Zor bir günde çıkıp gelmişti…

Zülküf Kışanak

Mahmut Seyit Evran, Adana’dan, zor bir günde, dar bir zamanda çıkıp gelmişti Özgür Ülke gazetesine. Onun gelişinden birkaç ay sonra dönemin başbakanı Tansu Çiller’in, “Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne yönelik bu önemli tehdidin bertaraf edilmesi maksadıyla Adalet Bakanlığı’nca bu kadar suç duyurusu olmasına rağmen hukuken etkili bir şey yapılamamasının nedenlerinin belirlenerek, giderici önlemlerin alınmasına…” yazılı gizli emrinden sadece 4 gün sonra, 3 Aralık 1994 günü, sabaha doğru bombalandı. Karlı bir havada gerçekleşen o korkunç bombalamada gazete çalışanı Ağrılı Azeri Ersin Yıldız şehit düştü, Mahmut Seyit Evran ise 22 arkadaşıyla birlikte son anda ölümden kurtuldu. Benim de şirket müdürü olduğum, Musa Amca’nın “küçük generalleri”yle birlikte dağıtım işlerine baktığım Özgür Ülke’nin İstanbul Kadırga’daki yayın binası, avukatların bulunduğu, en çok onu ve diğer sorumlu yazı işleri müdürlerinin muhatap olduğu toplatma kararlarının, dava dosyalarının gelip gittiği Çağaloğlu Talas İşhanı'ndaki idari bürosu ile Ankara bürosu aynı anda bombalanmıştı…

*

Hatırlıyorum, Diyarbakırlı Seyit Mahmut Evran, Siirtli Murat Saraç, Maraşlı Halil Dalkılıç, Karslı Yusuf Şit, Bingöllü Aydın Bolkan peş peşe, her biri bir yerden, her biri bir heyecanla, her biri bir coşkuyla gelmişti gazeteye. O en amansız günlerde bize, gazete çalışanlarına siper olmaya, günü birlik yazarını, muhabirini, dağıtımcısını şehit veren, büroları basılan, bombalanan gazetenin bir gün daha yaşamını sürdürebilmesi için can olmaya, dahası ardılı olduğu Özgür Gündem’in ilk tutuklanan sorumlu yazı işleri müdürü duayen gazeteci Adanalı Ocak Işık Yurtçu ağabeylerinden görevi devr almaya, canları pahasına Özgür Ülke’yi yaşatmaya geliyorlardı her bir yerden, ardı sıra. Onlar geldikçe nefes alabiliyorduk, onlar sorumluluk aldıkça gazete yaşamaya devam edebiliyordu, onlar bedel verdikçe dünya kamuoyu ülkede yaşanan faili meçhul cinayetlerden, kayıplardan, işkencelerden, köy yakmalardan, dahası bölgede devam eden çatışmalı ortamdan haberdar olabiliyordu…

*

Sevgili Mahmut Seyit Evran, Özgür Ülke’de, 1994 yılında sorumlu yazı işleri müdürü olarak başladı gazeteciliğe. Yanılmıyorsam 6 ay kadar Bayrampaşa cezaevinde tutuklu kaldıktan sonra da hiç kimsenin gitmek istemediği, çalışmayı göze alamadığı Serhad’ın kalbi Ağrı’da, Müdür Kaya’nın, Nevzat Aydın’ın, Berivan Kutlay’ın, Mustafa Aladağ’ın, daha sonra Bitlis’te gözaltında infaz edilen Safyettin Tepe’nin, Attila Halis’in, en son Aydın Bolkan’ın canı pahasına çalıştığı büroya, en belalı yere gitmişti 1995 yılının dondurucu Ocak ayında. Ağrı’da, gazetede en iyi anlaştığı, sevdiği Aydın Bolkan’nın yanında başladı muhabirlik yaşamına. Bir ay kaldıktan sonra önce İstanbul’a ardından da çok sevdiği Diyarbakır’a, büyüdüğü memleketi Hani’ye geçti, bir ara öğretmenlik yaptığı, özlenen mamostesi olduğu, canla başla çocuklarına okuma yazma öğrettiği Betüt köyüne uğradı. Her nereye gittiyse de bir daha da çok sevdiği gazetecilikten kopmadı. Aradan geçen otuz yıl boyunca dur durak bilmeden, bir an bile soluklanmadan, gülistanımın her bir tarafında atmış kalbinin durduğu ana kadar nefese nefese sürdürdü bu mesleği, gittiği her yerde çalıştı, her şart altında yazdı. Ağrı’da, Diyarbakır’da, Moskova’da, Kazakistan’da, Mahabad’da, Süleymaniye’de, Afrin’de, Kobani’de, Kamışlo’da ve daha adını bilmediğim, duymadığım şehirlerde, vadilerde, dağlarda…

*

Okuduğu Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde çocukluk arkadaşım İbrahim Çobanlı’nın, Dr. Orhan Ersöz’ün, Özgür Gündem’in Genel Yayın Yönetmeni Gurbetelli Ersöz’ün arkadaşı, can yoldaşı Mahmut Seyit Evran’ın sorumlu yazı işleri müdürü, muhabiri olduğu Özgür Ülke gazetesi başbakanın emriyle bombalanmasından sonra dost haftalık gazete ve dergilerin, aydınların, yazarların gösterdikleri olağanüstü dayanışmayla yayın hayatını sürdürdü. Sekiz ayın sonunda kapatılan Özgür Ülke’nin olağanüstü şartlarda çıkan 247 sayısından 220'sine el konuldu. Buna rağmen gazete susmadı, susturulamadı. Son çare olarak Özgür Gündem’in devamı olduğu gerekçesiyle uydurulmuş bir kanun marifetiyle 2 Şubat 1995'te kapatıldı. Çok sevdiği, can olmaya çalıştığı Özgür Ülke gazetesinin kapatılması bile Mahmut Seyit Evran’ın gazetecilik serüvenine engel olamadı, onu meslekten soğutamadı, yoluna devam etti…

*

Ara ara onunla haberleşiyorduk, fırsat buldukça da konuşuyorduk, daha çok şair, yazar, gazeteci Necmettin Salaz’la Mam Celal’ın kalbi Süleymaniye’de yaptığı televizyon programları üzerinde duruyorduk. Birlikte kadim Kürt kültürünün merkezi Hewraman’a, Saddam Hüseyin’in soykırım yaptığı Halepçe’ye gitme, bol bol fotoğraf çekme sözünü almıştım. Bir de yol boyu Zazaca konuşacaktık, Zazaca yazacaktık. En son bundan iki, belki de üç ay önce yine konuştuk, geçmişe, gazetedeki ilk günlere gittik, ortak arkadaşlarımızı yad ettik, memlekette, bölgede, dünyada olup bitenleri konuştuk. En çok da paylaştığı fotoğraflar, verdiği haberler, yaptığı siyasi yorumlar üzerinde duruyorduk. Her sohbetten sonra görüşme dileğinde bulunuyorduk. Olmadı, bir daha görüşemedik, tıpkı sevgili İbrahim Ayhan gibi onun da bir Eylül gününde kalbi daha fazla dayanamadı bu dünyanın lanetine. Özlemle, hasretle, saygıyla…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.