Hemen hemen haftada bir kez elektronik posta adresime, ya da sosyal medya hesaplarımdan birine doğrudan mesaj olarak hemen hiç birini daha önceden tanımadığım (istisnai olarak imza günlerimde ya da önceden tanıştıklığım nedeniyle bizzat görüşmeye gelen bir kaçı hariç) “yazar adayları”ndan mektup / mesajlar alıyorum.
Yazdıkları metinleri okutmak, üzerine konuşmak, görüş almak istiyorlar. Zaman el verdikçe ya yüzyüze görüşüyor, ya da yazıp yolladıkları mecra üzerinden cevap vermeye çalışıyorum.
Hissediyor ve fark ediyorum ki büyük çoğunluğu söylediklerim ya da yazdıklarımdan tatmin olmuyorlar. Hatta memnun da olmuyorlar. Bazıları kızıyor kızdığını o an belli etmiyor. Çünkü yazdığına / yazdıklarına inanan bir ön duyu ile gelmiş, hissediyorum ve takdir onay bekliyor. Sonra açık konuştuğum için küsenler de oluyor.
Büyük çoğunluğuna “çok okuyun” diyorum. Hangi dilde yazmak istiyorsanız isteyin, kaç dil biliyorsanız bildiğiniz dillerde yazılıp yayınlanmış çeviri ya da telif edebiyat klasiklerini döne döne notlar alarak, altlarını çizerek, karakter analizleri yaparak okuyun diyorum.
Yazmak, zor iştir. Okumadan, iyi ve çok sıkı bir de sistemli okumalar yapmadan yazma serüveni insan ediminde vücut bulmaz diyorum ısrarla...
Sanki hey hat! Çoğunluğun, anladığım kadarıyla okumaya, hele çok okumaya, programlı okumaya maalesef zamanları yok.
Tez zamanda “yazar” olup düşündükleri gibi “ünlü” ve “ünvan” sahibi “yazar” olmak isteğindeler. Bu, elbette anlaşılır bir şeydir.
Bu kategorinin dışında bir de işi gücü olan, hâli vakti yerinde olan ne hikmetse bir de “yazar” ünvanım olsun diyenler var. Onlar ayrı bir felaket belki de başka bir yazı konusu.
Ama... diyeceğim ve yanına gördüğünüz gibi üç nokta koyup sözümü bitirip devamını ben getirmeyeceğim. Ve sözü Bukowski’ye bırakacağım.
Demek yazar olmak istiyorsun
her şeye rağmen,
içinden fışkırmıyorsa
bırak yapma.
kalbinden ve aklından ve ağzından
ve ciğerinden gelmiyorsa,
bırak yapma.
bilgisayar ekranına bakarak
saatlerce oturman gerekiyorsa
ya da daktiloya
gömülerek
sözcükler arıyorsan,
bırak yapma.
para için yapıyorsan ya da
şöhret,
bırak yapma.
yatağında kadınlar
olmasını istediğin için yapıyorsan,
bırak yapma.
orada oturmak ve
tekrar tekrar yeniden yazman gerekiyorsa,
bırak yapma.
sırf üzerine düşünmesi bile zor iştir,
bırak yapma.
başka birisi gibi
yazmaya çalışıyorsan,
unut gitsin.
içinden
gürleyerek çıkmasını beklemek gerekiyorsa,
o halde sabırla bekle.
içinden gürleyerek çıkmazsa,
başka bir şey yap.
ilk, karına okuman gerekiyorsa
ya da kız arkadaşına,
ya da erkek arkadaşına,
ya da ana babana, ya da herhangi birine,
olmamışsın.
çoğu yazarın olduğu gibi olma,
kendine yazar diyen
binlerce insan gibi olma,
sıkıcı ve duygusuz olma ve
yapmacık, kendini
sevmeyle harcanma.
dünyanın kütüphaneleri
senin gibiler üzerine uykuya dalmak için
esnemiştiler.
onlardan olma.
bırak yapma.
ruhundan roket gibi
çıkmıyorsa,
durgun olmak
seni delirtmiyorsa ya da
intihar ya da cinayet,
bırak yapma.
içindeki güneş
ciğerini yakmıyorsa,
bırak yapma.
zamanı geldiğinde,
ve seçilmiş olursan,
kendiliğinden
gelecektir ve gelmeye devam edecektir
sen ölene kadar ya da içindeki ölene kadar
başka yolu yok
ve hiç olmadı.
Charles Bukowski
İngilizceden çeviren Oğuz Tecimen
7 Ağustos 2020 Hazar Gölü
Şeyhmus Diken