Tanrıkulu: Yurtta barış, Ortadoğu’da barış, dünyada barış
Melikcan SAPAN
TİGRİS HABER -Suriye’de Baas rejiminin sona ermesinin ardından, bölgede yaşayan etnik grupların ve inanç gruplarının görmezden gelinmeden yeni bir sürecin başlaması ve Türkiye’nin de politikalarını bu yönde şekillendirmesi gerekliliğine vurgu yapan Tanrıkulu, “Şu anda Şam’da meşru süreçlerden geçmiş, Suriye halklarının iradesini temsil eden bir rejim yoktur. Geçici bir yönetim vardır. Bu şartlarda Türkiye’nin yapması gereken kendi sosyolojisinin parçası olan halkları, etnik grupları, dini azınlıkları korumak, onların hukukunu çatışma, operasyon ve savaş olmadan savunmak olmalıdır” dedi.
Kobani’nin silahsızlandırılması
Suriye’de ağırlıkla Kürtlerin yaşadığı ve geçtiğimiz 13 yılda ağır çatışmalara sahne olan Kobani'nin silahsızlandırılmasının barışçıl ve diplomatik yollarla sağlanması gerektiğini söyleyen Tanrıkulu, “Kobani, Ortadoğu’da farklı sınırlar içinde yaşayan Kürtlerin, hatta dünyadaki bütün Kürtlerin, siyasi görüşleri ne olursa olsun, ortak duygusunu ifade eden ve hafızamızda IŞİD’in soykırımına karşı büyük bir mücadelenin ağır bedeller ödenmiş bir simgesidir. Bu duygu halinin iyi okunması ve anlaşılması gerekir. Kobani’nin silahsızlandırılmış bir bölge haline getirilmesine yeni çatışma ve operasyon yöntemleriyle engel olmak yerine, bunun sağlanması için barışçıl ve diplomatik adımlar atılmalıdır” ifadelerini kullandı.
Sezgin Tanrıkulu’nun Suriye’deki son duruma ve Türkiye’nin izlemesi gereken politikaya ilişkin yaptığı açıklamanın tamamı şöyle:
“Basına ve Kamuoyuna, Esad ve Baas rejimi düşmüştür. Şu anda Şam’da meşru süreçlerden geçmiş, Suriye halklarının iradesini temsil eden bir rejim yoktur. Geçici bir yönetim vardır. Bu şartlarda Türkiye’nin yapması gereken kendi sosyolojisinin parçası olan halkları, etnik grupları, dini azınlıkları korumak, onların hukukunu çatışma, operasyon ve savaş olmadan savunmak olmalıdır. Bu Suriye’nin toprak bütünlüğü, üniter yapısı korunarak, ademimerkeziyetçi yaklaşımlarla pekâlâ yapılabilir. Bu kadar yıkımdan, ağır insani bedellerden sonra yeni operasyon, çatışma hiçbir biçimde onarılamaz sonuçlar doğuracaktır ve Türkiye’nin iç barışına da büyük zarar verecektir. Bu bağlamda, Kobani, Ortadoğu’da farklı sınırlar içinde yaşayan Kürtlerin, hatta dünyadaki bütün Kürtlerin, siyasi görüşleri ne olursa olsun, ortak duygusunu ifade eden ve hafızamızda IŞİD’in soykırımına karşı büyük bir mücadelenin ağır bedeller ödenmiş bir simgesidir. Bu duygu halinin iyi okunması ve anlaşılması gerekir. Kobani’nin silahsızlandırılmış bir bölge haline getirilmesine yeni çatışma ve operasyon yöntemleriyle engel olmak yerine, bunun sağlanması için barışçıl ve diplomatik adımlar atılmalıdır. Türkiye, Suriye’de yeni çatışmaların değil, büyük barışın kurucusu olmaya odaklanmalıdır. Bir insan hakları savunucusu, avukat, bu cumhuriyetin yurttaşı ve TBMM’nin bir üyesi olarak bu hatırlatmayı tarihsel bir sorumluluğun gereği olarak yapıyorum. Yurtta barış, Ortadoğu’da barış, dünyada barış!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.