VİDEO - Tanrıkulu, TBMM Genel Kurulunda iktidara yüklendi

CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, TBMM Genel Kurulunda Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu bütçesi üzerine konuştu.

TİGRİS HABER - CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, TBMM Genel Kurulunda Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu bütçesi üzerine konuştu. Tanrıkulu, konuşmasında iktidara yüklendi, “İktidarınızda vatandaşları ikiye böldünüz: Haklarını kullanma hakkına sahip olan vatandaşlar ve haklarını kullanma hakkına sahip olmayan vatandaşlar!"

Sezgin Tanrıkulu’nun TBMM genel kurulunda yaptığı konuşmanın ana başlıkları şöyle;

Düşman ceza hukuku uyguladınız

Türkiye'yi vatandaşlar bakımından ikiye böldünüz öncelikle Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde. Haklarını kullanma hakkına sahip olan vatandaşlar ve haklarını kullanma hakkına sahip olmayan vatandaşlar. Haklarını kullanma hakkına sahip olmayan vatandaşlara düşman ceza hukuku uyguladınız, bunun birçok örneği var ve tamamen hukuktan uzaklaştınız, Yargıdan uzaklaştınız. Türkiye sizin zamanınızda en şiddetli bir biçimde düşman ceza hukuku uygulamalarıyla karşı karşıya kaldı.

80-90’lı yıllarda ağır ihlal oldu

Ben geçmişim itibarıyla 90'lı yıllarla bu yılları insan hakları ihlalleri bakımından karşılaştırma imkânına sahibim. 80'li, 90'lı yıllarda da ağır insan hakları ihlalleri vardı, şu anda da var ama bugünle o günü karşılaştırabileceğimiz altı mekanizma var.

Cizre’de dışkı yedirmişlerdi

Bir tanesi Yargı, ikincisi medya, üçüncüsü sivil toplum ve dördüncüsü Türkiye Büyük Millet Meclisi, beşincisi akademi, üniversite ortamı, altıncısı uluslararası kurumlar, mekanizmalar ve bunların ürettikleri pratikler. Bu altı mekanizmaya baktığımızda 90'lı yıllarla şimdiyi karşılaştırdığımızda çok açık bir biçimde bu mekanizmaların içini çürüttünüz. Mesela sivil toplumun tümünü baskı altına aldınız ve sivil toplumun insan hakları ihlalleri alanında çalışmasını engellediniz. Yargı, bağımsız değil, tarafsız değil, doğrudan doğruya sizin iktidarınızın bir cezalandırma aracına haline dönüştü. 1990'lı yıllarda -bir kez daha buradan ifade ediyorum- kapısını çalacağımız Başsavcılar vardı, Hâkimler vardı, gittiğimiz zaman bizi dinlerlerdi ama şimdi güvenlikten geçilemeyen adliye ortamları yarattınız.

Üçüncüsü, medya. Bakın, o günleri çok iyi hatırlıyorum. Cizre'de bir Binbaşı, köylülere dışkı yedirmişti, onu merkez medya manşet yapmıştı. Ama şimdi, bir ölüm olayını bile haber yapamayan bir medya ortamı var ve baskı ortamı var.

Neden?

Çünkü medya baskı altında. Onu da söylersek eğer, siz iktidara geldiğiniz zaman Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütüne göre basın özgürlüğü alanında 99'uncu sıradaydık basın özgürlüğü alanında ama şimdi bu alanda 165'inci sıradayız.

Dördüncüsü, Türkiye Büyük Millet Meclisi. Ben, İnsan Hakları Komisyonunun Başkan Vekiliyim, Türkiye Büyük Millet Meclisi hem bu ortam içerisinde Genel Kurulda hem de İnsan Hakları Komisyonu vasıtasıyla insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak bir denetim yapamıyor maalesef. Hatırlayın, Sema Pişkinsüt'ü, Başkandı, karakollardan işkence aleti topluyordu; hatırlayın bir. Ama bugün defakto olarak bir yere gidemeyen İnsan Hakları Komisyonu üyeleri var.

Beşincisi, akademi ortamı.

Akademi ortamında bilimsel makaleler yazılırdı ve insan hakları savunucularına yol gösterirdi. İnsan hakları ihlalleri orada tartışılırdı, konuşulurdu. Ama şimdi, akademiyi yok ettiniz. Akademide insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak Hükümeti eleştiren bir tez, yüksek lisans tezi, doktora tezi ve makale yazmak mümkün değil.

Uluslararası mekanizmalar... Gerçekten o dönemlerde uluslararası kurumların raporlarından utanan siyasetçiler vardı. Utanan, adımız, Hükümetimizin adı, partimizin adı, siyasetçi olarak da bizim adımız, Bakan olarak bu raporlara geçmesin diye siyaset kurumu vardı. Ama şimdi ne yapıyorsunuz? Diyorsunuz ki: "Elimizin tersiyle iteriz, bunlar taraflıdır, dikkate almayız."

90’lı yılların çok daha gerisindeyiz

Bakın, bu 6 mekanizmayla karşılaştırırsak bugün itibarıyla insan hakları ortamı bakımından 90'lı yılların pratiğinden çok daha geri bir durumdayız. Evet, şimdi, köyler yakılmıyor, evet, belki faili meçhul cinayetler azaldı ama benim yayınladığım rapora göre, insan hakları kurumlarından aldığım bilgilere göre, bu sene itibarıyla 3 binden fazla yaşam hakkı ihlali var; iş cinayetleri, kadın cinayetleri, cezaevlerinde ölümler… 3 binden fazla ölüm var ve bunlardan 31'i çocuk! İşkence, "sıfır tolerans" dediniz, sonsuz tolerans var. Geçen yıl itibarıyla 2.541 işkence vakası saptanmış, sokakta, cezaevinde, gözaltında, toplantı ve gösteri yürüyüşleri sırasında; bunların 26'ı çocuk. Bakın, en ağır iki alanı saydım, yaşam hakkı ve işkence yasağı. Toplantı ve gösteri yürüyüşü öyle, ifade özgürlüğü öyle. Mesela, Cumartesi Anneleri, beş yıl yasakladınız, niye yasakladınız? Beş yıl sonra serbest bıraktınız. Tamamen keyfi, tamamen keyfi. Dolayısıyla böyle bir ortam var, Anayasa Mahkemesi kararlarına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymayan bir ortam var.

Son olarak, mesela, dün AİHM’den ByLock dosyası ile ilgili olarak tebligat yapıldı. Yüksel Yalçınkaya kararı var, ne yapacaksınız mesela, planınız nedir? Ben buradan Milletvekili olarak hem Yüksel Yalçınkaya kararıyla ilgili olarak hem dün size tebliğ edilen bin byLock dosyasıyla ilgili olarak hangi uygulamayı yapacaksınız bunu duymak isterim milletvekili olarak.” (Haber merkezi)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri