Bir şeyi yönetirken kontrolü kaybetmek mümkün; araba gibi, şirket gibi, aile gibi, ülke gibi düşünelim. Acabası, nedeni, fakatı yok bu durumun.
İnsanız çünkü.
Yönetme kabiliyetine esas olan, temel teşkil eden kontrolümüzdeki alanlar, mümkündür ki bir an kontrolümüzden çıksın, çıkmıştır da. Hepimiz için geçerli bir durumdur, yaşam-dünya dediğimiz tiyatro sahnesindeki biz oyuncuların, güncel replikleri gibi düşünmek gerekir; kontrol ve kontrolsüzlük.
Mantıkla, aklıselimle, danışarak, paylaşarak, ayağını gazdan keserek, göz gezdirerek, kulak kabartarak, denge fren sistemine şans tanıyarak, kontrolü nasıl sağlamak gerektiğini düşünerek, kontrolü yeniden sağlamak belki mümkün olabilir.
Belki diyorum, çünkü bunları yaparken akli melekelerin, sağlıklı ve iyi niyetli bir şekilde diri olması gerekiyor. Bu tür durumlarda önemli olan akli melekeleri kaybetmemektir. Onu da kaybedince rastgele toslanan şeyin ne olduğu artık çok önemli değil.
Kontrol; su testinin içindeyken mümkündür, testi kırıldıktan sonra suyun hangi yöne doğru aktığının hiç bir önemi yoktur, çünkü suyun kontrolünü sağlamak artık elimizde değildir.
**
Milattan önce milattan sonra gibi, bizden önce de oldu bizden sonra da olacak. Devirler geçecek, dönemler kapanacak. Şimdiye kadar olduğu gibi her devrin hem tanıkları hem de sanıkları olacak.
Bu devir, bu dönem de geçecek. Görürüz ya da görmeyiz, üzerinde çok durmaya gerek yok, ancak hiç kimse sanmasın ki; tanıkları ve sanıkları olmayacak.
Kibir, menfaat, liyakatsizlik, hesapsız/kitapsız davranma sebebidir. Yönetenler, varlık nedenleri olan bireyi, onun oluşturduğu kitleyi, yani halkı unutmaya başladığı andan itibaren tökezler. Hesap vermesi gereken bu kesimden hesap sormaya başladığında da ayak dolanır, yere kapaklanır. Tarih, çoklu örnekleriyle kendini bize anlatıyor.
Naci Sapan