Bayılıyorum siyaset-hamaset karışımı söylemlere!
'Yatırım için düğmeye basıldı'
'İşsizliğe son!'
'Cumhurbaşkanı-Başbakan kanayan yaraya parmak bastı' gibi söylemler.
Son 40 yılda toplasak hatırı sayılır bir kitap olacak kadar yalan-dolan beyanların toplamı bir hamaset.
Özellikle Doğu ve Güneydoğu illeri ile ilgili 'kandırma, yağlama, cilalama' gibi bir dönemin ihtiyacından kaynaklı bir durum söz konusu olduğunda cahil siyaset aklı hamasete tavan yaptırıyor.
İşte yine böyle bir dönem!
İktidar partisinin Diyarbakır il Başkan'ının TİGRİS gazetesini ziyaretinin içeriğinden uzun zamandır hasretle beklediğimiz müjdeyi alıyoruz, yatırım, işsizlik, turizm, ekonomik kalkınma gibi konularda yaralara da parmak basılmış.
(Bizim yaraya tuz diye algıladığımız, gördüğümüz durumu onlar pansuman olarak değerlendiriyor!)
Çözümleri de kapıda, oldu olacak!
Cumhuriyet tarihinde bu anlamdaki vaatlerin, paketlerin sayısı 100’ü geçmiş durumda. 12 Eylül sonrası hükümetleri, Özal, Demirel, Çiller, Yılmaz, Erdoğan, Davutoğlu, şimdi de Yıldırım hükümetinin PKK ile mücadelesinin ‘güvenlik’ boyutlu çözüm parametrelerinin arasına sıkışan ‘Ekonomik’ kalkınma modellerinin bir parçası haline gelen ‘Güneydoğu’ya teşvik ve ekonomik paket istihdam alanları yaratma açılımları’ bir türlü gerçek açılıma dönüşmediği gibi, aksine sadece birilerini zenginleştirdi, toplumun geneline hitap etmedi. Doğu ve Güneydoğu’daki ekonomik kalkınmayı sadece PKK’nin yok olmasına endeksleyen Hükümet anlayışlarının 40 yıllık süreçte tutmadığını, zaten vaatlerinin de buna hizmet etmediğinin canlı tanıklarıyız.
Yaraya tuz basmaya devam!
Senaryo aynı, filmin oyuncuları değişiyor.
Siyaset hamasete zirve yaptırıyor.
&&
Sur içine büyük yatırımmış?
Futbol sahalarında maçı kazanmaya teşvik için atılan sloganlar geliyor aklıma.
‘YAK, YIK, PARÇALA, BU MAÇI KAZAN’
Son derece çirkin, şiddet içeren, karşı tarafa söz hakkı tanınmamasına zemin yaratan bir slogan
Yani şu an yaşadığımız sürece denk gelen bir slogan.
Sur içine yapılacak yatırım, turizmin canlandırılması, Diyarbakır’ın tanıtımı gibi hamaset kokan cümlelerden yola çıkarak yaralara tuz, pardon, parmak bastığını zanneden zihniyetin, ‘Yak, yık, parçala, bu maçı kazan’ sloganından öte bir yol güzergâhının olmadığını çok iyi biliyoruz artık.
Ev yıkanın evi olmaz!
Evleri, şehirleri yakıp, yıkanlar neyle, nasıl abad olacaklarını umut ediyorlar, çok merak ediyorum!
Maçı kazanmış olabilirler, peki yakıp, yıkıp, yerle bir ettikleri değerleri nasıl yerine koyacaklar?
Bir de maçın rövanşını düşünmek gerekmez mi?