Özel Haber/ Mümin Ağcakaya
Dünyada ve ülkemizde kadınlar arasından çok sık görülen meme kanseriyle ilgili farkındalık oluşturmak için Diyarbakır Özel Genesis Hastanesi hekimlerinden uzman cerrah Prof. Dr. Sadullah Girgin, toplumsal farkındalığın artması için ciddi uyarılarda bulundu.
‘Ekim ayı Meme Kanseri Farkındalık Ayı’ dolayısıyla gazetemize konuşan Özel Genesis Hastanesi uzman cerrahlarından Prof. Dr. Sadullah Girgin, merak edilenleri yanıtladı.
Meme kanseri çok sık görülen türlerden
Meme kanserinin dünyada da, ülkemizde de en sık görülen kanser türü olduğuna dikkat çeken Girgin, şunları söyledi;
“Bu kanser türünden ölümler arasında birinci sırada yer alıyor. Bütün yaş gruplarında en sık görülen kanser türü meme kanseridir. Meme kanseri toplumumuzun kronik bir sağlık sorunudur. Kadınların öncelikle bu hastalığın farkında olarak belirli aralıklarla muayene olması şart”
Prof. Dr. Girgin, şöyle devam etti;
“20 yaşından sonra her kadın için kendi kendine muayenesini öneriyoruz. Bunu adet dönemi bittikten sonraki hafta içinde yapmaları, memenin hormonal organ olması nedeniyle en uygun dönemdir. Menopozdaki hanım efendilerin ise; her ayın belirledikleri bir gününde meme muayenesini yapmasını önermekteyiz. Bu hem meme kanseri açısından bir farkındalık yaratacaktır hem de hanımefendilerin memelerinde oluşan değişikliklerde bir sağlık kuruluşuna başvurmada öncelik sağlayacaktır.”
Meme kanserinin belirtileri nasıl anlaşılacaktır?
Meme kanserinin belirtilerinin nasıl anlaşılacağı konusunda ise Girgin şu yanıtı veriyor;
“Öncelikle hekimler olarak biz hiçbir belirti olmadan tanıyı koymak isteriz. Bunu da mamoğrafik taramalardaki görüntülerde ortaya çıkan bazı ip uçlarını değerlendirerek tanı koyabilmekteyiz. Bu açıdan mamografi çektirmek, erken teşhis için önemlidir.
Ancak belirtilere gelecek olursak en sık gördüğümüz belirti memede kitledir. Bunun dışında meme cildinde şişlik, kızarıklık, meme başında çekinti, meme ucu akıntısı, koltuk altında daha önce görülmeyen kitlelerin görülmesi gibi bulgulardır. Kişiler bu bulguları gördüğü zaman mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekmektedir.
Şunu da belirtmek isterim ki; meme de görülen her kitle kanser değildir. Bunun da mutlaka bilinmesi lazım. Büyük bir kısmı iyi huylu meme kitleleri dediğimizi kitlelerdir. Bunun anlaşılabilmesi için hekimlerin teşhisi önemlidir.”
Nasıl bir tedavi öngörüyorsunuz?
Günümüzde meme kanserinin erken evre olmasına rağmen birçoğunda % 65-70 ne yakın kısmında artık biz öncelikli olarak cerrahi yapmıyoruz. İlaç tedavisi veriyoruz. Ondan sonra cerrahi ve ışın tedavisi uyguluyoruz. Bunun nedeni de şudur; artık biz kanser hücresini daha iyi tanımaya başladık. Üzerinde bulunan bazı reseptörler yani duyargaçlar, tedavi modelitemizi belirlemede etkili olmaktadır. Hormon reseptörleri gibi, büyüme faktörlerini içeren reseptörler gibi bunların bir kısmı da hastanın akıllı ilaç alıp almayacağı konusunda da bize bilgi vermekte ve tedavileri bu yönde tamamlanmaktadır. Dolayısıyla günümüzde kişiselleşmiş tedavi modelitelerini, birçok hekimin branşın bulunduğu konseylerde tartışarak ki bunlar onkolog, radyasyon onkoloğu, patalog, meme cerrahı, gerekirse plastik cerrah ve psikiyatrist bulunan ortamlarda hastaya kişiselleşmiş tedavi modelitelerini deniyoruz.
Cerrahi boyutuna gelecek olursak artık hastalarımız ergenlikten beri taşıdıkları bir organla büyük bir kısmı yok olmadan çıkmıyor. Meme ile çıkarmaya çalışıyoruz. Onkoplastik teknikleri kullanarak memeyi de koruyarak cerrahi yapmaya çalışıyoruz. Mutlaka almamız gerekiyorsa da kendi kasıyla gerekirse kas ve protezle veya protezle hastaya meme yaparak hastayı o psikolojik depresyondan çıkarmaya çalışıyoruz. Bu aynı zamanda hastaların ömür boyu psikolojilerini ve cinsel aktivitelerini koruyarak yaşamalarını sağlıyor. Bu arada şunu da belirtmek istiyorum; kadınlarımız mutlaka 40 yaşından sonra taramalarına dikkat etmelidirler”
Bu hastalıkta genetik boyut nedir?
Prof. Girgin, hastalığın genetik boyuna ilişkin ise şunları ifade etti;
“Genetik, yani ailesel meme kanserleri, kanserin ancak % 15’ini oluşturur. Yani ailesinde kanser hikâyesi bulunmayan meme kanseri grubun %85’ini oluşturuyor. Bu nedenledir ki; ailemde kanser yok, bende kanser yok, kanser olmayacağım fikri kesinlikle yanlıştır. Ailesel ve genetik olma durumlarına önem vermemizin nedeni, bunu erken yakalanabilir veya önlenebilir meme kanserleri olmalarındandır. Yoksa genetik yatkınlığı olmayan kişilerde kanser olmayacaktır anlamına gelmez.”
Ülkemizde meme kanseri dağılımı nasıl?
Türkiye’de hastalıkla ilgili oranların ne olduğu sorumöuza ise Girgin şu cevabı verdi;
“İstatistiklerde ülkemizin Batısında meme kanseri oranının bir miktar daha yüksek olduğunu gözlemleyebiliriz. Ancak erken meme kanseri tanısı almış hastaların farkındalığı da daha fazladır. Bölgemize bakacak olursak bölgedeki muhafazakâr yapı, hastanın hekime ulaşmadaki zorluğu, ailedeki feodal yapının baskın olması nedeniyle hastanın hekime getirilmemesi önemli faktörlerden biridir. Bu da tedavi de zorluğa güçlüğe ve organ kaybına neden olmaktadır.
Yine Batı yaşam türünün artmış olması Batıda meme kanser oranını artırmakla birlikte, bölgemizde de Batıya yatkınlık, atıştırmalıklar, katkılı gıdaların bölgemizde de kanser vakalarını daha da artıracağını düşünmekteyiz.”
‘Hem kariyer hem de çocuk’
Emzirmenin son derece faydalı olduğuna da değinen Girgin, kadınlara şu çağrıyı yaptı; “Kadınlar için çağrım; lütfen hem kariyer yapın hem de çocuk yapın. Çünkü çocuk yapmak, emzirmek meme kanserinde önleyici önemli bir faktördür.”
Prof.Dr. Sadullah Girgin, genel olarak önerilerini ise şöyle sıraladı;
“Meme kanserinin gelişiminde çevresel faktörler ve diyetin önemi çok büyüktür. Yaşadığımız ortamın değişmesi, doğadan uzaklaşmamız ve hayatımıza yoğun bir şekilde teknoloji ve dijitalin girmesi, bütün kanserde olduğu gibi meme kanserini de arttırdığını düşünüyoruz. Hele hele çok yoğun dijital kullanmanın, aşırı radyasyona maruz kalmak meme kanserini de artırıyor.
Kanser ve diyet ilişkisi nasıldır?
Diyete gelecek olursak; obezite dünyanın yaygın bir sorunudur. Menopoz sonrası adetten kesilmiş hanımefendilerde obezite meme kanseri içinde çok ciddi bir sorundur. Nedeni ise genç bedende, adet gören hanımefendilerde meme kanserinin asıl faktörü olan kadınlık hormonunun üretildiği yer yumurtalıklardır. Adet kesilmesinden sonra, menopozdan sonra kadınlık hormonunun üretildiği yer cilt altı yağ dokusudur. Obezite kişilerde bu yağ dokusu arttığı sürece kadınlık hormonu üretimi menopoz sonrası normal seyrinin üzerinde olur. Dolayısıyla memenin kadınlık hormonuna maruziyeti artar ve meme kanseri için bir risk oluşturur.
Genç yaş grubuna bakacak olursak, genç yaş grubunda da çok zayıf astenik olmak meme kanseri için bir faktördür. Nedeni ise yumurtalıklardan üretilmiş östrojenin yani kadınlık hormonunun yağ dokusunda eriyememesi ki çünkü yağ dokusunda eriyen bir hormondur. Hedef organının meme olmasıdır. Yani yumurtalıkta üretilen östrojen hedef olarak memeyi görür. Meme hücrelerine uyarıcı etki yaparak meme kanserini arttırıcı bir etki sağlar.
Hormon ve doğum kontrol haplarının kansere etkisi?
Hormon replasmanları ve doğum kontrol hapları, menopoz öncesi ve menopozda hormon replasmanı yapılır ki, kadınlar menopozun şikâyetlerini çok daha rahat atlatsın diye. Daha önceleri mucize ilaçtı hormon ilaçları. Hastanın şikâyetlerini azaltıyor, kalp risklerini azaltıyor, kanda yağ oranını düşüren mucize ilaçlardı. Ne zamana kadardı? 90’lı yılların başında ‘Bir milyon çalışması’ dediğimiz İngiltere kökenli ve birçok ülkeyi içeren çalışmalar sonuçlanana kadardı. O çalışmada bakıldı ki, hormon replasmanı yapılmış kişilerde yapılmayan kişilere oranla meme kanseri oranı çok daha yüksek. Bu nedenle şunu söylüyoruz; Mecbur kalınmadığı sürece hormon replasman ilaçlarını kullanmayınız. Dışarıdan vücudunuza ek hormon almayınız. Mutlak kullanılması gerekiyorsa da mutlaka meme taraması yapılmalı, meme cerrahına muayene olunmalı ve en kısa süre kullanılmalıdır.
Doğum kontrol haplarına gelecek olursak; biz meme cerrahları olarak yine dışarıdan hangi tür olursa olsun mümkün olduğu kadar alınmamasını öneriyoruz. Mecburiyet varsa iki yıl maksimum beş yıla kadar kullanılabilir. Beş yıldan fazla kesinlikle doğum kontrol hapları kullanılmamalıdır.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Prof Dr. Sadullah Girgin kimdir?
1971 Diyarbakır doğumlu. İlk orta ve lise öğrenimimi Diyarbakır’da tamamladı. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdikten sonra Genel cerrahi asistanlığını Dicle Üniversitesi ana bilim dalında yaparak Genel Cerrahi uzmanı oldu. Bütün kariyerin Dicle Üniversitesinde tamamladı. Doçentlikten sonra 2015 yılında da profesörlük unvanını aldı. Yaklaşık 20 yıldır meme cerrahisiyle uğraşmaktadır. 2008 den bu yana Türkiye Meme Hastalıkları Dernekleri Federasyonu yönetim kurulu üyesi ve Güney Doğu Meme Hastalıkları Derneği yönetim kurulu başkanlığı görevlerini yürütmektedir. Prof. Dr. Sadullah Girgin halen Genesis Özel Hastanesinde görev yapıyor.