VİDEO - Tanrıkulu: Kobani davası siyasi intikam davasıdır
TİGRİS HABER - Tanrıkulu, Önder’in Kobani davasının sanığı olduğuna vurgu yaparak, “Şimdi ben TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder'e, Sayın Başkan mı diyeceğim, Sayın Sanık mı diyeceğim?” diye sordu.
TBMM’de görüşülen Kobani davası ile ilgili söz alan CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, açılan dava ile ilgili sözlerine şöyle başladı, “Kullanışlı yargı mensuplarının aracılığıyla yazılmış bir iddianame var ve yine kullanışlı yargı mensuplarının yürüttüğü bir yargılama var!
Evet, Kobani Davasının sanığının yönettiği Mecliste Kobani Davasını konuşuyoruz arkadaşlar. Bu, aslında bu Parlamento bakımından vahim bir durum ve -dün de ifade etti kendisi- bu Parlamentonun Başkanı, bu Yüce Meclisin Başkanı şu anda yurt dışına çıkamıyor bir mahkeme kararıyla ve böyle bir tezat yaşıyoruz maalesef. Bunu aslında herkesin düşünmesi lazım.
Sayın Başkan mı diyeceğim, Sayın Sanık mı diyeceğim?” diye sordu.
Bunun üzerine TBMM Başkanı Sırrı Süreyya Önder, “Artık o da sizin lütfu kereminiz.” Diye yanıtladı.
Tanrıkulu daha sonra konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Cumhuriyetin tarihinde birçok dava olmuştur ve birçok dava da siyasi davadır. Kobani Davası da yani bir siyasi davadır. Bu böyle biliniyor, böyle de olacak, tarih de bunu böyle yazacak. Bir siyasi intikam davasıdır, bir kan davasının sürümüdür aynı zamanda yani bir hukuksal kaygılarla yazılmış bir iddianame yok ortada, adalet gerçekleşsin diye yazılmış bir iddianame yok, adalet gerçekleşsin diye de yapılan bir yargılama yok orada; siyasi bir husumetin bir iddianameye yansımasıdır ve kullanışlı yargı mensuplarının aracılığıyla yazılmış bir iddianame var ve yine kullanışlı yargı mensuplarının yürüttüğü bir yargılama var.
Bunları söylememin nedeni bu davanın bir kısmını izledim, takip ediyorum, duruşma tanıklarını okuyorum. İnanın, Adalet Bakanına geçen dönemde söylemiştim, keşke bu SEGBİS kayıtlarını, görüntülü kayıtları izleseniz, o yargılamanın nasıl yargılama olmadığını o kayıtlardan anlarsınız. Kendim de bizzat o yargılamada mahkeme başkanıyla tartıştım. Mahkemenin içeriye girişinde avukata, milletvekiline kimlik sorulur mu, kayıt alınır mı ya? Bunu niye yapıyorsunuz dedim "Mahkeme başkanına göndereceğiz." dedi. Böyle bir yargılama düzeni olabilir mi?”
Yargılamanın tek başına Sincan'da, yani bir cezaevi kampusunda yapılıyor olmasının tıpkı Yassı ada gibi bir darbe döneminin, bir siyasi intikamının alındığının göstergesi olduğunu ifade eden Sezgin Tanrıkulu, sözlerini şöyle sürdürdü;
“Yine, bu iddianamenin nasıl yazıldığını, hangi sahte belgelerle yazıldığını geçen dönem burada belgeleriyle ortaya koymuştum. 2014'te gerçekleşen ve başlatılan soruşturmaya ilişkin olarak, milletvekilleri olan bu davanın sanıklarından bir kısmı neden ama neden 2018'de yeniden başka bir iddianameye, başka bir soruşturma dosyasına yazıldı? Bütün bunların kayıtları var. Niye biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Bakın, 2016'da burada dokunulmazlıklar kaldırıldı, Selahattin Demirtaş ve Milletvekili olanlarla ilgili olarak Türkiye'nin herhangi bir yerinde bir soruşturma dosyası kalmadı ama bir daha tutuklanması lazımdı, AİHM kararı nedeniyle -bir daha tutuklanması lazımdı- ama soruşturma dosyası yok. Bütün soruşturma dosyalarıyla ilgili olarak iddianameler hazırlanmış, belgeler hazırlanmış...
Herhangi bir soruşturma dosyası yok
Bir soruşturma dosyası yok 2018'de. AİHM karar vermiş, tahliye edilmiş, tutuklanması lazım. Ne oldu biliyor musunuz? 2014'teki soruşturma dosyasına bir kez daha sahte belgelerle dahil edildiler ve onun üzerine yürüdüler. Biraz önce söylendi, ben de söylemiştim, ne oldu biliyor musunuz? Ankara Cumhuriyet Başsavcısı -hani o meşhur helikopterle balayına giden başsavcı- bütün bu düzenin en başından siyasi sorumlusu aynı zamanda. Neden bunları yapıyorlar o zaman bu adamlar, bu kullanışlı yargı mensupları? Görüyoruz şimdi, hepsini görüyoruz. Mahkemenin başkanı çete üyesi çıktı, başsavcı çete üyeleriyle ilişkili çıktı, savcının başka ilişkileri bugün konuşuluyor. Bakın, eğer bu sahte iddianameleri, hukuksuz iddianameleri bunlara eğer yazdırmasaydınız o kirli ilişkiler içerisine girmezlerdi, şimdi çok daha rahat bir biçimde hesap sorardınız.
O nedenle, siyaset yargıyı kullanarak, yargı mensuplarını kullanarak yapılmaz. Siyasette de kan davası olmaz. Adalet ve Kalkınma Partisinin yanlışı siyaseti siyasetle yapmaması, siyaseti bir husumete ve kan davasına dönüştürmesidir. Eğer bir gün mümkün olursa yirmi dakika burada bu davanın bütün ayrıntılarını kayıtlara geçmesi açısından söyleyeceğim.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.