YAŞAM ÜZERİNE SOHBET

Bêjdar Ro Amed

Bakışında, gülüşünde, duruşunda ve konuya girişinde dinginlik vardı. Yaşamı, büyük bir ilgi ve sevgiyle ele alıyordu. Ciddiydi. Duyarlıydı. Hayata karşı sorgulayıcı bir yaklaşım içindeydi. Dikkatliydi. ‘Neden örselliyoruz’’ diye sordu. Neyi örselediğimizi sordum. ‘Yaşamı, sevgiyi, paylaşımı ve hemen hemen her şeyi’ dedi.

Hayatı örselliyor ve göz ardı mı ediyorduk? Yaşamak için olan hayatı neden örseleyip ve göz ardı ediyorduk?

“Bir yerde ciddi bir terslik var değil mi” diye sordu Bilge Kadın. Bir şeylerin yanlış gittiği açıktı. Bir şeylerin yanlış gidebileceği de ortadaydı. Yanlış gideni neden göremiyorduk, görsekte neden itiyorduk, yanlışa yanlışla karşılık vermemizin nedeni neydi, bu şekilde devam etmenin anlamı var mıydı? Böyle bir gerçeklikle iç içeydik.

Kendimizle Taşıdıklarımız

Kara delik gibi her şeyi yutuyordu, kendimizle taşıdıklarımız. Örselemenin ve ertelemenin, arka planında, böyle bir gerçek vardı. Hayatımıza giren her şey, bir süre sonra kontrol edilemez bir şekilde bize yön vermeye başlıyordu. Şikayet eden ve suçlayan bir alışkanlık geliştirdik. Aslında bu, geçmişten öte gelen bir yaklaşımdı. Her ülkenin kendine özgü rahatlama ve dedikodu yapma sahalarının olduğu bilinir. Kimi yerlerde bu, dar veya geliştirilmiş mekanlar, kafayı demleme yerleri, ağlama duvarları, şeytanı taşlama ritüelleri, yeraltı seansları hatta savaş çıkarma, inanç ve ideoloji ile kendinden geçme, sanat ve edebiyat gibi alanlarla kendini uyutma, zihin oyunlarıyla farklı âlemlere geçme gibi, kendini kendinden uzaklaştırma teknikleri vardır. Bu tür ritüeller ve bir çok mekan iç boşaltmanın, zihinsel rahatlamanın yeri haline gelir. Bunları park ve bahçelerde de görür, dar sohbetlerde de izleyebiliriz. Ayrıntıya inmeden insan bedeninin konumlandığı her yerde şikayet, dedikodu sohbetleri, çekiştirme, meraklı bakışlarla kimin ne yaptığına dair sorular sorma durumları var. Neden başkalarının hayatını bu denli giyinmeye meraklıyız, unutmak istediklerimiz mi var? Kim olduğumuza dair ilgi, yok denecek kadar az iken, bir başkasına ait olan yaşama ilgi ve yaklaşım doruğa çıkabiliyordu.

Mesele dedikodu ve şikayet olunca, bunu yapanın kim olduğu pek önemli olmuyor. Ev ve iş kadını, iş erkeği, öğretmen, şoför, doktor, mühendis; makam, mevki, konum ve düzey gözetmeksizin her insan bu kulvarda at koştura biliyor. İbadet ve yas yeri gibi yerlerde bile bundan kaçınılmıyor.

Yası Tutulması Gereken

Bizler ölen insanların yasını tutarız. Olabilir. Aslında yası tutulması gereken, nefesi son bulan değil, nefes alan ve bunun farkında olmayan insan için olmalıdır.

İnsan öldüğünde paylaşımını yaparken,” Yaşadı mı ki ölsün” dedi B.K.

B.K. ile bunları konuştuk. İrdeledik. Derin sorgulamalar yaptık. Zihni bunlarla dolu olanın, gündemine bunları alanın, hayatını bunlarla inşa edenin ve bunlar olmadan yaşayamayan insanı inceledik. Bizleri şaşırtan yönler olmasa da, insanın bunlar karşısında şaşkın olduğunu gördük.

Bilinmeyen İnsan!

“Kendini, yaşamı bilmeyen ve görmeyen insan, başka taraflara döner. Bu bir yön ve algı sapmasıdır. Zihin kendini buna kaptırınca gerçeklerden kopar. Bunu yapan insan bir tercihte bulunmaktadır” dedi B.K. Ne demek oluyor bu, bile bile yanlışa doğru ilerleyen insandan mı bahsediyoruz. Gözlerinden yansıyan Işıltıyla konuya girdi: “Tüm bu durumlar şaşırtıcı geliyor insana, değil mi? Dünyanın tümünde değil de, bir ülkesinde veya kıtasında bu durum yaşanmış olsaydı, geri kalan diğer insanlık buna nasıl bakardı” diye sordu ve devam etti. “Öyle bir durum olmadığına göre, hepimiz birbirimize benzedik, koptuk kopuşturduk, ihtiyaca dayalı olmayan meslekler oluşturduk, her şeyi düşman belledik, yalanın kuralını ve sitemlerini geliştirdik, yabancılaştık ve her şeyi kendimize yabancı hale getirdik. Tüm ülke insanları bu anlamıyla birbirine benzer. Her ne kadar farklı kimlik, inanç, aidiyet, cinsiyet, mal mülk ve konum gibi yapay biçimler oluştursak da, açığa çıkan bunlar ve biz aynı içsel çürüme içindeyiz. Yaşamayı örselememiz ve ötelememiz de bundan kaynaklanıyor” dedi.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.