TİGRİS HABER - Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'ndeki Grand Kartal Otel'de 78 kişinin hayatını kaybettiği yangının ardından yüksek katlı binalarda oturan kişilerin alabileceği önlemler yeniden gündeme geldi.
Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim Vakfı (TÜYAK) Başkan Vekili Taner Kaboğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yangının önlenmesiyle ilgili alınan tedbirlerin ikiye ayrıldığını anlattı.
İlkinin yangının çıkmasını önleyecek, ikincisinin ise yangın çıktıktan sonra alınacak önlemler olduğunu aktaran Kaboğlu, "Ülkemizde bugünlerde gündemde olan konu nedeniyle yangın çıktıktan sonraki önlemler üzerine yoğunlanılmış durumda. Siz ne kadar yangının çıkmaması için önlem alırsanız alın bazen insan, ürün, makine hatasından, bazen de yapılan işin doğası gereği yangın çıkıyor. Çıktıktan sonra onu doğru kontrol etmek ve aleve doğru davranmak çok önemli. Bununla ilgili de hem uluslararası düzeyde hem de Türkiye'de çalışmalar yapılıyor." dedi.
Yüksek katlı binalarda ve gökdelenlerde yükseklik arttıkça alınan tedbirlerin de değiştiğine dikkati çeken Kaboğlu, Türkiye'de yüksek bina kavramı olduğunu söyledi.
Kaboğlu, bu sınırlar belirlenirken itfaiyenin hem insanları kurtarması hem de binanın dışından yangına müdahale etmesiyle ilgili yüksekliklerin baz alındığının altını çizerek, "Buna göre, bina 'yüksek' veya 'yüksek değil' diye kabul edilir. Çünkü itfaiyenin dışarıdan müdahalesi mümkün olmadığı zaman binanın içine girerek yangını durdurması ve insanları kurtarması söz konusu olabilir. Dolayısıyla bu tür yüksek binalarda bütün önlemlerin ona göre alınmış olması gerekir." diye konuştu.
Katlı binaların yapım aşamasında belli oranlarda sistemlerin de değiştiğine işaret eden Kaboğlu, "Yükseklik olarak 51,5 metrenin üzerine çıktığınız zaman Türkiye'de yeni yapılan bütün binalarda otomatik yağmurlama, sprinkler sisteminin yapılması zorunluluğu var. Çünkü itfaiyenin o yangına müdahalesi, o kadar yüksek kata çıkması, söndürme işlemine başlaması çok uzun süreceği için kendi kendine çalışan, yangın büyümeden açığa çıkan enerjiyi kontrol altına alan, yangının yayılmasını, duman yayılımını engelleyen bir sistem olması lazım." ifadelerini kullandı.
"Yangın merdivenlerine erişilen yolların kapatılması ve yanıcı malzemeyle doldurulması çok yanlış"
TÜYAK Başkan Vekili Kaboğlu, yüksek katlı binalarda sprinkler sisteminin yanı sıra otomatik algılama ve ihbar sisteminin de zorunlu olduğunu dile getirerek, insanların yangın anında kaçması için tasarlanan kaçış önlemlerini şöyle aktardı:
"Özellikle katlı binalarda yangın kaçış önlemlerinin en önemlisi, kaçış merdivenleridir. Bu merdivenler yeni yapılan binalarda büyük çoğunlukla binanın içinde yer alır. Yangın merdivenleri binanın geri kalanından yangına en az 2 saat dayanıklı duvarlar, kapılar ve bölmelerle ayrılır. Dolayısıyla siz merdivenin içindeyken binanın içerisinde olursunuz fakat yangından etkilenmezsiniz. Bu sayede siz bulunduğunuz kattan o yangın merdiveninin içine girdiğinizde kurtulmuş sayılırsınız. Aynı şekilde itfaiye için de bu merdivenler hayatidir."
Ahşap malzemelerin tamamının çok yanıcı olduğu bilgisinin doğru olmadığına dikkati çeken Kaboğlu, alevlere 120 dakikaya kadar dayanabilen malzemelerin bulunduğunu belirtti.
Kaboğlu, Türkiye'de ve dünyada bütün otellerin kapılarının ahşap olduğunu aktararak, "Bunların 30-60 dakika dayanıklı olması gerekir. Bu kurallara da uyan ahşap kapılar vardır. Keza camın da yangına dayanıklısı var." bilgisini paylaştı.
Çoğu binada yangın merdivenlerine erişilen yolların günlük kullanım nedeniyle kapatılmasının ve yanıcı malzemeyle doldurulmasının çok yanlış olduğuna değinen Kaboğlu, yabancı bir binaya girildiğinde ise acil kaçış noktaları ile güzergahların belirlenmesi gerektiğini söyledi.
Kaboğlu, "Kaçacağınız yolu görüyorsanız, yönlendirme işaretleri varsa, paniğe kapılmadan, o işaretler doğrultusunda giderek, en doğrusu güvenli alana çıkıp binayı terk etmenizdir. Eğer o alan güvenli değilse, kaçamayacağınızı anlıyorsanız, dumandan etkilenmeyeceğinizi düşündüğünüz bir alanda kendinizi muhafaza etmeniz gereklidir. Elinizde dumanın sizin bulunduğunuz alana girmesini engelleyecek havlu gibi unsurlar varsa bunları kullanıp, kurtarma ekibinin gelip sizi bulmasını beklemek en doğru davranıştır." diye konuştu.
Yangın esnasında camdan atlamanın ve başkalarını kurtarmak için kendini riske atmanın çok doğru olmadığının altını çizen Kaboğlu, bunların özel eğitim gerektiren konular olduğunu anlattı.
Yangın anında dumanın içerisinde bulunan karbondioksit ve karbonmonoksit gibi zehirleyici ve boğucu gazların çok çabuk insanı etkileyebildiğine işaret eden Kaboğlu, "Siz çok kısa süre içerisinde onun etkisiyle hareket edemez hale gelebiliyorsunuz. Dolayısıyla önemli olan bunlara çok fazla maruz kalmamaktır. Isınan hava her zaman yükseldiği için duman da her zaman tavanda birikir. Onun için alçakta kalmak, burada nefes alıp vermek çok kritik." tavsiyesinde bulundu.
"En önemli konulardan bir tanesi de düzenli tatbikat olması"
Kaboğlu, yangın, deprem, sel gibi olaylarda ve afetlerde can kaybını aza indiren durumlardan birinin tatbikat olduğunu dile getirdi.
Türkiye'de bu işin henüz alışkanlık haline gelmediğini söyleyen Kaboğlu, "Bunu alışkanlık haline getirmemiz lazım. Bazı endüstriyel tesislerde, yüksek riskli yerlerde ya da yabancı firmaların yönetiminde olan binalarda bu tür tatbikatlar düzenli yapılıyor. Haftada bir, ayda bir yapılan tatbikatlar var. Binanızın risk durumuna göre bu tekrarları yapmak lazım." dedi.
Felaket anında herkese görev düştüğüne dikkati çeken Kaboğlu, şunları kaydetti:
"Bu işin içerisindeki profesyonellere, vatandaşlara görevler düşüyor. Hepimiz böyle bir olaydan sonra şunu düşünmeliyiz: 'Ben neyi eksik yapıyorum, eksiklerim nelerdir?' Bu çağda bilgiye ulaşmak çok kolay. Dolayısıyla kendinizi bu bilgiler anlamında güncel tutmak çok önemli. Sadece devletin, itfaiyenin, denetleyicinin görevini yapmasını ya da bina sahibinin o binayı projelendiren proje ekibinin görevini eksiksiz, dosdoğru yapmasını beklemek, kendi üzerine düşeni eksikliklerle yapmak doğru değil. Hepimiz günlük hayatımızda pek çok şeyi ihmal ediyoruz. Toplumca, millet olarak, Türk milleti olarak bizim hasletimiz bu. Tevekkülü doğru algılamıyoruz, anlamıyoruz ve doğru uygulamıyoruz. Biz önce tedbirimizi alacağız, ondan sonra kendimizi Allah'a emanet edeceğiz." (AA)