Son yıllarda dünyada yaşanan ve her geçen mevsim daha da can alıcı hale gelen küresel iklim krizinin etkileri yakıcı hale gelmeye başladı. Gerekli önlemler bir an önce alınmazsa yıkıcı ve öldürücü sonuçlarından kaçamayacağımız bir sona doğru gidiyoruz. Çünkü küresel iklim krizi en basitinden çölleşme olarak sonuç doğuruyor. Çölleşme de yaşam koşullarının ortadan kalkması demektir.
Daha önceden bilim adamlarının yaptığı uyarılar yeterince dikkate alınmadı. İnsanoğlu doğayı yok etmeye, doğal dengeyi bozmaya devam etti. Bilim adamlarının iklim değişikliğinin en başta kuraklığı tetikleyeceğini, bağlı olarak dünyanın yaşanabilir olmaktan çıkacağını dikkate almadılar. Ormanların yok edilmesi, yeşil alanların betonlaşması, doğanın kısa sürede dönüştüremeyeceği atıklar, sera gazı salınımı küresel ısınmaya yol açtı. Doğanın dengesi bozuldu. Aşırı kar hırsı doğal kaynakların hızla tükenmesine yol açtı. Sınır tanımayan iklim krizi yaşamı geri dönüşü olmayan bir rotaya doğru yol almaya başladı. Bu durum geleceği ve yaşamı tehdit etmektedir.
Yaşadığımız coğrafya da bu krizden en derin biçimde etkileniyor. Kriz en başta tarımı tehdit etmektedir. Kuraklık ciddi bir sorun haline gelmeye başladı. Son birkaç yıldır, büyük kentlerde barajlarda su kalmadı, adeta barajların dibi gözüktü. Göller, derelerin kurumaya başladı. Nehirler artık eskisi gibi gürül gürül akmıyor. Yer altı su kaynakları da çekilmeye başladı. Artık mevsiminde olması gereken yağışlar yağmıyor. Yaşanan kuraklık ilk başta tarımla uğraşan köylüleri etkilemektedir. Köylünün ektiği tohum tarlada kalmaktadır. Şimdiden tarlaya atılan tohumlar susuzluktan yanmakta ve üretimde rekolte düşüklüğüne neden olmaktadır. Gereken önlemler alınmadığı takdirde gelecekte yeterli gıdaya ulaşmakta ciddi sorunların ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelecektir.
Son günlerde köylülerin feryatları medya organlarına da yansımaya başladı. Köylüler ve ziraat odaları artık feryat figan ediyorlar. Kuraklığın getirdiği ürün kaybının üzerine üreticinin tohum, gübre, ilaç ve mazot gibi giderleri de eklenince; üretimden elde ettiği giderlerini karşılayamamaktadır. Ayrıca çiftçilerin bankalara, tarım kredi kooperatiflerine olan ödemeleri, elektrik, bağ kur, sulama borçları; üretimin arttırılması ve gıda güvencesi için yeterli desteği bulamamaları sonucu üretimden vaz geçme eğilimleri artmaktadır.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar; 22 ilde kuraklığa ve buna başlı olarak yaşanan rekolte düşüklüğüne dikkat çekerek;
"İklimdeki değişkenlikler, yağış miktarındaki azalma, şehirleşmenin fazla olması, ormanlık ve yeşil alanların azalması, kuraklığın şiddetli olarak görülmesine neden oluyor.”
“Kuraklığın yalnızca bu yıl değil, gelecek yıllarda bizi etkileyeceğini unutmamalıyız. Alacağımız kuraklık tedbir ve stratejileri gelecek kuşakları da etkileyecek. Sürdürülebilir su kaynakları için doğal çevre, yeşil alanlar ve ormanlar korunmalıdır, ağaçlandırma yapılmalıdır.” Demesi yaşadığımız ve gelecekte yaşayacağımız sorunları işaret etmektedir.