Biliyorum, kuzeyi hiç sevmedi, öyle yalandan olsa bile. Güneyimden esen o en inatçı, bildiğim o en öfkeli rüzgar, belki de vakitsiz kopan yaz fırtınası, zapt edemediğim çığlığım demeliyim ona. Evet, bir de ihanetine uğradığım, su kadar sevdiğim şiirimi hiç sevmedi, hiç umursamadı, esip gitti kendi yoluna, kendi güneşinin peşinden. Sızısı hiç dinmeyen, acısı hiç geçmeyen kırık yüreğimden kopup gittti işte, öylece. Gidişini gördüm, bir defa bile dönüp bakmadı geride bıraktıklarına, onu hep bekleyecek, onu hep arayacak bu kara kuru gözlere, gözlerime. Dediğim gibi öylece gitti. Bir tek bitmesini hiç istemediği, yüreğini kaptırdığı en kırılgan hikayesini, en masum, çocuksu halini bıraktı geriye, olamadığına. Bir de bildiğim en sevimli bir gülücük, okşanmayı hak etmiş iki güzelim yanak, öpülesi iki simsiyah göz. Ve gitti, bekleyeceğim, belki döner…
*
Ama o gelmeyecek, dönmeyecek, bunu biliyorum. Bildiğim için de kendimce, büyüsüne kapıldığım sözleri fısıldadım onun gittiği günün, günümüzün yüzüne, şiirce. Kendim olabildiğim, kendimi en iyi anlatabildiğimi sandığım dilimde, Kürtçe. Şöyle;
“Dilxweş im
bi şewqa çavên te, kenên te
kevoka zinarokên Çiyayê Reş, xwedawenda min
lê wekî ku te digot tarî neherikî, neçû
û tu nehat
çiya
newal
deşt
û hêvî
ma tik û tenê
ji bilî rêwiyên xewna gulîstana min
û xeyalên hezar salan
dilim…”
*
Öyle ya, geride kalmak, peşinden gidememek, ona varamamak her zaman acı verir, hüzün yükler yüreğe, yüreklere, umursanıyorsa, hissediliyorsa giden, gidenlerler, belki de hiç gelmeyecek olan, olanlar. Ta çocuk yaştan bu yana Çiyayê Reş’e giderim, şimdi de gidiyorum, onunla da gittim. Oradan onu, onları görüyor, duyuyor, ona, onlara dokunuyor gibi oluyorum. Bir tarafım ilk buğdayın ekildiği, ilk temelin atıldığı, ilk ocağın yakıldığı, ilk erbanenin çalındığı, ilk gelinin karşılandığı, ilk mızraklı süvarinin geçip gittiği Deşta Gewra’ya açılan büyülü vadi, görüyorum. Bir tarafım Zerdeşt’in ilk defa Tanrı ile buluştuğu, fısıldadığı, emrine amade olduğu Karacadağ, biliyorum. Bir tarafım ise gidenin, gidenlerin çekip gittiği sonsuz boşluğum, onun da bildiği, can olduğu biricik sığınağım, dalıp gittiğim yalnızlığım, özlemine yandığım gülistanım, yaşıyorum…