Mümin Ağcakaya
TİGRİS HABER - Merkezkaç Sanat Kolektif Mekânda ilk kişisel resim sergisini sanatseverlerle buluşturan sanatçı Ferhat Salman ‘Daseın’ adını verdiği resim sergisinde toplumsal sorunlara duyarsızlaşan, bir ölü kadar hiçleşen insanı ele alıyor.
Sanatçı Ferhat Salman’ın izlerken insanı çizgi ve karakterleriyle önce ürperten daha sonra da düşündüren eserlerini izlerken bende bıraktığı izlenimlerimi kısaca paylaşmak istiyorum.
Çalışmalarını genel olarak siyah beyaz renklerle yapan Ferhat Salman, çizgilerinde insanın benliğinde oluşan travmatik olayların dışavurumunu yansıtmaktadır. Bu çalışmalarında alışılagelmiş insan portreleri dışında bir yol izlemektedir. Karakterlerini deformize ederek, vahşileştirerek, insan dışı karakterlere büründürerek, toplumun gerçekliklerine farklı bir açıdan bakarak, bunu sorgulatarak, izleyiciye göstermek istemektedir.
Sanatçı resimlerinde dikkat çeken önemli bir özelliği de fotoğraftaki figürlerin izleyici ile göz teması kurmasıdır. İzleyiciye bakan figürlerin daha iyi anlaşılabilmesi için resmin içine dâhil olmak gerekiyor.
Anlatmak istediklerini sert çizgilerle ortaya koyan sanatçı, resimlerin karşısına geçenleri ürpertmektedir. Resim sanatından anlamayanların bile içini bir ürperti kaplıyor. Ürpermeyi hissedince bir problemin olduğunu fark eden izleyici bu kez de; problemin nerede olduğunu sorgulamaya başlıyor. Burada insan biraz kendi içine bakabildiği zaman da hem kendisini hem de tarihi geçmiş içinde insanı sorgulamaya başlıyor. Burada insanın sorunlulukların önüne koyuyor. Bu yüzden sanatçı eğer eylem içinde değilsek izleyiciyizdir diyor ve izleyici olmanın utancına atıflar yapmaktadır.
Karakterler deformize edildiği için resimlerde alışılagelen estetik algılarından uzak bir görsellik ortaya koyan sanatçı ona sahip olmayı değil sorgulamayı ön plana çıkarmaktadır. Çünkü estetik olanı herkes alıp evine ya da bürosuna asmak isteyeceğinden karakterlerini genelde timsah ya da vahşi karakterlerle ortaya koyarak görenleri önce ürpertmekte ve ne anlatılmak isteneni sorgulatmaya yöneltiyor. Bu yüzden karakterleri anlamak için empati kurarak insanın kendisine bakmasını, kendi içine dönmesini, tarihsel süreç içinde insanı sorgulamasını yaptırıyor.
Sanatçı Ferhat Salmanın resimlerinde önemli bir ayrıntı da karakterlerin her hangi bir mekân içinde resmedilmemesidir. Mekânsız olması da izleyenlerin hangi coğrafyadan ya da milletten olursa olsun izleyicinin yaşadığı kendi mekânıyla bütünleştirmesidir.
Bu çalışmaların izleyeni ürpertmesi ve sorgulatması ve karamsar olması basit anlamda değildir. Kendisiyle, tarihsel ve toplumsal gerçeklikleriyle yüzleşen insanın, kendisini aynada görme cesareti karşısındaki sorumluluk bilincidir. Felsefik bir bakış açısıyla, insanın hem kendi soyuna hem de doğaya karşı göstermiş olduğu yok ediciliğine, dünyadaki kötü gidişe karşı bir bakış açısı sunmaktadır. Tarihsel bellek içinde sorgulatmaktadır. Bu yüzden sanatçı, resimdeki karakterlerini çok sevimli gösterme kaygısına düşmeden; insanın vahşi ve yok edici yönünü ön plana çıkararak, toplumsal bir yüzleşme sağlıyor. Yani gündelik yaşam içinde kendi gerçekliğimizi kaybetmemize karşı, nasıl görünürsek toplum da bizi öyle algılar yaklaşımına karşı cepheden bir bakış açısı sunmaktadır.
İlk kişisel sergi
İlk kişisel sergisini ‘Daseın’ adıyla Merkezkaç Sanat Kolektif Mekânda açan sanatçı Ferhat Salman’a, Neden sergiyi ‘Daseın’ ismiyle açtığını ve ‘Daseın’in ne anlama geldiğini sorduğumuzda;
Daseın Alman filozof Martin Heidergger’in ortaya koyduğu bir kavram. Var olmaktan ziyade burada olmayı ele alarak konu edinmiştir. İnsan tanımı ve insan formundan uzak bir şey nasıl var olabilir. Ve bu varlığın, nasıl kendini gerçekleştirip hayatına deneyimler sağlayabilir. Burada olmanın kendini nasıl doğurma, kendi kendini var edebilme mücadelesinde ele alan bir kuramdır.
Bu kavramdan önce bir varlık problemini yaşayarak, işleyerek, betimleyerek bu şekilde bir dil oluşturma mücadelesini bayağı verdim. Onu da büyük bir bedelle o sorunsalı ele alarak kendi hayatımı ve dışarıda görülen şeyi deneyimleyerek, bunu gerçekleştirmek ve bunun için eleştirmek. Artık kendi olmayan şey ne olabilir? Diye burada olmanın aslında sen olduğudur kavramında biraz kendimi ilişkilendirdim.
Böyle karakterler var ettim
Resimlerinizde nasıl bir konu işliyorsunuz?
İnsanlık tarihinden bu yana yaşanmış olan tüm olaylar, eylemler ve kaotik şeyler aslında yaratılış, sancılı yol geçişini ele alan ve hissettiğimiz bazı şeylerin bir bedene dönüştürme çabasıdır. Çünkü onu bir bedene dönüştürmediğiniz sürece onunla tanışamıyorsunuz, yüzleşemiyorsunuz. İşin içinden çıkamıyorsunuz.
Kendimce böyle bir karakterler var ettim. Biraz karamsar yani hem yaşamın kaygısı hem de ölüm ve yokluk. Diğer ötesi ne olabilir? O belirsizliğin vermiş olduğu sezgiler ele alınarak, işlere bu şekilde yansıtmaya çalıştım.
Yarattığınız bu karakterlerle nasıl bir mesaj vermek istiyorsunuz? İnsanların ne tür davranışlarını, hangi tavırlarını eleştiriyorsunuz?
Eleştirdiğim tek olarak bu değil. Bir gerçekliği yansıtmaya çalışıyorum. Bunca zamandır. Dünyanın ilk yaratılışından bu yana insanoğlunun yeryüzüne geldiği günden beri idealize edilmiş veya kendine dair bir yaşam sunmamıştır. Sürekli birinin yaratmış olduğu imgelerle var olmuştur. Bu kadar süreç içerisinde kaygısal ve korkusal diyelim bir şey içinde yaşamak ve onu yeniden kendi canında var etmek benim için ters. O varlığa karşı çıkıyorum. O varlığın yaşamış olduğu sancısında, probleminde, aslında bir absürtlükte var. Varoluşunu yaşıyor ve bir andan sonra bitiyorsun, nereye gittiğin de belli değil. Siyah beyaz işler bunun bir ötesidir. Hiçbir gerçek boyutu olmayan ama kendi gerçeğinden daha ızdıraplı bir şeyler yaşanıyor.
Resimlerinizde siyah beyaz ve insan figürleri ağırlıklı. Çizgileriniz sert ve eleştirel tarzda, çeşitli benzetme ve çağrışımlar da yaparak eleştirdiğiniz nelerdir? İnsanların hangi tavır, davranış ve yaklaşımlarına dönük bir eleştiri getiriyorsunuz?
Sanat insan kendi tavrına dönük bir eleştiri içerebilir. Benim gördüğüm ve hissettiğim şeydir. Aslında bunları doğru yansıtabilmektir. Elbette sanat ve sanatçı açısından da böyle bir şey vardır. Bir bağımsızlık vardır.
Varlık onun sancısıdır. Bir insan kendini neden var etsin. Bunca şey yaşamış, kendi öznesini bilmeyen, iradesiyle var olmayan ve kendi iradesiyle insan yaradılışlı bir doğum. Aslında bir yaşanmışlık bir müdahaledir.
Farklı karakter olarak timsahları kullandım
Genel olarak resimleriniz hep bu tarz mı?
Evet. Son zamanlarda farklı karakter olarak timsah kullandım. Timsah da benim için geleceği nasıl bir vücuda dönüştürebilirim. Kaygı ve korkuyu birbirinden ayrıştırabilmem için. Gelecek biraz sinsidir. İnsanın üzerine düşünürken umut verici gibi gelebilir. Veya idealize de gelebilir. Ama hiçbir şey bizim beklediğimiz gibi olmuyor. Bu da yönetim sorunu mu? Bizim dışımızda yaşanmış olan bir müdahale mi? Doğanın gücü müdür? Çok farklı yerlere gitmeye başlıyor. İnsan hayatını çok farklı bir olumsuzluğu da içerisine alabiliyor.
Timsahı seçmenizdeki neden? İnsanın bir tarafı uygarlıksa diğer tarafı da yok edici ve vahşi yönünü mü vurgulamak istediniz?
Biraz öyle biraz da insanın kendi içinde taşıdığı bir birey vardır. Dışarıdan görüldüğü gibi değiliz. İyi görmeye, ahlaki görmeye çalışırız. Duyarlı gibi görmeye çalışırız ama değiliz. Hiç birimiz kendimize dair bir şey ortaya koymuyoruz. Yalnızca beklentileri yerine getirerek yaşamaya, sunmaya çalışıyoruz. Timsah da benim için o özelliği taşıyan bir canlı.
‘Bir eylem içinde değilsek hepimiz seyirciyiz’
Yaşamın içinde insanın duyarlı olması gereken birçok konu var. İnsanın insana hatta başka canlılara da yapmaması gereken davranışları oluyor. Savaşlar oluyor. İnsanların bir bölümü de bu şiddet ve yok edilmenin muhatabı olurken bir kısmı da bütün bu olup bitenlere seyirci kalıyor.
Sizin çizgileriniz, resimleriniz aynı zamanda insanların bu sessizliğine karşı bir tepki, bir eleştiri mi?
Bir eylem içinde değilsek aslında hepiz seyirciyiz. Utanç dışarıdan baktığın anda, seyirci olduğun anda utançtır. O olayı kendi içinde yaşattığın anda utanç duyabiliyorsun.
Önümüzdeki süreçte resminizi nasıl devam ettirmeyi düşünüyorsun? Ne tür projeleriniz var?
Pek öyle projeyle çalışan bir insan değilim. Daha çok işin kendisinin müdahale etmesini isterim. Benden ne beklediğidir. Daha farklı bir malzeme olarak heykel düşünüyorum. Üç boyutlu olarak insan boyutunda ele alarak yapmaya çalışacağım. Ama bu figürler beni nereye götürecek, ben onları nasıl bir şeye dönüştüreceğim. Bunu süreç, zaman belirleyecektir. Onu yaşamadan bir şey diyemem.
Bir esere sadece bakmak değil onu okumakta önemlidir
Bu çizgilerin devamı seni nereye götürür, bunu sizde merak ediyor musunuz?
Şu anda onun okumasını yapıyorum. Okurken benim üzerimde nasıl bir etki bıraktığıdır. Yani bir esere sadece görsel olarak bakmak değil onu okumak da önemlidir. Okurken bıraktığı izlenimler, anlamlar. Bu anlamlar üzerinde artık ne eklenebilir ne çıkarılabilir? Nasıl bir şeye dönüştürülebilir. Muhatabım ne derse öyle olacak.
Resimlerde şimdiye kadar renkli portre ya da manzaralar gördük, Siyah beyaz ve sert insan karakterli çizgileri tercih etmenizin nedeni?
Renk anlayışı biraz insanı yanıltabilir. Kendim yaşadığım için, siyah beyaz izleyiciyi uyandırmaya çalışır. Rahatsız etmeye çalışır. Yani sen bir gerçeğin içinde yaşıyorsun ama biz kendi gerçeğimizi sadece zihinsel olarak yaşıyoruz. Üstelik bunu çok da idealize ederek yaşıyoruz. Burada olduğumuzun farkında bile değiliz.
Çok iyi sanatçıyım ya da farklı bir karakter yaratayım diye değil. Her sanatçı kendi diliyle, yaşadığı süreçle bir form oluşturur. O form sanatçıdan bağımsız değildir. Tabi o sanatçının ne yaşadığı önemlidir.
Bu tarz benle var oldu
Bu tarzı hangi düşünceyle seçtiniz?
Ben bu tarzı seçmedim benle var oldu. Lisans eğitiminde yedi yıl boyunca yaptığım çalışmalar kendi kendine bir dönüşüm yaşadı, bir karaktere dönüştüğünü görmeye başladım. Bu portre bir bedenin bir yarısı sonra bedenin tümü, farklı karakterlerde yer alarak kendi varlığını gerçekleştirmeye başladı.
İlk doğduğumuzda teksiniz sonra bir aile oluşturuyorsunuz. Çoğalıyorsunuz. Sonra sosyalleşiyorsunuz. Toplumsallaşıyorsunuz. Bu karakterlerde de oluyor. Aynı mantıkla daha doğrusu bir süreçle onları evrimleştirerek, onları yeni bir karakterlerle onlara bir hayat sunmaya çalıştım. Tabi onlarda bana bir hayat sunmaya çalıştılar.
Serginizi izlemeye gelen insanlara ne söylemek istersiniz?
Biraz gerçekçi bir insanım. Hayata çok da umutla bakan biri değilim. Karamsarım. Açıkçası böyle bir gerçekliğin var olduğunu, bu gerçekliği insanların da kabul etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu gerçekliği kabul etmediği sürece kendi bilincimize varamayız. Kendi istediklerimizin öznel durumunu ortaya koyamayız. Yalnızca başta dediğim gibi başkalarının yaratmış olduğu şeylerle var olabiliriz
Niye karamsarsınız?
Böyle var oldum. Kötümserlikten ziyade kaygısaldır.
Nelerden kaygı duyuyorsunuz?
İnsani duyarlılıklarımız. Ahlaki değerlerimiz. Hiçbir şeyi gerçekleştirmeyecek. Şu süreçte bile bir şeyi gerçekleştiremiyoruz. Hele dijital hayat içerisindeyken artık hayatımız sanal bir dünya içinde evrilecek. Karamsar dediğim gibi bende bu şekildedir. Herkeste farklı bir oluşum vardır. Bu oluşumla hayatına devam eder. Elbette tercihlerde vardır. Ama ben tercih etmekten ziyade hayatımı doğal bir şekilde yaşamak istiyorum. Yani iyileştirmeden o hastalıklı durumu o kaygısal durumu bu şekilde yaşayarak. Karamsarlığa sevk eden yaşamdır.
Ferhat Salman Kimdir?
1992 yılında Mardin’in Kızıltepe ilçesinde doğan Ferhat Salman Diyarbakır Güzel Sanatlar Lisesini bitirdikten sonra Afyon Kocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde eğitimini tamamladıktan sonra Mardin Artuklu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Resim Ana sanat dalında yüksek lisansını yapar. Çeşitli karma sergilerde resimlerini sergileyen sanatçının ilk kişisel sergisini Diyarbakır Merkezkaç Sanat Kolektif Mekânda açtı.