Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasını değerlendiren Yüksekdağ, CHP anayasaya aykırı olduğu belirtmesine rağmen darbe teklifine evet dediler. Bu tarihsel suçun vebaline ortak oldular. Bugün karşımızda bir suç koalisyonu vardır. Meclis'te anayasa şartlarını yerine getirmekle hükümlü partiler bir suç organizasyonu oluşturdular. Halkın iradesine ve oylarına ihanet ederek, demokratik hakları darbeleyen yasayı geçirdiler” şeklinde konuştu.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksedağ, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Anayasa değişikliğine ilişkin konuşan Yüksekdağ, yaşanılanları bir "Meclis darbesi" olarak niteleyerek, "3 Parti darbe koalisyonu kurarak, yasa teklifini onaylandı. Bu 3 partinin yaklaşımı HDP'nin tutarlı bir savunduğu demokratik siyasi iradenin karşısında geliştirilmiş anti demokratik bir tutumu yansıttı. Egemen siyaset geçmişte yaptığı hataları tekrar yaparak kendi siyasi anlayışını güçlendirmeyi düşünüyor. Sizin geçtiğiniz yollardan eski iktidarlarda geçti. Hiçbirisi o yollardan geçemedi ve tarihe gömüldü. HDP bu karanlık koalisyon karşısında demokratik siyasi temsilin tek gerçek temsilcisidir. Bunu ortaya koydukları darbe pratiğiyle HDP'yi tek demokratik seçenek durumuna getirmişlerdir. 3 yanlış bir araya gelince 1 doğruyu götüreceklerini sanıyorlar ama bir doğru onları yenecek. Bizler buna eminiz. Bütün Türkiye halkları da buna emin olsun. O 3 yanlışta tek bir doğru tarafından götürülecek. Onları tek yanlış götürecek. Tek yanlışta saraydaki darbe zihniyetidir."
Dokunulmazlıklarının fiiliyatta zaten olmadığını belirten Yüksekdağ, önceki gün Kızıltepe'de HDP'lilere dönük gerçekleşen polis müdahalesine dikkat çekti.
Yüksekdağ’ın konuşmasının satırbaşları şöyle:
“Bugün karşımızda bir suç koalisyonu vardır”
"CHP anayasaya aykırı olduğu belirtmesine rağmen darbe teklifine evet dediler. Bu tarihsel suçun vebaline ortak oldular. Bugün karşımızda bir suç koalisyonu vardır. Meclis'te anayasa şartlarını yerine getirmekle hükümlü partiler bir suç organizasyonu oluşturdular. Halkın iradesine ve oylarına ihanet ederek, demokratik hakları darbeleyen yasayı geçirdiler. Ama bizler bu suça ortak olmadık olmayacağız. Ancak milletvekillerinin halen bu suça ortak olmama durumu vardır. Parti yönetimleri suç ortaklığı yapmakta hiçbir sakınca görmezler ama bu Meclis'in çatısı altında seçilerek, gelen milletvekilleri bu suça ortak olmamak için son bir şansa sahiptir. Ben bir kez daha bu suça ortak olmamaya davet ediyorum. Bu darbe anayasasına hayır diyecek 110 milletvekili tarih yazacaktır. Türkiye'nin geleceğine inanan halklarımız bu tarihin yazılmasını istiyor. Bir kez daha bütün milletvekillerinin bu darbe yasasına hayır diyen milletvekillerinin demokratik bir tutum birliği oluşturmaya davet ediyorum. Her şeyden önce bu darbe seçilmiş milletvekillerinin temsilyetine yapılmış bir darbedir. Bizler bu süreç içerisinde hukuki zeminde hayır demeye mücadele etmeye ve direnmeye devam edeceğiz.
“Gerçek bir kabine değil sarayın kapı kulları kabinesi vardır”
Meclis çatısı altındaki siyasi partilerin 'başkanlığa geçiş vermeyeceğiz' sözlerine bakmayın. Bunların hepsi kof sözdür. Bütün insanlıkta direnenin kim teslim olanın kim olduğunu çok iyi biliyor. Bu süreçte hangi kirli pazarlıkların yapıldığını iyi biliyoruz. Teslim olanlar ve bu halkın değerlerine ihanet edenler tarih karşısında suçludur. Bugün o boş sözlerle bağırıp çağıranlar sarayın karşısında el pençe divan durmuştur. Bu darbe süreci ve darbe anlayışının getirdiği savaş konseptinin içerisinde kendi partilerine de darbe yaptılar. Geçtiğimiz gün AKP'nin büyük olağanüstü kongresi gerçekleşti. Yeni bir genel başkan ve MYK atandı. Bunun arkasında yeni bir başbakan ve kabine ataması yapıldı. Halklarımıza karşı bu darbe operasyonunu gerçekleştirenler kendi içlerinde de durmadan darbe yapmaya çalışıyorlar. Çünkü yapmak istedikleri sistem her yerden yıkılıyor. AKP kongresi de yeni atanan kabine de bu sona uğramaktan kurtulamayacak. Bugün ortaya çıkan tablo; profili inanılmaz düşük bir hükümet ve başbakan. Amaçlarına ulaştılar düşük profilli bir başbakan ve hükümet konusunda başarılı oldukları için kutluyoruz. Dün stajyer başbakan vardı bugün, boşbakan var, başbakan yok. Dün bir seçimlerin ardından oluşturulmuş bir kabine bugün sarayın merdivenlerinde sıraya dizilmiş bir kabine var. Gerçek bir kabine değil sarayın kapı kulları kabinesi vardır. Aylardır yaptıkları başkanlık sistemini bugün bütün Türkiye'ye göstere göstere yapıyorlar. Bugün atanan başbakanın hedefi de başkanlıktır. Başka bir görevi yok. Kendilerine verilen görevi yerine getirecekler, Erdoğan'ı başkan yapacaklar.
“Sizde kötü yola düştünüz”
Bugün bu hükümette Saray'a tam biat etmesi vesilesiyle suçtan ve bu suçun hesabından kaçacağını düşünmesin. Saray'ın suçuna ortaksınız. Ortak olduğunuz suçtan kurtulamayacaksınız. Saray zihniyetini ile birlikte işlenecek suçların sorumlularıdır. Yeni atanan başbakan diyor ki; 'Yolumuz Tayyip Erdoğan' bugün dışında hatırlanabilecek söz söylemedi. En akılda kalan söz buydu. Böyle bir başbakandan Türkiye'ye hayır çıkar mı? Bu yola Sayın Binali Bey ilk defa siz girmiyorsunuz. O kadar heyecanlanmayın o yola sizden önce Sayın Davutoğlu girdi. Yolu kötü oldu. Sizde kötü yola düştünüz. Davutoğlu o yolun sonunda nasıl bir akıbete uğradıysa Yıldırım'da aynı yolda aynı akıbete uğrayacaktır.
“Oğlu kumar turlarına katılan bir başbakan ülkeyi yönetecek”
Çocuğu kumar masasında halkın parasını vergisini savuran bir anlayış bugün pratikte onaylandı. Binali Yıldırım'ın ismi sadece oğlunun kumar masasıyla gelmedi, 2004 yılında siyasi şov yaparak hızlı tren şovunda ölen onlarca insanımızın sorumlusu bugün başbakan atandı. Dünün hesap vermesi gereken bakanı bugün başbakan olarak atandı. Oğlu kumar turlarına katılan bir başbakan ülkeyi yönetecek. Türkiye halkları böyle bir tabloya mahkûm edilecek. Eğer bu tabloyu kabul ediyorsanız sizin müstahakkınız budur. Ama bizler gayri siyasi resmikabul etmiyoruz. Bunun karşısında demokratik siyaseti savunmak görevi bizimse bu görevi sonuna kadar götüreceğiz.
“İnsan pazarlığı yapan insan zirvesinden bahsedebilir mi?”
BM İnsani Zirvesine Türkiye ev sahipliği yapıyor. İnsanlık değerlerinin yerlerde sürüklendiği ülkede zirve toplamak insanlık değerlerine züldür. Bu topraklar üzerinde insanlık suç işlendi ve işlenmeye de devam ediyor. Konuşma özgürlüğü yok. Hapishanelerde yer kalmamış. Yüzde 90'ı siyasi nedenlerle daha da fazlası sözlerinden dolayı hapishanelerde. Sadece hapishanelerde tutulmuyorlar, hapishanelerde ağır işkencelere uğruyorlar. Bu ülkede 11 ay içerisinde 700 sivil elinde silah olanları çatışanları saymıyorum, 700 insan katledildi. Kentler yerle bir edildi. Zirve toplandığı saatlerde Sur'da yasağın kalktığı yerlere girildi. Mahalle sokaklar kalmamış, savaş suçlarını yok etmek için mahalleleri düz eden bir anlayış söz konusu. Rozerin Çukur'un annesi halen kızının cenazesini bulamadı. Kendi yurttaşlarına bu zulmü yapan mülteciye ev sahipliği yapabilir mi? Mülteciler üzerinden insan pazarlığı yapıyor. Batı ülkeleriyle aylardır insan pazarlığı yapılıyor. İnsan pazarlığı yapan insan zirvesinden bahsedebilir mi? Oturmuşlar körler sağırlar birbirlerini ağırlıyor. Nizip'teki tecavüz vakasıyla ilgili tek bir soruşturma yapıldı mı? Türkiye'de bunlar yaşanıyor.
“Aile birliği kutsallığı o kadar önemlisiyse kadının güvenliğini sağlayın”
Kadınlar, boşanmasın diye boşanmaları zorlaştırılarak şiddet cehennemine mahkûm edilecek. Kadınlar boşandığı durumda sosyal güvenceden mahrum bırakılacak. AKP geriliciliği diyor ki; 'ölsen de işkenceye de uğrasan o aile birliğini yıkmayacaksın.' Aile birliği kutsallığı o kadar önemlisiyse kadının güvenliğini sağlayın. Böyle hukuksuz bir yasayı kadınlara dayatmayın. Eğer dayatırsanız kadınların direnmesi görev ve haktır.
“Siyasi iktidarın gözünde kadının, işçinin, Alevi'nin Kürdün değeri yok”
Zonguldaklı maden işçileri en temel hakları için açlık grevlerine devam ediyorlar. 70 işçi yerin 7 kat altında direnişlerini sürdürüyorlar. Siyasi iktidarın gözünde kadının, işçinin, Alevi'nin Kürdün değeri yok. İşte bu koşullar içerisinde nerede olursak olalım direnenlerin birleşmesi şart. İster Zonguldak'ta madendeki işçi olalım, istersek sokakta katledilen kadın olalım. Kim olursak olalım zulme ve haksızlığa uğrayan herkes bir araya gelelim. Bu saray iktidarı karşısında direnenler, mazlumlar gücün sahiplerini yenecek iradeye sahiptir.
“Bizlere bu zulmü dayatanlar pişman olacak”
Dün Kızıltepe'de emniyet provokasyonuyla bir saldırı gerçekleşti. Onlarca insanımız yaralandı, gözaltına alındı. Bizler o saldırıdan sonra bir araya geldiğimiz de 18 yaşında bir genç yanıma geldi ve bana bunu söyledi: 'biz size sahip çıkmayalım diye bu kadar saldırıyorlar ama ne kadar saldırırlarsa saldırsın ben yine geleceğim' dedi. O sözde şunu anladım; bizlere bu zulmü dayatanlar pişman olacak. Bu halk asla pişman olmadı, asla pişman olmayacak."