Mümin Ağcakaya
TİGRİS HABER - 2000’li yılların başlarına kadar Diyarbakır’a bağlı bir köy olan Peyas, şimdi kayıtlarda mahalle olarak geçse de köy olma özelliklerini korumaktadır. Peyas zamanla kentin büyümesi ve betonlaşması karşısında çaresiz kaldı. Daha önceden babalarının, dedelerinin yaşam biçimi olan tarımı ve hayvancığı devam ettirmeye çalıştılar. Ama kentin hızla betonlaşmasına daha fazla direnemediler. Tarlalarını düşük fiyatlarla müteahhitlere kaptıran köylülerin bir kısmı inşaatlarda kendine iş bulurken, eski yaşam tarzlarını devam ettirmek isteyen köylülerin bir kısmı hayvancılıkla uğraşmaya devam ediyor. Ancak, etrafları büyük bina ve sitelerle çevrildiği için hayvanlarını otlatacak yer neredeyse kalmadı. Hayvanlarını otlatmak isteyenler de ancak binalar arasında kalan yerlere ya da park alanlarındaki çimenliklere ya da 75 cadde üzerinde yer alan Talay Tepe tarafında henüz yapılaşmamış alanlara götürerek otlatabiliyorlar.
‘Şehir bir deniz gibi etrafımızı sardı’
Peyas Mahalle muhtarı Mehmet Çoban; “Yaklaşık yüz yıldır Peyas’ın tarihi var. Burada vatandaşlarımız hayvancılık yapıyor. 40 yıldır ben de burada yaşıyorum. Akrabalarımızın yanına geldim. Şehir metropol oldu. Peyas hala eski köy halinde. Şehir sanki bir deniz gibi etrafımızı sardı. Ortasında kaybolduk. Gerçekte bize kimse sahip çıkmadı. Benden önceki muhtarlar, belediye başkanları, valiler. Kimse bu köye hizmet etmedi. Hala hayvancılık yapan arkadaşlarımız var. İnşaatta çalışan arkadaşlarımız var. İşsizlik sorunu var.”
Kentin hızla metropolleşmesi karşısında uyum sağlayamadıklarını ve yaşadıkları sorunları şöyle dile getirdi;.
“Biz bir türlü uyum sağlamadık. Köyün içine giriyorsun sanki kırk yıl öncesine gidiyoruz. Caddenin bu tarafına çıkıyoruz. Büyük bir metropol. Burada sosyal hayat, yaşam yani her şey mükemmel devam ediyor.
Ama kimse bize sahip çıkmıyor. Bizi öyle yalnız bırakmışlar. Burada sıkıntılar var gençler bali içiyorlar. Hırsızlık yapıyorlar. Gerçekten Peyas da sıkıntılar büyük.
Bu koşullarda yaşamak çok zor
Üç bin hane var. Bizim tapu sorunumuz var. Alt yapı sorunumuz var. Mesela internet yok. Çocuklar bu pandemide internete giremiyordu. Vali Beye de söyledik. Dilekçelerimizi Telekom’a da yazdık. Alt yapı yok diye biz hizmet veremiyoruz. Dediler. Niye 1992’den beri belediye kuruldu. Belediye Peyas adına kuruldu. Ama Peyas hala köydür. İşsizlik sorunu var. Tapu sorunu var. İmar sorunu var. Halk burada durumumuz ne olacak diyor. Her gün hırsızlık oluyor. Kabloları kesiyorlar, logar kapaklarını çalıyorlar. Burada bu koşullarda böyle yaşamak gerçekten çok zordur.
Mezarlık sorunu var. Devlet arazisi var. Hayvancılıkla uğraşanlara bir yer yapılsaydı. Burada süt, peynir yapılıyor. Soğuk hava depoları, fabrikalar var bu köy de bunu istiyor. Bu halk da buna layıktır. Biz de bunu talep ediyoruz. Ama maalesef kimse bize sahip çıkmıyor.
Peyas kentin ortasında kalmasına rağmen hayvancılıkla uğraşmaya devam ediyorlar. Kent için sürekli taze ve günlük süt, peynir, yumurta ve et ihtiyaçlarının karşılanmasında, bu gıdaların tüketiciye daha hijyenik koşullarda ve ucuza ulaşabilmesi neler yapılabilir?
Yem fiyatları pahalıdır. Mecburen süt fiyatları da et de pahalı veriliyor. Vatandaş zorluk çekiyor. Bu köyde hayvancılık yapan insanlara destek verilmesi lazımdır. Kayıt altına alacak. Kimler hayvancılıkla uğraşıyor. Kim ne iş yapıyorsa buna göre destek verilecek. Hibe ve faizsiz kredi olanakları sağlanacak ki, bu insanlar daha iyi koşullarda üretebilsinler. Bu olmazsa et de süt fiyatları da uçmaya devam edecektir. Yeterli destekler verilmediği için hayvancılık yapan arkadaşlarımız zorluk çekiyorlar. İşsizlik var. Bir kısmı inşaatçılık yapıyor, bir kısmı da kendi imkânlarıyla hayvancılık yapıyor.
Muhtar Mehmet Çoban
Biz burada boğulmuşuz
Diyarbakır Türkiye’de altıncı sırada yer alan metropol bir kent. Ama biz kentin ortasında köy statüsünde kalmışız. Biz burada boğulmuşuz. Hayvancılığı devam ettirenler için çiftlikler açılabilir. Et, süt, peynir ve yumurtanın halka daha taze ve uygun fiyatlarla, daha hijyenik koşullarda ulaşması için alt yapılar yapılabilir. Modern ahırlar olduğu zaman üretimler daha da artabilir. Halkın günlük ete, süte, peynire ve yumurtaya rahat ve kolayca ulaşabilmesi o kent için bir ayrıcalık olacaktır.
Avrupa ülkeleri tarıma çok destek veriyor. Oralarda yaşayan dostlarımız, tanıdıklarımız var. Bize oradaki durumları anlatıyorlar. Hayvancılık için modern ahır yapıyorlar. Elektrik çekiyorlar. Hibe ve faizsiz kredi olanaklarından yararlandırıyorlar. Üretim ve çalışma koşullarını iyileştiriyorlar.
Hayvancılık yapan insanlar böyle zor durumlarda kalırsa bu ürünler ucuza tüketemediğimiz gibi sürekli dışarıdan ithal etmek zorunda kalırız.