SP’nin “Kürt meselesi” raporu rötar yaptı
Mayıs ayından bu yana çalışmaları süren ve dün açıklanması beklenen Saadet Partisinin Kürt raporu bir hafta rötar yaptı. Genel İdare Kurulunu Diyarbakır’da toplayan Saadet Partisinin açıklaması beklenen “Kürt Meselesi” raporunun tahsis sorunlarından dolayı önümüzdeki günlerde açıklanacağını belirten SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, söz konusu raporun üç bölümden oluştuğunu ifade etti.
Karamollaoğlu, raporun bölümlerine ilişkin şunları söyledi: “Temel insan hakları ve adaletin tesisi, Anadilin kullanım hakkı ve Bölgede adaletin tesisi kâmil manada yerine getirilmeden buradaki problemler çözülemez.”
Önümüzdeki hafta içi açıklanması beklenen raporun al başlıklarında ise bölgenin ekonomik kalkınması ve iç güvenlik, emniyet sorunları yer alıyor.
Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Toplantısı’nı konuşan SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, bölgedeki terör sorununun sadece silahla çözülemeyeceğinin altını çizerek konunun kapsamlı olarak ele alınması gerektiğini söyledi.
Karamollaoğlu, bölgeye ilişkin hazırladıkları bir “Kürt Meselesi” raporunu ise tahsis sorunlarından kaynaklı olarak önümüzdeki günlerde kamuoyuna açıklayacaklarını kaydetti.
Toplantıda konuşan SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Kudüs sorunu üzerinden başladığı konuşmasında İsrail’in pervasızlığına dikkat çekerken, İslam ülkeleri arasındaki kargaşanın problemlerin çözümünü zorlaştırdığını söyledi.
İktidar partisinin Suriye politikasını eleştiren Karamollaoğlu şöyle konuştu: “ İktidar düne kadar Suriye sorununu ABD ile çözmeye çalışıyordu. Şimdi ise bu sorunu Rusya ile çözmeye çalışıyor.” Karamollaoğlu, İslam İşbirliği Teşkilatının İstanbul toplantısında aldığı kararlara ilişkin olarak ise şunları söyledi: “Geçmişte iktidara geldiği zaman İslam ülkeleri arasında bu günkü problemlerin neredeyse hiçbirisi yoktu. Irak ta baskıcı bir rejim vardı. Suriye daha da liberalleşiyordu. Libya da halkın bir problemi yoktu. Güneye inersek yemen u gün olduğu gibi bir saldırıya maruz kalmamıştı. İslam alemi darmadağın olmuştu. Bir işbirliği teşkilatı var. Çok önemli bir meselede İstanbul’a davet ettiğiniz zaman maalesef neredeyse yüzde 75 i bu toplantıya çok düşük seviyelerde bir katılım sergilediler.”
İktidarın icraatlarını tatmin edici bulmadıklarına değinen Karamollaoğlu, “ Gelinen noktayı takdir edici bulmamız mümkün değil. Sorunların üstü örtülerek hallediliyormuş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Israrla üzerinde durduğumuz kutuplaşma konusu müspet hiç bir adım yok. Adeta kendisini tatmin edebilmek için kutuplaşmadan medet uman bir iktidar ile karşı karşıyayız. Kimse ile ülkenin problemlerini müzakere etmek istemiyorlar. İşte meclisteki bütçe görüşmeleri. Problemlerin tamamının gündeme geldiği bir ortam bütçe görüşmeleri… Ama yine kavga ile hareketler ile bir bütçe e görüşmelerini görüldüğünü şahit oluyoruz. Daha kendi aramızda sükûnet içinde problemleri görüşemiyorsak, çözmek mümkün değil. Herkes kendisinin haklı olduğunu düşünebilir, ama karşılarındaki insanların da bir sözlerinin olduğunu dikkate almak icap eder. Demokrasi fikir kavgalarının fütursuzca yapıldığı bir ortam değil. Biz buna maalesef bir turlu ulaşamadık. Kamplaşma her geçen gün biraz daha derinleşiyor” şeklinde konuştu.
Medyanın tutumuna ilişkin eleştiride bulunan Karamollaoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “AK Partiyi sürekli olarak destekleyen medyaya baktığımız aman söylediklerimize kulak kabartmıyorlar. Ama ne zaman muhalefette bulunan bir partinin elini sıksak sanki yer yerinden oynuyor gibi bir hava esiyor, bunu anlamak mümkün değil. İktidarıyla muhalefetiyle bir bütün olarak yaşamak mecburiyetindeyiz. İnşallah o ortamı da oluşturmaya kararlıyız. Milletimizin de bu konuda bir kararlılık göstereceğinden eminiz.”
Kürt sorununun çözümüne ilişkin olarak hazırladıkları rapora ilişkin konuşan Karamollaoğlu, “Anadili kullanma hakkı bölge insanına verilmelidir. Bu hakkın kullanımının önü açılmalı, koşulları sağlanmalıdır” dedi.
Karamollaoğlu’nun konuşmasının satırbaşları şöyle:
‘Kürt kardeşlerimizin meseleleri ile ilgilenmeyi önemli bir görev addettik’
“Terörün bütünüyle ortadan kalması önemlidir. Terör bir gerçek. Şu anda cereyan ediyor, ama iktidarın terörle mücadele de ortaya koyduğu tavrı da baştan bekri tenkit ettik. Terör sadece silahla mücadele edilerek ortadan kalkamaz. Terörü sadece Türkiye de değil bütün dünyada destekliyorlar. Bundan dolaylı bu bölgeyi özellikle Güneydoğu Anadolu’muzu, doğuyu özel bir yaklaşımla ele almaya ihtiyaç var. Biz artık sınırları aşmış, sadece ülkemizde değil İran’da da Irak’ta da Suriye’de de yaşana Kürt kardeşlerimizin meseleleri ile ilgilenmeyi önemli bir görev addettik.
‘Problem sadece lisan problemi değil’
“Erbakan hocamız 91 yılında Refah Partisinin kongresinde konuyu kapsamlı ele almıştı. Eğer o gün Erbakan hocamızın gündeme getirdiği konular ciddi olarak ele alınmış olsaydı bu gün böyle bir problem belki de hiç yaşanmayacaktı. Üzerinde durulmadığı için Erbakan hocamız bu konuyu daha da başka şekilde de gündeme getirdi. En son Bingöl’de yaptığı konuşma ne yazık ki Erbakan hocamızın siyasi hayatının o dönem için yasaklandı, partileri kapatıldı. Ama artık kimsenin kaçamayacağı göz ardı edemeyeceği bu konuyu da bir bütün olarak ele alınması gereken bir konu olara kaldık söyledik. Bu günde bu konuda hazırladığımız raporun son noktaya geldik. Bu raporun son halini vererek, bir takım ilavelerle önümüzdeki birkaç gün içinde yazılı olarak sizlere, bütün Türkiye kamuoyuna duyurulmuş olacak ama ana prensiplerimiz belli. Ana dili kullanma hakkı ilk defa 91 yılında gündeme geldi. Bu hakkın kâmil manada bölgede yaşayan insanlara verilmesi herkesin üzerinde durduğu en önemli konu. Sadece hakkın var olduğunu söylemek yetmiyor, onun kullanılması için elbette bir takım adımların atılmasına da ihtiyaç duyuluyor. İster eğitim de ister sosyal hayatta ister resmi muamelelerde bunların nasıl çözüleceğine ilişkin belli bir politikaya ihtiyaç duyuluyor. Problem sadece lisan problemi değil. Hemen arkasından gelen ekonomide adalette eğitimde sağlık da ve diğer tüm konularda Türkiye’nin içine sürüklendiği problemi biz bu bölgeye de özel bir itina göstererek çözmek mecburiyetindeyiz.
‘Teşvikler yeterli değil’
Samsundan İskenderun’a bir hat çizdiğinizde doğuda kalan bölge kuzeyiyle güneyiyle son birkaç yılda iki buçuk üç milyon insan terk ederek göç etmiş. Bunu eğer bir hükümet ciddi bir problem olarak görmezse zaten çözmesi mümkün değil. Bunu teşvik edecek tedbirleri alıyorsa bunu kabullenmek mümkün değil. Siz ısrarla İstanbul’un nüfusunu arttıralım derseniz göçü teşvik etmiş olursunuz. Niye buralar cazibe merkezi haline getirilmiyor. Efendim teşvik verdim bunları da ilan ettim. Eee kimse yararlanmıyor. Demek ki teşvikler yeterli değil. Yatırım yapacaklara herhangi bir temin etmiyor. Yatırım devlet tarafından yapılınca hizmet için gider. Özel sektör tarafından bir ihtiyacın karşılanması için gider. Burada yatırım yapacak olan müteşebbislerdir. Batı da fazla kazanıyorsa oraya kurar fabrikasını.
Çiftçimizi destekleyelim
Tarım ve hayvancılık olmak üzere en önemli teşviki edilmesi gereken sektörüdür. Ne yazık ki hükümet tutarlı bir adım atmıyor. Siz hükümet düşünün buğdayı dışarıdan getiriyor. Bu bölgedeki arazilerimiz değerlendirilmiyor, bu bölgede meralar var besiciler tarafından kullanılamıyor. Ama biz dışarıdan hayvan ithal etmekte mahsur görmüyoruz. Pancar vasıtasıyla çiftçiyi destekleyip, hayvancılığı desteklemek mümkün iken dışarıdan sanan ithal ediyorsunuz. Kendi çiftçimizi desteklemeniz gerekirken dışarıdan ucuz et getiriyorsunuz. Yani hayvan beslemek ekonomik yönden çok pratik bir faaliyet.
‘Kanunun tam olarak işlemediği bir dönemdir OHAL dönemleri’
Bölgedeki halkın tercihleri ile göreve gelen belediye başkanları görevden alındı, kayyumlar atandı. Batı da belediye başkanları görevden ayrıldı anma yerine belediye meclislerinde seçimle biri geldi. Bir belediye bakanı suç işlemiş olabilir, onun yerine ancak belediye meclislerinde seçimle gelinmeli. Mahalli seçimde iş başına gelen kişiler halka en yakın olan insanlardır. Halktan en kolay ulaşacağı yetkili kişilerdir. Siz o kişileri görevden aldığınız zaman artık başka bir yönetime geçmiş oluyorsunuz. Bu doğru değil. OHAL’de olağanüstü uygulamalar yapılabilir. Ama siz OHAL’İ olağan hale getirirseniz hukuksuzluk hakim olur. Çünkü OHAL kısa bir dönem için hükümetlere çok geniş yetkiler tanınır. Kanun tam olarak işlemez. Kanunun tam olarak işlemediği bir dönemdir OHAL dönemleri. Siz bunu olağan hale getirdiğiniz zaman siz kanunsuzluğu meşru hale getirmiş oluyorsunuz. Bu konuda yanlış yaklaşım var.
‘Doğu Kudüs bağımsız bir yer değil ki asayişi kim sağlıyor’
Dış politika da bir takım yanlılıklar yapılıyor ve devam ediliyor. Bir adım attığınızda başka bir gayri meşruluğu meşru hale getiriyorsunuz. İsrail karşısında takınılan tavır ikircikli bir tavırdır. Bunun böyle olduğunu cumhurbaşkanı kendi ifade etti. Biz de günaydın dedik. İsrail ile ilişkiler geliştirirken, mavi Marmara ile ilgili kararlar alınırken o zaman İsrail’in bir terör devleti olduğu görmezden mi gelindi. Şimdi İsrail ile tekrar arayı açıyormuş gibi bir tavra girdiler. Hem nalına hem mıhına vuruyor. Bu ikircikli tavır sadece İsrail’in uzun vadedeki despot tavrına meşruiyet kazandırılmasına vesile olur. Kaç ülke Filistin’i tanıyor ki Telaviv’deki elçiliklerini Doğu Kudüs’e nakletsin. Doğu Kudüs bağımsız bir yer değil ki asayişi kim sağlıyor. İsrail sağlıyor. Siz onları oradan çektirmende işgal edilmiş topraklardan çekilmeden yerleşim bölgeleri hala gasp edilmiş, onlar orayı terk etmeden Filistin de huzur olmaz. Bu BM kararlarıyla teyit edilmiş bir durum. BM kararı dikkate alınmadan ortaya çıkan politikalar yok hükmündedir. İktidarın önce kendisinin bu yanlışları görmesi gerekir. BM’nin de kabul etmediği hükümleri siz meşru olmuş gibi muameleye tabi tutarsanız problemi çözmek mümkün olmaz. Ama bir toplantının İstanbul’da tertip edilmiş olması büyük başarı gibi sunuluyor.
‘Oraya harcanarak paranın yarısını bu bölgeye harcayın bu bölge ihya olur’
Şuan da ele alınması en son düşünülecek proje İstanbul’a kanal. Oraya harcanarak paranın yarısını bu bölgeye harcayın bu bölge ihya olur. Bunu söylediğimiz zaman da oraya yapılacak yatırımlara bütçeden hiçbir şey gitmeyecek ki diyecekler. Siz o yap işlet devret formülünü işletirken yeterli miktarda gemi geçmediğinde o parayı kim ödeyecek. Diyarbakır’daki vatandaş ödeyecek. Siz buradaki yatırımlara garanti verin on katı kadar gelir ortaya çıkar. Kimseyi aldatamazlar.”
SP, Kürt meselesini üç başlıkta topladı
Karamallaoğlu konuşmasının son bölümünde ise yakında kamuoyuna duyuracakları bölgeye ilişkin tarihi raporun ise üç ana başlıktan meydana geldiğini söyledi. Diyarbakır’da gerçekleştirdikleri toplantı sırasında söz konusu raporun bir kez daha ele alınacağını ve son kez okunarak son halinin verileceğini kaydeden Karamollaoğlu, başlıkları, ‘Temel insan hakları ve adaletin tesisi, Ekonomi ve kalkınma meselesi, İç güvenlik ve emniyet konusu’ olarak açıkladı.
‘Onu seçen kimselerin mecliste temsiline engel oluyorsunuz’
Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Karamollaoğlu, kayyumlara ilişkin olarak da şunları söyledi: “Seçilmiş insanların suç işleme hakkı yoktur ancak seçilmiş insanların seçilmiş olmalarından toplumun bir kesimini temsil ediyor olmalarından dolayı bazı konularda onlara ayrıcalıklar tanınmıştır. Milletvekillerini belli şartlarda mahkemeye çıkarabilirsiniz. Siz mahkemeye çıkarsanız bile suçluluğu ilan edilene kadar tutuklu bulundurmanız doğru olmaz. Çünkü onu seçen kimselerin mecliste temsiline engel oluyorsunuz. Ne zaman yapabilirsiniz suçsuzluluğu mahkeme kararı ile ilan edilince o zaman da hapse atarsınız o da suçunun karşılığını çeker. Halkın mecliste temsiline mani olmak anlamına gelir. Ondan dolayı bir takım tahditler konulmuş. Orada da bir takım hukuki düzenlemelerin yapılmasına ihtiyaç var.”
SP Genel İdare Kurulu toplantısı daha sonra basına kapalı olarak devam etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.