Sonuçtan memnun olunmadığı zaman, sebeplerini tespit etmek, düşünmek, değerlendirmesini yapmak yerine, sebebini illa biri(leri)ne dayandırmak mı lazım ?..
Neden mi soruyorum bu soruyu ?..
Efendim herkesin umut bağladığı ve sonucunu merak ettiği, kimsenin çok fazla öngörülü olamadığı, sonucun ise kazananlarının bile beklemediği şekilde olduğu bir genel seçim atlattık.
Ülkemiz için hayırlı uğurlu olmasını diliyor asıl yazmak istediğim konuya geçmek istiyorum.
Son dönemde yaşananlar, yaşatılanlar, dayatılanlar, gözle görülenler, hissedilenler, anlaşılanlar, anlaşılmayanlar, anlaşılmak istenmeyenler yüzünden toplum o kadar kutuplaştı ki, birçoğumuz sağlıklı düşünmeyi bıraktık. İnsan olduğumuzu, bu ülkede ve yüz yüze bakarak yaşamaya devam edeceğimizi unuttuk. Oysaki farklılıkların olması demokrasinin gereği…
Bu kutuplaşmanın ana sebebini anlamayıp, sağlıklı, makul ve ortak aklın kabul edebileceği çözümler üret(e)meyen, 7 Haziranda halkın kendilerine verdiği imkânı değerlendiremeyenler, doğal olarak seçim sonuçlarını da beğenmediler…
Bahaneleri de hazır ve tanıdıktı : “ Aman efendim insanlar çok bilinçsiz, cahil. Yaşanılanları görmüyorlar mı ?.. ” .
Bu söylemler, bunu söyleyenlerin; siyaseti bilmediklerini, yaşanılanları tahlil edip öngörülü olamadıklarını, psikoloji, sosyoloji ve tarih bilmediklerini, toplumu tanımadıklarını ve dolayısıyla alternatif olamadıklarının hala farkında olmadıklarını gösteriyor. Kendilerinin yapamadığı zekâ ve kişilik sıçramasını halktan beklemek bana göre ironi…
Değişen şartları görmezden gelerek, halkı küçümsemek, hakaret etmek, aklını beğenmemek ise yanlışın devamı …
Suçlu ya da cahil olan, ihmal edilen, hor görülen, insanca yaşam koşulları esirgenen ve hep yüreği ağzında bırakılarak tercih yapmak zorunda bırakılan insanların çoğunlukta olduğu toplum değil, onları yüz yıllardır bu şartlara mahkûm edenlerdir…