VİDEO - Katılımcı Baro için Baro Meclisleri
Ali Abbas Yılmaz- Özel
TİGRİS HABER - Ağırlıklı olarak mesleğe yeni başlayan genç meslektaşlarının sorunlarının çözümüne ağırlık verilmesi gerektiğini kaydeden Av. Eren, CMK ücretlerinin özel avukatlık ücret tarifesine çekilmesini, Diyarbakır Barosu’nun kurumsal yapısı içerisinde mesleğe yeni başlayan avukatların belli bir dönem kendi ofislerini açabilecek ekonomik düzeye gelinceye kadar ofis desteği sağlanmasını, büro kırtasiyesi kurulmasını ve adliyelerde avukatların günlük gıda ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri şekilde avukat bekleme odalarının modernize edilmesi üzerine projelerini açıkladı.
Baro meclisleri…
Diyarbakır Barosu’nun katılımcı yapısının daha da güçlendirilmesi gerektiğini kaydeden Eren, şöyle konuştu: “Bu katılımcılığı sağlamak adına mesleğin genel sorunları, kentimize dair sorunlar ve toplumsal sorunlar bağlamında tartışmaların ve önerilerin geliştirileceği Diyarbakır Barosu Meclisini kuracağız. Diyarbakır Barosu avukatlık kanunundan kaynaklı olarak bir başkan ve yönetim tarafından temsil ediliyor. Baro Meclisi’nde önceki Baro Başkanları, mevcut Baro Başkanı, Yönetim Kurulu, Disiplin Kurulu, Denetleme Kurulu, TBB delegeleri, merkez komisyon başkanlarından ve belli meslek kıdemindeki avukatlar yer alacak. Baro Meclisi, 3’er ayda bir toplanıp kente, ülkedeki hukuki gelişmelere, avukatlık mesleğinin sorunlarına dair konuları tartışacak, görüşecek ve yönetim Kurulu’na tavsiye niteliğinde kararlar alacak bir mekanizma olacak. Bunun yanında Genç avukatlar Meclisi’ni açmayı düşünüyoruz. Genç Avukatlar Meclisi, 0-3 meslek kıdemine sahip avukatların kendi sorunlarını tartıştığı, görüştüğü ve bu sorunları Baro Başkanlığı’na, Yönetim Kurulu’na öneriler şeklinde sunabilecekleri bir mekanizma. Bu iki meclisin Diyarbakır Barosu’nun katılımcı ruhunu güçlendireceğine inanıyoruz.”
Diyarbakır Barosu’nun 10-11Ekim tarihleri arasında yapılacak olan 47’inci Olağan Genel Kurulu’nda Baro Başkanlığı’na aday olan Nahit Eren ile avukatlık mesleğinin sorunlarını, çoklu baro sisteminin etkilerini, genç avukatların mesleğe atılırken yaşadıkları sıkıntıları ve Diyarbakır Barosu’nun katılımcı yapısını daha da güçlendirecek projeleri konuştuk.
‘Genel Kurulumuz pandemi sürecinin zorluklarına rağmen, demokratik bir olgunlukla yapılacak’
Diyarbakır Barosu’nun 47’inci Olağan Genel Kurulu’nda başkanlığa aday olduğunu açıklayan Av. Nahit Eren, pandemi sürecinde yapılacak olan baro seçimlerine ilişkin şöyle konuştu: “2000 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum. O tarihten bu yana Diyarbakır Barosu’nda kayıtlı bir avukat olarak mesleğimi serbest bir şekilde icra ediyorum. 10/11 ekim tarihinde yapılacak 47. Olağan Genel Kurulumuzda Diyarbakır Barosu Başkanlığı’na aday olmaya karar verdim. Diyarbakır Barosu’nda mesleğe başladığımdan beri kurumsal yapı içerisinde birçok görev ve sorumluluk üstlendim. Mesleğe başladığım yıllarda Diyarbakır Barosu Basın Yayın Komisyonu’nda ve daha sonra Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nde Başkanlık yapıp, özellikle de çocuk hakları alanında yoğun çalışmalarım oldu. 2012-2014 yılları arasında, rahmetli Baro Başkanımız Tahir Elçi döneminde Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyeliği ve Baro Başkan Yardımcılığı yaptım. Ardından 2016-2018 yıllarında da Baro Yönetim Kurulu üyeliği yaptım. Bu anlamda Diyarbakır Barosu’nun kurumsal yapısı içerisinde edindiğim tecrübe ve almış olduğum sorumluluklardan edindiğim tecrübe ile Diyarbakır Barosu Başkanlığı’na aday olmaya karar verdim. Baromuzun 10 - 11Ekim tarihleri arasında yapılacak Olağan Genel Kurulumuz pandemi sürecinin tüm zorluklarına rağmen, demokratik bir olgunlukla yapılacaktır.
‘Diyarbakır Barosu’nu zorlu bir süreç bekliyor’
Diyarbakır Barosu bir meslek örgütü olmakla birlikte aynı zamanda önemli bir sivil toplum örgütü misyonuna da sahip olduğunu dile getiren Eren, sözlerini şöyle sürdürdü: “Baroların mesleğimizin ağır sorunlarına çözümler ve avukatların meslek yaşamlarını kolaylaştırma gibi sorumlukların yanı sıra Avukatlık Kanunu’nun barolara hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak gibi önemli bir görev yüklemiştir. Mesleğe başlayan avukatlarımızın başta ekonomik sorunlar olmak üzere genel olarak avukatlar; kollukta, adliyelerde, cezaevlerinde çok yoğun sorunlar yaşamakta. Son süreçte pandeminin yarattığı olumsuzluklar da eklenince Bu anlamda Barolara, Baro Başkanlarına, Baro Yönetim Kurullarına mesleki anlamda çok ciddi sorunlar beklemekle birlikte bunları giderme konusunda önemli bir görev yüklemektedir. Ancak şunu da unutmayalım ki daha önce belirttiğim gibi Diyarbakır Barosu yıllardır yürüttüğü insan hakları mücadelesi ve bu alanda yarattığı duyarlıkla önemli bir sivil toplum örgütüdür aynı zamanda. Diyarbakır Barosu başta kentimiz olmak üzere bölgede yıllardır sivil toplumun öncü gücü konumundaydı. Ama maalesef çatışmalı sürecin derinleşmesi, akabinde darbe ile birlikte sivil toplumun önceki dönemlerdeki misyonunu işletemediğinin de farkındayız. Diyarbakır Barosu bu anlamda farklı bir sorumluluk da beklemektedir. Yeniden o darbe öncesindeki gibi sivil toplumun etkinliğini, pozisyonunu koruma, güçlendirme adına da Diyarbakır Barosu’na ciddi sorumluluklar yükleniyor. Diyarbakır Barosunun yıllardır kurumsal yapısı ve üyeleri ile insan hakları ihlallerine karşı ortaya koyduğu mücadele ve bu uğurda ödedi bedellerle uluslararası hukuk camiasında da saygın bir yere sahiptir. Bu mirasın bir sorumluluğu olarak son yıllarda yaşanan gelişmelerle özellikle özgürlükler ve temel haklar alanında ki kısıtlamalar nedeniyle Diyarbakır Barosu’nu zorlu bir sürecin beklediğinin tabi ki farkındayız.”
Baro meclisleri ile katılımcı baro kimliği daha da pekişecek
Avukatların yaşadığı sorunların günden güne ağırlaştığına vurgu yapan Eren, hızla artan hukuk fakültelerine, barolara bağlı avukatların nicel olarak artışından kaynaklı baroların yönetimsel anlayışlarının katılımcı yapısının daha da güçlendirilmesi gerektiği üzerine şunları söyledi: “ Her geçen gün iktidardan, siyasetçilerden sürekli olarak avukatlık mesleğiyle ve barolara dair yorumla yapılmakta, yasal değişiklikler tartışılmakta ama maalesef bu süreçlerin hiçbirinde avukatlar, barolar dahil edilmemektedir. Bir takım siyasal çekişmeler içerisinde Barolara yönelik ciddi ithamlar ve yasal değişikler sürekli gündemde kalmaktadır. Son yıllarda Türkiye’de Hukuk Fakültesi sayısında ciddi artış oldu. Her yıl gelen yeni mezunlarla birlikte avukat sayısında ciddi artışlar yaşandı. 2000 yılında Diyarbakır Barosu’na kayıt yaptırdığımda 300 avukat varken bugün Diyarbakır Barosu’na yılda 300 avukat kayıt yaptırmaktadır. Bu çok ciddi bir sayıdır. Bir yandan avukat sayısı artarken, avukatların iş alanları daraltılmakta ve oluşan sorunlara dair herhangi bir çözüm üretemiyor. Son bir yılda mesleğe başlayan avukatların yüzde 70-80’i büro açamayacak durumda. Bu ciddi bir sorundur. Diyarbakır Barosu’nda pandeminin yarattığı etki ile bu oran daha da artacaktır. Genç avukatlar bir yıl içerisinde staj yapmaya çalışıyorlar ve bitirdikleri gibi de bir ofis açmak zorundalar. Ama maalesef bugünkü ekonomik şartlarda geç meslektaşlarımızın büro açma şansları yok. Peki, biz bu sorunları giderebilir miyiz, nasıl gidereceğiz? Tabii ki, kurumsal yapımızla belli sorun alanlarını giderebiliriz. Diyarbakır Barosu’nun kurumsal yapısı içerisinde mesleğe yeni başlayan avukatların belli bir dönem kendi ofislerini açabilecek ekonomik düzeye gelinceye kadar açacağımız fiziki bir mekanda yani baro avukat ofisinde; müvekkil görüşmelerini, mesleki çalışmalarını yapabilecekleri fiziki bir mekan açmayı taahhüt ediyoruz. Diyarbakır Barosu saydığımız birçok sorunla baş etme anlamında ve katılımcılığı sağlamak adına sadece Baro Başkanı ve 11 kişilik bir Yönetim Kurulu ile sorumluluk yüklenmeyecektir. Bu katılımcılığı sağlamak adına mesleğin genel sorunları, kentimize dair sorunlar ve toplumsal sorunlar bağlamında tartışmaların ve önerilerin geliştirileceği Diyarbakır Barosu Meclisini kuracağız. Diyarbakır Barosu avukatlık kanunundan kaynaklı olarak bir başkan ve yönetim tarafından temsil ediliyor. Baro Meclisi’nde önceki Baro Başkanları, mevcut Baro Başkanı, Yönetim Kurulu, Disiplin Kurulu, Denetleme Kurulu, TBB delegeleri, merkez komisyon başkanlarından ve belli meslek kıdemindeki avukatlar yer alacak. Baro Meclisi, 3’er ayda bir toplanıp kente, ülkedeki hukuki gelişmelere, avukatlık mesleğinin sorunlarına dair konuları tartışacak, görüşecek ve yönetim Kurulu’na tavsiye niteliğinde kararlar alacak bir mekanizma olacak. Bunun yanında Genç avukatlar Meclisi’ni açmayı düşünüyoruz. Genç Avukatlar Meclisi, 0-3 meslek kıdemine sahip avukatların kendi sorunlarını tartıştığı, görüştüğü ve bu sorunları Baro Başkanlığı’na, Yönetim Kurulu’na öneriler şeklinde sunabilecekleri bir mekanizma. Bu iki meclisin Diyarbakır Barosu’nun katılımcı ruhunu güçlendireceğine inanıyoruz.”
Genç avukatların sorunları
Genç avukatların yaşadıkları sorunları değerlendiren Eren, genç meslektaşlarının sorunlarının çözümü noktasında şunları ifade etti: “Avukatlık mesleğine başlar başlamaz genç meslektaşlarımız açısından dosya dağılımı konusunda hakkaniyetli bir durum söz konusu değil. Müvekkillerimizin belli davalarda belli bir tecrübe aramaları genç meslektaşlarımız açısından bir dezavantajdır. Tabii hepimiz aynı yollardan geçtik ve mesleğin başlangıcında aynı sıkıntıları yaşadık. Mesleğe yeni başlayan bir avukatın temel geçim kaynağı CMK sisteminden, zorunlu müdafilikten elde ettiği kazançtır. Çocuklara kanundan kaynaklı olarak atanan zorunlu müdafilik sistemi ya da avukat tutabilecek ekonomik güce sahip olmayanların adli yardım sistemi üzerinden kendilerine atanan avukatların olduğu mekanizma. Bana göre avukatların emeğinin sömürüldüğü bir angarya sistemi. Düşünün Adalet Bakanlığı bir davada avukatın alması gereken ücrete dair TBB’nin belirlediği asgari ücret tarifesine göre, Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosyaya 6 bin 400 TL ücret takdir ederken, aynı hizmeti zorunlu müdafilik sistemi içerisinde yapan bir genç meslektaşa öngörülen avukatlık ücreti ise bin 100 TL. Yani, neredeyse 6 kat bir fark var. Bu kadar yoğun avukat sayısı varken, genç meslektaşlarımızın tek ekonomik kazanç alanı olan CMK sistemi ise bu adaletsizlik neden? Genç avukatların sorunun çözümünde ilk halka zorunlu müdafilik için ödenen avukatlık ücretinin avukatlık asgari ücret düzeyine çekilmesidir. Bir yanda bin 100 TL diğer yanda 6 bin 400 TL bu fark ortadan kaldırılmalıdır. Diyarbakır Barosu olarak Adalet Bakanlığı nezdinde, TBB nezdinde gerekli bürokratik girişimlerde bulunarak bu sorunu çözmek lazım. Bu bir angaryadır, mülkiyet hakkı ihlalidir. Sarf ettiğiniz emeğin karşılığını alamamak bir hak ihlalidir. Bu konuda Diyarbakır Barosu olarak gerekli hukuki mücadelemizi yürüteceğiz, dava ise dava, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru ise tüm bu hukuki süreci sonuna kadar tamamlayacağız.”
‘Umarım, Diyarbakır Barosu’nda eşit kadın erkek temsiliyetiyle bir yönetim anlayışı oluşur’
Baro yönetiminde kadın erkek temsiliyetinde eşitliğin önemine değinen Eren, “Diyarbakır Barosu’nda her dönem kadın yöneticiler olmuştur. Baro yönetiminde eşit temsiliyet olsun hatta kadın başkan adayları yarışsın isteriz. Tabii Diyarbakır Barosu’na da bu konuda bir haksızlık yapmayalım, geçmiş dönemde Diyarbakır Barosu’nda kadın başkan adayları da olmuştur. Seçim süreçlerine katılmışlardır. Ama maalesef bugüne kadar Diyarbakır Barosu’na kadın bir başkan seçilemedi. Bu dönem de şu ana kadar 5 kadın meslektaşımız Baro Yönetim Kurulu’na aday oldu. Aslında baromuz ciddi sayıda kadın avukat üye sayısına da sahip. Neredeyse erkek avukat sayısına eşdeğer sayıda kadın meslektaşlarımız var. Bu anlamda yönetimsel temsiliyette de bu eşitliğin sağlanması temennimizdir. Umarım kadın meslektaşlarımız yönetime seçilirler. Bir önceki yönetim kurulunda da 3 kadın meslektaşımız vardı. Bu dönem yönetime aday kadın meslektaşlarımıza da ayrıca başarılar dilemek istiyorum. Umarım 5 kadın meslektaşımız da seçilir ve Diyarbakır Barosu’nda eşit kadın erkek temsiliyetiyle bir yönetim anlayışı oluşur. Genel Kurula kadar da umarım yönetime aday kadın meslektaşlarımızın sayısı da artar” diye konuştu.
Avukatları müvekkilleriyle özdeşleştiremezsiniz
Çoklu baro sisteminin avukatlık mesleğine etkilerini değerlendiren Eren, şunları söyledi: “Çoklu Baro sistem ile birlikte ülkenin gündemine avukatlık mesleği ve barolar geldi. Öncelikle baroların işlevini tanımlamak lazım. Aslında bu denli kapsamlı, bu denli çalışma alanını belirleyen; bütün organlarını, bütün kurullarını ve avukatlık mesleğinin icra ediliş tarzına dair hiçbir eksikliği bulunmayan bir avukatlık kanunumuz var. Bu kanun barolara çok net bir sorumluluk yüklüyor. Diyor ki, siz insan haklarını savunmak, hukukun üstünlüğünü savunmak ve korumak gibi bir yükümlülük altındasınız. Barolar bu nedenle başta insan hakları alanında yapmış oldukları çalışma ve raporlamalarla sürekli olarak siyasal iktidarlar tarafından rahatsız edici görülmüştür. İnsan haklarını savunmak ve korumak yükümlülüğümüz nedir; eğer bir hak ihlali oluşuyorsa bu hak ihlaline ilişkin gerekli tespiti yapıp, gerekli olan kamu duyarlılığını oluşturmak ve hukuki süreci başlatmak ve hukuki süreci takibini yapmaktır. Bu maalesef iktidarları rahatsız etmektedir. Oysa baroların yaptığı bu faaliyetler kanunen kendilerine yüklenen bir zorunluluktur. Son zamanlarda baroların yaptığı bir kısım açıklamalarla barolara dair siyasal zeminde tartışmalar başladı. Cumhurbaşkanı bu konuda beyanları oldu ve bir anda Avukatlık kanununda bir değişiklik TBMM gündemine taşındı ve yasallaştırıldı. Barolar ve avukatlar sürece dahil edilmeksizin yapılan değişikliklere dair net bir karşı duruş gösterdi. Bunun baroları siyasallaştıracağını, savunmanın bağımsızlığını ve tarafsızlığını gölgeleyeceği dile getirildi ama maalesef ne barolar ne de avukatlar bu sürece dahil edilmeksizin, iktidar tarafından bir yasal düzenleme yapıldı. Aslında sonraki süreçte basına yansıyan fotoğraflarla itirazların ne kadar haklı olduğu da görüldü. Bir kısım avukatların bazı siyasi parti başkanlarıyla baro kurma konusunda yaptıkları açıklamaları da gördük. Bu fotoğraf ile itiraz eden baroların, avukatların kaygıları da açığa çıkmış oldu. Tüm bunlarla birlikte şuana kadar kurulmuş bir baronun olmadığını da not düşmek gerekiyor. Onca meslek sorunumuz varken, suni bir gündemin de yaratılmış olduğunu da görmüş olduk. Son süreçte tüm bunlara bir de avukatların, mesleklerini icra ettikleri, avukatlıklarını yaptıkları müvekkilleriyle ilgili söylemleri üzerine ruhsat iptaline ilişkin Sayın Cumhurbaşkanından bir açıklama geldi. Yani, müvekkille avukatı özdeşleştirci bir söylemdi bu. Evrensel bir hukuk prensibi olarak avukat ve müvekkil özdeşleştiremez. Her bireyin savunma hakkı vardır. Nihayetinde avukatlar cinayet işleyen birinin de avukatlığını yapıyor, bir terör örgütü mensubunun da avukatlığını yapıyor. Avukat olmazsa zaten o sistem içerisinde yargılama süreci tamamlanamaz. Bir avukatı asla müvekkili ile özdeşleştiremezsiniz, bu evrensel bir kuraldır. Avukat tabii ki müvekkil tercihinde özgürdür ama her bireyin de savunma hakkını nazara aldığınızda avukatın bu çerçevede yaptığı işten dolayı müvekkili ile özdeşleştirilmesi ve ruhsat iptali ile avukatlık mesleğinin elinden alınması ile tehdit edilmesi kaygı vericidir. Avukatlık kanununda bir avukatın ruhsatının hangi durumlarda iptal edileceği bellidir. Avukatlık kanununun 5’inci maddesinde yazıyor; siz yüz kızartıcı bir suç işlerseniz, 2 yılın üzerindeki suçlardan avukat olarak mahkumiyetiniz olursa zaten avukatlık mesleğini icra edemiyorsunuz, baroya yazılamıyorsunuz. Düşününki müvekkilinizin dava dosyası hakkında basına bir açıklama yapamayacak bir duruma geleceksiniz. Bu durumda müvekkilinize isnat edilen suçlamalarla suçlanacakmışsınız gibi bir tanımlama ile karşı karşıyayız. Bu doğru değil ve bunu da kabul etmemiz mümkün değil. Mevcut yasal düzenlemede avukatların ruhsatlarının hangi durumlarda iptal edileceği zaten ayrıntılı şekilde düzenlenmiş. Bu söylem acaba idari bir tasarrufla ruhsat iptalinin bakanlıklara devri gibi kaygı verici yorumlara da sebebiyet veriyor. Bir yargı kararı olmaksızın avukatı meslekten men etme gibi durumun kabulü mümkün değil.”
Diyarbakır Barosu’nun bağımsız idari binası için girişimler sürecek
Diyarbakır Barosu’nun yıllardır bir çözüme kavuşturulamayan bağımsız bina sorunu üzerine konuşan Eren, şunları ifade etti: “ Diyarbakır Barosu hala adliyenin belli odalarında ya da dışarıdaki binaların dairelerinde adalet hizmetini icra etmeye çalışmakta. Hem meslektaşlarına daha iyi bir hizmet sunmak hem de vatandaşların adalet arayışını kolaylaştırmak adına bağımsız bir baro binasına olan ihtiyacı hala bir sorun olarak önümde olacaktır. Yalnız baroların ekonomik güçleri bunu sağlamaya tek başına yetmemektedir. Çünkü baroların üye aidatları ile ayakta durmaya çalışan bir yapısı var. Barolara destek sunan, onlara idari bina yapan Türkiye Barolar Birliği’dir. TBB bölgede bütün illerde barolara bina inşa etti. Ama maalesef Diyarbakır Barosu’na hala idari bir bina inşa edemediler. Geçmiş yıllarda Diyarbakır’da yapılması düşünülen yeni adliye binasının yapılacağı yerde baro idari binası için arsa tahsisi konusunda girişimlerimiz de olmuştu. Ama tabii hem meslektaşlarımıza hem de vatandaşlarımızın adalete daha rahat erişimi noktasında bir idari bina sözümüz var. Diyarbakır Barosu gibi köklü bir kurumun hala değişik binaların dairelerinde ya da adliyenin farklı binalarında küçük odalarla bu idari hizmeti sunması çok güç. Bu konuda her türlü girişimi yeniden başlatacağız. Bunun için hem bürokraside hem kamuda hem de yerel yönetimlerde yer tahsisi için çabalarımız sürecek. TBB sadece bina inşası yapıyor ve arsa konusunda da sorumluluğu bizlere yüklüyor.”
‘Baro kırtasiyesi kuracağız’
Av. Nahit Eren, seçilmesi halinde hayata geçirmeyi planladığı projelerinden bazılarını şöyle sıraladı: “Meslek sorunlarına ilişkin çalışmaların yanı sıra komisyon ve merkezlerimizi daha da aktive edeceğiz. Avukatların daha güçlü şekilde yönetimsel süreçlere katılımını sağlayacağız. Özellikle insan hakları hukuku alanında, kadın hakları alanında, çocuk hakları alanında üyelerimizin katılımını sağlayarak daha etkin çalışmalar içerisinde olacağız. Avukatların mesleklerini icra ederken daha somut anlamda atılacak adımlardan biri de baro kırtasiyesini kurmaktır. Meslektaşlarımızın bürolarının en önemli giderlerindendir kırtasiye giderleri. Baroda açacağımız bir kırtasiye ile avukatlar çok cüzi ücretlerle kırtasiye ihtiyaçlarını karşılayabilecekler. Söz konusu kırtasiye aynı zamanda baromuz açısından da bir gelir sağlayacaktır. Adliye içerisindeki avukatların bekleme salonlarının biraz daha modern ve gündelik yiyecek içecek ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri mekanlar haline getireceğiz. Çünkü uzun süre ve geç saatlere kadar adliye koridorlarında beklemek zorunda kalan avukatlar oluyor. Meslektaşlarımızın bu süre içinde ihtiyaç duydukları temel tüketim maddelerini karşılayabilmek adına bir hazırlık içinde olacağız.”
Pandemi sürecinin avukatlara yüklediği ek yükler
Pandemi sürecinin avukatlık mesleğine eklediği ek sorunlar üzerine konuşan Eren, “Pandemi süreci avukatları da çok kötü etkiledi. Mesleğe yeni başlayan meslektaşlarımız bürolar açtılar. Hiçbir kazançları yokken ailelerinin desteğiyle bu zorlu süreçte büro giderlerini yüklenmek durumunda kaldılar. Pandemi sürecindeki kısıtlamalarla birlikte ise bürolarını kapatmak zorunda kaldılar. Bu süreçte adliyelerin kapanması, adli tatilin başlaması derken, neredeyse son 1 yıldır mesleğe başlayan avukatlar, bürolarından bir tek müvekkil girmeden ciddi büro masraflarını ödemek zorunda kaldılar. Kirası, elektriği, suyu derken ciddi bir külfetin altına girdiler ve bu giderleri sıfır kazançla karşılamak zorunda kaldılar. Barolar ya da TBB bu zorlu süreçte ne yapabilirdi, genç meslektaşlarımızın yükünü nasıl hafifletebilirdi? Ama maalesef TBB bu konuda ciddi bir çalışma içinde olmadı. Belli bankalarla ilişkiler kurulup bazı kredi imkanları sağlandı ama pandemi süreci devam ettiği için biriken sorunlar da devam ediyor. Bunun yanında adliyelerde ciddi pandemi riski altında meslektaşlarımız çalışmakta. Birçok meslektaşımız virüse yakalandı. Avukatların çalışma alanları olan adliyeler insanların yoğun olarak bulunduğu yerler. Adliyelerde pandemi tedbirleri alınmaya çalışılıyor ama istenilen düzeyde tedbir alındığı da söylenemez. Diyarbakır adliyesinin fiziki koşulları da çok uygun değil. Dar ve eski bir yapı içerisinde sürekli olarak koridorlarda odalar açılarak duruşma salonları oluşturuluyor. Küçücük duruşma salonlarında enfekte olmama ihtimaliniz yok. Çünkü sosyal mesafeyi koruyacak fiziki olanaklar maalesef adliyede yok. 10’a metrekarelik duruşma salonları var. Bu açıdan hem hakimlerin, savcıların hem avukatların hem personellerin hem de davanın tarafları açısından ciddi riskler taşıyor söz konusu bu duruşma salonları. Diyarbakır’da yeni bir adli binaya da ciddi anlamda ihtiyaç var” diye belirtti.
‘Diyarbakır Barosu bu cinayetin faillerini eninde sonunda açığa çıkaracaktır’
Tahir Elçi cinayeti dosyasının dava aşamasına gelmesinde Diyarbakır Barosu’nun gösterdiği çabaya vurgu yapan Eren, davanın takipçisi olacaklarını belirterek, “Üzerinden neredeyse 5 yıl geçmek üzere. Tahir Elçi dosyası maalesef uzun bir süre davaya dahi dönüşmemişti. Evet, şuan davaya dönüştü ve bir şekilde bir iddianame hazırlandı, dava açıldı ve ilk duruşması da 21 Ekim’de yapılacak. Ama tabii söz konusu iddianame baromuzun da daha önce yaptığı açıklamalarda da vurgulandığı gibi söz konusu iddianame bizi tatmin etmedi. Tabii Diyarbakır Barosu olsun, Tahir Elçi Vakfı olsun, Elçi ailesinin avukatları olsun yargılama sürecini büyük bir titizlikle takip edeceğiz. Tahir Elçi cinayeti Diyarbakır Barosu açısından takip etmesi gereken en önemli davadır. Diyarbakır Barosu, bu cinayetin faillerinin açığa çıkarılması ve bu suikastın arkasındaki varsa karanlık elleri tespit etme noktasında gereken her türlü hukuki mücadeleyi büyük bir kararlılıkla vermekten geri durmayacaktır. Diyarbakır Barosu’nun bu kararlı tutumu sayesinde bu dava süreci iddianameye dönüştürdü. Her ne kadar söz konusu iddianame istediğimiz şekilde olmasa da tüm bu yargılama süreci Diyarbakır Barosu’nun verdiği hukuk mücadelesi ile yürüyecektir. Herkes şunu mutlaka bilsin ki, Diyarbakır Barosu bu cinayetin faillerini eninde sonunda açığa çıkaracaktır. Baromuzun verdiği hukuki mücadele ile failler bir gün hak ettikleri cezalara çarptırılacaktır” diye konuştu.
‘Diyarbakır Barosu’nun sahip olduğu güçlü misyonu sürdürmek…’
Diyarbakır Barosu’nda başkanlık ve yönetim kurluna seçilen her meslektaşına yüklenen tarihi sorumluluğa işaret eden Eren, şu ifadeleri kullandı: “Tabii genel anlamda da Diyarbakır Barosu’nun sahip olduğu güçlü misyonu sürdürmek de her başkanın ve yönetimin olmazsa olmaz sorumluluğudur. Çünkü Diyarbakır Barosu’nun bu misyonu oluştururken çok ağır bedeller ödediğini bütün hukuk camiası biliyor. Biz bu değerlere ve misyona büyük bir bağlılıkla sahip çıkıp onu daha da ileriye taşımanın çabasında olacağız.”
‘Diyarbakır Barosu sağduyunun kalesidir’
Diyarbakır Barosu’nun 47’inci Olağan Genel Kurulu’nda yönetime talip olan meslektaşlarına başarılar dileyen Av. Eren, son olarak şunları söyledi: “Diyarbakır Barosu sağduyunun kalesi olan bir yerdir. Her zaman tarafsızlığını, bağımsızlığını, kendi hukuk mücadelesiyle kamuoyunda intiba uyandıran bir meslek örgütüdür. Diyarbakır Barosu’nun bu Olağan Genel Kurulu’nda da bu kimliğini koruyacağına, temel hak ve özgürlükler alanındaki mücadelesine, mesleki sorunların giderimi için gerekli çalışmaların içinde olmaya devam edecektir. Olağan Genel Kurulumuzun tüm meslektaşlarımıza, kentimize ve hukuk camiamıza şimdiden hayırlı olmasını diliyorum. Aday olan tüm meslektaşlarımı da cesaretlerinden ve bu sorunları üstlenme adına ortaya koymuş oldukları iradeden dolayı kutluyor ve başarılar diliyorum.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.