Geçtiğimiz haftanın en çok konuşulanı İsrail’e yapılan Hamas saldırısı ve İsrail’in gösterdiği tepki oldu.
Uzun bir hazırlık gerektirdiği anlaşılan Hamas saldırısından sonra, dünyanın en iyi ‘haber alma’ teşkilatlarından biri sayılan Mossad’ın haber alıp, almadığının tartışılması çok ilgi çekiciydi.
Bu saldırının, Amerika’nın 11 Eylül’de ikiz kulelere yapılan saldırıyı Afganistan’a müdahale için kullandığı, İsrail’in de bu saldırıyı ‘Gazze’nin insansızlaştırma, akabinde ilhak edilmesi için kullanmak için göz yumduğu iddiaları haftanın en çok konuşulan komplo konularıydı.
Bu iddiaları ve çatışmalarla bölgede öngörülenden çok daha geniş bir çatışma ve kaos ihtimallerini destekleyen gelişmeler dikkat çekiciydi.
Hamas saldırısında sivil insanların hedef alınması, canlı kalkan veya pazarlık unsuru olarak yine sivil insanların rehine olarak götürülmesi. İnsanların içini burkan baskın görüntülerinin bir anda Dünya gündeminde yer alması, Hamas saldırısının askeri başarısının konuşulmasının önüne geçti.
Ve hafta boyu oluşan haklı bir tepki hemen sonuçlarını vermeye başladı.
ABD Başkanı Biden başta olmak üzere bütün batılı liderler saldırıyı bir terör saldırısı olarak değerlendiren açıklamalar yaptı.
ABD’nin bölgeye peş peşe iki ayrı uçak gemisi destekli filo gönderdiğini, İngiltere’nin de bir filo göndereceğini açıklaması.
ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in, İsrail’e destek açıklamaları yaparken “bir ‘Yahudi’ olarak ülkeme geldim” diyerek din vurgusu yapmış olması yazımın başında değindiğim bu olayın gerekçe edilerek kurgulanan senaryonun sadece Gazze ile sınırlı olamayabileceği savını güçlendiriyor.
Benim çok önemli bulduğum bir konunun altını çizmeden İsrail’in ölçüsüz ‘insan hakları ihlali’ sayılabilecek tepkisine geçmek istemiyorum.
İsrail’de beklenmedik bu saldırıyla öfke,panik ve korkunun yükseldiği ve Netenyahu yönetiminin bu saldırıyı ‘Allah’ın bir lütfu’ olarak değerlendirme ve kullanma fırsatçılığı içerisindeyken;
yine içeriden İsrail İşçi Partisi; düşündüklerini otokontrolden geçirmeden söyleyemeyen ülkelerde pek de görmeye alışık olmadığımız bir açıklama yaparak ‘bu saldırının bir numaralı sorumlusunun iktidardaki Netenyahu yönetiminin ve onların uyguladığı Gazze’yi bir açık hava hapishanesine çevirme politikaları’ olduğunu söyleyebilmesini çok önemli buluyorum.
Bu yaklaşımı hemen her ülkede olması gereken bir vicdan ve sağduyu olarak değerlendiriyor, gıpta ediyorum.
Geçtiğimiz haftanın son günlerine doğru İsrail’in günlerdir yaptığı hava bombardımanları ile yıkılan evler, yok edilen alt yapılarla bir anlamda harabeye dönen Gazze’de ki sivil yerleşim yerleri görsellerinin haber kanallarında görülmesiyle Dünya kamuoyunun, bir hafta sonra nihayet İsrail İşçi Partisinin çizgisine gelebilmiş olmasının gözden kaçırılmamasını isterim.
İsrail yönetiminin Gazze de yaşayan insanlara uçaklarla havadan bildiri atarak evlerini terk etmelerini ve belirtilen şu saatten sonra kenti bombalayacaklarının belirtilmesi ise işlenecek bir insanlık suçlarının ikrarı değilse, nedir?
Ne Hamas’ın sivil insanları hedef almasını, zarar vermesini, rehin almasını,ne de İsrail’in bir devlet terörü ile sivil halka yönelik saldırılarını onaylamak mümkün!
Çok değeri hemşerim olmasından her zaman gurur duyduğum büyük ozan Ahmet Arif’in dizelerinde ifade ettiği gibi;
‘Vurulsam Kaybolsam Derim, Çırılçıplak Bir Kavga Da, Erkekçe Olsun İsterim Dostlukta Da,Düşmanlık Da…
Burada ki erkekçe kavramının kullanılmasını erkeklerin sorunlarını kavga ile, kadınların ise diyalogla çözebiliyor olmalarına bir vurgu olarak değerlendiriyorum.
Toplumsal olayları zamanın akışına bırakmamalı, ülkeler kendi sorunlarını kendileri çözmeli.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Başbakan iken ülkemizdeki Kürt sorununu sona erdirmek için çözüm sürecini başlatırken söylediği ‘bu sorunu biz çözmezsek, başkaları çözer, yalnız onlar kendi çıkarlarına uygun çözer’ sözlerini o zaman çok anlamlı ve yerinde bir tespit olarak değerlendirmiştim.
Filistin sorunu çözümü olmayan bir sorun değildir.1995 yılında Yaser Arafat ve İzak Rabin İki devletli bir çözüme çok yaklaşmışlardı.
Sonra izak Rabin’in tırnak içinde bir ‘akıl hastası’ tarafından vurulması ile çözüm ve barış ümidi bitti.
O nedenledir ki çözmediğiniz, çözemediğiniz bu sorunun yansımaları ile Dünyanın öbür ucundan Uçak Filoları geliyor, ABD, İngiltere, İran, Rusya, Çin peş peşe açıklamalar yapıyor.
Neden?
Filistin halkının acılarını dindirmek için mi?
İsrail halkının güvensiz bir ortamda kaygıyla yaşamalarına bir çözüm bulmak için mi sanıyorsunuz?
Yanılıyorsunuz…
Hepsinin kendilerince bir hesapları var da ondan!