Yüreği yüreğine sıgmadı
kıpır kıpır bir enerjinin ruhunun tüm kılcal damarlarında dolaştığını fark eden kadın ,yeni keşfettiği konunun heyecanıyla
bir şeyler içemedi
yiyemedi yerinde duramadı
gitti aynanın karşısına
transa geçip ritüel ayinleri ne başladı yeni başladığı eser'in taşlarını bir bir örmeye başladı hafızasında
Muazzam bir enerji ile gömüldü yazacaklarına
Dış dünyaya
Zamanın akışına
kayıtsız kaldı
Fiziksel ihtiyaçlarını bir kenara itdi
Geceyi uyumadan geçirdi
Onun ruhunun derinliklerine giren
ve unu teslim alan ,nasıl biri enerjidi
O da kendi kendine şaşırıyor du
Nasıl bu kadar tutkuyla dolabıliyordu
Ona ilham kaynağını oluşturan bu enerji
Neden diğer bütün enerjilerinin toplamına baskın çıkabiliyordu
Bu kendisindeki bir enerjimiydi
Yoksa seçtiği konun enerjisimiydi
Oda bilmiyordu ,cüzemiyordu.. ama bildiği bir şey vardı sanatsal ruhunun büyüsüne kapılmış ve yerinde duramıyordu tutkulu bakışların rüzgarında, kanatlarını açmış gökyüzünde süzülüyordu...
Ve transa geçti
Kalp atışları Yükseldi
Tansiyonu kalktı
Sevinçten, mutluluktan yerinde duramadı
sanki büyülü bir güç ,onun her tarafını kaplamıştı
Yazarken kendi ruhunun acılarını sanki yeniden onarıyormuş gibi yazıyordu
Yazdıkça yenileniyor du
Tüm ruhu
Tüm bedeni
Mimikleri yüz ifadesi ve ruhunun iç dünyası
yazdıgı karakterlerinin kişiliğine davranışlarına börünüyordu.... Her yazdıgı karakterin kişiliği ,kendi kişilik mahzeninde ,karakterinde farklı bir yerde duruyordu ,çoklu karmaşık bir kişiliğin çatışmasında baskın çıkan karakterler ,yenilenler ve bir köşede zamanını bekleyenler vardı... Bazen ayna karşısına geçip kendini dışa vurmayan karakteri ile ateşli hararetli tartışmalara girerdi ... Kurgu ve hayal dünyası öylesine gelişkin ve sınırsız dıki, bazen kontrol etmekten zorlanır ve çekinirdi...
Tatmin edilmemiş bastırılmış isteklerin ve kişisel fantazi dünyasının sularında kulaç Ata Ata yoruluyordu
Hayal dünyası kurgulanmış öykülerle meşgul du , yaşamın her anını aşırı ciddi alıyor ve önemsiyor du ,kimi zaman abartılı rüzgarların kanatlarında uçuyor ,yazdıkları ile yaşam arasında denge kuramıyor hikayenin olay örgüsü, dili karmaşık, ruh dünyasının aynalarını yansıtıyordu, tıpkı yaşadığı kimlik karmaşası gibi... yazımsal serüvenini de bu iki zıt kutbun çatışmasında doğuruyordu
Az okuyordu araştırıp inceliyordu ama iyi bir gözlemciydi
Acılarını, sevinçlerini, hüzünlerini tutkularını ve arayışlarını belli bir yere hala oturtamamıdıgı için, sık sık" kök inançtan "bahsediyordu
kökleşmiş kalıplaşmış veya ügretilmiş duygu ve davranış kalıplarının ötesine çıkmak istiyordu, ancak tapuları ,korkuları ve yargıları vardı döne kadar kök inanç olarak kabul ettiği düşünce ve davranış kalıplarını reddedip yerine ne koyabileceğini, kişiliğini , karakterini nasıl şekillendirebilecegini hala çözmüş ve başarmış değildi...
Kökleşmiş ve kemikleşmiş inançlarımız ,davranış ve düşünce kalıplarımız bizlerin değişim ve dönüşüm gerçekleştirmemizin önündeki prangalar hep olmadımı,
bu tarih boyunca böyle değilmiydi ? insan kendi yarattığı efsanelerin korkularının esiri ,tapım gücü, müridi olmamışmıydı
kendi yarattığı kutsallıkların sığınağında kendi ruhunun ve kendi tutkularının celladı değil miydi ,
Ve her gün başkalarının hayatlarını kökleşmiş inançlarımızla ,siyah maskelerimizle kanlı, paslı
kılıçlarımızla kesip biçmiyormuyuz,
Yalanın sahtekarlığın ikiyüzlülüğün ve çirkinliğin üzerini Kara çarşaflarla örtmüyormuyuz
Her türlü namussuzluğu ahlaksızlığı yapıp cuma mesajlarını yayınlamıyormuyuz....
Ve böylece bir daha, bütün kirlilikler, yalanlar, hırsızlıklar ve ahlaksızlıklar kökleşmiş din inançlarının siyah perdeleri arkasında utanmadan, sıkılmadan bütün ahlaksız tezgahları kurmuyor mu...
Değişim içsel dünyamızın en büyük bir sorunu olarak durmuyormu
Söylediğiniz şeyler eğer kimseyi rahatsız etmiyorsa yeni bir şey söyleyemiyoruz o zaman ,
insanlarda farklı duygu ve düşünce geliştirmiyorsak anlattığımız şey
Hayatın tek düzeliginde
Sıradan ve vasat durmuyormu
İnsanlar edinmiş oldukları alışkanlık ve düşünce kalıplarını yıkamadıkları için bazen yeni bir şey duymak istemez öğrenmek, bilmek , farkına varmak istemez ,şayet farkına varırsa, düşünce kalıplarını değiştirmeye başlayacaktır
İnsalar kalıplaşmış, kurulu hayatlarını alışkanlıklarının sarsılmasını değişmesini istemez çünkü ruhumuzun düşünce ve davranış yapısının taşları yerli yerinden oynarsa yerine yeni bir düşünce davranış bırakmamız gerekecek tembellik uyuşukluk üşengeçlik korkular endişeler yeni olana yönelmeyi engeller çünkü değişim ve yeni olan şey belleğin derinliğinde korkutucu ve zor bir şey olarak hissedilir alışkanlıklar ve statüko güven duygusu verdiği için sımsıkı geçmişe sarılıp onu korumaya muhafaza etmeye çalışırız ve bir bakmışız ki yenin ve degişimin karşısında muhafazakar ve statükocu olmuşuz
Yeni olan şey emek ister, özveri ister düne kadar sahip olunan alışkanlıklar davranışlar bir şartlandırma yaratmıştır vazgeçmeyi ,terk edilmeyi kolay kolay kabul etmez ve direnir, bocalar ikilemde kalır, bazen yeni ile eskinin arasına sıkışıp kalır eskiden vazgeçmek ister ,niyetini belirtir, ancak yeniye ulaşmak için çaba sarf etmez
Bizler yeni bir şeyler keşfetmediğimiz ve öğrenmedigimiz sürece sürekli kendini tekrar eden bozuk bir plak gibi konuşup dururuz çevremizde, sosyal ilişkilerimizde yaratacağımız bıkkınlığı ,sıkıcılıgı siz düşünün
Hiçbir fikir ve hiçbir Kural yoktur ki belli bir zaman sonra yenilenmeye değişmeye gereksinim duymasın değişim hem insanın hem de Dünya'nın doğasında vardır
Eğer belli bir zaman sonra değişim ve yenilemeye girmezsek kısır döngü içinde kendi etrafımıza kalın duvarlar örmeye başlarız statükonun yarattığı davranış ve düşünüş kalıpları çağ ve süreç karşısında anlamını yitirip sıradanlaşacaktır
Ramazan Özpamuk