Mübarek Ramazan Ayı’na girdik. Çok şükür kısmet edene, bereketine, rahmetine.
İslam Âlemine, Müslümanlara hayırlı olsun deyip, bir yandan hayr isterken bir yandan da ayrıştırmayacağım, ötekileştirmeyeceğim. Tüm dünya için tüm insanlık için hayırlı olsun eğer olacaksa…
Dünyanın birçok yerinde inancın kaynağı aynı değil mi zaten, bir ve tek olan Tanrı… İsimleri farklı sadece, bir de ritüelleri ama öz aynı. O yüzden her yerde hayırlı ve güzel şeyler olsun. Çok ihtiyacı var hem dünyanın hem de insan soyunun…
Neyse efendim gelelim bizim inancımızın en önemli ritüellerinden biri olan Ramazan Ayı’n da tuttuğumuz oruca.
Çocukluğumdan beri pek bir heyecanlanırım bu ay da ben ! Bilmem, çok isimlendiremem çok açıklayıcı, tatminkâr veya çok özel sebeplerim yok. Çoğu çocukça şeyler.
Mesela çocukluğuma dair aklıma gelen ilk şey iftar sofralarını hazırlama telaşı olur. Kolay mı öyle, ezan Allahu Ekber dediğinde kaşık vurulabilsin diye değil, en az yarım saat önce sofra kurulmalıdır.
“Çünkü hazırlanan sofrada bulunan nimetlerde bu sevaba nail olmak ister.” derdi annem. Yarım saat önden hazırlanması onlarında dua etmesine hatta zikir yapabilmelerine zaman bırakılması içinmiş. En çok da pirinç dua edermiş. Çünkü pirinç, incir, zeytin bir de kara çörek (çörek otu) cennetten dua ile yeryüzüne çıkmış.
Bunun içindi sanırım ; özellikle de ramazanın ilk günü pirincin ana malzeme olarak kullanıldığı yemekler yapardı annem. Pirinç taneleri de şükür ve dua edecek “ bizi böyle bir aya kavuşturdun ve bu ayda yenilen nimetlerden yaptın.” diye… Düşünsenize tane başı dua edecekler ve bu dualar piştiği haneye yazılacak, daha ne olsun ... :))
Piliç (tavuk) pişirirdi ki yanına illa pirinç pilavı yapsın, tatlı olarak da sütlaç…
Hâlâ geçerlidir bizim evde, ramazanın ilk günü “ ya pirinç ya piliç.” pişirilir.
İnanç işte, kötü bir şey de değil. Hani, “olur mu öyle saçmalık ?” dedirten. Hatta çok masum da denilebilir.
Bir de oruç tutmadığım zamanlarda bile sahura kalkabilmek heyecanlandırırdı beni.
Annem kaldırmak istemezdi. Ben ise akşam yatarken tembihlerdim, “n’olur anne benide uyandır.”
Sabah mahalledeki arkadaşlarla bunun muhabbetini yapardık, “ Sahura kim kalktı, kim kalkmadı diye. Sahura kalkmak sanki bir terfi almak gibi bir şeydi o zamanlar bizim kuşak arasında.
Sonra sonra tutmaya başladığım zamanlarda ise kaldırmaması için dua ederdim, bir damla daha fazla uyuyayım diye… İnsanoğlu işte … (!) :))
Ya bizim kuşağın yarım oruçları neydi öyle ?
Çok özenirdik oruç tutmaya, küçüktük, dayanamazdık da. Bu yüzden büyüklerimiz bizi kırmamak adına böyle bir şey uydurmuşlardı zannımca. İki gün üst üste öğlene kadar oruç tutarsak eğer al işte bir gün tutmuş olacaktık.
Ne kadar ince bir düşünce aslında değil mi ? Kibarca, kırmadan aynı zamanda da gün boyunca bizim serzenişlerimizden, dayanamama hallerimizden kurtulmuş oluyorlarmış böylece. Bizde mutlu oluyormuşuz kendimizce.
Ah şimdilerde nerde ?..
Şimdiki zamanların hem çocukları bu saflığa inanacak çocuklar değil, hem de anne babalar da kitap diliyle anne baba olmanın dayanılmaz çabası içinde …
Ha unutmadan bir de bizim zamanımızda, eğer olurda günü tamamlayan ve hayatının ilk orucunu tutan çocuk olursa, anne- babası onu sırtına alır. “ vay benim çocuğum ilk orucunu tuttu ” diye onure ederdi. Ödül sistemi bu şekildeydi o zamanlar.
Ben de ilk orucumu ilk okul 3 ya da 4. sınıfta tutmuştum. Annem beni sırtına almış evin içinde üç dört tur attırmıştı. O yaşadığım mutluluğumu bugün bile hatırlarım…
Ve belki heyecanımın, bilinçaltımın derinliklerindeki asıl sebebi : Bir aylık oruçtan sonraki bayram coşkusu ve günler öncesinden alınan bayramlık sevincim…
Bayramlık alındıktan sonra günler bir an önce geçsin isterdik ama onlarda geçmemek için direnirdi sanki. Ya da bize öyle gelirdi o zamanlar… :))
“ Senin bayramlığın nasıl ?” sorusu en çok sorulan soruydu. Kaçamak cevaplar vermek ve hiçbir şey söylememek ise en büyük sır.
Nasıl bir heyecanmışsa artık ruhuma işlemiş. Biliyor musunuz hâlâ bayramlık alırım … :))
Ramazan Ayı iyi oldu bu günlerde. Tutan tutmayan fark etmez daha hayata dair ve insanı yormayan tatlı telaşlarla uğraşmaya başladı insanlar. Gündem değişmese de bir konu daha eklenmiş oldu.
Hele az daha sağ duyu, az daha dikkat, az daha sabır …
Önümüz gerçekten bayram … :)
SEVGİYLE