VİDEO - ‘Dünyanın geleceği küresel ısınmanın kıskacında’
Özel Haber/ Mümin Ağcakaya
TİGRİS HABER- Diyarbakır Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi dekanı Prof. Dr. Muzaffer Denli; küresel ısınmanın getirdiği iklimsel değişikliklere karşı ne tür önlemlerin alınması gerektiğini ve gıda üreticiliğinin ve hayvan yetiştiriciliğinin gelişmesi için yaptıkları çalışmaları Tigris Haber’e anlattı.
Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi dekanı Prof. Dr. Muzaffer Denli, küresel ısınmaya neden olan tarımsal ve hayvansal üretim alanında alınacak önlemleri, uluslararası işbirliği çerçevesinde küresel ısınmaya daha az etki edecek modeller üzerinde durduklarını anlattı.
Prof. Dr. Denli, su kaynaklarının nasıl efektif kullanılması gerektiğini, fakülte bünyesindeki tarım ve hayvan yetiştiriciliğinde en yüksek verimi almak için oluşturdukları model uygulamaları da aktardı.
Prof. Dr. Muzaffer Denli, küresel ısınma, suyun kullanımı, çevre sorunlarına ilişkin yaptıkları çalışmalarının ana başlıkları şöyle:
Küresel ısınma ve Dünyanın geleceği sorunu
“Küresel ısınma özellikle son yüzyılda dikkate alınması gereken bir problem olarak karşımıza çıktı. Son yıllarda da özellikle gelişmiş ülkelerde bu konu üzerinde çokça duruluyor. Sebepleri ortaya konuyor. Küresel ısınma nasıl azaltılır? Diye çözüm yolları araştırılmaktadır.
Küresel ısınmaya neden olan birçok faktör var. Endüstriyel üretimden tutun da tarımsal üretime, kozmetik ve sanayinin birçok alanı, faktörü küresel ısınmaya neden olmaktadır.
Birçok faktörün sebep olduğu küresel ısınma bütün doğayı, toplumları, yaşamı ve üretimi etkileyebilecek bir düzeye geldi. Bazen kuraklık bazen de aşırı yağışlarla karşı karşıya kalabiliyoruz.
Özellikle gelişmiş ülkeler küresel ısınmanın getirdiği iklimsel değişiklikleri daha fazla dikkate alıyorlar. Gerekli önlemleri almaya çalışıyorlar. Avrupa Birliği ülkeleri bu anlamda geçmiş yıllarda önemli bir adım attı.”
Yeşil mutabakat
“Yeşil Mutabakatı (The European Green Deal) yürürlüğe koyarak, 2050'lere kadar özellikle küresel ısınmaya neden olan gaz emisyonuna yönelik birtakım çalışmalar başlattı. Hem endüstriyel alanda hem de tarımsal alanda önlemlerin alınmasına yönelik bir takım adımlar atıldı. Avrupa Birliğine aday ülke olarak bize de görevler düştü.
Yeşil Mutabakat Türkiye'de de bu konuyla ilgili çeşitli çalışmalar yapmaktadır. Özellikle küresel ısınmaya neden olan faktörler nelerdir? Bunlarla nasıl mücadele edilir? Biz kendi üstümüze düşen kısmıyla ilgili olarak gerek tarımsal üretimde ve gerekse de hayvansal üretimde küresel ısınmaya ve çevresel kirlenmeye nelerin yol açtığını biliyoruz.”
Çevreye dost üretim
“Tarımsal üretimde özellikle çevreyle dost, çevreye zarar vermeden üretimin desteklenmesi, yaygınlaştırılması gerekiyor. Kaynaklar efektif bir şekilde kullanılırken minimum enerji ile yapılması gerekiyor.
Tarım dışında hayvansal üretim faaliyetinde özellikle gaz emisyonunu azaltıcı tarzda yetiştirme modellerinin uygulanması üzerine bir takım çalışmalar yapılmaktadır. Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi olarak biz de bu alanda, uluslararası işbirliği çerçevesinde projeler ürettik. Projelerimizi ilgili kurumlara sunduk. Projelerimiz önümüzdeki süreçte sonuçlanırsa; uluslararası işbirliği içinde birtakım çalışmalarımız olacaktır. Tarımsal üretimde çevreyle dost üretim modellerinde, organik tarım uygulamalarında çevre kirlenmesine, küresel ısınmaya daha az etki yaratacak modeller üzerinde durulmaktadır.”
Su, doğru yöntemlerle kullanılmıyor
“Dünyada gelişmiş ülkelerde çok önemli bir konuda suyun kullanımıdır. Çünkü su hala bilinçsiz bir şekilde, doğru olmayan yöntemlerle kullanılıyor. Fazla miktarda su tüketiliyor. Bu israfçı kullanım su kaynaklarımızın giderek azalmasına neden olabilmektedir. Suyun efektif bir şekilde kullanılması için günümüzde teknoloji fazlasıyla gelişmiş durumdadır. Farklı teknolojiler kullanarak tarımsal üretimde daha az su tüketebiliriz. Toprağın doygunluk derecesini, Toprağın suya olan ihtiyacını, kullanacağımız sensörlerle, aletlerle tespit edebiliyoruz. Teknikten yararlanmamız bize suyu daha etkin ve daha az kullanmamızı sağlıyor. Çoğu zaman bu yapılmıyor. Fazla sulama bazen ya da az sulama bitkiyi strese sokmaktadır.”
Hayvanların küresel ısınmaya katkısı
“Hayvancılıkta kalitesiz kaba yem kullanılması, hayvanlar bunu yeterince sindiremediği için çıkardığı gaz karbon dioksit metan gazı içerdiğinden dolayı küresel ısınmaya neden olmaktadır. Bu yüzden dünyadaki küresel ısınmanın kaynaklarından bir tanesi de hayvanlardır. Hayvanlar yaklaşık %13 ile 18 arasında bir paya sebep olmaktadır. Fakat bu iyi bir beslenme tekniğiyle eliminize edilebilecek bir durumdur.
Küresel ısınmaya neden olan faktörler genel olarak herkes tarafından biliniyor. Önemli olan bunlarla mücadelede daha etkin yöntemler kullanmamız, bunu akıllı teknolojilerden de yararlanarak yaygınlaştırmamız gerekiyor. Bu yöntemlerin özellikle üreticiler düzeyinde de kullanılması, yaygınlaştırmak amacıyla da kamu desteğinin sağlanması gerekiyor diye düşünüyorum.”
Fakülte bünyesinde model uygulamalar
Diyarbakır’da bu tespitleriniz doğrultusunda çiftçilere ne tür teknik destek sunuyorsunuz? Halka taşırmak için bu misyonu kim üstlenmeli sizin yaptığınız sonuçlardan halk nasıl faydalanacak?
“Üniversiteler bilimsel araştırmaların yapıldığı yerlerdir. Biz dünyadaki bilimsel çalışmaları da takip ederek, edindiğimiz bilgiler dâhilinde, geliştirdiğimiz projeleri, tarımsal uygulamaları, organik tarım uygulamaları nasıl yapılabilir? Bunların küresel ısınmaya etkisi nasıl azaltılabilir? Biz fakülte olarak 2017’den beri bu yönde çalışmalarımız var. Yaptığımız model uygulamalarla bu faktörleri elimine etmeye çalışıyoruz. Tarım uygulamalarında, organik tarım uygulamalarında hem kendimiz yapıyoruz, hem de modeller oluşturuyoruz. Yetiştiriciye uygulamalı eğitimler veriyoruz. Bunun bölgede yaygınlaştırılmasını istiyoruz. Tabi, biz yöntemleri, modelleri gösteriyoruz, öğretiyoruz, eğitiyoruz, teknik bilgileri de veriyoruz. Ancak bu yaygınlaşmasını tek başına sağlamıyor. Yaygınlaştırılması için üreticilerin desteklenmesi, süspanse edilmesi gerekiyor. Bir katma değer yaratıldığını üreticiler de görürse üretim modelleri daha kolay hayata geçecektir.
Biz tarımsal üretimde olsun hayvansal üretimde olsun çalışmalarımıza devam ediyoruz. Son beş yıldaki çalışmalar biraz daha sahaya yönelik olarak oluşturuyoruz. Bölgeyi de tanıdığımız için şu model çok güzeldir alın yapın şeklinde değil, önce kendimiz kuruyoruz, yapıyoruz. Uygulamalı olarak da üreticilerimize öğretmeye çalışıyoruz. Ondan sonra da sahada yaygınlaşmasını istiyoruz. Bu yaygınlaşma istediğimiz hızda seviyede gitmiyor. Bunun da farklı sebepleri var.
Biz kendi bünyemizdeki alanlarda üretim yapıyoruz. Şu anda organik tavukçuluk kümes modelimiz var. Organik yem üretiyoruz. Organik keçi üretim tesisimiz bulunmaktadır. Yine bitkisel üretimde bölgeye adapte olacak tohumlar üretiliyor. Bu üretimleri direk köylere ya da ilçelere giderek yapmıyoruz. Biz bunları ARGE şeklinde yapıp bu ürünleri tanıtıyoruz.”
Toplum yararına katma değer verileri
“Uygulamalı çalışmalarımızı fakültemiz bünyesinde bize tahsis edilen arazimizde bu modelleri yapıyoruz. Yaygınlaştırılması üretici tarafından yapılması gerekiyor. Üreticilerin işletmelerine, arazilerine gidip bir model oluşturma şansımız da çok yok. Önce bilinçlendirilmesi gerekiyor. Teknik olarak bilgi birikiminin olması gerekiyor. Bundan sonra sadece bize sorulduğunda destek sunuyoruz. Bizim misyonumuz görevimiz, yeni teknikleri ilgili paydaşlarla paylaşmak.
Bizim misyonumuz toplumun refahını sağlayacak özellikle katma değer sağlayacak faaliyetlerin yapılmasında yol göstermektir. Yeni bilgiyi, tekniği araştırıp teknikleri buralara yansıtmak, aktarmaktır.
Bunun yaygınlaşmasında biz sadece üniversite olarak değil tarım il müdürlükleri, tarımsal araştırma merkezleriyle koordineli bir şekilde çalışmaktır. Çünkü tarım il müdürlüğünün özellikle bu yaygınlaştırma departmanı var. Eğitimler vererek bunları yapabiliyorlar.
Çiftçiler bu anlamda bilinçli ancak bunun yaygınlaşabilmesi için üreticilerin teşvik edilmesi, desteklenmesi gerekiyor. Tarım yapan üreticilere devlet yaptığı üretim modeline göre destek veriyor. Bu destekler katma değer yaratabilecek düzeylere ulaştığı zaman üretici gelip bu bilgiyi bizden talep ediyor. Tarım il müdürlüklerimizden talep edip bu faaliyetleri yapabiliyor. Ancak üreticiye göre katma değer sağlamadığı müddetçe maalesef küresel ısınmayı, çevresel kirliliği kimse düşünmüyor. Bildiği modelde yapıyor. Dolayısıyla bilgi üretiriz, aktarırız. Ancak yaygınlaşması biraz bizi aşıyor. Bunun komple olması için ilgili bakanlıkların, kurumların destekleriyle yapılması gerekiyor.
Biz bilimsel araştırma yaparız sonuçlarını paylaşırız mesela biz burada 2013 yılında halk arasında özgür tavuk, gezen tavuk denen modeli biz burada oluşturduk. Farklı ırklar getirdik denedik. Çiftçilerimize şu ırkı denerseniz üretiminiz, kar marjınız bu kadar olur dedik.”
Doğanın ve yaşamın dengesi korunmalı
“Yaşamın, doğanın dengesinin korunarak sürdürülebilir bir yaşamı devam ettirebilmemiz için insana ulaşması gerekiyor. Maalesef bu çok yapılmıyor. Tarımsal üretimde verimlilik artışına ihtiyaç vardır.
Dünyada nüfus hızla artıyor. Dünyadaki kullanılabilir tarım alanlar sınırlı.
Bu alanları ne kadar verimli ve doğru şekilde kullanırsak doğayla birlikte bir yaşam süreriz. İnsan olarak doğanın dışında bir yaşam sürme şansımız yok. Doğa ve insan birbirimize bağlıyız.”
Kaynakların sanki bitmeyecek gibi kullanıyoruz. Tarım alanlarımız sonuçta sınırlıdır. İhtiyaç artıyor. Bu anlamda korunmasına nasıl dikkat çekerseniz?
“Mesela kuraklık oldu. Kuraklığa dayanıklı hangi tohumu kullanabiliriz. Nemli bölgede mi yaşıyor. Sulama imkânı var mı, hangi tohumları kullanabiliriz. Veya kırsalda soğuk bölgede ise besleme şekline göre gideriz hangi ırkla çalışacağı, tavsiyelerde bulunabilir ki, biz bunu yaparken de sadece kitabi bilgiyle değil, özellikle burada test ediyoruz, test ettikten sonra tavsiyelerde bulunuyoruz.”
Dünya gelecekte bu nüfusu taşıyamaz
Doğanın dengesinin korunarak sürdürülebilir bir yaşamı birlikte yapabileceğimizin bilincinin artık insana ulaştırılması gerekiyor. Gereken tedbirlerin alınması, doğayla dost üretim modellerinin desteklenmesi gerekiyor. Maalesef bu çok yapılmıyor. İlerde bu hayatımızı sürekli etkileyecektir. Biz özellikle tarımsal üretimde verimlilik artışına ihtiyaç duyduğumuzda temel gerekçemiz dünyadaki nüfusun artışıdır. İşte altı milyara ulaştık. Sekiz milyara ulaştık. Şu andaki projeksiyona baktığımızda bu nüfus 2050 yıllarında 10-11 milyara ulaşacağı öngörülüyor. Doğum oranı şu an ülkemizde 1.84 düzeyinde, dünyada da benzer bir oran söz konusu. Dünyadaki kullanılabilir alanlar belli. Kapasitemiz belli. Bu alanları ne kadar efektif doğru bir şekilde kullanırsak doğayla birlikte sürdürülebilir bir yaşam süreriz. İnsanla olarak doğanın dışında normal bir yaşam şansımız yok. Birbirimize bağımlıyız.”
Tarım alanlarını korumalıyız
“Verimli tarım alanlarına sahibiz ama bunlarda sürekli bu şekilde olacak diye bir şey yok. Bunları korumamız gerekiyor. Özellikle son deprem felaketi de bize gösterdi ki tarımsal alanlarda yapılan inşaatlar daha çok zarar gördü daha çok tahribata uğradığını gördük. Bizim tarımsal alanları tarım amaçları dışında kullanmamamız gerekiyor. Buna birinci derecede dikkat etmemiz gerekiyor. İkincisi özellikle su tüketimi, suyu sadece ihtiyaç düzeyinde uygun metotlarla kullanmamız gerekiyor. Hava kirliliğine sebep olacak faaliyetlerden kaçınmamız gerekiyor. Çünkü biz bu dünyada şu anda geçiciyiz. Yarınki nesillerin sağlıklı bir şekilde yaşamaları için doğaya bugün sahip çıkmalıyız ki yarın da onların eğitimini de onlara vererek onların da sahip çıkmasını sağlamalı ve bu şekilde sürdürülebilir yaşamı baki kılabiliriz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.