Mümin Ağcakaya - Röportaj
TİGRİS HABER - Diyarbakır doğumlu olan yazar ve besteci Burhan İşiyok, ilk olarak 1984 yılında şiir yazmaya başladı. 2000 yılında ilk şiir kitabı "Hasretim" yayımlanırken, ardından 2002 yılında "Hüzün Hep Bize Düştü" şiir kitabı ve "Sevgi Çalışması" adlı öykü kitabı yayınlandı. Yaklaşık 20 yıldır hayatını şiir ve beste yazarak geçiren İşiyok, geçirdiği kazaya rağmen şiir yazmaya devam etti. Zorlu ve sıkıntılı günlerinde bile şiir ve beste yazmaya devam eden İşiyok, hazırladığı onlarca projeyi hayata geçirmek istiyor. Gazetemiz Tigris Haberin’in sorularını yantlayan İşiyok, Diyarbakır’ı anlatırken bile kaza nedeniyle çektiği acıyı unutuyor.
Öncelikle geçmiş olsun, ağır bir kaza geçirdiniz ve uzun bir tedavi süreciniz oldu?
Geçen sene Haziran ayında Çermik’te ayağım kaydı ve bacağım üç yerden kırıldı. Bir dizi ameliyat oldum. 7-8 ay süren bir tedavi süreci oldu. İyileşmeyince doktor kemik ve kaslarımdan numune aldı. Tahlil sonucu sağ ayağımda kötü huylu tümör çıktı. Bunun üzerine tekrar İstanbul’a gittik. 18 Martta Pendik Marmara Eğitim Araştırma Hastanesinde ağır bir ameliyat geçirdim. Bu üçüncü ameliyat 13 saat sürdü. Sağ ayağım diz kapağının altından belime kadar olan kısımdaki kemikleri çıkardılar yerine platin taktılar. Doktor kanserin kendini tekrarlama riski olabilir dedi. Ben de bari son iki ayımı Diyarbakır’da geçireyim dedim.
Sıkıntılı olan bu süreci nasıl atlattın?
Bu süreçte gerçek dostluğun ne olduğunu birçok arkadaşım bana gösterdi. Bu dostluk zor günlerimde bana büyük bir moral oldu.
Hastane ve evde geçen bu süreci en iyi şekilde değerlendirmeye çalıştım. Okudum, yazdım. Neredeyse beş mevsim içerde geçirdim. Projelerimden üçünü tamamladım, dördüncüsünü tamamlanmak üzereyim. Sonuncusunu da yakında bitireceğim.
İçinde şarkı sözlerinin yer aldığı, birilerinin besteleyebileceği, bir arşiv gibi de kullanabileceği ve ‘Şarkıların Dili’ ismini koymayı düşündüğüm kitabımı, yaşadığım sağlık sorunları ve maddi sıkıntılardan dolayı çıkartamadım. Bir sponsor bulduğumda veya maddi giderini karşılayabildiğim zaman okurlarla buluşturacağım. Geçen sene İstanbul ve Diyarbakır fuarında beş ayrı imza günü etkinliğinde ‘Şiir Memleketim’ ve ‘ Dilbera’ adlı iki kitap çıkarmıştım. Birinci baskıları fuarlarda bitti. Daha önceki röportajlarımda da söylediğim ‘Bin Eser Bir Arada’ projesini tamamlamak üzereyim. ‘Gelirken Bana Diyarbekir Getir’ 24 yıl Diyarbakır’dan uzak kaldığım, özlemini çektiğim dönemlerde yazdığım şiirlerden oluşan bir kitap oldu. Diğeri de bestelerin şarkıların yer aldığı ‘Şarkıların Dili’ ile iki sene önceden hazırladığım; iki albümü beraber çıkarmıştım. Şimdi ‘Aşk İle’ ve ‘Aşka Sesleniş’ isimli çalışmalarımda sinema, dizi müzikleri ve fon müziğinin de yer alacağı, albüm çalışmasını da tamamlanmak üzereyim.
Pandemi dönemini nasıl geçiriyorsunuz?
Pandemi döneminde insanlar fazlasıyla zamanı oldu. Ekonomik sorunlar bir yana kitap okumak isteyen, yazmak isteyenler bu dönemi böyle değerlendirebilirlerdi. Ben 40 yakın kitap okudum, yazdım. Kaza öncesi Can Radyo da ‘Şiir Memleketi’, Amed Radyoda ‘Ertelenmiş Düşler’ ismiyle programlar yapıyordum. Birçok sanatçıyı, yazarı konuk etmiştim. Yaşadığım kazadan dolayı bu programlara ara vermek durumunda kaldım. Kasımın başında bir kontrolüm var. Doktorların vereceği rapora göre ve pandeminin gidişatına göre gidiş gelişlerde bir sıkıntı olmazsa programlara devam etmeyi düşünüyorum. Daha önce bir Şiir Atölyesi kurmayı düşündüğümü söylemiştim. Diyarbakır’a geliş sebeplerimden birisi de bu atölye çalışmasıydı. Bunun için gereken hazırlıkları yapmıştım. Çok güzel bir saz atölyesi, şiir odası dizayn etmiştim. Fakat kaza olayını yaşanınca bu projemi gerçekleştiremediğime çok üzüldüm.
Şimdi birçok besteniz sanatçılar tarafından seslendiriliyor ve şiirleriniz besteleniyor ne hissediyorsunuz?
Yola çıkarken yirmiye yakın kitap çıkaracağız, 25 yıl kanallarda programlar yapacağız, bunca albüm yapacağız, bunca sanatçılar bestelerimizi okuyacak, bunlar aklımın ucundan geçmiyordu. Bunu ben en azından yola çıkarken 25 yıl Batı da programlar yaptım, birazda memleketimde yapayım, Diyarbakır’da neler yapabilirim diye baktım. Yarın ne olacağı belli olmaz. Birkaç yıl sonra kendimize geldiğimde bu verimli dönemi daha iyi nasıl değerlendirebilirim. Bunu biraz da zaman gösterecek.
Gerçekleştirmeyi çok istediğin yeni projen var mı?
‘Kadının Şiir Sesi’ diye bir çalışma yapmak istiyorum. Bu çalışmada Burhan İşiyok’un şiirlerini, 15 kadın tarafından okunan 15 farklı seslerin sesi gibi bir projem var. Bu projenin sponsorluğunu üslenen biri olsa hemen başlatırım. Okunacak şiirler ve hangi kadının, hangi şiiri okuyacağı kafamda hazır. Bu seslerin içine birkaç keşfedilmemiş yeni genç sesleri de alarak; Kadının Sesi 1 ve 2 diye çıkarmayı düşünüyorum.
Dünya nüfusunun yarısını oluşturmasına rağmen kalan yarısının annesi olmasına rağmen maalesef kadın hak ettiği yerde değil. Bireysel olarak ben de bir şey yapabilir miyim? diye geçen sene çıkardığım bütün albümlerimde, kitaplarımda barış ve kadın ayrı bir yerde durur.
Dilbera kitabımda da, özellikle kadınlara ve şiddete uğrayan kadınlara atfettim. Dilbera ismi de rahmetli nenem; adabı, oturup kalkmasını bilen, hanım kızlardan bahsederken; “Yav Dilbera’dır, Dilbera” derdi. Yani oturmasını bilir, adabı bilir anlamında kullanırdı. Ben bir gün bunu bir kitabımda kullanabilir miyim? Diye düşünürdüm. Türkçede de güzel anlamında geçen bir kelimeydi. Dilbera Şiir kitabımda özellikle kadın cinayetlerine şiddete, tacize, tecavüze dikkat çekmek istedim.
Sizce Diyarbakır nasıl bir kent?
Diyarbakır denilince benim için nefes aldığım yer, şarj olduğum kent ve bir adım ötesi hasret aklıma gelir. Tarihin taşlara yazıldığı ve her sokağında insanın yani bir tarih öğrenebileceği bu nakışlı medeniyetle, halklar, renkler, kültürler, farklılıklar kentidir. Diyarbakır’ın dünyada şiirin başkenti olduğunu yıllardır düşünenlerdenim. Diyarbakır sanatın çok renkli ve sanatçıların ise bol olduğu kentlerden biridir. Ortadoğu’da bir kültür başkenti olarak sanatın her faaliyetinin icra edilebileceği bir konuma getirilmesi gerekir. Kilometre başına en fazla sanat ruhu insanların yetiştiği bir yerde her yıl geleneksel Diyarbakır Tanıtım Festivalleri olması lazım. Dolayısıyla; Diyarbakır’da eskiden beri çok sayıda şair, yazar ve sanatçı yetiştiren bir yer olmuştur. Sanatla ilgilenen bir kenttir. Her insanın ruhunda, mırıldandığı bir melodi, klamı, stranı vardır. Dolayısıyla çalışmalarımdan birinin adını; ‘Şiir Memleketi’ koydum.