Baştan söyleyeyim, bu bir kitap veya yazar tanıtım yazısı değildir. Geç farkına varılmış bir romandan, geç keşfedilmiş bir yazarın düşünce sokaklarında serkeş bir gezinmedir.O sokaklarda insanı derinden ürperten, ruhunu inciten yaralarla bir keşmekeşin girdaplarına sürüklenmenin metonim ve metaforlarla dağılmasıdır.
Sanat, gücünü biricik olmasından alıyor. Abdullah Aren Çelik’in “Yediler Teknesi” romanı da bu biricik olmanın bütün öznel niteliklerini taşıyor. Yediler Teknesi, kanımca gerek biçim gerek biçem bakımından hak ettiği yeri bulamamış bir roman.2022 Vedat Türkali Roman Juri Özel Ödülü almış olması bu romanın hak ettiği değeri bulduğu anlamına gelmez.
Roman, diğer edebi türlere nazaran gelişen sanal-sosyal medya karşısında okurunu en az kaybeden edebi türdür diyebiliriz. Romanın revaçta kalması birçok yazarın bu türe yönelmesini sağladı. Dolayısıyla bu yüzden romanda da nitelik düşmeye başladı. Birçok anlı şanlı ödül alan romanların hem içerik hem üslup bakımından nasıl yetersiz olduğunu hepimiz biliyoruz.Güçlü yayınevleri, edebiyat lobileri, yazar ajanları tarafından nasıl cilalanıp piyasaya pompalandığını, bu yazar ve kitaplarının topluma nasıl dayatıldığını görüyoruz.
Yediler Teknesi romanı geçmişinde bazı hatalar ve kötülükler yapmış Marangoz Eyüp’ün kendisiyle hesaplaşması üzerine kurulu gibi görünse de satır aralarına ustaca gizlenmiş derinlikli bir toplum eleştirisini barındırıyor. ”Kule” metaforunda her şeye hâkim olmak isteyen muktedir, bilinçaltımıza pek yabancı gelmiyor. Roman her ne kadar sahipsiz ölüleri toplayıp İslami bir ritüelle defnetme mücadelesi veren Eyüp’ün sergüzeşti üzerine kuruluysa da aslında bireyin içsel yolculuğunda kendisiyle ve toplumdaki çelişkilerle çatışmasıyla inşa edilmiş.
Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” romanındaki Raskolnikov’uniçsel ve davranışsal nihilizminin bir benzerini Eyüp’ün eylemliliğinde var eden Abdullah Aren, olay kurgusunu “Arzuhalci”ye bağlayarak anlatımına sürpriz bir sonuç katmayı başarmış. Romanı okurken bazı anlar AldousHuxley’in roman kahramanlarının psikolojik derinliğini duyumsuyorsunuz. Sahipsiz ölülerin kemiklerini toplayıp inşa ettiği tekneye monte eden ve onların cenaze namazını kılmak için en az altı insanı bulmak zorunda olan Eyüp’e İlahi inançlardaki Nuh Peygamber tufanını anımsatan bir nitelik katmış. Teknede sadece insanlar değil, aynı zamanda bazı hayvanlar da fırtınalı havada yolculuk yapmaktadır ve sonuçta kıyıya vararak örgü sonuçlanmaktadır.
Sevap ve günah bağlamında suç ve ceza ilişkisinin sorgulandığı Yediler Teknesi’nde modern bir anlatıyla, girift bir kurguyla bir babanın kayıp olan oğlu ile hesaplaşması işlense de romanın akışı içinde oğulun tam olarak neden kaybolduğu, neden evi terk ettiği ve akibeti hakkında kesinlikli bir sonuca bağlanmıyor. Bu da romanın devamı gelecek mi merakı uyandırıyor.
Yediler Teknesi’nde yolculuk yapan altı kişinin de farklı hikâyelerini okuyoruz. Sinematografik bir roman niteliği de taşıyan bu yapıtında Abdullah Aren Çelik, kişilerini realist diyaloglarla düşselliğe bağlamış. Arın Nehri kenarındaki marangozhanede Eyüp ve diğer kişiler bir arınmanın, katharsisin yolcularıdır aslında. Hırslar, politik yalpalanmalar, aşk çıkmazları ve pişmanlıklar ile örülü romanda kişiler,hayat denen bir fırtınanın ortasında direnmeye çalışmaktadır.
“Sonra su da herkes gibi ölüyor.” imgesiyle son bulan roman, olağan akışı ve bu akıştaki güncel insanı ve sorunlarını işleyen diğer romanlardan farklı olarak mistik ve alegorik bir yapıt olarak dikkat çekiyor.Hatırlamak ve unutmak arasındaki ince çizgide okuru ve merak güdüsünü kıvrandıran bu yapıt, herkesi bir yüzleşmeye davet ediyor.
Yediler Teknesi’nin kurgusunun yedi karakter üzerinden inşası, çok katmanlı ve bazı durumlarda olay örgüsünün eksik veya havada kalmasına yol açmış. Bu da bir anekdot olarak ifade edilebilir.Kerberos adlı köpeğin Eyüp’ün yoldaşı olarak örgüye kattığı akışkanlık Yunan mitolojisindeki üç başlı ve zehir dişli köpekten farklıdır. Sevimli ve fedakâr bir metafor olarak Kerberos ismi seçilmeyebilirdi. Yine kişilerin isimleri üzerinden değerlendirirsek Eyüp, Ahmet, Said, Cemil, Sedat, Talip, Ali, Zeynep, Sebahat gibi isimlerin seçilmesi bilinçli bir tercihin sıradanlığına gönderme olarak görülebilir.
Abdullah Aren, İlerde Hep Yalnız, Kandan Adam yapıtlarından sonra Yediler Teknesi ile edebiyatın fırtınalı sularında özgün kurgusallığıyla hak ettiği yerde değil. Bir romanın nasıl kurgulandığını öğrenmek isteyenler için de müthiş bir örnektir.