TİGRİS HABER - Diyarbakır Adliyesi önünde düzenlenen ve İHD Eş Genel Başkanları Eren Keskin ile Hüseyin Küçükbalaban'ın da katıldığı basın açıklamasında konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz, bazı guruplar tarafından düzenlenen saldırılara atıfta bulunarak, "Toplumsal barışı zedeleyen bu baskıcı ve saldırgan yönelimler, toplumda derin kaygılara neden olmakta, geçmişin travmasını halen yaşamakta olan halkımızda ciddi endişelere yol açmaktadır" dedi.
Birçok işyerine eş zamanlı ve tekbirler getirerek düzenlenen saldırılara bir tepki de İnsan Hakları Derneği'nden geldi. İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz, İHD Eş Genel Başkanları Eren Keskin ve Hüseyin Küçükbalaban ile yöneticilerle birlikte Diyarbakır Adliyesi önünde bir basın açıklaması yaptı. Diyarbakır'ın bir çok medeniyete ev sahipliği yaptığını konuşmasında hatırlatan Yılmaz, "Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış; farklı kültür, inanç ve yaşam tarzına sahip toplulukların bin yıllardır bir arada yaşadığı kentimizde son dönemlerde bazı gruplar tarafından; kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi yaşamayan toplumsal kesimlere yönelik saldırılar artmış, toplumsal barışa ve kentteki ortak yaşam kültürüne zarar verecek boyutlara ulaşmıştır. Toplumsal barışı zedeleyen bu baskıcı ve saldırgan yönelimler, toplumda derin kaygılara neden olmakta, geçmişin travmasını halen yaşamakta olan halkımızda ciddi endişelere yol açmaktadır" diye konuştu.
Saldırı için gerekçe yaratıyorlar
Diyarbakır'da düzenlenen çeşitli etkinliklerle sanata dair farkındalık oluşturmaya çalışıldığına dikkat çeken Yılmaz, "Bildiğiniz üzere kentimizde 'Caz Piknikleri' düzenleyerek sanata dair farkındalık oluşturmaya çalışan dans etkinliği katılımcılarının Tema Park'ta yaptıkları etkinliğe 09.06.2024 tarihinde kalabalık bir grup tarafından sözlü ve fiziki saldırıda bulunulmuş ve maalesef bazı katılımcılar bu saldırılar sonucunda yaralanmışlardı. Saldırgan grup, söz konusu sanat etkinliğinin kamuya açık alanda yapılmasını saldırıya gerekçe yapmış ve bu tutumunu açıkça savunmaktan geri durmamıştı. Yine geçtiğimiz hafta kentimizde bulunan bazı özel işletmelere, İsrail'i protesto gösterileri adı altında bazı grupların tekbir getirerek ve sloganlar atarak girdiği, iş yerinde bulunan çocuklar başta olmak üzere insanların büyük bir korku ve panik ile kaçtığı görüntüler kamuoyuna yansımıştı. Daha sonra ortaya çıkan görüntülerden kolluğun, göstericileri engellemeye dönük bir çaba içerisinde olmadığı da anlaşılmıştı" şeklinde konuştu.
90’lı yıllar ile benzerlik
Saldırılar sonrası, Diyarbakır'da faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının yaptığı sağduyu çağrılarının önemine değinen Yılmaz, "Yakın zamanda gerçekleşen bu ve benzeri eylem ve saldırılar karşı derneğimiz ve kentimizde faaliyet gösteren sivil toplum kurumları tarafından defalarca sağduyu çağrısı yapılmış ve yetkililerin de önlem alma gerekliliği ısrarlı şekilde ifade edilmiştir. Tüm bu çaba ve çağrılarımıza rağmen toplumsal barışı zedeleyen bu saldırılar ne yazık ki son bulmamıştır. Son olarak 27 Haziran 2024 tarihinde kentimizdeki bir site havuzunun kadın ve erkekler tarafından karma biçimde kullanılması saldırıya gerekçe yapılmış; aynı sitede yaşayan bir grup tarafından ortak havuzu kullanmak isteyen site sakinlerine karşı fiziki ve sözlü saldırıda bulunulmuştur. Saldırgan grup üyeleri, site sakinlerini kast ederek “Sizin ağa babalarınızı öldürmüşüz, daha mezar yerleri belli değil diyerek hem 90'lı yıllarda yaşanan faili meçhul siyasi cinayetleri sahiplenmiş, hem de aynı tür cinayetleri işleyebilecekleri konusunda insanları tehdit etmişlerdir" ifadelerine yer verdi.
Paramiliter gruplar
1990'lı yıllarda yaşanan hak ihlallerinin, toplumda travmalara neden olduğunu aktaran Yılmaz, konuşmasının son bölümünde şunları söyledi:
"90'lı yıllarda çok sayıda Kürt aydın, insan hakları savunucusu, siyasetçi ve sivil insan gözaltlarında zorla kaybedilmiş veya faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gitmiştir. Bölgemizde yaşanan bu zorla kaybetmeler ve siyasi cinayetler büyük toplumsal travmalara neden olmuş; bu travma ve yaraların oluşturduğu acılar halen sürmektedir. Yakınlarını kaybeden Cumartesi İnsanları ve Kayıp yakınları yıllardır alanlara çıkarak yakınlarının akıbetlerini sormakta, faillerin tespit edilip cezalandırılmalarını talep etmektedirler. Katledilen veya zorla kaybedilen insanlar; sadece kendi aileleri açısında değil, bütün Kürtler için, vicdan sahibi bütün insanlar için büyük bir acıyı, tutulamayan bir yası sembolize etmektedirler. Bu sebeple, 90'lı yılların karanlığını hatırlatan, insanları bu cinayetleri tekrarlamakla tehdit eden bu yaklaşım hiçbir şekilde kabul edilemez. 90'lı yıllarda bölgemizde paramiliter gruplar tarafından işlenen cinayetler göz önüne alındığında söz konusu tehditler; kamuoyu tarafından, anlık öfkeyle ve öylesine sarf edilmiş birkaç söz olarak algılanmamaktadır. Dolayısıyla failler hakkında tutuklama tedbirine başvurulması ve bu suça iştirak etmiş failler hakkında açılmış olan soruşturmanın da etkili bir biçimde yürütülmesi gerekmektedir. Bin yıllardır farklı kimliklerin bir arada yaşadığı kentimizin; yaşam alanlarına ve yaşam biçimlerine müdahale eden yaklaşımlarla gündeme gelmiş olması tarafımızda derin bir kaygıya neden olmaktadır. İnsan Hakları Derneği olarak; son dönemlerde şiddet içeren saldırıları özgürlüklere açık bir müdahale olarak gördüğümüzü belirterek; toplumsal barışın sağlanması, bir arada yaşama kültürünün geliştirilmesi, farklı etnik grup, inanç ve siyasi görüşten insanların barış içerisinde ortak yaşamı inşa edebilmeleri için mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha belirtmek istiyoruz."
İHD Eş Genel Başkanları Eren Keskin ve Hüseyin Küçükbalaban da birer kısa konuşma yaptıktan sonra İHD yöneticileri, adliye binası önünden ayrıldı.