TİGRİS HABER - HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Şanlıurfa’da düzenlediği basın toplantısında, ittifaklar konusundaki görüşlerini açıkladı, “Bir ittifak içerisinde yer alabiliriz ama bu ne pahasına olursa olsun seçim barajından dolayı 'Biz kendi adaylarımızı Meclis'e gönderelim de ne olursa olsun' durumunda değiliz" dedi.
Sadece seçim dönemlerinde değil, sürekli olarak Türkiye'nin her şehrine gitmeye çalıştıklarını söyleyen Yapıcıoğlu, "Halkımızla iç içe onların sorunlarını birinci elden bir gayret sarf ediyoruz. Bunu yapmak aslında bizim hem siyaset anlayışımızı hem de muhalefet anlayışımızı ortaya koyuyor. Vatandaştan doğrudan temas olarak sorunları olabildiğince objektif bir şekilde bir fotoğraf makinesi gibi fotoğraflayıp sorunun ne olduğunu ne olmadığını ortaya koymak, bununla birlikte kendi çözüm önerilerimizi de sorunları çözme makamında yani icra makamında olanlara halk adına iletmek sorunların ve çözümün takipçisi olmak bir anlamda milletimizin avukatlığını, sözcülüğünü, temsilciliğini yapmaktır." dedi.
Suriye ve Mısır ile ilişkiler
Türkiye'nin dış politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yapıcıoğlu, şunları söyledi:
"G20 Zirvesi'nden sonra Sayın Cumhurbaşkanının Sisi'yle vermiş olduğu fotoğraf çokça tartışıldı. Mısır'da ilişkiler öte taraftan yine Suriye ile ilişkiler gündemdeki iki başlıktır. Elbette Sisi, oradaki meşru yönetime darbe yapmış olup, onu devirmiş bir darbecidir. Beşar Esad, tıpkı babası Hafız Esad gibi halkına zulmeden zalim bir yöneticidir; fakat onların bu zalimliği ya da darbeciliği onlarla ilişkilerin tamamen koparılması sonucunu doğurmalı mı? Bu ayrıca cevaplanması gereken bir sorudur. Bizim bu meseleye yaklaşımımız şudur, Hükümet oradaki insanların çektikleri zulümlerin hafiflemesine neden olacak, yol açacak şekilde, oraya götürecek bir şekilde ilişki kurması olabilir, olumludur; ama hiçbir şey olmamış gibi ve oradaki zalim yönetimlerin zulümlerini azaltma sonucunu doğurmayacak ilişkilerin bir faydası olmayacaktır. Hükümete çağrımız, bu ilişkileri kurarken en azından oradaki insanların nispeten de olsa kısmen de olsa rahatlamalarını temin edecek bazı şartları öne koyması ve bu yönetimleri o anlamda bir adım da olsa iyiye doğru veya zulümden uzaklaştırmaya doğru geriye çekmeye zorlamasıdır. "
Asgari ücret
Asgari ücretin tanımının değiştirilerek buna kişinin bakmakla yükümlü olduğu ailesinin de dahil edilmek zorunda olduğunu ifade eden Yapıcıoğlu, asgari ücretin vatandaşın ihtiyaç duyduğu maddeleri almaya yetecek bir gelir seviyesine çıkması gerektiğini kaydetti.
"Anayasada illa bir vatandaşlık tanımının olması gerekmiyor"
Anayasadaki vatandaşlık tanımını eleştiren Yapıcıoğlu, "Anayasada illa bir vatandaşlık tanımının olması gerekmiyor. Temel hak ve hürriyetlere çok politik bir vurgu yapılmalı. Temel hak ve hürriyetler sağlam bir şekilde teminat altına alınmalı. Bugünkü Cunta Anayasası gibi anayasa değil 'ama yasa' olmamalı. Hakları tarif edip 'bu haklar vardır ama şu şartlar olduğunda kesilir biçilir' denmemeli. Temel hakları düzenleyen maddelerin sonuna madde ya da fıkra getirilebilir. Devletin bu temel hakları korumak, bütün vatandaşları eşit bir şekilde bu haklardan yararlanmasını temin etmek; devletin amacı ve varlık sebebidir. Aynı zamanda meşrutiyet sebebidir. Böyle bir fıkra ya da madde ile hem vatandaşlık tanımıyla ilgili bu komik durumdan çıkmış oluruz hem de o temel haklara çok daha güçlü vurgu yapmış oluruz. Bazıları 'Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır' diye bir teklif getirdi. Bu şu demektir; 'arkadaşlar anayasa yazalım bütün elmalar elmadır, bütün portakallar portakaldır.' Böyle bir anayasa maddesi olmaz. Bugünkü tanımıyla da vatandaşlık tanımı sıfırdır. Her ne kadar birileri 'etnik bir vurgu değildir' dese de aslında bu etnik bir vurgu olduğu çok yaygın bir kanaat olarak toplum arasında mevcuttur. Eğer bu madde tartışılıyorsa bunun tartışılmasının azaltılacağı bir konumu olmalıdır." diye konuştu. (Haber Merkezi)