VİDEO - Diyarbakırlı kadın fenomenin Fenerbahçe ve folklor tutkusu
Mümin Ağcakaya - Özel
TİGRİS HABER - Diyarbakırlı kadın fenomen Azize Ay’ın hayatı nerdeyse bir trajediyle başlıyor. Üç aylıkken bir kavgayı ayırt etmeye çalışan babasını kaybettikten sonra ailesine ve kendisine amcası bakmaya başlıyor. Altı yaşından itibaren onda gelişen futbol ve folklor tutkusu sonraki yaşamına damga vuruyor.
1968’ de Diyarbakır Sur’a bağlı Karaçalı Tilalo’da dünyaya gelen Azize’nin babası da hem folklor hem de futbol tutkunudur. Diyarbakır Bağlar Gençlik Spor’un lisanslı oyuncularından. Azize Ay’ı sadece fotoğraflardan gördüğü ve tanıyanların anlattığı kadarıyla babasının bu özellikleri onda büyük bir tutkuya dönüşüyor. Azize Ay hayatında derin izler bırakan bu dönemleri şöyle anlatmaktadır:
“Köyde altı yaşına geldiğimde top ve folklor ilgimi çekmeye başladı. Fırsat bulduğumda topla oynardım. Folklora ilgimden dolayı amcam düğünlere götürürdü, düğünlerde oynardım. Amcam futbol yerine folklora yönlendirmeye çalışırdı. Bu yüzden ben de gizli gizli futbol oynardım. Yedi yaşına geldiğimde amcam beni okula kaydetti. Sabah okula erken giderek futbol oynamak için her gün anneme nöbetçiyim derdim. Evimiz tepelik bir yerdeydi, annem ve amcam görmesin diye önceden topu tepeden yuvarlar sonra topu alıp okulda oynardım.
Yeğenimi iki katlı evin üstüne gönderirdim ki topu oradan atsın ben de ayağımda yumuşatayım diye. Her sabah avluda ısınma hareketleri yapar, kendimi eğitmeye çalışırdım. Annem gördüğünde, ‘Bu kız delidir. Herkesin kızı kendine çeyiz yapıyor, bu da kendine top oynuyor’ derdi. Topla yatar topla kalkardım. Sabah bakardım annem topu almış başucuma koymuş olduğunu görürdüm.
Hocalarım seni okutalım dediler ama amcam izin vermedi
Futbola bu kadar hevesim olduğu için okul müdürü bana bir gün sürpriz yaparak futbol topu almıştı. Sınıfa girer girmez futbol topunu bana attı. Topa kafa vurdum. Top ağırdı ama daha sonra alıştıktan sonra bana artık balon gibi gelmeye başlamıştı. Okulda derslerimde de başarılıydım. Matematiğim iyiydi. Hocalarım matematik ve futboldan dolayı övgüyle bahsederlerdi.
Hocalarım seni okutalım. Hem okusun hem de beden eğitimi öğretmeni olursun. Amcam izin vermedi. Köylere takım olarak futbol oynamak için giden gençlerin içindeydim, benim spor ayakkabım yoktu. Hocam bana veriyordu giyiyordum. Köylerdeki oyunlarda yenip geliyorduk. Amcamın haberi olmasın diyordum. Kızacağını bildiğim için amcama haber vermiyordum.
Amcam okuldan eve geldiğimde; Kimseyle kavga ettin mi? Seni kim dövüyor? Diye sorduğunda ben, ‘Emmi ben onları dövdüm’ derdim Kavgayı da severdim. Haksızlığa uğrayanlara, zayıflara destek çıkardım.
Ahırda torbaya saman doldurur, çuvalı damın tavanındaki ağaca asar, karate ve boks çalışırdım. Annem, ’Kızım sen bu torbadan ne istiyorsun.’ derdi. Hatta bir ara Naim Süleymanoğlu dünya şampiyonu olduğu zaman ona özendim. Taştan halter yaptım. Ağırlık çalıştım. Ama futbol hepsinden ağır bastı.
Her sabah aç karnına tasla pekmez içerdim. Atla tarlaya gider işimi bitirdikten sonra eve gelir akşam serinliğinde idman yapardım. Evin bütün işlerini yapardım. Badana, kerpiç kesme, evin sıvasını yapma gibi bütün köy işlerini yaparak büyüdüm.
Atın heybesine topu koyar tarlaya gider, gizlice idman yapardım
Okuldan geldikten sonra atla tarlaya giderdim. Atın heybesine topu koyar tarlada top oynar, idman yapardım. Çünkü amcam topla oynamama izin vermediğinden fırsat bulduğum her durumda böyle gizlice oynardım.
Okulu bitirdikten sonra Hürriyet, Günaydın, Foto Maç, Fanatik gibi gazeteleri okur, radyodan futbol maçlarını takip eder, yorumlarımı yazardım. 1982’den beri okuduğum bu gazeteleri halen saklarım. Yaptığım yorumlar, gazetelerin değerlendirmelerine çok yakın olurdu. Gazetelerim her şeyimdi. Dört çuval gazetem çeyizimdi diyebilirim. Spor gazetelerini okumayı çok severdim.
Futbola olduğu gibi folklora olan ilgim de aynı şekilde devam etti. Folklorla ilgilenmem ise amcamın hoşuna giderdi. Düğünlere gider, oynardım. Folkloru bu kadar sevdiğim için amcam bazen eve davul zurna getirtir; ‘Kızım iyi öğren.’ derdi.
İşte böyle büyüdüm. En büyük hobim futbol ve folklor oldu. Bir de okumaktı. Ancak ilkokul beşe kadar okuyabildim.
Van Şalvar Spor’un ilk çıktığı dönemde, Adana Dostluk Spor ve Ankara Site Spor vardı.1982 yılında bu iki takım beni istedi ama amcam izin vermedi. ‘Kızım sen evde oyna, ben sana ev, araba alırım’ dedi. O zaman büyüklerimize bir şey diyemiyorduk. İçime atıyordum.
40 yaşında gelin oldum
40 yaşında şehre geldik ve 40 yaşında evlendim. Evlendiğimde Fenerbahçe marşıyla salona girdim. Evlendikten sonra futbol maçlarını izliyordum. Eşim haberleri açmaya geliyordu. Bir gün Fenerbahçe Galatasaray maçı vardı. Eşim haberleri açınca ben oturup ağlamaya başladım. Niye ağlıyorsun dediğinde; ‘Benim kırk yıllık dostum o sen ise daha iki aylıksın’ dedim. Daha sonra kendine ayrı bir televizyon aldı. Başka odada haberleri izlemeye başladı. Ama önümü kesmedi. Aziz Yıldırım’ın konuğu olduğumda benimle birlikte İstanbul’a geldi. Aziz Yıldırım bir hafta bizi misafir etti. Eşim arkamdadır.
48 yaşında sahalara indim
48 yaşına kadar direndim. 48 yaşında sahalara indim. Bir sezon Diyarbakırspor’da oynadım. İki sezondur da Ergani Makam Spordayım. Şu anda da aktifim. Lisansım da Ergani Makam Spordadır.
Pandemiden dolayı maçlara çıkamıyoruz. İşten fırsat buldukça idmanlarımı halı sahada yapıyorum. Şu an bir iş yerinde aşçılık yapıyorum. Gündüzleri saat 4’den sonra idman yapıyorum. Akşamları da eş dost düğünleri olduğunda folklor için davet ettiklerinde katılıyorum.
Hiçbir zaman yaşım geçti geçecek demedim. Her zaman kendimi genç hissettim. Folklor hayallerimi de gerçekleştirdim.
Küçük yaşlardan beri Fenerbahçeliyim
Küçük yaşlardan beri Fenerbahçeliyim. Ailemin ise hepsi Beşiktaşlıdır.
Aşçılık yaptığım iş yerinde televizyonda futbol maçlarını izlerken arkadaşlar; ‘Niye bu kadar çok futbolu izliyorsun?’ diye sordular. Ben de, ‘Çocukluktan beri hayalim futbolcu olmaktı. Ama bu yaştan sonra zor.’ dedim. Bana, ’Bir gün evine gelip çayını içeceğiz’ dediler. Daha sonra eve bir haber ajansıyla birlikte geldiler. Çay içtikten sonra top sektirmemi istediler. Evim terastaydı, ben de top sektirdim.
Sabah işe gidince herkes bana daha öncekilerden daha farklı bakıyor ve sorular soruyorlardı. Gazete almaya gittim. Baktım fotoğraflarım gazetede çıkmıştı. Ben şok oldum. Sevindim. İçimden,’ Galiba hayallerim gerçek oluyor’ dedim.
Canlı yayında Aziz Yıldırım ve Rıdvan Dilmen davet ediyor
Bu haberden sonra medya ilgi göstermeye başladı. Canlı yayınlara çıktım. Bir canlı yayında Fenerbahçe için top sektirmemi istediler. ‘Fenerbahçe’ye küsüm. İki aydır medyadayım ama Fenerbahçe’den kimse beni aramadı.’ dedim. Beş dakika sonra Aziz Yıldırım ve Rıdvan Dilmen canlı yayına bağladılar. Bana; ‘Gelip seni alacaklar, Samandıra’ya getirecekler.’ dediler. Bende;’Başka kanala sözüm var. Sözümü çiğneyemem’ Bana; ’Kırk yıldır bu anı beklemişsin, nasıl yok diyorsun? Sonunda programı sıkıştırdılar. Bir an da kendimi Samandıra’da buldum. Dünyalar benim oldu. Fenerbahçe sahasında idman yaptım. Futbolcular;’Abla sahalara yakışıyorsun, sahalardan çıkma’ dediler. Ozan Tufan, Mehmet Topal ve diğer futbolcular beni çok iyi karşıladılar. Saatim kısıtlı olduğu için çıkmak zorundaydım. Samandıra tesislerinden çıkmak üzereyken Aziz Yıldırım arabasıyla önümde durdu. Zaten dünyalar benim oldu. Aziz Yıldırım; ‘Yemeğe gidelim, çay içelim, Fenerbahçe tesislerini gezelim.’ dedi. Ben; ‘Başkanım zamanım daralıyor, başka yere sözüm var.’ dedim. Bana; ‘Sen çok heyecanlısın.’ Dedi. Telefon numarasını bana verdiler, sana nasıl yardım edebiliriz, ne istersen hepsini bize telefonla bildir.’ Dediler. Benim bir tek isteğim vardı. Antrenörlük belgesini almaktı. İşte o esnada seçimler girdi araya. Bir hafta beni misafir ettiler. Maçlarına da gittim. Maçta oynanan futbol topunu da bana hediye ettiler. Daha da hırslandım. Sahadan çıkmak istemiyorum, çıkmayacağım da.
Bütün kadınlar güçlüdürler yeter ki önlerini kesmesinler
Futbolun, folklörün, okumanın yaşı yoktur. Bütün kadınlar güçlüdürler, yeter ki önlerini kesmesinler. Ben öyle bir baskı altında yetiştim ki; yine de yılmadım. Kadınlar okumaz, kadınlar bir yere gidemez. Ben de at üstünde, tarlada karpuz işinden, pamuk, sebze yetiştirdim. Atın üstünde işçilerin başındaydım.
Hiçbir zaman evde yemek yapmadım. Ama şu an aşçılık yapıyorum. Bu da benim için ayrı bir şey, sevdiğim bir iştir.
ANTRENÖR OLARAK GÖREV YAPMAK İSTİYORUM
Alnımın teriyle kazanmak benim için önemli. Ama her şeyden önce antrenör olmak ve antrenör olduktan sonra da bir kulüpte görev almak istiyorum. Başka bir şey istemiyorum.
Bir kadının kendine güvendiğinde birçok şeyi başarabilir ve yeteneklerini ortaya çıkarabilir. Ece Erken’le çıktığım bir canlı yayında bana Diyarbakır’da, Güneydoğuda böyle insanlar var mı? Diye sorduklarında; ‘En zayıfı benim. Ben de buradayım’ dedim.
Cüneyt Arkın’la bir filmde oynamak istedi
Yine televizyonda Perihan Savaşın bir programına çıktığımda;’Cüneyt Arkınla bir filmde oynamak isterim.’ dedim. Çünkü Cüneyt Arkın’ın at sürüşüne hayrandım. Bana şimdi Cüneyt yaşlanmış dediler. Küçüklükten beri atlarla ilgilendiğim için ben de iyi at sürerdim. Amcam ava gittiğinde atlarına bakar, onlara seyislik yapardım. Hatta iki atı birlikte sürüyordum. O zamanlar ev işleri bilmezdim. Şimdi evde iş yaptığıma kimse inanmak istemiyor.
Evde formalarım, gazete arşivim, futbol toplarım, folklör şalvarlarımın hepsi duruyor. Bunlarla kendimi avutuyorum. Zamanda öyle geçip gidiyor.
Van’da KOSGEB’in düzenlediği bir seminere davet edildim. Murat Şekerin yaptığı organizasyona katıldım. Üç gün kaldım. Adana ve Ankara’dan Amerikan konsolosluk görevlilerinden iki bayan da katılmıştı. Övgüyle bahsettiler. Futbolu sadece erkek oyunu olarak görülmesi yanlıştır. Kadınların isterse başaramayacağı bir şey yoktur.
Medyaya çıktıktan sonra çevrenden ne tür tepkiler geldi?
Hiç unutmam medyada yayınlanmaya başladıktan sonra Balıkçılar başında duraktaydım. Bir yaşlı amca yanımdan gelip gidip tur atıyordu. Bana fırça atacak diye düşünüyordum. Yanıma geldi; ‘Kızım sen o televizyondaki Azize misin?’ dedi. Evet dayı dedim. Elini sırtıma vurarak; ‘Yürü! Diyarbakır halkı senin arkandadır. Sen Diyarbakır’ın gururusun.’ dedi. Çok sevindim, çok duygulandım. Ben erkek ve kadınlardan hep olumlu tepkiler aldım diyebilirim.
Şöyle bir şey anlatmak istiyorum; İstanbul havalimanındaydım. İki genç yanıma geldi, fotoğraf çektirmek istediler. Tanıştıktan sonra bana;’ Biz Konak Sporun futbolcularıyız. Seni bizim takımda görmek istiyoruz.’ Dediler.
Amed spora bir eleştirim var
Diyarbakır sporun kadın futbolcuları ben gittiğimde 8 kişiydi sonra 46 kişi olduk. Beni örnek alarak herkes sahaya indi. Birçok yerde gereken ilgiyi fazlasıyla gösteriyorlardı. Bir kadının futbol oynamasına pozitif bakıyorlardı.
Burada Amed spora bir eleştiri yapmak istiyorum. Geçen sene haftada iki gün idman yapmam lazımdı. Ergani Makam Sporda oynuyordum. Ergani uzak olduğu için idmanlarına gidemiyor ama ancak maçlarına gidiyordum. Amed spora gittim. Haftada iki gün kızlarla beraber idman yapmak istedim. Bu isteğimi reddettiler. Antrenman yapma isteğimin reddedilmesine çok üzüldüm. Beni yalnız idman yapmak zorunda bırakmaları ve ilgisiz davranmalarına anlam veremedim.
Diyarbakır spor kadın futbol takımında forvet oynadım. Attığım goller de oldu.
Gol atmak nasıl bir duyguya yol açıyor?
İlk Siirt maçına gittiğimde lisansım daha hazırlanmıştı. Siirt seyircisi duymuştu. Azize abla buraya diye tezahürat yapmaya başladı. Duygu mükemmel. Hani insan bu tezahüratlar karşısında neredeyse uçarak futbol oynar. O seyircinin önünde. Kendimi o an yedi yaşında hissediyorum. Futbolla yatıp kalkmak benim için ayrı bir tutku. Bu duygu sürekli içimde olan bir şeydir. Eve bile gelmek istemiyordum.
Seyircilerin tepkisi nasıl oluyor gol attın zaman?
Kendimi sıkıyorum, haykıramıyorum. Sevinç içimizde kalıyor. Koşup tur atıyorum. Takla atıyorum. Sevincimi böyle yansıyorum.
Önünde ne tür hedefler var?
Antrenör olmak istiyorum. Belgesini almak için kayıt yapmışım, almak için bekliyorum. Aldıktan sonra da bir yerde görev yapmak istiyorum. 13-14 yaş çocukları yavaş yavaş bir iki sene onu sonra futbol liglerinde hoca olmak istiyorum.
Sesim Ali Koç’a gitsin
Fenerbahçe’nin bayan futbol takımı yoktu o zaman. Aziz Yıldırım şimdi izin verilmiş, kuruluyor. İnşallah oralara yetişirim.
Şimdi pandemiden dolayı yapılamıyor ama Aziz Yıldırım söz verdi. Olursa seni getireceğim diye. Şimdi Aziz Yıldırım yok ama istiyorum ki sesim Ali Koç’a gitsin. Fenerbahçe bayan futbol takımında görev almak istiyorum.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.