilmişlere karşı atanmışlar eliyle yapıyorlar. Kültürel ve siyasi soykırım operasyonlarının bir parçası olan bu operasyonda öncekiler gibi sonuçsuz kalacaktır" dedi.

'Kürt'e plan dayatanlar tarihe gömüldü, siz de gömüleceksiniz'

Kürtlere karşı devreye konulan bir soykırım planı Şark Islahat Planı'nı atıfta bulunan Yüksekdağ, "Ne oldu bu planın sonucu" diye sordu. Yüksekdağ, Kürtlerin tüm planlara rağmen özgürlük taleplerinden vazgeçmediğini belirterek, "O planın sahipleri nasıl tarihe gömüldüyse siz de tarihe gömüleceksiniz" dedi.

'Kürdistan'da işgal anlayışıyla bir yıkım örgütleniyor'

Nusaybin, Cizre ve İdil'de devam eden kuşatma ve saldırılara da değinen Yüksekdağ, "operasyonlar bitti" açıklamasının yapıldığı ilçelerde halkın ev ve yaşam alanlarının işgal anlayışıyla bir sistematik yıkım örgütlendiğini belirtti. Yüksekdağ, şunları söyledi: "Başbakan huzuru sağladık diye Silopi'de boy gösteriyor ama aynı ilçede sağlık ocağını yıkıp karakol yapıyorlar. Siyasi iktidarın tek derdi ablukaların yaşandığı yerlerde yıkılan yerlerin yerine karakol yapmak. Sur'dan kaldırılarak Dicle'ye atılan molozların içerisinde cenazelerimiz olabilir diye bas bas bağırıyor aileler. Ama siyasi iktidar acele el koymak için çırpınıyor."

'Vakfa sahip çıkan Ramazanoğlu derhal istifa etmeli'

Karaman'da 45 çocuğa dönük cinsel istismar skandalına da değinen Yüksekdağ, şöyle konuştu: "Siyasi iktidar açığa çıkanı tepe taklak etmek için harekete geçti. Bu istismarın boyutuna inmek gerekirken siyasi iktidarın bakanı 'bir defa yaşanmış' dedi. Hepimiz utandık ama onlar utanmadı. Bunu duymak birileri atına utanma duygusu oluşturuyor bizde ama o birilerinde oluşturmuyor. O günden bu yana vakfın suçunu aklamak için seferber olmuş durumdalar. Bu suç karşısındaki siyasi iktidar yaklaşımı zihniyet olarak çarpık bir anlayıştır. Bugün Karaman'da yaşanan istismarın gerisine dönüp bakın Pozantı'ya gitmeniz gerekiyor. Onlarca çocuğa bir işkence yöntemi olarak bir istismar uygulandı. Bunun karşısında olayı açığa çıkartanlar cezalandırıldı. O aşağılık suçlular değil, çocuklar cezalandırıldı. O nedenle Aile ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Bakanı'nın söylemini bir dil sürçmesi olarak görmeyin. Dil sürçmesi değil, bunu yaptılar, Pozantı'da yaptılar. Alçakları değil çocukları ve bu suçu açığa çıkartanları cezalandırdılar. Bugün de Karaman olayının üzerini sistematik bir şekilde örtmeye çalışıyorlar. Karşımızda organize bir suç şebekesi var. Birileri suç işliyor diğerleri, üstünü örtüyor ve susuyor. Türkiye'de siyasi iktidar da bu suç karşısında sessiz kalarak bu suç şebekesi sürecine dahil oluyor."

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu'nun Karaman'daki cinsel istismar olayının ardından Ensar Vakfı'na sahip çıkan yönde yapmış olduğu açıklamalara tepki gösteren Yüksekdağ, bakanın derhal istifa etmesini gerektiğini söyledi.

'Vatanı tehdit ediyor dediğiniz ülkeyi birlikte kurduğunuz Kürtlerdir'

Yüksekdağ, "Bugün kardeşin kardeşi vurduğu, bir devletin kendi sınırları içerisinde kendi vatandaşına ilan ettiği bir savaş vardır. Bugün bu savaş sarmalında yaşamını yitiren hiçbir gencin hesabını vermiyorlar. Çıkıp diyorlar ki '300 şehit verdik ama teröristlerin on kat kaybı var.' Yaşamını yitirenlerle, sayılarla övünmek bir başarı mıdır? Sizin 'vatanı tehdit ediyor' dediğiniz halk Kürt halkıdır. Yani birlikte bu ülkeyi kurduğunuz halktır. Daha ne kadar kan dökülmesi gerekiyor" diye konuştu.

'Barıştan korkan bir siyasi anlayış var'

Newroz mitinglerinde çözüm noktasında yapılan çağrıları hatırlatan Yüksekdağ, "Ama kapı duvar, halen sessizlik. Barış deyince savaş naraları atıyorlar. Türkiye barış karşısında en fazla tepki gösteren bir siyasi anlayışla yöneltiliyor. Barış dediğinizde tutukluyorlar, barış dediğiniz de 'suçu övmek' iddialarıyla soruşturmalarla karşı karşıya kalıyorsunuz" dedi.

Barış talebinde bulundukları için tutuklanan akademisyenlerin karşı karşıya duruma da değinen Yüksekdağ, "Barış talebinde bulundukları için 'terör propagandası' yapmakla suçlandılar. Barış demek suça herkes barış desin ve bunun propagandasını yapsın. Demek ki bu örgüt iyi bir örgüt, barışın örgütüdür. Barışın propagandasını yapmayı salık veriyor. Esra Mungan hocamızın ifade ettiği gibi barış için bedel ödemekten sakınmamalıyız. Barış için bedel ödeyenler alnı açık bir şekilde halkın önüne çıkacaklardır. Ama bugün şiddetten başka dil kullanmayanlar Türkiye toplumun yüzüne bakamayacaklardır" şeklinde konuştu.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.