SP Kürt raporunu Diyarbakır’da açıkladı
Saadet Partisinin yaklaşık bir yıldır çalışmalarını sürdürdüğü ve birçok kez ertelenen “Kürt meselsi” raporu nihayet açıklandı. Rapor DİTAM’ın (Dicle Toplumsal Araştırmaları Merkezi) Cumhurbaşkanı adaylarını STK temsilcileri ve gazetecilerle buluşturma toplantısında Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesinde yapılan bir toplantıda kamuoyu ile paylaşıldı. Kürt meselesinin çözümünde Türkiye’nin tarihi bir dönemeçte olduğunu belirten Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Kürt sorununu “Temel İnsan Hakları ve Adalet”, “Ekonomi ve Kalkınma” ve “İç Barış ve Güvenlik” başlıkları altında ortaya koyduklarını söyledi.
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin bir yıl önce çalışmalarına başladığı “Kürt Raporunu” açıkladı.
Dicle Toplumsal Araştırmaları Merkezi (DİTAM)’nin, “Sivil Toplum/Siyasetçi Buluşmaları” adıyla düzenlediği programa konuk olan SP Genel Başkanı Karamollaoğlu, partisinin “Hak ve Adalet Ekseninde Kürt Meselesi” ismi ile hazırladığı raporu iş, siyaset, medya, sivil toplum ve meslek kuruluşlarının tanınan simalarının katıldığı programda açıkladı.
‘Kürt Meselesi hak ve adalet ekseninde çözülür’
Kürt sorununun “Türkiye’nin en önemli ve hayati meselelerinden biri” olarak tanımlayan SP lideri Karamollaoğlu, “Bölgesel gelişmeler ve küresel dinamikler göz önünde bulundurulduğunda, Kürt Meselesi’nin hak ve adalet ekseninde ivedilikle bir çözüme kavuşturulması ülkemiz ve bölgemiz üzerinde emelleri olan emperyalist güçlerin oyununu bozacaktır.” dedi.
‘İnkar ve asimilasyon etnik problemi ortaya çıkardı’
Kürt sorununu Tarihsel sürecine vurgu yapan SP Genel Başkanı, “ulus devlette yaşanan değişimlerle Kürtlerin haklarının inkar edilmesi, asimilasyona tabi tutulmaları etnik problemi ortaya çıkardığını”, ekonomik geri bırakılmışlığın ise bölgede kalkınma sorununu ortaya çıkardığını dile getirdi.
Çözüm süreci neden başarısız oldu?
Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklı yaşanan “acı olaylara” değinen Temel Karamollaoğlu, 2013 yılı başlarında başlatılan “çözüm sürecinin” başarısız olduğunu hatırlatarak, “Plansızlık, yol haritası yoksunluğu, temel insani hakların pazarlık konusu yapılması, ortak paydaların yeterince değerlendirilememesi, muhatap yelpazesinin genişletilememesi, mevcut muhatapların tutarsızlıkları, sürecin iyi yönetilememesi, güvenlik zafiyetleri, Suriye politikalarındaki öngörüsüzlük ve stratejik yanlışlar gibi pek çok hata sebebiyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır.” diye konuştu.
‘AK Partinin oy kazanma örgütün alan kazanma hırsı süreci bitirdi’
“AK Parti’nin daha fazla oy kazanma, örgütün ise alan kazanma hırsı çözüme odaklanmaya mani olmuştur.” diyen Karamollaoğlu, sürecin başarısızlıkla sonuçlanmasının meseleyi derinleştirdiğini ve içinden çıkılması zor bir hale getirdiğinin altını çizerek, çözüm sürecinden sona ermesinin ardından yaşanan çatışmalar sonucu oluşan tahribata dikkati çekti.
‘Kürt sorunu sade iç bir mesele değildir’
Kürt sorununun sadece bir iç mesele” olmadığını İran, Irak, Suriye’de önemli oranda Kürt nüfusun yaşadığına işaret ederek, “Arap Baharı ile Irak’ta ve Suriye’de yaşananlar, meselenin Türkiye sınırlarını aşan boyutunun ön plana çıkmasına sebep olmuştur. Gelinen noktada Kuzey Irak’taki gelişmeler ve referandumun Kuzey Suriye’de ABD desteği ile PYD tarafından federatif bir yapının oluşturulma çabaları kalıcı çözümü zorlaştırmıştır. Bölgemizde oynanan oyunları dikkate almadan politika oluşturmak orta ve uzun vadede kalıcı bir çözümü zorlaştırabilir.” şeklinde konuştu.
‘Köklü bir zihniyet değişimine ihtiyaç var’
SP’nin devamı olduğu geleneğin bağlı olduğu gelenekten gelen yapıların Kürt sorununa yabancı olmadığını kaydeden SP lideri Temel Karamollaoğlu, Kürt sorununun “milleti bölmeye çalışan hatalı yaklaşım ve politikalardan kaynaklandığı değerlendirmesini yaparak, “Kürt Meselesi’nin çözülmesi, hak ve adalet eksenli bir bakış açısını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle köklü bir zihniyet değişimine ihtiyaç vardır. Türkiye’de ve bu coğrafyada tüm insanlığın saadeti, temel insan haklarının kâmil manada sağlanması ile mümkündür. Buna paralel olarak bugünkü faizci sömürü düzen yerine, üretimi esas alan, gelir dağılımı adaletsizliğini gidererek bölüşümde adaleti sağlayan bir ekonomik düzenin kurulması da şarttır.” şeklinde konuştu.
‘Mesele üç temel üzerinde çözüme kavuşur’
“Kürt Meselesi’nin çözülememiş olması hak, adalet, ahlak, ekonomi, eğitim, güvenlik gibi birçok alanda ortaya konan yanlış anlayış ve yapılan ihmallerin ortak sonucu” olduğunu dile getiren Karamollaoğlu, Kürt sorununu “Temel İnsan Hakları ve Adalet”, “Ekonomi ve Kalkınma” ve “İç Barış ve Güvenlik” başlıkları altında açıklamayı uygun bulduklarını ifade etti.
‘Anadil eğitiminin önündeki engeller kaldırılmalı’
Raporun “Temel İnsan Hakları ve Adalet” başlığı altında “hak ve adalet merkezli yeni bir anayasa ihtiyacına” vurgu yapan Karamollaoğlu, şöyle konuştu: “İnancı, ırkı, mezhebi ne olursa olsun bütün vatandaşlarımıza temel insan hakları herhangi bir pazarlık konusu yapılmadan tanınacaktır. Anadil eğitiminin ve anadil kullanımının önündeki engeller kaldırılacak ve bu haklar anayasal güvence altına alınacaktır. İfade özgürlüğü, şiddet barındırmadığı sürece, her türlü farklı görüşün özgürce ifade edilebileceği şekilde genişletilecektir.”
‘İşsizliği önleyecek, istihdamı artıracak politikalar hayata geçirilecektir’
Karamollaoğlu yerel yönetimlerin güçlendirilmesini sözlerine ekleyerek, “Ekonomi ve Kalkınma” başlığı altında ise şu ifadeleri dile getirdi:
“Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz için özel kalkınma programları hazırlanacak, kamu kurumlarının koordinasyonu titizlikle uygulanacaktır. İşsizliği önleyecek, istihdamı artıracak politikalar hayata geçirilecektir. İş adamlarının bölgeye yatırım yapmasını sağlamak amacıyla uygulanabilir ve netice alınabilir teşvik ve destek paketleri hayata geçirilecektir. Gerektiğinde devlet eliyle bölgede yatırımlar yapılarak bölge ekonomisi canlandırılacaktır.”
‘Kamu düzeni korunmalı, iç barış sağlanmalı’
Kürt sorununun çözümü için önerdiği son başlık olan “İç Barış ve Güvenlik” başlığı altında yapılacakları sıralayan Karamollaoğlu, “Devletin en temel görevlerinden biri kamu düzenini korumak ve iç barışı sağlamaktır.” diyerek ikinci bir otoritenin oluşmasını kabul etmeyeceklerine işaret ederek, sözlerine şöyle devam etti: “Bir ülkede güvenliği sağlama görevi devlete aittir. Devlet haricinde, hangi gerekçeyle olursa olsun, kişi veya kurumların silahlanması anarşi doğurur. Bir yanlış başka bir yanlışla giderilemez. Şiddet yoluyla hiçbir mesele halledilemez, bilakis daha büyük sorunlar ortaya çıkar. Tarih ve coğrafyamız bunun çok sayıda örneğine şahittir. Dolayısıyla meselenin, şiddet ve ölüm üzerinden değil, insanı yaşatma ve iç barışın tesisi üzerinden konuşulması ve çözülmesi zaruridir.”
‘Kürt Meselesi’nin çözümünde Türkiye tarihi bir dönemeçte’
SP lideri, akan kanın durması için bütüncül ve kapsamlı bir anlayış ve strateji belirleyeceklerinin altını çizerek, toplumun tüm kesimlerini kapsamayan etkin bir istişare mekanizmaları oluşturacaklarını kaydetti. Medrese resmi statü kazanmaları ve mezunlarının ilahiyat denkliği almaları için mevzuatı gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyen Karamollaoğlu, Kürt Meselesi’nin çözümünde Türkiye tarihi bir dönemeçte bulunduğunu söyleyerek, meselenin çözülmemesi durumunda Türkiye’nin dış manipülasyona açık bir hedef haline geleceğini belirtti.
Saadet Partisinin “Kürt Meselesi” raporunu açıklayan SP lideri Karamollaoğlu daha sonra STK temsilcilerinin ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
‘İç barış çatışma ortamına teslim oldu’
Karamollaoğlu’na ilk soruyu Hürriyet gazetesi yazarı gazeteci Deniz Zeyrek yöneltti. Kürt meselesinin “Kart kur noktasından Kürt Kürt’tür, Türk Türk’tür noktasında gelmesinde demokratik mücadelenin” önemine değinen Zeyrek, “Kür sorunu resmi dil meselesidir. Bakıyorum tüm Cumhurbaşkanı adayları Kürtçenin öğretilmesine sıcak bakıyorlar ama Kürtçe’nin resmi dil olarak okutulması gündeme geldiğinde ne diyeceklerini bilemiyorlar. Okul müfredatlarına girsin mi girmesin mi, bölgede isteyen Kürtçe eğitim alsın mı almasın mı bu konuda net bir tavır içinde değiller” dedi. Kürt sorununun hem kültürel hem sosyo ekonomik açıdan bir geri bırakılmışlık sorunu, bir temel hak ihlali sorunu olduğunu belirten Zeyrek, Kürt sorununun en önemli yanının iç barış meselesi olduğunu ve bunun nasıl sağlanabileceği noktasında düğümlendiğini söyledi. “İç barış çatışma ortamına teslim oldu” diyen Zeyrek, çözüm süreci sonrası dönemde yaşananlara dikkat çekerek, Karamolaoğlu’na resmi dil ve iç barışı sağlama konusunda neler yapabileceğini sordu.
‘Kürt sorunu demokratik yol ve yöntemlerle çözülür’
Ardından İHD Diyarbakır şubesi eski başkanı Raci Bilici, Saadet Partisinin “Kürt raporunu” eksikliklerine karşın memnuniyetle karşıladıklarını ifade etti. Kürt sorununun demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesi gerektiğini belirten Bilici, raporun eksikliklerine vurgu yaptı. Demokratik, sivil bir anayasa üzerinde duran Bilici, güvenlikçi politikalardan uzak bir şekilde Kürt sorununun çözümünden yana olduklarını belirtti.
‘Rapor temel sorunların etrafında dolaşıyor’
DİTAM kurucu başkanı ve Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya ise konuşmasında SP’nin Kürt raporunun temel sorunların etrafında dönüp durduğunu ve meydana gelen hak ihlallerinin sonuçları üzerinden meseleye yaklaşıldığını belirtti. Kürtlerin yaşadığı dört ülkeye vurgu yapan Kaya, “Tarih bize şunu göstermiş ki bu ülkeler ne zaman bir araya gelirlerse Kürtleri nasıl yok ederiz diye bir çalışma başlatıyorlar” dedi. SP’nin Kürt sorununda önerdiği 4 ülke birleşsin bu sorunu çözsün formülünün nasıl hayata geçeceğini Karamollaoğlu’na soran Kaya, SP’nin Kürt sorununu Kürtlerin yaşadığı bölgelerdeki mevcut devletler ile çözümüne örnek olarak Irak Kürt Bölgesel Yönetiminde yapılan ‘Bağımsızlık referandumu’na merkezi hükümetin ve çevre devletlerin yaklaşımını göstererek sorunun böyle çözülemeyeceğini ifade etti.
‘Raporda kolektif haklar yok’
Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen ise Kürt sorununun bireysel haklar kapsamında ele alınmasının eksikliğine vurgu yaparak sorunun kolektif haklar temelinde çözümünün daha sağlıklı bir yaklaşım olduğunu belirtti. Çözüm süreci sonlanmamış olsaydı bugün bölgede yaşanan hak ihlallerinin yaşanmayacağını ifade etti. Rapordaki eksikliklere değinen Özmen, “Kolektif haklara dair bir söylemde bulunmaktan imtina eden bir yaklaşım var” diye konuştu. Kürt meselesinin tamamen bir siyasal mesele olduğunu belirten Özmen, “Bu mesele siyasal egemenlik paylaşımı meselesidir” dedi. Özmen son olarak, yeni bir çözüm süreci başlatma noktasında SP’nin bir yol haritası olup olmadığını sordu.
‘SP’nin Kürt raporu yetersiz!’
Reha Ruhavioğlu, SP’nin parlamenter sistemden mi Başkanlık isteminden mi yana olduğunu ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde SP’nin kimi destekleyeceğini ve İnce’yi destekleme noktasında Karamollaoğlu’nun tabanını ikna edip edemeyeceğini sordu. Ruhavioğlu, ayrıca SP’nin Kürt meselesi raporunun bir heyecan uyandırmadığını ifade etti. Karamollaoğlu’nun eski Türkiye’nin kalıplarının dışına çıkmadığını belirten Ruhavioğlu, “Kürt meselesi bir etno politik mesele fakat siz bu meseleyi bir kültürel mesele olarak mı görüyorsunuz” diye sordu. SP’nin de AK Parti gibi Kürt meselesini “Terör ve Kalkınma” ikileminde okuduğuna vurgu yapan Ruhavioğlu, SP’nin AK Parti ile nerede ayrıştığını sordu. SP’nin mikro devletlere karşı olmasını eleştiren Ruhavioğlu, Kerkük referandumu üzerinden Karamollaoğlu’na yüklendi.
‘Orada bir Kürt yaşam tarzının var’
DOGÜNKAD Başkanı Ferda Cemiloğlu, bugüne kadar birçok defa birbirine benzer Kürt raporu hazırlandığını ve bu sorunun hala devam ettiğini ancak buna karşı Kürtlerin eski Kürtler olmadığını söyledi. İletişim çağında Kürtlerin 4 parçada yaşadığı her şeyin birbirini etkilediğini ifade eden Cemiloğlu, “Her ne kadar kabul etmesek de Irak Kürdistan Federe devletinde 43 tane üniversite var. Resmi dil Kürtçe ve burada isteyen öğrenci gidip orada okuyabiliyor” dedi. Orada bir Kürt yaşam tarzının var olduğuna işaret eden Cemiloğlu, Karamollaoğlu’na şu soruyu yöneltti: “Kürt hareketi, siyaseti Kürt kültürünü oluştururken, siz bu katmanları da katarak farklı bir şey oluşturmayı düşünüyor musunuz ya da bununla ilgili bir çalışma yürütme olanağınız var mı?”
‘Şehr emin’i olarak yapamadığınız bir işi Cumhurbaşkanı olarak nasıl yapacaksınız?’
Gazetemizin yazarlarından Şeyhmus Diken ise Karamollaoğlu’na Sivas olayları sırasında olayların yatışması konusunda yetersizliği üzerinden şu soruyu yöneltti: “Madımak katliamından 5 saat önce oraya toplanan kitleyi dağıtmaya yeltendiğinizi basına yaptığınız açıklamalardan öğreniyoruz. Biz belediye başkanlarını şehr emin olarak bilirdik; siz şehrin en güvenilir şahsiyeti olarak bir belediye başkanı olarak kitleyi dağıtmayı başaramadınız ve böyle bir katliam yaşandı. Şehr emin’i olarak yapamadığınız bir işi Cumhurbaşkanı olarak nasıl yapacaksınız?”
‘SP’de Ermeni, Süryani adaylar olacak mı?’
Gaffur Türkay, ülkede çok ciddi bir nefret söylemi olduğunu belirterek, “Bu nefret söylemi en çok da Ermeniler üzerinden işletiliyor. Bir ay önce İstanbul Kadıköy’deki Ermeni Kilisesine bir saldırı oldu; kilisenin duvarına bu ‘vatan bizim’ yazıldı ve kapısına da çöpler döküldü. 24 Haziran’da Cumhurbaşkanı seçilirseniz, Ermeni bir vatandaş olarak 25 Haziran’da nefret söyleminden uzak bir şekilde 81 milyon vatandaşın yaşadığı kadar rahat bir şekilde benim de rahat bir şekilde yaşayabileceğim bir çalışma planınız var mı? Ayrıca üç siyasi parti Ermeni ve Süryani milletvekili adayları gösterdi, partinizde de Ermeni, Süryani adaylar olacak mı?” diye sordu.
Birçok STK temsilcisi daha Karamollaoğlu’na sorular yöneltti. Ardından gazetecilerden de sorular yöneltildi.
‘Allah bana yardım etsin!’
SP lideri Karamollaoğlu, STK temsilcileri ve gazetecilerin sorularını yanıtlamadan önce “Allah bana yardım etsin, bunlar nasıl sorular, bunlara kısa bir sürede nasıl cevap vereyim” dedi.
Bölgeyi Batılıların şekillendirdiğini ve bugünkü sınırları onların çizdiğini belirten Karamollaoğlu, yeni bölünmelerin yarar getirmeyeceği üzerinde durdu. Kimliklerin önemli olduğunun altını çizen Karamollaoğlu, “Kimliklerin yanında elbette inançlar da önemli. Biz birlikte ve huzur içinde yaşamanın yolunu bulabilirsek o zaman hem daha mutlu hem de daha güçlü oluruz ve haklarımızı da daha güçlü bir şekilde savunabiliriz” dedi.
‘Birlikte yaşamayı başaramazsak, beceremezsek bugünkü halimizi yarın ararız’
Yeni bir anayasa ihtiyacına vurgu yapan Karamollaoğlu, “ Yeni anayasada bütün kimliklere, inançlara yaşama hakkı verilmeli. Eğer birlikte yaşamayı başaramazsak, beceremezsek bugünkü halimizi yarın ararız. Birlikte nasıl yaşayacağız; kendi haklarımızı, kültürümüzü, değerlerimizi muhafaza ederek yaşayacağız. Bunun farkına varmak ayrılmaktan çok daha önemlidir ” dedi.
‘Kürtlerin hakkı verilmeli’
Resmi dilin okullarda öğretilmesi konusunda Erbakan’dan bu yana Milli Görüş çizgisinin olumlu yaklaştığını ifade eden Karamollaoğlu, diyalog yoluyla bu sorunun aşılabileceğini söyledi. İç barışın sağlanması konusunda ilk adımın siyasi liderlerin üsluplarını yumuşatmalarından geçtiğini belirten Karamollaoğlu, “Bir fikir ne kadar aykırı olursa olsun o fikri dinleyebilmeli, saygı göstermeliyiz. İç barışın bu şekilde tesis edileceğini düşünüyorum” diye konuştu. Kürt sorununun şiddet dışı yollarla çözümünün mümkün olduğunu belirten Karamollaoğlu, “PKK’nın nasıl silah bırakacağından çok bu ülkede yaşayan Kürtlerin kendilerinin rahat edebilecekleri bir ortama kavuşturulması gerekir. Başka türlü bu meselenin çözümü olmaz” dedi.
‘Yeni anayasada herkes kendi kimliğini rahatlıkla dile getirebilmeli’
OHAL’in kaldırılmasının gerektiğini ifade eden Karamollaoğlu KHK’lar ile mağdur edilen vatandaşların haklarını savunabilecekleri bir ortamın acilen sağlanması gerektiğini söyledi. Karamollaoğlu, “İktidarın OHAL’i uzatması bu sorunları bugüne kadar çözemediğinin ve bundan sonra da çözemeyeceğinin itirafıdır” dedi. Devletin, Kürtlerin taleplerini karşılayabilecek bir anlayışa ulaşması gerektiğine işaret eden Karamollaoğlu, yeni anayasada kimliklerin tanınmasına ilişkin şunları söyledi: “ Yeni anayasada her kimliği tanımlamaya kalkarsak ülkede yaşayan bütün kimlikleri saymak gerekir. Hâlbuki tüm bu kimliklerin haklarını koruyacak bir çerçeve ortaya çıkarırsak hepsini bir bir saymaya gerek kalmaz. Burada önemli olan herkesin kendi kimliğini rahatlıkla dile getirebilmesidir.”
‘50+1 herkesi gerginleştirdi’
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemindeki 50+1’in herkesi gerginleştirdiğini belirten Karamollaoğlu, “Bugünkü başkanlık sistemine kesinlikle karşıyız. Bu başkanlık sistemi kutuplaştırıyor. Hele de bu Cumhurbaşkanlığının partili olması, Cumhurbaşkanının tarafsızlığını zedeliyor. Aslında denetlenebilir bir başkanlık sistemi bizim için yeterli olabilirdi. Ancak son zamanlardaki gerginliğe bakınca hakikaten 50+1 herkesi gerginleştirdi. En azından parlamenter sistemde bu gerginlik olmayacak” dedi. Karamollaoğlu, kuvvetler ayrılığının güçlendirilmesinden yana olduklarının altını çizdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.