Harekât ya da savaş, hiç fark etmiyor, her iki durumda da kan akıyor, dökülüyor. Sivillerin kanının dökülmemesi yönünde medya-sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlara bakıyoruz, sanki resmi kıyafetlilerin kanı dökülünce hepimizin onaylayacağı bir prosedür gerçekleşiyormuş gibi bir algıya zemin yaratılıyor.
Biz diyoruz ki; arkadaş kimsenin kanı dökülmesin.
Giysisi sivil olunca farklı, askeri olunca farklı mı değerlendireceğiz?
İnsani önceliklerimizin olmazsa olmazları olmalıdır, savaşlara, silaha, şiddete karşı durmak. Yoksa insani yanlarımızın tartışılması, öne çıkarılması ile ilgili geriye ne kalır ki bize ait.
**
Gazeteci olarak son gelişmeleri yakından ve ciddiyetle takip ediyorum. 45 yıl boyunca görev yaptığım bölgede bugün yaşananların benzerlerine tanıklık ettim, takip ettim. Çok fazla bir şey değişmedi, o günlerde de ‘Sıfır nokta’ tabiri ile yayın yapılıyordu, bugünde aynı. Gazetelerin manşetleri de o minvaldeydi. Sıfır noktadan yazan çizen ya da yayın yapanların büyük bölümü hadiselerin cereyan ettiği alanda değildi, duyduklarını ve resmi açıklamaları harmanlayarak sundukları habere sos katıyorlardı, bu nedenle bile eleştiri alıyorlardı. Onlar, o zaman dikkatli ve namuslu olmak gibi bir gayret içindeydiler, gazeteciydiler. Sonuçta merkezlerine, kamuoyuna bilgi aktarmak gibi bir zorunlulukları vardı, bizim için de aynı şeyler geçerliydi.
Bölgeye hakim olduğumuz için yanlış haberler yapılmasın diye Ankara-İstanbul’dan, hatta yurt dışından gelen gazetecilerle elde ettiğimiz bilgileri paylaşırdık. Onlar/Biz/Bizler namuslu ve dikkatliydik, gazetecilik mesleği adına.
Bu yeni nesil gazetecilere bakıyorum; bizim çekildiğimiz alanlarda aynı görevleri yapıyorlar, ancak aynı sorumluluk ve ciddiyet yok. Ne devlete, ne millete, ne de insanlığa yararlı bir duruş sergilemiyorlar.
Elbette ki, hala görevlerini layıkıyla ve ciddiyetle yapan meslektaşlarımız var, onları zaten biliyoruz, kimse onları bu hanede değerlendirmesin. Bu ‘gazeteci’ takımı, ‘gazeteci’ tayfası, güruhu, sunduğu haberin konusu ile ilgili temel bilgilerden yoksun bir şekilde, sokaktaki herhangi bir kaza haberi, yaralama, adli vaka haberi sunuyor gibi davranıyor. O yetmezmiş gibi, heyecan yaratmak için onları o alana gönderen büyüklerinin talimatı ile hoplayıp zıplayarak haber sunuyorlar.
Hoplayarak, zıplayarak, yerlerde sürünerek sundukları haberlerin özündeki ciddiyetin, ölüm, kan, sınırların değişimi, uluslararası pazarlıklarla yoğrulduğunun, bunların gerçekleştiğinin farkında bile değiller.
Ortadoğu’daki değişim ve dönüşüm pazarlıklarının yapıldığından habersiz, durumu, ‘Zincirleme kaza. 8 araç çarpıştı, 3 ölü, 8 yaralı’ Mantığıyla yazıyor, sunuyorlar. Başka bir ülkenin topraklarında, emperyalist paylaşımcı devletlerin hedefinde olduğumuzun farkında değiller, haberlerini kaza ile eş değer bir mantıkla değerlendiriyorlar. Büyükleri, onları yönlendirenler de aynı mantıkta.
Bu nesil gazetecilerle savaşa da gireriz, ateşe de atlarız. Ortadoğu’nun tamamına sokma ihtimalini de gözden kaçırmayalım. Bunlar bulundukları yerlerde hep var olsunlar diye her şeyi yaparlar, çünkü gazeteci değiller.