Şunun şurasında yerel seçimlere 5 hafta gibi kısa bir süre kaldı. Partiler yerel adaylarını belirleyerek Yüksek Seçim Kuruluna verdi. İtiraz süresi resmen başlamış oldu.
Vatandaşı bilmiyorum, ama ben de en ufak bir heyecan yok. Aday olunmadığı, yakınlarınızdan birisinin aday olmaması halinde herhangi bir heyecan duyulmaması anlaşılır bir şey diyebilirsiniz.
Haklısınız, doğru cümle seçimlere olan ilgimin giderek kaybolduğu olmalı… Birçok kişi şüphesiz aynı durumdadır. Oysa Lise yıllarımdan beri ülkenin makus talihinin seçimlerle değişebileceği düşüncesiyle tüm seçim süresini büyük bir ilgi ile izlerdim.
Seçim kararı alınmasından itibaren adayların belirlenmesi, itiraz süresinin geçmesi adayların kesinleşmesi, seçim propaganda süresi ve en nihayet seçim günü/akşamı sabaha kadar TV’den sonuçları izleme durumundan şu an bulunduğum ilgisizliğe gelmiş olmamı yadırgadım doğrusu…
Haberlerde hala siyasi haberleri izliyor ve siyasi partilerin gündemlerini hayretle izliyorum.
Ülkenin ekonomik durumu, halkın alım gücünün geldiği nokta, siyasal ortam, seçilmiş bir milletvekilinin hala içeride tutuluyor olması, ifade özgürlüğü kapsamında sayılması gereken konuşma ve sözlerinden ötürü insanların tutuklu yargılanabilmesine olanak veren mevcut yargının durumu vs vs bütün bunların giderek olağan hale gelmesi hayret verici bir durum.
Uzmanların; sızıntısı olması halinde oluşturulan oldukça büyük bir havuzda altın aramada kullanılan sülfirik asit buharlaşması ve bunun yağmur ile etraftaki ekim alanlarına ve derelere ulaşması ile çevre felaketi yaşanabileceği uyarıları neredeyse gerçek oldu. Oluşan heyelanla, on milyon tonlarca toprak kayması gerçekleşti. Ve halen toprak altında kalan 9 madenciye bırakın ulaşmayı, yeni toprak kaymaları ve sızma olabileceği gerekçeleri ile henüz arama ve kurtarma çalışmalarına başlanamadı bile.
Olduğu alan, üst üstte iki büyük deprem olması, insan kayıpları ve yaptığı tahribatla kayıtlara geçen yaşanan depremin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen uzmanlar muhtemel yeni depremlerin nerelerde olabileceği, olası kayıplar hakkında konuşuyorlar. İyi ama bütün bunların iktidarın ve muhalefetin gündeminde yeterince yer almaması sizce de çok şaşırtıcı değil mi?
Hep beraber ülke olarak bir televizyon kanalından bir başka ülkenin halini izliyor gibiyiz. Televizyon haberlerinde trafik kazalarında parçalanan arabaları, hayatlarını kaybeden insanları izliyoruz. Bir gün böyle bir felaketi biz de yaşayabiliriz, ama trafikte daha dikkatli olmalıyız gibi bir ruh halinde değiliz maalesef.
Siyasilerin gündeminde varsa yoksa DEM parti ve giderek diğer bütün partilerin DEM partisiyle ilişkileri.
Kaç seçim geride bıraktık, geriye doğru düşünelim. Hep aynı, hep aynı. Sizi bilmem ama ben çok sıkıldım doğrusu!
Terörle ilişkili, hayır meclisin üçüncü partisi söylemlerin dışında halkın yaşamını doğrudan ilgilendiren bir söylem, bir vaat hatırlıyor musunuz?
‘Bu kardeşinizi seçin ekonomi nasıl yönetilir görün’ vaadini örnek olarak söyleyebilirsiniz. Ben de fikri takip nerede derim. İyi ama bunun halkın yaşadığı can acıtıcı sorunların çözümü ile ne alakası var dediğinizi duyar gibiyim.
Ben de sizler gibi düşünüyorum.
Siyasetin etnik ve kültürel bir alana sıkışmasının ve bu alanda yapılıyor olmasının siyasi parti yönetimleri açısından anlaşılır bir yanı var.
Fazla bir çalışmaya, farklı konularda dosyalar hazırlamaya, öneriler oluşturmaya ve halkı bütün bu anlatılanları nasıl gerçekleştirebileceğine inandırmak için halka nasıl ulaşabileceğinize kafa yormak oldukça zor bir yöntem.
İyi ama siyasetin gündemi ve amacı da bu değil mi? Elbette bu!
Ancak PİSA sonuçlarına göre okuma yazma oranının düşüklüğü bir yana, okuduğunu anlama oranının bu kadar düşük olduğu ülkemizde hemen hemen her coğrafyaya ulaşabilen, izlenebilen ve bu olanak kullanılarak ev kadınları dahil uzaktan eğitim ile ilgili TV kanallarının neden kullanılmadığı sorulduğunda da benzer cevapların alınması da artık şaşırtıcı değil!
Halk böyle istiyor, izlenme oranları çok yüksek diyerek sabah saatlerinde yayınlanan ve izleyenlerin kendilerini geliştirmelerine zerre katkısı olmayan gündüz kuşağı programlarını kastediyorum.
İktidar bloğunun söylemini ve siyaseten çizilen sınırları benimsemiş muhalefet bloku, bir anlamda DEM partisi de durumu kerhen de olsa kabullenmiş görünüyor.
Yeni bir siyaset hedefi, söylemi ve üslubu oluşturmalı. Yoksa da araştırmalı ve bulunmalı.
Böyle devam etmekte ısrar edilmesi halinde hangi partiye oy vermiş olursa olsun bütün vatandaşların bu durumdan zarar görecekleri açık!
Haberlerde izledim, vatandaşlarımız 52 ülkeye vizesiz gidebiliyorken şimdilerde bu sayı 18 ülkeye gerilemiş. Sadece bu gelişmeden yola çıkarak, yurttaşlarımız iyi de bundan bana ne diyebilir… Bunun İthalatçıları ve turizm amaçlı yurtdışına gidecek yurttaşlarımızı ilgilendirdiğini düşünenlere ülke olarak tükettiğimiz birçok ihtiyaçlarımızın ve ülkemizde üretilen mamullerin hammaddelerinin de ithal edildiğini hatırlatmak isterim…
Dolayısı ile benim hissettiğim gibi, seçimlerle makus talihimizin değişebileceğine olan inancımız zaman zaman zayıflasa da ilgimiz giderek azalsa da ülkede uygulanan politikaların, izlenen demokrasinin, hukuk düzeyinin yaşamımızı ve geleceğimizi nasıl etkileyeceğini hiç unutmamalıyız.