VİDEO - Tencere ile başlayan müzik yolculuğu
Mümin Ağcakaya - Özel
TİGRİS HABER - Diyarbakırlı sanatçı Melik Jiyan Kaymak ile müzik yaşantısını, neler yaptığını, bundan sonraki hedeflerinin ne olduğunu konuştuk. O anlattı, biz dinledik, hayli ilginç bir hikâye oldu. Daha küçük yaşlarda, konuşmaya başlamadan, evde tencereleri yan yana dizerek tempo tutmaya çalıştığını söyleyen Melik Jiyan Kaymak, Diyarbakırlı baba ve Mardin Derikli olan annenin dördüncü çocuğu olarak 2003 yılında Diyarbakır’da dünyaya geldiğini anlatıyor.
Melik Jiyan, daha küçük yaşlarda gelişmeye başlayan müzikle yolculuğunun nasıl olduğunu şöyle anlatmaya başlıyor;
“3-4 yaşlarında iken henüz konuşamaya başlamadığım zamanlarda evde tencereleri yan yana dizerek, tempo tutmaya çalışırmışım. Bu yüzden benim ilk müzik enstürmanım tencere olmuş. Tabii müziğe çok küçük yaşlarda ilgi duymamda bir kulak aşinalığı ise, daha küçük yaşlarda annemin kulağıma fısıldadığı ninniler, bir de evde sürekli Diyarbakır türkülerinin çalınıyor olmasının büyük etkisi olmuş. Ayrıca büyük dayım halk oyunları eğitmeniydi. Ablam ve ağabeyimde dayımın öğrencisiydi. Bu yüzden de evde davul zurna sesleri eksik olmazdı. Yarışmaların videolarını izlerdik.”
Asma davulla müziğe başladım
Babasının kendisine hediye olarak aldığı küçük bir asma davulla müziğe ilgisi daha artan Jiyan, şöyle devam ediyor;
“İş için sürekli şehir dışına çıkan babam, bir keresinde geldiğinde bana küçük bir davul almıştı. O zamanlar ben henüz dört yaşındaydım. Tencerelerden sonra gerçek anlamda ilk enstrümanım o davul oldu. Ben o asma davulla başladım müziğe. Belli bir süre davulla ritim tuttum. Babam beni düğünlere götürürdü. Davulu kaldıramadığım için oturup çalardım.
Sonra ilkokul sıralarında annem piyano çalmamı istiyordu. Dayım beni Do Re Mi Müzik Evinde İhsan Sevim Hocamıza getirdi. Burada bateri de vardı. Dayım al bateri çal dedi. Ben farklı bir şey üzerinde, perküsyon üzerinde yürümek istiyordum. İhsan Hocamda o zaman; ‘ Bırakın çocuk hangi müzik aletini çalmayı istiyorsa, hangisinde mutlu ise, o enstrümanı çalsın’ demişti. Ve bizimkilerde onayladı. Erbane ve darbukayı belli bir süre çaldım.”
Mahsuni ve Celal Güzelses’in ezgileri kulağından gitmedi
Piyano kursu onu pek tatmin etmediği için, söylemek istediği türkülere eşlik edecek müzik enstrümanları çalmayı arzuladığını anlatan Jiyan, daha sonra müzik eğitimine yönelimini şöyle anlatıyor;
“İlkokul dördüncü sınıftayken aynı zamanda derslerimde de başarılıydım. Bir özel okulun bursluluk sınavına girdim. O okulda bursluluk eğitim hakkı kazandım. Kazandığım sınavdan dolayı da annemler beni piyano kursuna yazdırdı. Ancak ben piyano kursuna gittiğimde müziğe kulaktan alışmış olduğum için şarkı söylemeyi, nağmeleri kulaktan duyarak öğrenmiştim. Piyano dersinde hocamız Mozart’ın, Bach’ın eserlerini öğretiyordu. Bu yüzden notalar benim pek fazla ilgimi çekmedi. Bir süre sonra piyanodan vazgeçtim. Çünkü küçük yaşlardan beri kulağımda Celal Güzelses’in, Aşık Mahsuni Şerif'in ezgileri vardı. O yüzden piyano derslerini bıraktım.”
Yapamaz dediler, azmettim
Sonunda istediği alanda müzik tercihini yapan Jiyan, okul döneminde müzikle olan ilgisinin kendi isteğine göre nasıl biçimlendiğini ise şöyle aktarıyor;
“5. sınıfa geçtiğim dönemlerde şarkı da söylediğim için bana eşlik edebilmesi için bir enstrümanı çalmam gerektiğinin farkındaydım. Bu gitar olur, bağlama olur, ud olur. Her hangi bir enstürman seçmem gerekiyordu. Ben bağlama eğitimi almak istiyordum. Küçük bir cura üzerinde kuzenimle birlikte dayım bize ders vermeye başladı. Ancak kuvvetsizdim, tezeneye basamıyordum. Bağlama eğitimi üzerinde el alışkanlığım olmadığı için dayım bana ders vermeyi bıraktı. ‘Yapamaz’ dedi.
Azmederek bağlama öğrendim
Ondan sonra ben hırs yaptım, bağlama çalmak istiyordum. Çünkü geçmişten beri bağlama ezgileriyle büyüdüğüm için bağlama çalmak istiyordum. Bir gün okuldan geldikten sonra bağlamayı aldım,‘Odam Kireç Tutmuyor’ adlı eseri çalmaya başladım. Sesleri kulaktan çalmaya çalıştım. Bir süre sonra bağlamayla orta düzeyde şarkılar çalmaya başladım. Ondan sonra da okulda etkinliklere katıldım. Baran diye bir arkadaşım vardı. Şimdi Güzel Sanatlarda okuyor. Baran’la birlikte sitede konserler verirdik. Böyle bazı etkinliklerde, şiir dinletisi gibi etkinliklere katılırdım.
Nota eğitimi aldım
Sonra lise geçiş sınavına girdim. Ortadoğu Fen Lisesi'nde okumaya başladım. Bu dönemde bizim okulda müzik eğitimi, müzik dersleri yoktu. Ben de lisede enstrümanımı daha iyi geliştirmek için, iyi bir hocadan nota eğitimi aldım. Çünkü bu işin matematiğini de öğrenmek istedim. Nota eğitimi aldıktan sonra da bağlama üzerinde artık kulaktan eserleri icra edebiliyordum. Ondan sonra oktavdır, süslemelerdir her tarzda bağlama üzerinde ezgileri çalıp, geçişleri yapabiliyordum. Lisede hocalarımda beni dinlerlerdi. Okuldaki etkinliklerde çalıp söylememi isterlerdi.
Bağlama dersi veriyorum
Küçük yaştan itibaren enstrümanımı aldığım, bana müzik eğitim imkanı sağlayan İhsan Sevim Hocamın iki yıldır yanındayım. Do Re Mi Müzik Evi birçok müzisyenin buluşma noktası oldu. Burada birçok şeyi öğrendim. Şimdi bağlama dersi vermeye başladım.
Müzik üzerine ne söylemek istersiniz?
Şöyle bir şey de var bir enstrümanı iyi bir şekilde icra ettiğiniz zaman karşınızdaki kişinin kulağının pasını silersiniz. Ama ona o duyguyu, o hissiyatı veremediğiniz zaman onun gönül teline dokunamazsınız. Onu da burada öğrendim. Enstrüman çalarken, o duyguyu katmayı burada Do Re Mi Müzik Evinde öğrendim.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.