Mersindeyim iki gündür. İlk gün fırtına-boran, yağmur, karanlık ve kasvetli bir hava, dövizin yükselişine eş değer ya da paralel bir kasvet ve moral bozukluğuna denk bir durum. O kasvette ülkenin içinde bulunduğu durumu konuşuyoruz gittiğimiz her yerde.
Hiç fark etmiyor gittiğiniz/gittiğimiz farklı coğrafyalar ya da illerdeki durum. Belki de ülke de uzun süredir bu kadar ortak bir birliktelik sağlanmamıştı. İktidar, iktidar erki, sarayın varlığı, yönetenlerin yönetilenlere karşı sorumsuzluğunun zirve yaptığı bir kasvetle bezenmiş ‘Ne olacak’, ‘Ne olacağız’ sorusunun sıkça sorulduğu bir muhataplık durumu.
Döviz yükselişi/NATO/Ortadoğu politikaları/FETO/PKK/YPG/ZARRAB davası gibi son derece can alıcı/can yakıcı bir o kadar da kanlı-canlı bir gündem. Toplum şu anda yorum ve analiz yapma konusunda zirve yapmış durumda. Tabi ki bu gündem maddelerinin çoklu ok atışlarının başlıklarında seçim tartışmaları var.
Erken mi olur, zamanın da mı yapılır sorusu ile birlikte ilk etapta Belediye Başkanlık meselesi ikinci etapta ise Başkanlık ve Milletvekili seçimlerinin geleceğe dönük akıbeti hakkında bir yoğunlaşma söz konusu.
Seçimler yapılır mı, yapılmaz mı sorusu mu?
Birinci derecede gündem maddesi olmasa da bir kafa karışıklığına neden oluyor.
Elbette ki seçimlerin yapılacak olması, yapılmasının kaçınılmaz olduğunu hiçbir zaman gözden ve akıldan kaçırmamak gerekir. Seçimlerin yapılamayacak olması konusunda bir tereddüdün kafalarda küçücükte olsa yer etmiş olması demokrasi açısından son derece tehlikeli ve sakıncalı bir durum. Demokrasilerin olmazsa olmazı diye bildiğimiz seçimler, halkın iradesinin sandıklara yansımış olması, bunların sonuçları üzerinden ülkenin yönetilmesi gerektiği gerçeğinden hiçbir zaman uzaklaşmamak gerekir. En kötü seçim, sandıkların halkın önüne konulması, iradenin o sandığa yansıması demokrasi için ciddi bir kapı aralığıdır.
Seçimlerin yapılmadığı, tek lider sultasının hâkimiyetindeki ülkelerin liderleri ile birlikte nerelere sürüklendiğinin yakın tarih itibariyle canlı tanıklarıyız. Nedenlerini tartıştığımızda sonuçlarını çok net görmek mümkün.
&
Bütün bu tartışmaların ana temasında yerel seçimlerin önemi ve genel seçimlere yansıyacak etkisi gündemin en can alıcı konusu olarak önümüze çıkıyor, özellikle toplumsal muhalefet açısından. Ve elbette yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisinin öncü rolü ve başarı şansının olmazsa olmaz bir çıtada duruyor olması.
Mesele bütün Büyükşehirlerde kazanma potansiyeli, vizyonu ve profili uygun aday seçiminin çok iyi yapılmasıyla ilgili bir durum. Genç, dinamik, bütün kesimlerin ‘Evet’ diyeceği isimlerin tespiti Cumhuriyet Halk Partisinin önüne çıkmış en önemli son fırsatlardan biri olarak hazır bekliyor.