VİDEO- Diyarbakır'da yerel gazeteler birleşmeyi tartışıyor
Ali Abbas Yılmaz / Özel
TİGRİS HABER - Diyarbakır’da yayın yapan yerel gazeteler, baskı maliyetlerinin arttığını ve basın ilan gelirlerinin ihtiyaçlarını karşılayamadığını belirttiler. Yerel gazetelerin kapanmakla yüz yüze kaldığına işaret edilen değerlendirmelerde SGK primlerinde, vergilerde indirim, faizsiz kredi ve hibe desteği çağrısı yapıldı. Kamu İhale Kurumu (KİK) ihalelerinin doğrudan teminle verilmesinden kaynaklı ilan zorunluluğunun bulunmamasının yerel gazetelerin gelirlerini yarı yarıya arttırdığına dikkat çekilirken, baskı maliyetlerinin ciddi oranda arttığına ve gazetelerin zararına çıktığına vurgu yapıldı.
Diyarbakır’da yayın yapan yerel gazeteler şöyle: Özgür Haber, Olay, Yenigün, Güneydoğu Güncel, Güneydoğu Ekspres, Öz Diyarbakır, Mücadele, Diyarbakır Söz ve Tigris Haber. Diyarbakır Olay ve Mücadele gazeteleri, yerel gazetelerin sorunlarına ve gazete birleşimine ilişkin görüş belirtmediler.
Diyarbakır’daki yerel gazeteler sorunlarını, birleşme konusunu ve yerel medyanın dijitalleşmesinin önündeki engelleri değerlendirdi. Diyarbakır’daki yerel gazetelerin imtiyaz sahibi ve yöneticileri Tigris Haber’e sorunlarını değerlendirdi.
Maliyetler artıyor, gelirler düşüyor
Ekspres Gazetesi İmtiyaz Sahibi Hüsnü Pervane, yerel gazetelerin gelirlerinin giderlerini karşılayamadığını ve nitelikli yayın kaygısıyla hareket eden gazetelerin zararına çıktığını belirterek şöyle konuştu: “Yerel gazeteler son 6 yıldır gerçekten çok zor durumdadır. Bunun nedenlerinin başında resmi ilanların son yıllarda çok düşmesidir. Kamu İhale Kurumu’nun yayınlama zorunluluğu olan bazı ihalelerin gazetelerde yayınlanma zorunluluğunun ortadan kaldırmasıdır. İkincisi özel reklam gelirlerinin yok denecek kadar az olmasıdır. Sosyal medyanın yaygınlaşmasından sonra artık gazetelere bu reklamlar verilmiyor. Kimse artık gazeteler üzerinden reklam vermiyor. Dijital ortamın, sosyal medyanın daha etkili olduğunu düşündüklerinden basılı medyaya reklam verilmiyor. Tabii gelirler noktasında düşüşlerle birlikte artan maliyetler de ciddi sorun. Baskı maliyetleri, özellikle son yıllarda döviz kurlarındaki yükselişten dolayı ciddi oranda arttı. Baskı maliyetleri gazetelerin üzerine büyük bir yük getirdi. Gazete çalışanlarına istedikleri maaşı veremiyoruz, çünkü gelirlerimiz sürekli olarak düşüyor. Gazetelerin ekonomik olarak geldikleri noktada personel maaşları artık bir hak olarak değil bir yük olarak görülmeye başlandı. Kişinin hakkını bir tarafa koyalım, bu bir emektir ve karşılığının mutlaka verilmesi gerekir ama SGK ve vergi maliyetleri gazeteleri ciddi şekilde zorluyor. Devlet, gazetelerin üzerinde SGK ve vergi giderlerini hafifletmeli, bu yükü kaldırmalıdır. Gazeteler ise bu yük altında yaşamlarını sürdürebilmek için maalesef etik olmayan durumlara tevessül edebiliyorlar. Çalışanının maaşını ödeyemiyor. Gazetenin baskısını yapamıyor. Sürekli kısıntı yapmak zorunda kalıyor ve bu noktada da istediği gibi bir gazetecilik yapamıyor. Personel hak ettiği maaşı alamadığında yeterli performansı gösteremiyor. Baskı sayısı sürekli azalacak ve yerel gazetelerin kentteki görünürlüğü azalacak. Gazete sahipleri tüm bu olumsuz koşulları böylesine pansuman tedbirlerle yürütmeye çalışıyor. Tabii bu bir çözüm getirmiyor, sorunlar katlanarak artıyor. Basın İlan Kurumu’ndan sağlanan gelirler hiçbir gazeteye ticari anlamda bir kar sağlamıyor. Gazeteler kendi döngüsünü sağlayamıyor hatta işini sağlıklı yapmaya çalışan gazeteler her ay 5 ila 10 bin TL arasında zararla faaliyetlerini sürdürüyorlar. Önce sorunların tespitini sağlıklı bir şekilde yapmak ve ona göre çözümler üretmek lazım. Devletin vergi, SGK yükü, piyasadan reklam alamama, KİK ihalelerinin gazetelerde yayınlanma zorunluluğunun kaldırılması gazetelerin gelirlerini dip noktasına çekti.”
‘Şartlar ne olursa olsun halkı doğru bir şekilde bilgilendirmek zorundayız’
Gazeteciliğin kamuoyunu bilgilendirme görevinin kutsal bir iş olduğunu ifade eden Pervane, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Gazetecilik her ne kadar ticari bir faaliyet gibi gözükse de meselenin özünde yurttaşlara doğru haberi ulaştırma zorunluluğu vardır. Buradan bakıldığında gazeteciliğin etik ve ahlak kurallarının öncelikte olması gerekiyor. Şartlar ne olursa olsun halkı doğru bir şekilde bilgilendirmek zorundayız. Bu bizim birinci görevimizdir. Son yıllarda bu ne yazık ki yapılmıyor ve bunu dünyada yapılan araştırmalar da gösteriyor. Yüzde 49’luk oranla en fazla yanlış haberin Türkiye’de yapıldığı yönünde bir istatistik var. Neden böyle çünkü eleştireceğimiz kurumlardan gelir elde ettiğimiz için doğruyu yazamama sorunu var. Basının özgürlüğü olmak zorunda ama tabii denetleyen kurumlar da var. Ama bu kamuoyuna doğru haber vermenin önüne geçemez. O kurum bize gelir sağlıyor, reklam veriyor diye doğru haberi verememe gibi bir durum kabul edilemez.”
‘Yerel gazeteleri yeterli bir sahiplenme yok’
Yerel gazetelere iş insanlarından, STK’lardan gerekli sahiplenmenin olmadığını belirten Pervane, şöyle konuştu: “Evet, yeterli bir sahiplenme yok ama bunun nedenleri var. Daha önce STK’lar, iş insanları, firmalar, esnaflar vs. gazeteleri müşterilerine, halka ulaşma noktasında bir beklenti içindeydiler. Gazetelerin tirajına göre reklamın görünürlüğü söz konusu idi. O reklam üzerinden bir geri dönüş beklentisi olurdu. Şimdi sosyal medya sayesinde bu ihtiyaç ortadan kalktı. Yani, gazetelere verilen reklamlar üzerinden bir müşteri potansiyeli elde edileceği beklentisine olan inanç ortadan kalktı. Ya da bu ihtiyacı sosyal medya üzerinden daha az bir maliyetle yapacağına olan kanaati oluştu. Tabii ki, gazetelerin ağırlığı bu reklamın ötesindedir, bu tartışılmaz ama ticari açıdan böyle yaklaşımlar söz konusu. Bunun dışında da artık reklam giderleri bir yük olarak görülüyor. Yereldeki firmaların reklam bütçesi oluşturabilecekleri gelirleri de yok maalesef. Tabii geliri olan ama vizyon sorunu yaşayanlar da var. Reklamın işlerini geliştirme konusundaki önemini kavrayamama gibi sorunlar da var. Kentteki STK’lar iş insanları, firmalar yerel gazetelere bu koşullardan dolayı destek veremiyorlar. Tabii reklam gelirlerini arttırma noktasında gazetelerin de niteliklerini arttırmaları gerekiyor. Yerel gazeteler dijital ortamdaki etkilerini arttırmalılar. Sosyal medya hesapları etkin olan, takipçilerini arttıran yerel gazetelerin de reklam gelirlerini arttırma noktasında daha avantajlı bir konuma ulaşacakları kanaatindeyim. Yani, baskılı gazete dışında dijitalde yol alanların etkinliklerini daha da arttıracağına ve reklam gelirleri elde edeceklerine inanıyorum.”
‘Nitelikli olanla olmayan arasında bir ayrım yok’
Yerel medyanın dijitalleşme konusunda yaşadıkları sorunlara ilişkin ise Pervane, şunları söyledi: “Çok net olarak şunu baştan ifade edeyim: Yerel medya dijitalleşemedi. Ama tabii gazeteyi kağıttan okumakla dijitalden okumak aynı zevki vermiyor. Gelişmiş ülkelerde gazeteyi kağıttan okuma oranı hala yüksektir. Teknolojiyi üreten ülkelerde dahi gazeteler kağıttan okunuyor. Biz aslında gazete okuyan bir toplum da değiliz. Tabii sosyal medya üzerinden de insanlar okuyor ama gazete okuma açlığını tam olarak giderdiği kanaatinde değilim. Diyarbakır’da dijitalleşme konusunda birkaç gazete yeni yeni adımlar atıyor, bu işe öncülük etmeye çalışıyor. Ama bu yenilikleri yapanlarla yapmayanlar aynı geliri elde ettiğinden dijitalleşme için harcanan giderler de boşa gitmiş oluyor. Çünkü nitelikli olanla olmayan arasında bir ayrım yok. Bu da gazetelerin dijitale yatırım yapmasının önüne geçiyor. Daha önce Basın İlan Kurumu’nun buna yönelik çalışması vardı. 5 senedir sürekli olarak dijitalleşme BİK’in gündeminde ama bugüne kadar bir altyapı oluşturulamadı. Aslında hakkaniyet çerçevesinde bir ayrım olsa herkes dijitale gerekli yatırımı yapar ama bir fark gözetilmediğinde, dijitale uyum sağlayanla sağlamayan gazeteler arasında bir ayrım yapılmadığında yatırımlar da anlamsız kalıyor.”
‘Birleşme elzemdir’
Kentteki gazetelerin birleşme tartışmalarına ilişkin olarak ise Pervane, şunları ifade etti: “Evet, 5 yıldır böyle bir gündem var ama öncelikle şuna bakmak lazım, birçok gazetede gazetecilik yapmayan insanlar kadrolu bir şekilde gösteriliyor. Maaş almayan, çalışmayan ama sigortalı gösterilen hatta kimi yerde sigortalarını kişilerin kendilerinin ödediği durumlar yok değil. Sağlıklı bir gazeteciliğin yapılabilmesi için öncelikle doğru kadroların oluşturulması gerekiyor. Gazetecilerin gazetelerde istihdam edilmeleri, halkın, kentin gündemini takip etmeleri gerekiyor. Diyarbakır merkezde 9 tane yerel gazete var ve 50’nin üzerinde gazeteci gözüküyor. Peki, sahada 50 gazeteci haber yapıyor mu? Yerel gazetelerde çalışan arkadaşlara doğru dürüst bir maaş veriliyor mu? Yerel gazetelerde çalışan basın emekçilerine aldıkları maaşlar ne kadar yeterli geliyor. Bugünkü ekonomik koşullara ve yaşam şartlarına baktığımızda verilen maaşlar onların ihtiyaçlarını ne kadar karşılayabiliyor? Buradan baktığımızda yerel gazetelerin birleşmelerinin bir zorunluluk olduğunu görüyoruz. Gazete sayısı 9’dan 4’e düştüğünde BİK’ten gelecek pay da artacaktır. Bugün 30 bin seviyelerinde olan gelir 50 bin seviyelerine çıkacaktır. Gazete sahipleri bu 20 bini artı bir kar olarak değil de sağlıklı, nitelikli bir yayın için gerekli ekibi kurmak için düşüneceklerdir. Yerel gazeteler dijitalleşecek ve personeline de yeterli maaş vereceklerdir. Şuan yerelde bin 500 TL maaş alan gazeteci arkadaşların olduğu duyumlarını alıyoruz. Gazete gelirleri arttığında işin ehli olan, bu işi doğru yapan gazeteciler seçilir ve hakkı ne ise o verilir. Böyle bir durumda gazeteciler de mesleğin etik ahlak kuralları dışına itilmez. Ne yazık ki ilimizde konu oluyor, bazı gazetecilerin para karşılığı haber yaptığı duyumları geliyor. Bu gazetecilik için çok kötü bir durumdur. Bunun olmaması için öncelikle çalıştırdığınız insanı doyurmanız lazım. Çalıştırdığınız insanı doyuramıyorsanız ve onun başka alanlarda gelir elde etmesine zemin sunuyorsunuz demektir. Bunu da anlamak lazım. Tabii ki, bu ahlaki de etik de değildir ama insanların yaşamlarını idame ettirmesi için de ihtiyaçlarını karşılayacaksınız. Bunu sağlayamadığınızda gözü dışarıda olacaktır. Gazete birleşmesi için bugüne kadar görüşmeler oldu olmadı değil ama çekinceler var. Nedir bunlar, bazı arkadaşların gazetelerden beklentileri var. Birilerinin statü beklentisi var. Bu beklenti siyasi anlamda olabilir. Bazıları yaptıkları iş noktasında gazeteyi elinde bir yaptırım aracı olarak kullanmak isteyebilir. Bazılarının da gelir kaynakları sadece gazetedir. Baskısını da kendileri yapar. Doğru mu yaparlar, yanlış mı yaparlar onu bilemem ama tüm yaşamları odur. Bu farklılıkları da birleştirme noktasında bir türlü yol alamadık. Çünkü gazeteyi kurmalarında sağlıklı bir yayıncılıktan ziyade kendilerini öncelemektedirler. Onun için de birleşemeye bir türlü sıcak bakmadılar. Ama bu birleşmenin mutlaka olması lazım. Yerel gazetelerin sorunlarının çözümü noktasında birleşme elzemdir. Asgari müştereklerde birleşmemiz lazım. Yerel gazeteler doğru bir platformda birleştirilerek gelirleri arttırıcı unsurları öne çıkarmamız gerekiyor. Nasıl bir birleşme olması lazım: Gerçekten işini yapanları ve yapamayanları bir araya getirerek ama haklarını da koruyarak, doğru bir yöntemle bir birleşme olmak zorundadır. Bu birleşme olmazsa insanlar kendilerini ayakta tutabilmek için yanlış işlere meyil edeceklerdir. Ne kadar bizi denetleyen kurumlar bu durumları bilseler de genel bir politika olarak çok dokunmuyorlar. Aslında dokunsalar şuan birçok gazete de dökülür.”
‘Yerel gazeteler zararına çıkıyor’
Diyarbakır Yenigün gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mesut Figançiçek, kentteki yerel gazetelerin sorunlarına ilişkin şunları söyledi: “Sadece Diyarbakır’da değil tüm Türkiye genelinde yerel gazetelerin sorunları hep aynıdır: Sürekli artan maliyetler ve düşen gelirler. İkisi birbirine zıt orantılıdır. Bir yandan maliyetler yüzde 100’e varan oranlarda artarken, gazete ilan gelirleri ki, bunun büyük bölümü ilan gelirleridir, yüzde 50’ye varan düşüşler yaşandı. Bu durum bizde haliyle olumsuz etkilere sebep oluyor. Bunların başında, gazetelerin içerik üretmede yaşadıkları sorunlar geliyor. Gazeteler her şehrin değerleridir. Buna marka demiyorum çükü, bu kavram ticarileştiği için değer kavramını özellikle kullanıyorum. Gazeteler bir şehrin altyapısından üst yapısına, toplumun tüm sorunlarına kadar her şeyi belirli şartlarda kamuoyuna ve yetkililere sunan bir kamu hizmetidir. İçerik için en başta iyi bir ekip gerekir. Mevcut şartlarda 25 bin TL aylık ilan geliri olan bir gazetenin maliyetlerini aşan bir durum söz konusu. Yerel gazeteler zararına çıkıyor. Sigorta, vergi giderleri çok yüksek. Ajans giderleri cüzi miktardadır, buna bir şey demiyorum. Gazetenin baskı ve çalışan maliyeti çok yüksek ve bununla beraber ilan gelirlerinde de düşüşler var. Bu orantısızlık haliyle çalışan sayısının azaltılmasına sebep oluyor. Bununla bağlantılı olarak da içerik üretmede ciddi sıkıntılar başlıyor. Yerel gazeteler tabiri caizse kendi yağlarında bile kavrulacak durumda değil. Yağ kalmadı ve dumanlar tütüyor. Bunu defalarca dile getirdik ama maalesef kalıcı çözümler getirilmiyor. Geçici, dönemsel tedbirler de sorunu çözmüyor. SGK giderlerinin düşürülmesi lazım. Ticari kuruluşlara, sanayicilere bu imkan tanınıyor ama kamu hizmeti veren gazetelere bu imkan sağlanmıyor. Oysa, gazetelerin SGK ve vergilerinin düşürülmesi lazım. Bu hem gazetelerin çalışan sayısının belli düzeyde tutulmasına hem de içerik üretimine katkı sağlayacaktır. Basın İlan Kurumu’nun zaman zaman ilanları arttırmaya dönük çalışmaları oluyor. Özellikle resmi ilanların dışında büyük kurumların, büyük holdinglerin reklamları hep ulusal basında çıkıyor. Yerel basına yılda bir iki kez dönüş yaptıklarında ise milyon TL ile ulusal basına verilen reklamlar yerele gelince bin TL gibi cüzi ücretlere veriliyor. Bu konuda gazetelerin çatı örgütlerinin ilanlar ve reklamlar konusunda çalışma yapması gerekiyor.”
‘Doğrudan temin ilanlarının mutlaka önlenmesi lazım’
Yerel gazetelerin ilan gelirlerinin oldukça azaldığına dikkat çeken Figançiçek, şunları söyledi: “Biz daha önce de farklı platformlarda yetkililere uyarılarda bulunduk. Doğrudan temin ilanları gazetelere gelen ilan sayısında müthiş düşüşe sebep oldu. Milli Eğitimde biz geçen yıl hemen hemen hiç ilan almadık. Birçok alımlarını doğrudan temin üzerinden yaptılar. Doğrudan temin ilanlarının mutlaka önlenmesi lazım. Bu hem devletin alımda zarara uğratılmasına sebep oluyor hem de gazetelerin en önemli gelir kaynağının yüzde 40 oranında düşmesine sebep oluyor. Bunun yanında yerel gazetelere düşük kredi imkanlarının sağlanması lazım. Basın İlan Kurumu ile sağ olsunlar çok iyi diyalog halindeyiz ama İstanbul, Ankara ve İzmir’e verdikleri faizsiz kredilerin Diyarbakır ve bölgede de verilmesini istiyoruz. Bu ene azından bize biraz nefes aldırır, bir can suyu olur.”
‘Baskılı yayınlar korunurken, dijitalleşme yönünde gazeteler desteklenmelidir’
Gazetelerin birleşme konusunun Diyarbakır’da yaklaşık 10 yıldır konuşulduğunu ifade eden Figançiçek, “Her şehrin olduğu gibi Diyarbakır’ın şartları da farklıdır. Tabii bu şartları bir üst akılla ve birlikte bir organizasyonla bu sorunun değerlendirilerek giderileceğine inanıyorum. Gazetelerin birleşmesi içerik üretimine ve kaliteli yayın yapılmasına olumlu bir katkı sağlayacağına inanıyorum. Gazete sahiplerinin ortak bir akılla ve hiç kimsenin menfaatini göz ardı etmeden, hiçbir ön koşul sunmadan bu sorunun çözüleceğine inanıyorum. Üst akıl derken de gazetecilerin ve diğer kurumların oluşturacağı bir üst akıldan bahsediyorum. İçerik üretmek başlı başına bir sorun ve bunun için de çalışan sayısının mutlaka arttırılması lazım. Bunun yanında dijitalleşme konusunda aktif bir gelişmeyi sağlayacak düzenlemeler yapılmalı, destekler sağlanmalıdır. Ulusal basına verilen desteklerle bir yerde yerel basın bastırılıyor. Hal bu ki, her şeyin temeli yerel basındır. En azından bir SEO çalışması için bile 2 bin TL’lik fiyatlardan bahsediliyor. Dijitalleşme yönünde yerel gazetelere destekler sunulmalıdır. Tabii bunun yanında geleneksel olarak sürdürülen baskılı gazetelerin korunmasını istiyorum. Hiçbir şekilde baskılı yayınların kaldırılmasını istemiyorum. Baskılı gazete basının olmazsa olmazıdır. Baskılı yayınlar korunurken bir yandan da dijitalleşme yönünde gazeteler desteklenmelidir. Bu desteklerin de hibe şeklinde sunulması gerekiyor” diye belirtti.
Bayramdan bayrama destek olmaz
Kentteki iş insanlarının ve STK’ların yerel gazeteleri sahiplenmediğine vurgu yapan Figançiçek, şöyle konuştu: “Diyarbakır Ticaret ve Sanayi odası, Diyarbakır Ticaret Borsası gibi kurumların gazetelere ciddi anlamda destek sunmaları lazım. Bunu oturup beraber konuşmamız lazım. Çünkü gerçekten hiçbir şey yapmıyorlar. Bayramdan bayram çok cüzi miktarda ve bizimle sıkı pazarlıklar yaparak verdikleri bin TL’yi dahi bulmayan reklamlar gerçekten çok yetersiz. Bu durum bizim de onların da değerini düşürür. Sanayiciler de iş insanları da gazeteler de bu şehrin bir değeridir, olmazsa olmazlarıdır. Yani, Basın İlan Kurumu dışında kentteki Sivil Toplum Kurumlarının yerel gazetelere desteği ciddi ciddi düşünmeleri gerekiyor.”
‘Yerel gazeteler BİK’ten aldıkları ilan gelirleriyle ayakta durmaya çalışıyorlar’
Güncel Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Zeki Özer, yerel gazetelerin yaşadığı sorunlara ilişkin şunları ifade etti: “1991 yılında gazetecilik mesleğine atıldım. 30 yıla yakın bir zamandır bu meslekteyim. Bu mesleğe bir görev aşkıyla başladım ama maalesef görevimizi tam olarak yerine getiremiyoruz. Tarafsız ve objektif gazetecilik yapmak zor. Çünkü her gazete kendi ekonomik kaynağının üzerinde ayakta duramıyor. Bir yerlere sırtına dayayarak duruyor. Bu da objektif ve tarafsız habercilik yapmasını engelliyor. Yerel gazeteler BİK’ten aldıkları ilan gelirleriyle ayakta durmaya çalışıyorlar. Bu gelirler ise yetmiyor, yetmeyince de başka yollara giriliyor. Gazeteler bir kuruma bir STK’ya, bir iş insanına sırtını dayayarak ayakta durmaya çalışıyor. Böyle olunca da gazete haberleri o doğrultuda yapılıyor. Bu da doğru bir şekil değil. Yerel gazetelerin maddi manevi ve personel bakımından sorunları var. Basın İlan Kurumu gelirleri bazı şartlara bağlı. Mesela bir yerel gazetenin 7 eleman çalıştırması, onun sigortasını, maaşını ödemesi kolay değil. BİK’ten gelen gelirler buna yetmiyor. Böyle bir durumda gazeteler bocalıyor. Bir gün bir kurumu övüyor diğer gün başka bir şey. Aslında yerel gazeteler ulusal gazetelerin bir mutfağıdır. Ama yerelde gazeteler desteklenmiyor. Diyarbakır’da yerel gazetelere bir destek göremiyoruz. Büyükşehir Belediyesi’nden hiçbir destek göremiyoruz. Şehir dışındaki danışmanlara dahi işlerini veriyorlar ama yerel gazetelere bir destek sağlanmıyor. Bayramdan bayrama verilen bir ilan da destek değildir. Bununla da yerel gazetelerin gözlerini boyamaya çalışıyorlar. Büyükşehir hiç olmasa bayram kutlaması mesajı veriyor ama merkez ilçe belediyeleri onu da vermiyor. Biz habercilik anlamında onların haberlerini yayınlıyoruz ama bayramdan bayrama da olsa bir reklamlarını göremiyoruz. Spor kulüplerine verdikleri destekleri yerel gazetelere de vermiş olsalardı şuan yerel gazeteler ayakta kalırdı. Yerel gazeteler kapatma noktasına gelmiş durumda. DTSO, DESOB, OSB, DTB gibi kurumlar şimdiye kadar yerel gazeteler için ne yapabilir diye bir toplantı bile yapmadılar. STK’ların başındaki insanlar ancak kendi çıkarları için çalışıyor, yerel dinamiklerin güçlendirilmesi için çalışmıyorlar. Yani herkes kendine çalışıyor.”
‘Diyarbakır’da birleşmeye ihtiyaç var’
Belediyelerin ve STK’ların yerel basına sahip çıkmadığına değinen Özer, “Diyarbakır’da biz kendi aramızda birleşmiş olsaydık, bugün STK’lar olsun, belediyeler olsun, devletin diğer kurumları olsun her halükarda bize destek verirlerdi. Biz kendi aramızda birleşemiyoruz. Biz bir manşet atıyoruz, bir başka yerel gazete manşetimiz aleyhinde haber yapıyor. Diyarbakır’da birleşmeye ihtiyaç vardır. Tabii bunu isteyen gazeteler var istemeyen gazeteler var. Aslında isteyenler birleşebilir, burada bir sorun yok. Fakat birleşemiyorlar. Bunun nedeni ise herkesin kendisini dev aynasında görmesidir. Birleşmenin gazetelerin ekonomik olarak ayakta durmasına fayda sağlar ama istihdam açısından zararı olur. Şuan yerel basında doğru dürüst eleman çalıştırmak, eleman bulmak çok zor. Dünyada da Türkiye’de de dijitalleşme yönünde süreç ilerliyor, yerel gazeteler de buna ayak uydurmak zorundadır. Dijitalleşeme yönünde adımlar atmaya çalıyoruz ama bunu ne zaman hayata geçireceğimizi kestiremiyoruz. Yerel gazeteler olarak kendi aramızdaki ayrılığı bırakarak, gücümüzü birleştirerek Diyarbakır’ın yararına ne varsa birlikte hareket edelim. Birlikten güç doğar” ifadelerini kullandı.
‘Resmi kurumların yüzde 60’ı doğrudan teminle ihale yaptıkları için, yerellere ilan gelmiyor’
Öz Diyarbakır gazetesi imtiyaz sahibi İhsan Özdemir, yerel gazetelerin ilan gelirlerinin düştüğüne vurgu yaparak, “Yerelde resmi kurumlarda doğrudan temin yoluyla giden ilanlardan dolayı yerelin can suyu gidiyor. Yerelleri ayakta tutan resmi ilanlardır. Resmi kurumların yüzde 60’ı doğrudan teminle ihale yaptıkları için, yerellere resmi ilan gelmiyor. Kurumlardan bize reklam gelmiyor. Dini bayramlarda, resmi açılışlarda, özel günlerde reklam verilmiyor. Yerel gazetelerin ekonomisi yerinde olduğunda sahaya daha fazla muhabir sürebilir. Ajanslardan kopyala yapıştır haberler yerine özel haberler yapılır. 5 tane muhabiriniz sahada olsa ajanslara da ihtiyaç kalmaz” diye konuştu.
‘Gazeteler birleşirse rekabet ortamı olmaz’
Kentteki yerel gazetelerin birleşme konusunu değerlendiren Özdemir, şöyle konuştu: “Yerel gazetelerin birleşme konusu ise ihtiyaç da olabilir olmayabilir de. Çünkü birleşmelerin sebebi de yine ekonomiye dayanıyor. Masraflar gittikçe arttığından dolayı gazete sayılarını düşürüyorlar. Maliyetlerimiz çok arttı. 20 TL’ye aldığımız bir top gazete kağıdını şimdi 90 TL’ye alıyoruz. 2’TL’ye aldığımız kalıp şuan 10 TL. SGK primleri 300 TL’den 850 TL’ye çıkmış durumda. Gazete baskısı için gereken tüm kimyasal maddeler dolara endekslidir. Bütün bu maliyetlerden dolayı gazeteler birleşme yoluna başvuruyorlar. Daha önce de bunun altyapısı Basın İlan Kurumu üzerinden oluşturulmaya çalışıldı ama gazete sahipleri buna yanaşmadı. Tabii gazeteler birleşirse rekabet ortamı olmaz. Habercilik olmaz. Bence ne kadar gazete sayısı fazla olursa, sahada muhabir ne kadar çok olursa haber sayısı da o kadar fazla olur. Sahada muhabir sayısı arttığı sürece, kentin sorunları, sıkıntıları da daha görünür hale gelir ve kent daha kaliteli bir yaşam ortamına kavuşur.”
‘Diyarbakır’daki STK’lar yerele sahip çıkmıyor’
Kentteki iş dünyası ve STK’ların yerel yayınlara sahip çıkmadığına işaret eden Özdemir, şunları söyledi: “Hiçbiri yerele sahip çıkmıyor. Bayramda bir kutlama ilanı gönderiyorlar 500 TL. Başka illerde hem dini bayramlarda hem özel günlerde bir ilan veriyor 10 bin TL ve bunu o ildeki tüm gazetelere veriyor. Ticaret Odası, Ticaret Borsası Yönetim Kurulu üyelerinin vefat eden yakınlarının bile başsağlığı mesajı yerel gazetelere veriliyor. Sakarya’daki birçok gazete Basın İlan Kurumu’ndan ilan almıyor, reklamdan kazanıyorlar. Ticaret Odası 5 bin yerel gazete alıyor ve tüm üyelerine veriyor. Hem yerele bir katkı hem de okuma alışkanlığı artsın diye böyle yapılıyor. Kaç kere bunu dile getirdik ama görmezden geldiler ve sadece bir bayram kutlaması mesajını yeterli görüyorlar. Sakarya kendi yereline sahip çıkıyor. Ama Diyarbakır’daki STK’lar yerele sahip çıkmıyor.”
‘Sömürü var’
Güneydoğu Yerel Gazeteciler Derneği Başkanı ve Diyarbakır Söz gazetesi yazarı Ömer Büyüktimur, yerel gazetelerin sorunlarına ilişkin şunları ifade etti: “Şimdi öncelikle şunu söyleyelim, yerel gazetelerin sorunları yerel noktada yaşanıyor. Özellikle de sayıları arttıkça ve işler sadece Basın İlan Kurumu üzerine odaklanınca, yerel gazeteler ciddi manada vasıflarını kaybetti. Yani vasıflı gazete çıkıp da sadece işte reklam Basın İlan Kurumundan alınabilecek reklamla geçinebilecek bir ticari noktaya taşındı. Bu böyle olunca da bir ölçüde de resmi dile dönüşüyoruz. O bir noktasında da yalnız ne kadar etkili olur ya da ne kadar verimli olur o tartışılır. Sadece yerel gazetelerin bir de yerelde reklam kültürünün özellikle bölgemizde olmayışı. Birçok yatırımcı iş adamı, kuruluşlar yerel gazeteleri sahiplenme adına üstlerine düşen sorumluluğu yerine getirmiyorlar. Yerine getirmedikleri gibi de ürünlerini, ticari alanlarını bir reklam kültürüne sahip olmadıkları zaman da reklam da vermiyorlar. Ama batıda ya da Diyarbakır dışına çıktığınızda piyasa da gelişen medyayı, tanıtımı ve reklamı daha iyi kavrayan alanlarda ciddi bir sahiplenme söz konusudur. Yeni bir ürün, yeni bir tanıtım, yeni bir satılım söz konusu olduğu zamanda onu mutlaka reklam üzerine yapar ama bizde bölgemizde bu pek yaşanılmıyor. Bugün birçok yerel gazete sayfalarında siz o ildeki marka olmuş birçok yatırımcının, sanayicinin reklamını görmezsiniz. Ama olması lazım yani bu reklamların tanıtımını vermesi lazım. Olmayınca da belli bir ekonomik yerel gazetelerin özellikle baskı yani gazete baskı medyada kağıt, boya, eleman ciddi manada gerilerde yüksek bir hesap söz konusu. Maliyeti yükselince de küçülmeye gidiyor. Küçülmeye gidince ne oluyor; tirajı düşürüyorsunuz, istihdamı düşürüyorsunuz. Gazetede bir vasıf noktasında halkın sorunlarından kopuyor. Bir ölçüde bültenleşiyorsunuz. Yerel gazete eğer bültenleşmişse bilin ki, o hiçbir şekilde yazımı, çizimi, atacağı manşet pek fazla sokakta ya da kamuoyunda bir etki etmez. Ama kendi ayakları üzerinden kalabilecek yerel gazete de ne hikmetse bölgemiz açısından söylüyorum, hep belli bir kulvarda tutulur, ideoloji’nin içine sokulur. Siyasi bir kulvarın mutlaka bir noktada mahkumiyetine itilir. Bu da o vasıflı gazeteyi bir zaman sonra hasım noktasına taşıyor. Yani, karşı tarafa ya da onu okuyan kesim, aaa bu bana düşman diye tarafgirlik noktasını taşıyor. Böyle olunca da istenilen randımanı alamıyorsunuz. Diyarbakır’da 9 tane yerel gazete var. Bir bakın gazetelere zaman zaman bizde yazıyoruz artık bültenleşti. Tümünün gazete manşetlerine baktığımız zaman birbiriyle örtüşüyor noktadadır. Sayfaları çevirdiğiniz de aynı fotoğraf, aynı resim. Yani yazım dili aynı. Bu çok sıkıntılı. Ben yıllardır bunu savunuyorum. Vasıflı gazetelere devlet, Basın İlan Kurumu ya da bu işin sorumlu mekanizmaları sivil toplum örgütüne sahiplenmesi gerektiğini söylüyorum. Onlara bir ayrıcalık tanıması lazım. Yani 60-70 yıllık gazetelere bakıyoruz, sadece o yıl ki reklam ilanlarından, Basın İlan Kurumu’ndan gelebilecek reklamlara bakıyor. Bir kişi ile gazete çıkar mı? Ama maalesef bölgemizde bu yaygın. Gazetelerin birleşmesi noktasında ki, son dönemlerde Basın İlan Kurumu’nun üzerinden yapılan girişimlerdi ama çok randıman verdiğini görmüyorum. İşte Batman örneğini gördük, Batman’da bir süre gazeteler birleşti sonuçta yeni gazeteler çıkmaya başladı. Ben buna karşıyım. Bence bunun birleşmenin noktasında o gazeteler vasıflı olabilme açısından yaptırımların uygulaması lazım. Yani gazetenin adı var. Ama hiçbir faaliyeti yok eee, bunu tutalım. Hayır, kardeşim buna sahipleneceksiniz. Ekonomik destek vereceksiniz, vasıflı noktaya gelecek ya da bu işi bıraksın. Zaten fikriyle, düşüncesiyle bir idol noktasında mücadele eden bir gazeteyse zaten okurlar bunu destekliyor. Gazete birleşmeleri sorunu çözmez. Şimdi pandemi dönemindeyiz ama sana ekonomik noktada BİK’in hiçbir katkısı yok. Sadece bürokratik işlemelerle ilgili bir şey var oysa ekonomik destek vermesi lazım. Gazetenin baskısıyla ilgili, dolar ha bire yükseliyor. Kağıt, boya yine dolarla. Döviz üzerinden alınıyor. Bugün alıyorsunuz kardır. 1 liraya atıyorum 10 gün sonra bir bakıyorsunuz 2.5 lira karşınıza çıkıyor. Buna yetişemiyoruz. Biz mesela bazen baskımızı kendimiz düşürüyoruz, kağıt oranında. Satışla siz hiçbir zaman gazetede kar etmezsiniz. Bir gazetenin maliyeti ortamı yerel 8 lirayla 10 lira arasında. Sen kaça satıyorsun, 1 liraya satıyorsun. Yani 7- 8 lira düşük. Gazetenin sayfalarını aç reklam yok. Gelen reklamlarda ilanlarda düştü. Birçok kamu kuruluşlarından artık ilan yok. İlanlar da düştü ya da doğrudan temine dönüştürüldü. Bir yapının olabilmesi için adam 4’e bölüyor. 4’e bölündüğü zaman 80-90 bin liraya yani 200-300 bin liraya alınması gereken bir işi 4’e bölüyor. 70’e -80’e böldüğü zaman ne oluyor? Doğrudan temin üzerinden o ihaleyi yapıyor. Ama ilan verilmedi, kamuoyuna duyulmadı. Bunu düşündüğünüzde Türkiye’nin ekonomisinin, bütçe açısından nerden bakarsan yüzde 40’na tekâbül ediyor. Yüzde 40 sizden kesildiği zaman ilanlardan olmaz. Diyarbakır’daki bunu zaman zaman yetkililere de söylüyoruz. Adliye’deki kararlar hep ulusal gazetelere gönderiliyor. Ulusal gazetenin Diyarbakır’daki satışı, bu ilde bu ildeki insanların bilgi sahibi olması, onlara ilan edilmesi gereken bir kararı siz ulusala gönderiyorsunuz. Adamın haberi dahi yok. Ama yerele verseydiniz mutlaka ulaşırdı. Eskiden Vergi Dairesi ilanları vardı, onlarda kesildi. Yani ayrıca durduğu yerden sizden para alıyor. Kilometre üzerinden geldiği zaman % 15 kesiyor siz özel bir ilan aldığınızda özellikle kamu kuruluşlarından, belediyelerden aldığınızda ondan da pay alıyor. Ama sana reklam açısından tek bir kuruş reklam getirtmiyor. Bu ne, sömürüdür, ötesi var mı?”
‘Okuma alışkanlığımız yok’
Yerel gazetelerin bu koşullarda gelişemeyeceğine dikkat çeken Büyüktimur, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ayrıca bunun ötesinde de teknoloji dijital alana geldik. Yani şuan bizde zaten toplum olarak bir okuma alışkanlığımız yok. Halen Türkiye’de 1980-1990-2000-2020 haliyle 3.5 milyona yakın bir okur sayısı var. Hiç değişmiyor nüfusumuz 83 milyona geldi. Artmıyor. Niye peki okuma alışkanlığımız yok. Dijital sisteme de geçtikten sonra tek satırla adam geçiştiriyor. Sosyal medyada paylaş. Başlığa bakıyor ünitesine bakmıyor ki. Başını görüyor okur yani diyor ki işte dün gece bunu izledik gördük. Ben yıllar önce bu dönemin bakanlarına da izledim sosyal medya üzerinden haber alış verişi iletişim ciddi manada kontrole alınması lazım. Yani şimdi siz internete haberi atıyorsunuz. Orada al kopyala yapıştır öbür tarafa at. Herhangi bir yaptırımı var mı? Şimdi internet siteleri de açılmış, kendi kendine. Vergisini ödemiyor, herhangi bir yasal düzenlemesi yok, hiçbir şeyi yok ama reklam da alıyor. sizden daha fazla alıyor. Nasıl oluyor bu? Siz bir haberi yaptığınızda yani herhangi bir hukuki işlem size rahatlıkla ulaşabiliyor. Ama ona ulaşamıyor. Ciddi manada bir boşluk var. Dijital anlamda da bunun yasal zemine oturtulması gerektiğini düşünenlerdenim.”
Diyarbakır yerel gazeteler sahip çıkmıyor
Yerel basının dijitalleşmesi noktasında yapılması gerekenlere ilişkin ise Büyüktimur şöyle konuştu: “Dijital anlamda şunu yapın demek olmaz önce bir mevcut yaranın farkına varsınlar. Siyasal iktidar da yerel yönetimler de… Yani şimdi Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin işte 4 tane merkez ilçesi var. Toplam 17 ilçe bir Büyükşehir. Buyurun desinler ki, biz şu şu konuda yerel gazetelerimize şu desteği veriyoruz. Hayır. Bilakis haberi gönderir, fotoğrafını gönderir. Eee ekonomik desteğe ha yok ama bakarsınız ki çok ilginç şeyler de kendileri farklı hesaplar içerisinde iletişim alanında ciddi paralar harcıyorlar. Ben isterdim, niye benim belediye başkanım ya da il yönetimim ya da STK başkanlarım bir etkinlikle ilgili ilan vermesinler, reklam vermesinler. Toplantılar da çağırıyorlar, etkinliklerde çağırıyorlar. Şunu yapın bunu yapın diye serzenişlerde bulunuyorlar. İyi o zaman maddi yönden destekte verin, gazete satın alın. Gazete satın almıyorsun sen. Abone olmuyorsun. Böyle şey mi olur. Biz de dertliyiz yani. Eğer benim STK beni arayıp da ya gazete gönder abone olmuyorsa bedava göndereyim düşün ya aylık 30 lira tenezzül edilecek bir noktadayız. Kardeşim gazeteyi satın alsana ararken güzel istemen güzel haberimizi yapın röportajımızı yapın. İyi de gazeteyi al benden almıyorsun git bayiden al. Abone olmak istemiyorsan bayiden al. Benim Diyarbakır’daki yıldızlı otellerim hangisinde yerel gazeteler var. Diyarbakır’ın dışına çıkın hangi otele giderseniz, mutlaka tüm yerel gazeteler var orada. Ama Diyarbakır’da bu yok.”
‘Medya sahiplenildiği taktirde kendisini yenilemeye çalışır’
Gazete içeriklerine ilişkin olarak da Büyüktimur, şu değerlendirmede bulundu: “Şimdi şunu söyleyeyim alıp okuması konusunda sizin habere ulaşma ve imkanlar ölçüsünde vardır. Az önce şöyle söyledim. Dedim ki, ben gidip STK temsilcisine şunla bunla röportaj yapıyorum, haberi verin. Haberi yayınlıyorum, yayın yaptığım kişi dahi benden bir gazete bile almıyor. Nasıl olacak bu, ne yapmam lazım? Kendi haberini yaptığım zaman bile sahip çıkmıyor. Az önce değindiğim gibi siz ideolojinize yani basın noktasında hareket ettiğinizde sizi bir kulvara sokuyorlar. Yani şu ideolojinin içerisinde ve ya şu yaptırımın kulvarındasın diye sizi sokarlar. Patenti aldıktan sonra zaten bir kez bitiyor. Türkiye’deki ulusal gazetelere ne diyoruz, Havuz medya. Böyle terimler çıktı karşımıza. Bu terimlerin çıkış nedeni ne, özel haberlerden mi kaynaklanıyor? Hayır, özgür titreşim hareketlerinden kaynaklanıyor. Medyanın sahiplenmesi gerektiğini ifade ediyorum. Medya sahiplenildiği taktirde kendisini yenilemeye çalışır. Aksi taktide finanse eden grubun, yapının, düşüncenin fikriyle hareket edilir.”
‘Birleşme çok sesliliğe engel olur’
Diyarbakır Özgür Haber gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Engin Öztürk, gazete birleşmelerinden taraf olmadığını, gazete birleşimlerinin çok sesliliği engellediğini belirterek, yerel gazetelerin içinde bulunduğu sorunlara ilişkin şunları söyledi: “Gazeteler son 4-5 yıldır ciddi bir sıkıntı içerisinde. Bu sıkıntının ana nedenlerinden bir tanesi yerel gazetede yayınlanması gereken kamu ihalelerinin, bazı gerekçeler dışında doğrudan temin gibi ihalenin gazetede yayımlanmadan bazı firmalara verilmesi. Kentte reklam kültürünün düşük olması. Bu bölgede özellikle gazete okunurluğunun gazete kültürünün de az olması. Bununla birlikte baskı maliyetlerinin yüksek olması gibi nedenler sayılabilir. Genelde gazeteciler halkın sorunlarını yazıp çizmekten, kendi sorunlarıyla fazla ilgilenmiyorlar. Halkın sorunu bizim sorunumuz tabii. Ama halk gazetecilerin sorunu hiç yokmuş, para içinde yüzen kişilermiş gibi sanıyor bizi. Ancak gerçek öyle değildir. Halk için resmen kendini feda eden insanlardır gazeteciler. Bazen öğle yemeklerini bir zeytin, kuru ekmekle geçirebilen insanlardır. Yani bazen reklam vererek gazetelere destek verilebileceğini düşünüyorum. Başta kentin valisi olmak üzere, belediye başkanlarının, iş insanlarının gazetelere reklam vererek, destek olabileceklerini düşünüyorum. Yani, gazetelerin kalitesiyle yarışması gerektiğini düşünüyorum ama gelirleri olmadığı için ajanslardan gelen haberlerle hepsi pişti oluyorlar maalesef. Aynı başlıklar, aynı haberler, aynı resimler, biz bunu istemiyoruz. Ancak bu şekilde maalesef böyle bir şey oluşuyor. Gazetelerin birleşmesine de karşıyım ben. Çünkü hangi gazeteciye sorarsanız, çok sesliliğe engel olacağını söyler. Hakikaten bende bunun için karşıyım. Yine ifade ediyorum; bütün herkesi, başta Sayın Vali olmak üzere yerel gazeteleri desteklemeye davet ediyorum. Hükümetten de devlet yetkililerinden de özellikle gazeteciden, yani gerçek gazeteciden birçok vergi kalemlerini kaldırmasını isteyebiliriz diye düşünüyorum. Örneğin gazetecinin sigortasının tamamen devlet tarafından yapılabileceği, herhangi bir vergi alınamayacağı gibi yani o daha geliştirilebilir. Bu konuda daha uzman kişiler ve gazetecilerin temsilcileriyle görüşülebilir. Bir desteğin verilmesinin şart olduğunu düşünüyorum.”
Yerel gazetelerin sorunları
Tigris Haber gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlyas Akengin, yerel gazetelerin sorunlarını şöyle değerlendirdi: “Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Diyarbakır’da da gazetelerin, gazetecilik faaliyetlerinin önünde ciddi sorun ve engeller var. Bunlar hem ekonomik ve siyasaldır. Bu sorun ve sıkıntıların birçoğu herkesçe bilinmekte. Basının kutuplaştığı böylesi dönemlerde gerçek anlamda gazetecilik yapmak, kamu yararına işler yapmak önemli ve kıymetlidir. Bugün bunu yapan gazetelerimizin sayısı ne yazık ki çok az. Önceki yıllarda hepimizin hatırlayacağı üzere çok nitelikli yerel gazetelerimiz vardı. Bu gazeteler Türkiye gündemini belirlerdi. Ancak günümüzde yerel gazeteler sosyal medyanın bile çok gerisine düştü. Bunun önündeki en büyük nedenlerden biride ekonomik sorunlarla boğuşmasıdır. Türkiye’deki birçok gazete Basın İlan Kurumu üzerinden gelen ilanlarla ayakta kalmaya çalışıyor. Bu ilanlarda da ciddi düşüşler oldu. Durum böyle olunca yerel gazetelerimiz kent sorunlarından ziyade kendi sorunlarıyla boğuşmak durumunda kalıyor. Bu sorunların çözümü de hem gazetelerimize düşüyor, hem de Basın İlan Kurumana. Diyarbakır’dan onlarca ilanın ulusal gazetelere gönderildiğini biliyoruz, burada yapılacak değişiklik bile bu gazetelere nefes olabilir. Bu konuda BİK ile yerel gazetelerin diyalog içinde olması lazım.”
Birleşme yerele gazetelere ne katar onlardan neleri götürür?
Akengin, yerel gazetelerin birleşme tartışmalarına ilişkin olarak ise şunları söyledi: “Yerel gazetelerin birleşmesiyle ilgili tartışmalar uzun yıllardır sürüyor. Bu tartışmalara iki yönlü bakmak gerekir. Birincisi, kentte bulunan 9 gazetenin 4’e düştüğünü varsayalım. Böylesi bir durumda gazetelerin geliri artacak, gazeteler nitelikli haber üretecek, muhabirler asgari ücrete tabi olmayacak. Buraya kadar her şey çok güzel. Ancak bu konuda madalyanın arka tarafına da bakmak gerekir. Birleşme olursa onlarca meslektaşımız işsiz kalacak, çok çeşitlilik ortadan kalkacak, emek veren üreten ile üretmeyen, fazla personel çalıştırmayan gazeteler aynı muameleye tabi tutulacak. Bunun yanı sıra en önemlisi gazetelerin ifade özgürlüğü kısıtlanacak. Dediğim gibi bunun hem avantajları hem de dezavantajları var. Bu süreç çok hassas yürütülmeli.
Dijitalleşme konusunda yerelin durumu nedir?
Yereldeki dijitalleşme çabalarını ise Akengin şöyle değerlendirdi: “Son yıllarda teknoloji hayatımızın her alanına girdi. Bugün dünyada ve ülkemizde kağıda olan ilgi gün geçtikçe azalıyor. Dolayısıyla herkesin kendisini dijital anlamda geliştirmesi lazım. Tigris Haber Gazetesi olarak dijital dönüşüm konusunda önemli adımlar atmamıza rağmen hala eksiklerimiz var. Ama bunların giderilmesi için arayışlarımız sürüyor. Siz üretirseniz, halkın önüne farklı bir şey sunarsanız insanlar bunu görür ve size destek verir. Ancak bu konuda da yanlış bir sistem var. Siz çalışırken, üretirken ve emek verirken, bir diğeri bunların hiçbirini yapmadan sizinle aynı hakka sahip oluyor. Bununu takibini yapan ve düzeltmesi gereken kurumlar belli, ancak bu kurumlarımız bu güne kadar köklü bir çözüm bulamadı. Beklentimiz soruna çözüm bulunması.
Birleşme yerellerin bağımsızlığını ortadan kaldırır
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Ceren Sözeri ise yerel basının Türkiye’nin her yerinde zor durumda olduğunu belirterek şunları söyledi: “Basın İlan Kurumu’nun da gelirleri epey azaldığı için şu sırlar yerel gazeteler daha da sıkıntı çekiyorlar. Basın İlan Kurumu uzun bir süredir illerde haddinden fazla yerel gazetenin varlığından yakınıyor ve bunları bir araya getirip hem gazetelerin daha kaliteli içerik çıkartmalarını hem de Basın İlan Kurumu’nun kriterlerine uygun daha nitelikli gazetecileri çalıştırmalarını istiyor. Basın kartı olan, sözleşmesi 5953 sayılı Basın iş Kanunundan yapılan gazeteciler çalıştıran yapılara dönüştürmek istiyor. BİK bunu uzun zamandır planlıyor fakat buna karşı da belli bir direnç olduğunu da gözlemliyorum. Çünkü neticede gazete çıkarmak fikir özgürlüğüyle ilgili bir şeydir. Basın özgürlüğü, düşünce özgürlüğünün bir parçasıdır. Her gazetenin kendisine özgü bir yayın politikası var. Evet, yerelde her gazete gazetecilik faaliyeti için çıkmıyor, bunu da biliyoruz. Sadece BİK’ten resmi ilan almak için çıkan gazeteler de var. Türkiye basın tarihine yakın olan, uzun geçmişi olan, köklü yerel gazeteler de var. Bu gazetelerin hepsini bir araya getirmek, yayın çizgilerini yakınlaştırmak, benzeştirmek ekonomik olarak onları güçlü hale dönüştürse bile bu sefer de içeriklerinden, yayın politikalarından ödün vermek durumunda kalacaklar. Bu ise aynı zamanda onların karakterini ortadan kaldırmak demektir. İfade özgürlüğü açısından çeşitliliğin ortadan kalkması demek. Açıkçası ben bunun altında ekonomik sebeplerin daha ötesinde zaten resmi ilan ile BİK’e bağlı olan yerel gazetelerin kontrol altına alma gayreti olduğunu düşünüyorum. O gazeteler zaten kimliklerini yitirip birleşmişken ve tek kaynakları resmi ilan iken içerikleri daha kolay kontrol edilecek. Yerel medya bu şekilde aslında öyle pek siyasi bir çaba da sarf etmeden, üzerinde daha çok baskı kurmadan sadece ekonomik baskı ile tüm Türkiye’deki yerel gazeteleri kontrol altına alacak güce sahip olacak hükümet. Bu açıdan ben yerel basının bu konuda daha dikkatli olmasını ve var olan ekonomik sorunları aşabilmek için farklı modeller geliştirmelerini ve editoryal çizgilerinden, bağımsızlıklarından vazgeçmeyecekleri modeller geliştirebileceklerini düşünüyorum.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.