Özel Haber / Mümin AĞCAKAYA
TİGRİS HABER - Resim yapmaya hobi olarak başlayıp yeteneğini mesleğe çevirerek, kişisel sergiler açan, sosyal sorumluluk projeleri kapsamında açılan karma sergilere de katılan Diyarbakırlı sanatçı (Ressam) Özlem Atalay, sanatı ve sanat hayatı üzerine Tigris Habere konuştu.
‘’Doğduğun coğrafya kaderindir’’ olgusuna katılmadığını ve bunu hangi yaşta olursa olsun değiştirmenin, insanın elinde olduğunu savunan Özlem ATALAY; duygularını, düşüncelerini kadın objesi üzerinden soyutlayarak anlatmayı tercih eder. Kadının kısıtlanan özgürlüğünü, kırmızı renk ile kadının nasıl özdeşleştiğini, kozmik yolculuğu, hayatın içindeki renkleri ve ‘’ÖZGÜRLÜK’’ ana fikri altında toplanan birçok konuyu ele alan resimlerini, bir tema belirleyerek yaptığı kişisel sergilerini, sosyal sorumluluk projeleri kapsamında katıldığı karma sergileri anlatan Özlem ATALAY sorularımızı yanıtladı. Çocukluğunu, hayallerini, sanata nasıl başladığını, sanata bakışını, resimlerinde ne tür konular işlediğini, aldığı güzel dönüşleri anlatmaya şöyle başladı:
‘’DUYGULARI KADIN ÜZERİNDEN SOYUTLAYARAK ANLATMAYI SEVİYORUM’’
1972 yılında Diyarbakır’da doğdum. Eğitimci bir ailenin çocuğuyum. Önceleri hobi olarak başladığım resim yapma tutkumdan vazgeçemedim. Resim dışında; moda tasarımcısı ve fotoğraf sanatçısıyım. Resimlerimde genelde soyut çalışıyorum SÜRREAL sanatçısıyım, duyguları kadın üzerinden anlatmayı seviyorum.
Niye resim yapmayı tercih ettiniz?
Bence sanat; yarım kalmış bir hayalin hayata geçirilmiş şeklidir.
Bir duyguyu, bir düşünceyi bilerek ve isteyerek insanlara farklı yollardan anlatma şeklidir resim yapmak…
Bu yüzden duygu ve düşüncelerimi soyutlaştırarak resmetmeyi ve soru işareti bırakarak anlatmayı, izleyenlerinde hayal gücüne, algısına bırakarak anlatmayı tercih ediyorum.
Çocukluğumda da az konuşup duygularımı yazarak ve çizerek anlatmayı tercih ediyordum. Çünkü anlatmak istediklerimi böyle ifade ettiğimde daha anlaşılır olduğumu gördüm. O yüzden resim yapmak, benim kendimi anlatma şeklim dışında, rahatlama yolum olmuştur hep…
Resimlerimi yaparken bir kurala bağlı kalmıyorum. Resimlerimde işlediğim ‘’ÖZGÜRLÜK’’ ana fikrini, resmederken de baz alıyorum. Belki bu yüzden ‘’SÜRREAL’’ sanatçıyım. Aykırılık da insanlara farklı geliyor ve daha çok ilgi çekiyor.
İlk Kişisel serginizi ‘’KADIN VE ÖZGÜRLÜK’’ adıyla yaptınız, size dönüşü nasıl oldu?
Resme dair ufacık bir birikimim vardı. Bu birikimimi çoğaltarak ‘’KADIN VE ÖZGÜRLÜK’’ temalı ilk kişisel sergimde kullandım.
Bu sergi hayatımın kötü bir döneminde ayağa kalkmamı sağladı ve sanat hayatım başlamış oldu.
‘’KADIN VE ÖZGÜRLÜK’’ temalı sergimde; Doğu ve Güney Doğudaki kadınların ve kız çocuklarının kısıtlanan özgürlüklerine dikkat çektim.
Bu coğrafyayı bilmeyen, tanımayan insanlar bile resimlerimden çok etkilendi. Doğu’daki kadın ve kız çocuklarının sorunlarını anlamaya çalıştılar.
O duygular, resmettiğim kadın resimlerinde gizliydi. Çok ilgi çekti, amacıma ulaşmıştım.
Aslında kısıtlanan özgürlük, dayatmalar olmasa kadınlarımızın Doğu’da daha aktif olabilecekleri mesajını vermiştim.
Hep şunu düşünmüşümdür:
‘’GÜNEŞ DOĞU’DAN DOĞUYORSA, DOĞU NEDEN HEP KARANLIK?’’
Bu karanlığı ne aydınlatabilir? Tabiiki KADINLAR Özgürlüğü verilmiş, dayatmaları kalkmış, eğitim hakkı elinden alınmamış KADINLAR… Güneş gibi doğmayı bekleyen, etrafını aydınlatan KADINLAR…
İKİNCİ SERGİNİZ ‘’RENKLER’’ Temalı serginiz oldu. Bu serginizde resimlerinizin konusu neydi ve sonuçları nasıl oldu?
‘’RENKLER’’Temalı sergim 2.kişisel sergimdi. Ben aynı zamanda fotoğraf sanatçısıyım. Çektiğim doğa resimleri, insan ırkları ve ten renkleri doğadaki tüm canlılar arasındaki ahenge,renklere renklerin uyumuna vurgu yaptım.
‘’Güzellik, renklerde değil, renklerin ahengindedir, tıpkı hayatın içinde olduğu gibi… Dedim.’’
Çektiğim fotoğrafları, hiçbir şekilde hayal gücümü katmadan olduğu gibi gerçek renkleri ile tuval aktardım. Gökyüzüne, doğaya, doğadaki canlılara, hayata bakmayı unutmuş insanlara, kaçırmış oldukları güzellikleri, renkleri hatırlatarak farkındalık yaratmak istedim.
Gökyüzüne bakmayı unutmuş insanları, tablet ve bilgisayardan kafasını kaldırmayan çocukları, robotlaşmış hayat düzeni içerisinde kaybettikleri unuttukları güzelliklerle, renklerle buluşturdum. Dönüşler çok güzel oldu. Bu kuşlar, çiçekler, doğa, gökyüzü nerede bizde gidebilir miyiz? Diye sordu çocuklar büyüklerine…
Hayat koşturmacası içerisinde, kafaları önlerinde işlerine gidip gelen büyüklerde, daralmış iç dünyalarından çıkıp rahatlamaya gökyüzüne, doğaya bakmayı unuttuklarını hatırladılar.
Unuttuğumuz hayatın içindeki ‘’renkleri’’hatırlatarak farkındalık yarattığımı düşünüyorum.
‘’Renkler’’sergimde doğa ile kalmayıp, ırklara ten renklerine de vurgu yaptım.
Güney Amerika’daki ‘’Aymara’’ kadını ile Doğu’daki bir kadının yüzlerindeki yaşanmışlıkları, çizgilerin ortak olduğunu sadece ten renklerinin farklı olduğuna dikkat çektim.
Aynı şekilde bir ‘’Kızılderili’’ çocuğun gülüşündeki saflık ile Doğudaki bir çocuğun gülüşündeki tek farkın ten rengi olduğun resmettim…
Güzelliğin, hayatın içindeki renklerde olduğunun altını çizdim.
- KAN VE KIRMIZI
3. Serginiz olan ‘’Kırmızı Nüans’’ ı bize anlatır mısınız?
Evet sonrasında 3. Kişisel sergim olan ‘’ Kırmızı Nüans’’ yaptım. Kırmızı nüansta kadına şiddete dikkat çektim ve şöyle dedim:
‘’KIRMIZI RENK ENÇOK KADINA YAKIŞIYOR, AMA KAN DIŞINDAKİ DİĞER AYRINTILARDA…’’
Kırmızı rengi KAN dışındaki ayrıntılarda 40 kadın tablosunda işledim.
‘’BÜTÜNLÜK AYRINTIDA GİZLİDİR’’ dedim ve KIRMIZI; kimine dudak, kimine saç, kimine süs , kimine çiçek, kimine kıyafet, kimine de ‘’ŞEFKAT’’ oldu ama asla ‘’KAN’ ’olmadı..!
Resimlerinizde KIRMIZI özel bir anlam taşıyor, neden?
Çünkü ‘’KIRMIZI’’ bir vurgudur. Kırmızı rengin enerjisi, çekim gücü çok fazladır.
‘’KIRMIZI’’ renk kadın ile özdeşleşen bir renktir, özellikle doğudaki kadınlarda…
‘’Kırmızı Nüansta’’; öncelikle sanatseverlerin dikkatlerini çekip, sonra bu ayrıntıdaki bütünlüğe odaklanmalarını sağladım. Neden ‘’KIRMIZI’’ neden tüm kadınlar ‘’KIRMIZI’’ neden hep ‘’KADIN’’? Öncelikle bunları sorgulayıp sonra bütüne ulaştılar. SÜRREALİST yaklaşımda bunu anlatmak kolay oldu.
Ben ‘’SANAT HALK İÇİNDİR’’ i savunanlardanım. Yaptığım resimlerin her kesime ulaşmasını hedefliyorum ve verdiğim mesajların daha çok insan tarafından algılanmasını, görünür olmasını istiyorum. Bu yüzden sergilerimi halkın çok olduğu yerlerde her kesimden insanın ulaşabileceği yerlerde açmayı tercih ediyorum.
Dönüşler çok güzel oluyor. Hiç tanımadığım insanların sanata ve resimlerime bakış açıları, sergiye gelen, sanata ilgi duyan çocukların güzel sanatlara kazandırılması açısından beni mutlu ediyor. Kişisel sergilerimle halkın içinde olaya devam etmeyi hedefliyorum.
Karma sergilerimle de yardıma muhtaç çocuklar, Kadın Sığınma Evleri ve sokak hayvanları gibi sosyal sorumluluk projeleri kapsamında yer alıyorum.
-‘’KOZMİK YOLCULUK’’ Serginizden biraz bahseder misiniz, o nasıl gelişti?
Evet, 4. Kişisel sergim ‘’KOZMİK YOLCULUK’’ Ben uzun yıllardır enerji ile ilgileniyorum. Bio enerji, reiki, ezoterizm derken İzmir’de ‘’ kozmik enerji ile tanıştım ve eğitimini aldım halen
Kozmik enerji uygulayıcısıyım danışanlarım var ve güzel sonuçlar alıyoruz.
Kozmik enerjiyi; bütüne ulaşmayı, bütünden gelmeyi, evreni, içe dönüşü, ‘’RUHUNÖZGÜRLÜĞÜNÜ’’Bir sergi ile anlatmaya karar verdim ve kozmik yolculuk temasıyla kişisel sergimi İzmir’de yaptım.
Enerji ile hiç ilgilenmeyen insanların bile enerjiye çekilmesi, resimlerimde kendilerini bulmaları, öze dönmeleri, evrenden kozmostan gelen enerjiyi hissetmeleri beni inanılmaz heyecanlandırdı.
Evrende bir enerji olduğu kesin ve onun etkilerini aslında içselleştirdiğiniz zaman, öze döndüğünüz zaman görebiliyorsunuz.
Ben kozmik enerjiyi yazarak veya kürsüye çıkarak anlatmaya kalksam çokta anlaşılır olmayacaktı.
Görsel algı her zaman daha etilidir belki benim enerji ile ilgilenmemde, resimlerime ve tablolarıma görsel anlatım diline daha çok etkili oldu ki; ilgi gören bir sergi oldu.
Sonrasında gelip benden ‘’Kozmik enerjiyi’ ’dinlediler.
Herkes bir yolculuk yapmış oldu bu sayede kendi içine...
‘’Her yolculuk aslında kendi içine çıkar’’
Güçlü bir duruşunuz var. Ne zamandan beri kendinizi güçlü hissediyorsunuz?
Kendimi hep güçlü hissettim.
Evrende varız.
Bize bir hayat sunulmuş.
İmtihanlar var güzel günler var, kötü günler var ama hepsinde kabullenişte olup dik durabilmek önemli.
Belki de çocukluğumdan beri yazarak ve çizerek duygularımı içe atmadan yol alabildiğim için güçlü kaldım.
Benim için her gün yeni başlangıç, yeni bir hayattır.
Bu yüzden anı yaşarım.
İçimdeki çocuğu da hiç büyütmedim…
İnsanın içindeki çocuğu öldürmemek çok önemli, Çocuk kalmayı nasıl başarıyorsunuz?
Aslında çocukluğumu çok yaşamadım o yüzden hep şöyle derim: orta yaşlarda kırklı yaşlarımda doğdum ve çocukluğuma doğru büyüyorum ve çocuk olarak öleceğim.
Güneydoğudaki kız çocuklarının yaşadığı zorlukları maalesef bende yaşadım bu yüzden kayıp çocukluğuma sahip çıkıyorum onunla ilgileniyorum. Öncesinde evlilik, çocuklar her şey yerine oturduktan sonra çocukluğuma dönüş…
Birde şunu savunuyorum ‘’Hayalleri olan mutlu çocuklar ‘’Kendi çocuklarımı da böyle büyüttüm ulaşabildiğim tüm çocuklarda da bunu oturtmaya çalışıyorum.
Hayalleri olmayan insan yarı yarıya ölür o yüzden biz büyüklerde hayal kurmaktan vazgeçmemeliyiz çocuklarımızı da hayalleri ile büyütmeliyiz.
Hayal kurduğumuz sürece yaşama için bir sebebimiz vardır.
Hayallerimiz, evrene gönderdiğimiz doğru enerji ile birleştiğinde, gerçeğe dönüşerek bize ulaşır.Benim hayallerimde çocukçadır.
Çocukluğunuzu yaşayamadığınız için mi çocuklar daha çok ilgi alanınıza giriyor?
Belki de ondadır.
Çocuklarda ki saf sevgi ve masumiyet ufacık şeylerden mutlu olabilme ve gözlerindeki o ışık…
Keşke herkes çocuk olabilse, keşke herkes içindeki çocuğu yaşatabilse…
Önümüzdeki dönemde yeni çalışmalarınız nelerdir?
Mart ayında Ankara sanat fuarı Art Ankara’da yer alıyorum.
Mayıs ayında İstanbul sanat fuarı Art Contact’da yer alıyorum.
Ve yıllardır en çok yapmayı istediğim’’MEZOPOTAMYA’’Sergimin hazırlığı içerisindeyim.
Nisan ayı içerisinde Diyarbakır’da sanatseverle ile buluşmayı hedefliyorum