VİDEO - "Sivil Toplumu susturmak istiyorlar"

Dernek ve STK’lara kayyum atanmasını olanaklı kılan yasal düzenlemeyi değerlendiren Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın ve TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Doğan Hatun, sivil toplumun sesinin kısılmak istendiğini ifade ettiler.

Ali Abbas Yılmaz - Özel

TİGRİS HABER - Dernek ve vakıfların faaliyetlerini kısıtlayan, kayyum atanmasının önünü açan, yardım toplamayı engelleyecek maddelerin de yer aldığı kanun teklifi Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasallaştı.K itle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasallaştı. Kanun Teklifi; derneklerin, vakıfların, demokratik kitle örgütlerinin kısıtlanması ve İçişleri Bakanınca yöneticilerinin görevden alınması ve yerlerine kayyum atanmasının kolaylaştırılması ile ilgili maddeleri de içeriyor. S öz konusu düzenlemeyi Sivil Toplumun sesini kısmak olarak değerlendiren STK temsilcileri, sivil toplumu susturmanın demokrasi ve hukuk yoksunluğundan kaynaklandığına vurgu yaptılar. D iyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın ve TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Doğan Hatun, derneklere ve STK’lara kayyum atanmasını olanaklı kılan yasal düzenlemeyi Tigris Haber’e değerlendirdi.

‘Kayyum atamak kapatmak demektir’

Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın, söz konusu düzenlemenin sivil toplumu tümüyle ortadan kaldıracağına işaret ederek şöyle konuştu: “Bu meseleyi basit bir yasal düzenleme olarak ele almak çok mümkün değil. Türkiye’nin son dönemlerinde iktidarın birkaç yıldır sürekli gerilimi yükselttiği bir alan. Darbe girişiminden hemen sonra binlerce Sivil Toplum Örgütü, sendika, vakıf, dernek, üniversite kapatıldı, kapısına kilit vuruldu. Zaten bu Türkiye’deki sivil toplumu önemli ölçüde geriletti. Sivil toplum alanına önemli bir darbe vurdu. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kapatılan birçok STK’nın yanı sıra Sivil Toplum üzerinde sürekli bir yargı tehdidi, tacizi oldu. Bu da Sivil Toplumu gerileten, bu alanı flulaştıran ikinci bir uygulamaydı. Bunun son ayağı da söz konusu yasal düzenlemedir. Bu yasal düzenlemeyle derneklerin ve STK’ların üyeleri hakkında soruşturma işlemi başlatılırsa, bu kişiler görevlerinden alınıp derneklere ve STK’lara kayyum atanabiliyor. Bu Sivil Toplumu tümüyle ortadan kaldıracak bir uygulamadır. Tabii biz kimsenin yargı bağışıklığından falan bahsetmiyoruz. Elbette ortada bir suç varsa bunun soruşturulması, deliller varsa bunun cezalandırılması pekâlâ doğal bir adımdır, tutumdur. Buna ilişkin zaten bir itirazımız yok. Ama Türkiye’de bu hak son dönemlerde kötüye kullanılıyor. Çok basit ve üretilmiş delillerle kişiler, kanaat önderleri, STK temsilcileri, Sivil Toplum Örgütlerinin tüzel kişiliklerine bu tür suçlamalar çok basit ve rahat bir şekilde yöneltilebiliyor. Türkiye’de gizli tanık mekanizması çok suiistimal edilen bir alandır. Bir gizli tanıkla denklemin dışına itmek istediğiniz bir sivil toplum örgütünün tüzel kişiliği ya da temsilcileri hakkında bir beyan alıp bir soruşturma başlatabilirsiniz ve peşi sıra da bu yasaya göre de o sivi toplumu kapatmakla karşı karşıya bırakabilirsiniz. Kayyum atamak kapatmak demektir. Bunun başka bir izahı yok. Kayyum dediğiniz bir kamu görevlisi ya da kamu tarafından belirlenmiş bir kişidir. Sivil Toplum Örgütünün seçilme süreçlerini tümüyle bypass ediyorsunuz, tıpkı belediyelerde olduğu gibi. İktidara yakın bir kamu görevlisi getirip atıyorsunuz ve bu şekilde o Sivil Toplumu konsolide ediyorsunuz ve denklemin dışına koyuyorsunuz. Bu kapatmaktır, başka bir izahı da yoktur. Türkiye’de son birkaç yıldır Sivil Toplumla mücadele halinde olan bir fikir, uygulama, pratik var. İdari bir pratik var, yargısal bir pratik var.”

‘Sivil toplum eleştirir’

Ülkedeki yöneticilerin yanlışlarını ve eksikliklerini Sivil Toplumun dile getirdiğine ve yönetenlere yol gösterdiğine vurgu yapan Aydın, şunları söyledi: “Sivil Toplum aslında son tahlilde, eğer gerçekten kendi çalışma alanında rahat bırakılırsa iktidarların aslında dostudur. Demokrasinin dostudur. Yurttaşın dostudur. Niye dostudur; iktidarın, yönetimlerin, idarelerin yanlış yaptığı iş ve işlemlerde, faaliyetlerde onlara yol gösterir.  Öyle yapmayın, yaptığınız şundan dolayı yanlıştır, doğrusu budur diye yol gösterir. Sivil Toplumun aynı zamanda böyle bir rolü, sıfatı vardır. Ama maalesef bizde bu iş tam tersi bir şekilde algılanıyor. Pratik uygulama da bunu teyit eder düzeydedir. Sürekli Sivil Toplumla ilan edilmemiş bir savaş hali var. Hükümetin ekonomik, sosyal, siyasal, insan hakları politikasına yönelik eleştirileri maalesef iktidar katında doğru algılanmadığı düşüncesindeyim. Bunlar Sivil Toplumla bir ‘savaş gerekçesi ‘olarak kullanılıyor. Hâlbuki modern demokrasilerde bu iş tam tersidir. Biz yol göstericiyiz. Biz eleştiririz, çünkü eleştirmek bizim varlık sebebimizdir. Sivil Toplum toplumsal alandaki yanlışlarını, uygulamalarını eleştirmek ve yol göstermektir. Yapılan yanlışı ve gerekçesini ortaya koyarız. Hem Türkiye’nin ulusal mevzuatı hem taraf olduğu uluslar arası mevzuat açısından eksiklikleri, hataları, yanlışları ortaya koyarız ve yapılması gerekeni de söyler, alternatif de sunarız. Ama bundan hazzetmeyen bir yönetim var şuan. Eleştiriye tümüyle kapalı ve eleştiren herkesi hızlı, yasaya aykırı bir şekilde “hain”, “terörist” olarak damgalayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu çok tehlikeli bir gidişat. Türkiye’deki STK’lar şuan otoriterliği de aşan totaliterliğe varan bir yaklaşımla karşı karşıya. Toplumun sesi bir bütün olarak kısılmak isteniyor. Bütün muhalefet odakları, siyasi partiler, STK’lar, kanaat önderlerini zapturapt altına alma gibi bir yaklaşım var. Bu demokratik rejimlerle taban tabana zıt bir uygulamadır. Türkiye’nin de yurttaşların da geleceği açısından çok endişe vericidir. Bunun mutlak suretle terk edilmesi lazım. Bu yasaya Türkiye’nin birçok saygın İnsan Hakları Örgütü, barolar karşı çıktılar, bunu geri çekin diye. Ama maalesef tam da beklendiği gibi hiçbir geri adım beklentisi göstermeden yasa çok hızlı bir şekilde, tartışılmadan, konuşulmadan meclisten geçti. Şuanda da Cumhurbaşkanının onayını bekliyor. Çok umutvar değilim. Bu yasa geçerse Türkiye’deki sivil toplum ağır bir darbe alacak. Sadece Sivil Toplum değil, Türkiye demokrasisi, yurttaşların hak ve hukuk mücadelesi açısından önemli bir darbe alacak diye düşünüyorum. Yine, hükümetle uyumlu çalışan bazı Sivil Toplum Örgütlerinin korunması ve ötekilerin de bu denklemin dışında tutulması, tek sesli bir toplum yaratma ve aynı zamanda bir toplum mühendisliği çağrısı olarak değerlendirmek ve kabul etmek lazım.”

‘Sivil toplumun sesini kısmak amaçlanıyor’

TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Doğan Hatun ise iktidarın kendisine muhalif olarak gördüğü dernekleri ve STK’ları etkisizleştirmeye çalıştığını belirterek şunları ifade etti: “İlk olarak kayyum ne zaman gündem oldu? FETÖ ile AKP’nin arası bozulduğunda FETÖ’nün iş dünyasına, büyük holdinglerine kayyum atandı. Daha sonra da HDP’li belediyelere kayyumlar atandı. Hatta ikinci bir seçimden sonra da kayyumlar atandı ve “hayatın olağan bir parçasıymış gibi” kamuoyunda lanse edildi ve bunun politik zemini de yaratıldı. Sadece HDP’ye değil sıkıntı olan her yere kayyum atıyoruz vs. dedirtmeye çalıştılar. Siyaseten kayyum atmak bir hak, irade gaspıdır. Kime, nereye tanırsa atansın bu böyledir. Çünkü seçilmiş bir irade var ortada. Konuyla ilgili spesifik bir sorun varsa şahsa yönelik bir tasarruf olur. Ama halkın iradesinin bütününe kayyum atamak meşru değildir. Bir süredir Meslek Odaları üzerinde böyle bir şey vardı ama buna dernekleri, STK’ları da dahil etmek istiyorlar. Burada Sivil Toplumun sesini kısmak amaçlanıyor. Sivil Toplum, devlet ve siyaset dışında insanların kendilerini ifade etme ve örgütleme alanlarıdır. İktidar, toplum içinde karşı bir sese tahammül göstermiyor. Oysa bir yerde demokrasiden, hukuk devletinden bahsediliyorsa, Sivil Toplumun gücünden de bahsetmek gerekir. Bütün dünya devletleri STK’ları kabul etmiştir. Sivil Toplum Örgütlerinin gelişmişliği ülkenin gelişmişliğiyle bağlantılıdır. Bir ülkede demokrasi ve hukuk gelişmişse Sivil Toplum da gelişmiştir. Hukuk, demokrasi yok edilmişse, Sivil Toplum da yok edilmiştir. Sivil Toplum sessizleştirilirse ülkede, hak, hukuk adalet kalmaz.”

‘Bu yaKlaşım, AKP ile uyumlu olmayan STK’lar için bir tehdittir’

Söz konusu yasal düzenlemede İslami STK’ların ayrı tutulmasını değerlendiren Hatun, şöyle konuştu: “Neticede AKP 18 yıllık iktidarında kendi Sivil Toplumunu yarattı. İktidar tabii ki de kendi oluşturduğu Sivil Topluma kayyum atamaz. Tabii şuan ki sağ kesim içinde de mevcut iktidarın politikalarını, davranışlarını beğenmeyen binlerce Sivil Toplum üyesi var. İktidar aynı zamanda şu mesajı da veriyor, bizimle uyumlu çalışırsanız kayyum atamayız. Bu yaklaşım, AKP ile uyumlu olmayan STK’lar için bir tehdittir. İktidar bu STK’lara diyor ki, eğer bizimle hareket ederseniz size kayyum atamayız. Aslında bu yasal düzenlemeyi, iktidarın karşısındaki muhalefetten çok kendi iç muhalefetine yönelik olarak bir tehdit olarak okumak gerekir. Buradan hükümete de bir çağrı yapmak gerekiyor, bu yanlış bir uygulamadır. Sizlerle var olmadık, sizlerle de var olmayacağız. Mücadele ederek toplumun bir sesi olmaya çalışıyoruz ve buna devam edeceğiz.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri