Ali Abbas Yılmaz - Özel
TİGRİS HABER - Bağlar’ın dar sokaklarında yetişen çocukların kentin tarihi ve kültürü hakkında bilgilenmesine de katkı sunmaya çalışan genç arkeolog Yesin, yaşadığı sokağı çiçeklendirmek için yeni projeleri hayata geçirmek istiyor.
Önce yaşadığı kent olan Diyarbakır’ı sonra da 81 ili kültürü ve tarihiyle genç kuşaklara tanıtmak istediğini belirten genç arkeolog Yesin, “Türkiye’nin en iyi arkeologları arasında yer almak en büyük hayalim. Diyarbakır’daki tarihi değerlerin UNESCO Dünya Kültür Miras listesine alınması için çaba harcamak istiyorum” dedi.
‘Türkiye’nin en iyi arkeologları arasında yer almak en büyük hayalim’
Bağlar Koşuyolu’nda oluşturduğu Yardım Köşesi ile ihtiyaç sahiplerine küçük de olsa bir umut ışığı olan Sadık Yesin, arkeolog olarak kent kültürüne yaptığı katkıları şöyle özetledi: “Diyarbakır Bağlar’da doğdum. Aslen Diyarbakır’ın Eğil ilçesi köylerindenim. Çocukluğumda 5 kişilik arkadaş grubumuz vardı. Bağlar’dan kaçar Sur’a giderdik. 10’lu yaşlardan Diyarbakır’ın tarihi sokaklarında turistlerin peşine takılır, onlara kentin tarihini, kültürünü anlatmaya çalışırdık. Turistler de bize harçlık verirdi. O şekilde kentin tarihini, kültürünü sevdik. Bu tarih sevdası beni arkeoloji serüvenine itti. 2016 yılında Dicle Üniversitesi’nden mezun oldum. Arkeolog oldum ve mesleğimi çok sevdim. Diyarbakır Çınar’da bulunan Zerzevan Kalesi’nde çalışmaya başladım. Bulunduğum ekiple birlikte Dünya Turizm Altın Elma ödülünün Diyarbakır’a kazandırılmasına katkı sundum. 30 ülke arasında bu ödülü kazandık ve ardından Zerzevan Kalesi’nin UNESCO Dünya Mirası geçici listesine girmesini sağladık. O dönemde 350 binin üzerinde ziyaretçi sayısına ulaştık. Daha sonra ailevi nedenlerden dolayı işimden ayrılmak zorunda kaldım. Şimdi ise Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde çalışıyorum. Türkiye’nin en iyi arkeologları arasında yer almak en büyük hayalim. Diyarbakır’daki tarihi değerlerin UNESCO Dünya Kültür Miras listesine alınması için çaba harcamak istiyorum.”
‘Çalışan çocuklar bu kentin tarihiyle, kültürüyle tanışsın istiyorum’
Köy yaşamında neolotik dönemin izlerini sürerek arkeolojiye merak saldığını ifade eden Yesin, şöyle konuştu: “Aslında köydeki yaşantımız da neolotik döneme benzer bir yaşamdı. Kerpiç bir evde yaşadım. Hastalandığımda ninem beni çeşitli otlarla tedavi ederdi. Neolotik dönemde de insanlar bitkilerden şifa bulmaya çalışırlardı. Bu yaşantı tarzı beni arkeolojiye itti. Ben tarihle, kültürle çocuk yaşta tanıştım ve bugün ise Diyarbakır’ın sokaklarındaki kimsesiz, çocuklara, çocuk işçilere anlatmak, tarihimizi, kültürümüzü onlara aşılamak istiyorum. Çöpten ekmeğini kazanmaya çalışan, mendil satan, trafik ışıklarında araç camı temizlemeye çalışan çocuklar bu kentin tarihiyle, kültürüyle tanışsın istiyorum. Ben de o yaşlarda sokaktaydım ve o yaşımda tanıştım bu kentin tarihiyle, kültürüyle ve o günden beri benim vazgeçilmezim oldu.”
‘Diyarbakır’da yardımsever insanları, yardıma ihtiyaç duyan insanlarla buluşturmak’
Bağlar ilçesinde yaşayan insanların geçim koşullarına vurgu yapan Yesin, yardım köşesiyle neyi amaçladığını şöyle ifade etti: “Kaynartepe Mahallesi’nde yaşayan insanların ekonomik durumu hep birbirine benzer. Benim babam da asgari ücretle çalışıyordu ve biz de asgari ücretle yetiştik. 3 kardeştik ve bu şartlarda okuduk. Yardım köşesi oluşturduk, çünkü açlığın, yoksulluğun, yoksunluğun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Tok açın halinden anlamaz. Babam çok güçlü bir insandı ve yılmadan çalışırdı. Ama tabii çevremde evine ekmek götüremeyen çok insan vardı, bunları gördüm ve bu benim kanayan yaram oldu. Bu yardım köşesini oluşturmaktaki temel amacım, Diyarbakır’da maddi durumu iyi olan aileleri, kişileri, yardımsever insanları, yardıma ihtiyaç duyan insanlarla buluşturmaktı. Biz 5 kişilik bir ekibiz ve çocukluktan beri arkadaşız. Temel felsefemiz şudur; kimseden hiçbir şey talep etmiyoruz. Çalıştığımız işlerde mesaiye kalarak kazandığımız parayı ihtiyaç sahiplerine gıda ve ihtiyaç malzemesi olarak ulaştırıyoruz. Bunun için de bir yardım köşesi oluşturduk. Gönüllü olarak bu yardım köşesine katkı sunmak, ihtiyaç sahipleriyle dayanışmak isteyen herkese de köşemiz açıktır. Çocukluktan beri güvercin besliyorum ve güvercinlerimin yarısından fazlasını satıp, ihtiyaç sahiplerine destek olmaya çalıştım. Benim için insanlara destek olabilmek en büyük mutluluktur. Bir çocuğun anne babasının yanında bir dükkanın önünden geçerken bir şey isteyip de alamaması, o annenin, babanın o an yaşadığı mağduriyet benim yüreğimde derin bir yara açar. Elimden geldiği kadar insanların mağduriyetlerini gidermek istiyorum. Vicdanım ve merhametim bazen kalbimi çok yoruyor ama ben böyle mutluyum. Küçüklüğümden beri hayvan beslerdim. Güvercinlerimin aç kalmalarına dayanamazdım ve her yediğim lokmada onları düşünür, onların payını ayırırdım. Bu bende küçük yaşlarda sorumluluk duygusunun gelişmesini sağladı.”
‘Kendimi sadece Diyarbakır’ın değil, 81 ilin arkeologu olarak görüyorum’
Bağlar’daki sokakları daha yaşanabilir hale getirmek için bir proje planladığını ifade eden Yesin, şunları söyledi: “Bağlar sokaklarını çiçeklendirmek istiyorum. Yaşadığım sokakta her evin önüne bir saksı bırakmak istiyorum. Evlerdeki çocukların hepsinin birer çiçeği olsun ve onlar bu çiçeklerin bakımından sorumlu olsunlar istiyorum. Bu benim gerçekleştirmeyi planladığım bir başka projemdir. Çiçekler hem sokağımıza renk katar hem de her çocuk bir bitki ile bağ kurarak sokağına canlılık katar. Bağlar sokaklarını gezilebilir bir hale getirmek istiyorum. Bağlar’ı turizm ilçesi yapmayı hedefliyorum. Bir turist bile Bağlar’ı merak edip geldiğinde bence güzel bir şey olacak. Sokağımdan geçip evime gittiğimde o çiçekleri gördüğümde güzel bir iş yaptığımı hissedeceğim. Diyarbakır benim sevdam, şehrimi çok seviyorum. Yerde bir karpuz çekirdeği bile görsem onu yerden alıyorum. Kentime dair bütün değerleri korumak, geliştirmek, onlara sahip çıkmak istiyorum. Sadece yaşadığım kente değil 81 ile bu gözle bakıyorum, hepsini de çok seviyorum. Kendimi sadece Diyarbakır’ın değil, 81 ilin arkeologu olarak görüyorum.”
‘Büyükler maske alışkanlığını küçüklerden öğrenecek’
Kısa bir süre önce başlayan yardım köşesi sayesinde bini aşkın kişiyi yardımla buluşturduğunu belirten Yesin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir aydan fazladır yardım köşesiyle insanlarımıza destek olmaya çalışıyoruz. Kısa sürede bini aşkın ihtiyaç sahibine yardım ulaştırdık. Yardım köşesinde askıya bıraktığımız poşetlerde temel ihtiyaç malzemeleri, gıda maddesi ve çocukların ihtiyaç duyduğu birçok şey yer alıyor. Pandemi döneminde maske kullanımı konusunda farkındalık oluşturmak için özellikle çocuklara maske dağıtıyorum. Büyükleri maske kullanımı konusunda çocuklar üzerinden duyarlı hale getirmek istiyorum. Maske alışkanlığı kazanan çocuklar ailelerini ‘ben maske takıyorum, siz de takın’ diye uyarıyor. Yani, çocukların büyüklerine örnek olmasını sağlamaya çalışıyorum. Yine, kentin tarihini, kültürünü çocuklara anlatıyorum ki, gidip annesine babasına anlatsınlar. Çocuklara bilgilerin tamamını da anlatmıyorum, çünkü merak edip araştırsınlar diye. Hazıra alışmasınlar, kendileri de araştırıp, öğrenmesini bilsinler. Hatta anlattığım tarihi şeyleri özellikle yarım bırakıyorum ki, gidip annelerine babalarına da sorsunlar ve onları da öğrenmeye sevk etsinler. Mahallede aşırı derecede yaramaz ve kötü yollara meyilli çocuklar da var. Özellikle onlarla konuşuyorum ve kentin tarihini, kültürünü onlara anlatmaya çalışıyorum. Çok zor oluyor onlara bir şeyler anlatmak, onları iyiye, güzele, doğruya kazanmak ama pes etmiyorum. Şuana kadar en az 50’nin üzerinde çocuğu kötü yola gitmekten kurtardım.”
‘İnsanların hayatında pozitif olarak yer almak büyük mutluluk’
Diyarbakır’daki yardımsever insanlara Yardım Köşesi’nin açık olduğunu ifade eden Yesin, şunları söyledi: “Yardım Köşesine sosyal medya hesabımı bıraktım ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmek isteyen herkesi bir şekilde ulaşabilir. Maddi durumu iyi olan insanlara şunu söylemek isterim; evinde tenceresi kaynamayan anne ve babaları düşünsünler. Bir paket süt ile bile o ailelerin mutluluğuna ortak olabiliyorsanız, bu çok güzel bir duygudur. O mutluluğu bir kez tattığınızda bu işi ömrünüzün sonuna kadar yürütebilirsiniz. O anki hissiyat, o empati vazgeçilmez bir duygudur. Maddi durumu düşük çok aile var ve insanlar yardıma ciddi ihtiyaç duyuyorlar. Tabii ki, insanların tüm sorunları yardımlarla çözülecek diye bir şey yok ama en azından bir baba bir anne bir çocuk mutlu olur. İnsanların hayatında pozitif bir şekilde yer almak, onların mutluluğuna katkı sunmak çok güzel bir duygu ve bu duyarlılık insanı insan yapıyor. Bu sokaklarda bir çocuğun eline bir kitabı dahi tutuşturmak, onun bilgiye olan açlığını gidermek apayrı bir duygu. Çocuklara umut olmak, onların gözlerindeki ışığın parıltısını görmek benim kafamı yastığı rahat bırakmamı sağlıyor. Bunun için gerekirse fazla mesaiye kalıyorum, 3-5 saat fazla çalışıyorum.”