Yeni Bir Kaosun Eşiğinde Miyiz?

Oktay Güvener

ABD Başkanı Donald Trump'ın son dönemde Orta Doğu'ya yönelik attığı adımlar, bölgedeki dengeleri ciddi şekilde sarsmaya başladı. İran'a verilen ültimatom, Yemen'deki Husilere yönelik sert açıklamalar ve Gazze meselesinde İsrail'e koşulsuz destek, küresel siyasette yeni bir gerilim dalgasını tetikleme potansiyeline sahip.

Peki, Trump neyi amaçlıyor? Bu politikalar sadece bir seçim stratejisi mi, yoksa ABD'nin Orta Doğu'daki uzun vadeli planlarının bir parçası mı?

Trump yönetimi, İran’a nükleer anlaşmaya geri dönmesi ve bölgedeki vekil güçlere desteğini kesmesi için iki ay süre tanıdı. Bu süre zarfında bir anlaşmaya varılamazsa askeri müdahalenin de gündemde olduğu açıkça belirtiliyor.

Ancak İran Dışişleri Bakanlığı, mevcut yaptırımlar ve tehditler altında müzakere edilmesinin mümkün olmadığını dile getirerek, sürecin nasıl gelişeceğine dair belirsizliklere haklı olarak vurgu yapmakta. Bana göre de süreç tamamen İran’ı vurmak için kurgulanmış bir senaryodan ibaret.

Bu noktada İran’ın nasıl bir karşılık vereceği büyük önem taşıyor. Washington yönetimi, Tahran’ı ekonomik yaptırımlarla köşeye sıkıştırarak taviz vermeye zorlamaya çalışıyor. Ancak geçmiş deneyimler, İran’ın bu tür baskılara karşı daha agresif yanıtlar verebileceğini gösteriyor. Bölgedeki vekil güçler üzerinden ABD çıkarlarına zarar verebilecek bir karşılık vermesi, krizin daha da derinleşmesine neden olacaktır.

Trump, Husilerin eylemlerinden doğrudan İran’ı sorumlu tutarak, Tahran’ın bu grup üzerinden bölgedeki istikrarsızlığı artırdığını öne sürüyor. Yemen’de devam eden iç savaşta Husilerin saldırıları, ABD ve müttefikleri için ciddi bir güvenlik sorunu yarattığı düşüncesinde. Ancak Trump’ın Yemen’e doğrudan müdahale seçeneğini gündeme getirmesi, bölgedeki gerilimi daha da artıracaktır.

Bu konuda ciddi olan ABD başkanı bir delilik daha yaparak İran’ı Mayıs Haziran gibi vurabilir.

Öte yandan, Washington’un Husilere yönelik politikası, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin de zaten işine geliyor. Ancak bu kadar büyük maliyetli bir operasyon yine sonuçta ABD ekonomisine zarar verecektir.

Trump’ın Orta Doğu politikasının en belirgin yönlerinden biri, İsrail’e verdiği koşulsuz destek. Son dönemde İsrail’in Gazze’ye yönelik hava saldırıları, Washington tarafından herhangi bir eleştiriyle karşılaşmadı. Tam aksine, İsrail’in güvenliğini koruma bahanesiyle Tel Aviv’e açık destek verildi. Trump’ın bu tutumu, Filistin meselesinde yeni bir barış sürecinin başlamasını neredeyse imkânsız hale getiriyor.

Öte yandan, Arap dünyasındaki birçok ülke, ABD’nin İsrail yanlısı politikasına tepki gösterse de somut bir adım atmaktan kaçınıyor. Maalesef susturulmuş ve sindirilmiş bir Ortadoğu yönetimi görmekteyiz.

Tüm bu gelişmeler Trump’ın Orta Doğu’ya yönelik hamlelerinin tesadüf olmadığını gösteriyor. Bu politikaların arkasında birkaç temel neden bulunuyor:

Trump, sert dış politika hamleleriyle tabanını konsolide etmeye çalışıyor. İran’a yönelik tehditler ve İsrail’e verdiği destek, özellikle muhafazakâr seçmenlerin gözünde onu daha güçlü bir lider olarak gösteriyor.

Washington yönetimi, Orta Doğu’da güçlü bir duruş sergileyerek Çin ve Rusya’ya karşı küresel liderliğini pekiştirmek istiyor. İran’a yönelik baskı politikası, Çin’in enerji güvenliği açısından da kritik bir rol oynuyor.

Askeri müdahale ihtimalinin artması, ABD’de savunma sanayiinin güçlenmesine ve silah satışlarının artmasına neden oluyor. Bu da Trump’ın ekonomi politikasında önemli bir yer tutuyor.

Her zaman dediğim gibi şu anda ABD’nin başında bir lider değil bir tüccar bulunmaktadır.

Ancak Trump’ın bu politikaların uzun vadede istikrar getirmekten çok yeni çatışmalara zemin hazırlayacağı aşikâr. İran’a verilen ültimatom, Yemen’deki gerilim ve Gazze’deki İsrail destekli operasyonlar, bölgedeki tansiyonu yükseltmeye devam edecek gibi görünüyor.

Peki, bu süreç nasıl sonlanır? Eğer diplomatik çözümler devre dışı bırakılırsa, Orta Doğu’da yeni çatışmalar kaçınılmaz hale gelecektir. Ancak diplomasi masası açık kalır ve tüm taraflar uzlaşı arayışına girerse, belki de bu kriz kontrollü bir şekilde yönetilebilir. Ancak Trump’ın bugüne kadarki politikalarını göz önüne aldığımızda, barışçıl bir çözüm ihtimalinin giderek azaldığını söylemek mümkün.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.