Nihayet 15 gün kadar önce Yeni Parti sözcüsü tarafından duyurulan siyasetin mecrasını değiştirecek Meral Akşener’in konuşması belirlenen tarihte 26 Ağustosta Afyonkarahisar’da yapıldı…
Siyasetin mecrası ne kadar değişti,İyi Partililer dahil konuşmanın yapıldığı salon dışındaki yurdum insanında nasıl bir heyecan yaratıldı bilemiyorum.
İzlediğim kadarıyla Sn Akşener’in Mayıs seçimleri ile ilgili yaptığı özeleştiride en azından diğer beş lider gibi onunda yenilgide zerre payı yoktu.
Meral Hanım da yapılması gereken bütün uyarıları yapmıştı,zaten seçim de adil şartlarda yapılmış bir seçimdi!
Anketlerde kazanacak iki aday gözükürken gidip kazanamayacak adayı gösterirseniz olacağı buydu…
E bahse konu o iki adaydan biri aday gösterilseydi iktidarın yaklaşımı,taktiği ne olurdu?
Onu bugün için artık bilemeyiz!
Seçimlerle ilgili Sn AKŞENER’in söyledikleri diğer Millet İttifakı Liderlerinin söylediklerinden farklı değildi.
Seçimler dışında öne sürülen üçüncü bir yol olarak Milliyetçi blok oluşumu hakkında da dişe dokunur bir şey söylemediği gibi, içinden geldiği milliyetçi damar bakış ve yorumu dışında da yeni bir milliyetçilik kavramı, açıklaması da yapmadı,yapamadı.
Havacılıkta ‘TAKE OFF’ diye bir kavram vardır.
Pistte gittikçe hızlanan uçağın hızının 300 km/saat olduğu zaman Kaptan Pilot’un levyeyi kaldırması ile uçağın önce burnunun, sonra arka tekerleklerin yerle temasının kesildiği bu ana take off denilir.
Uçak artık farklı bir boyuttadır.
Tekerleklerin hiçbir işlevi kalmaz ve gövde içinde ayrılan yerlerine çekilirler.
Uçak yerde iken ancak sağa ve sola dönebilirken havada ise yukarı aşağı olmak üzere dört yöne dönebilir.
Yerde an fazla 300 km/saat hız yapabilen uçak bu yeni boyutta (havada) 700-1000km/saat hız yapabilir.
Yeni Parti’nin kuruluşunda dışlayıcı, daraltıcı değil kapsayıcı,kucaklayıcı farklı bir milliyetçilik anlayışı bekleyenler,bir anlamda erteledikleri bu beklentilerine bu defa da bir karşılık bulamadı diyebiliriz.
Dünyada çevremizdeki her şey baş döndürücü bir hızla değişirken/dönüşürken maalesef siyaset kurumlarımız ve siyaset anlayışımız bir türlü değişen bu yeni boyutlara uyum sağlayacak bir yeni bakış açısı ve söylem geliştiremiyor.
“Ben bu ülkeyi bütün renkleriyle,çeşitliliğiyle seviyorum. Her dil ve inanca saygılım.
Bütün çeşitliliğimiz,çeşitliliklerini korumak,geliştirmek hakkına sahiptir ve onların bu haklarının güvencesi her ne kadar yasalar ise de ben kendimi bin yıllık kardeşliğin teminatı sayıyorum.” diyen bir söylem yeni sayılabilir ve heyecan uyandırabilirdi.
Yine farklılıkları öne çıkararak siyaset yapma anlayışı yerine birlikteliklerimizi nasıl oluşturabiliriz diye siyaset yapma önceliklenebilseydi.
Kendi dilini konuşma kendi dilini geliştirme uğraşısı ile siyaset yapma iddiasında bulunan parti yetkili ve sözcülerinin de bu uğraşılarına ek olarak ,bu ülkenin birlik ve bütünlüğüne daha çok vurgu yapmaları ‘bölünme paranoyanalarının’ da azalmasına yol açmaz mıydı?
Siyaset bu şekilde boyut değiştirebilse, ülke kaynakları kalkınmaya,ülke insanının refahına ayrılabilse insanlarımız daha mutlu olmaz mı?
Siyaset korkularla değil geleceğe dair hayallerin gerçekleşebileceğine yönelik söylemlerle yapılsa her şey daha güzel olmaz mıydı?