Ali Abbas Yılmaz - Özel
TİGRİS HABER - Diyarbakır Sur’da nakliyecilik yaparak geçimini sağlayan, pandemi nedeniyle işsiz kalan kuşbaz Hamit Bilmez, kentin yerli güvercin türlerini, kuşbazlık merakını ve geçim sıkıntısını Tigris Haber’e değerlendirdi.
‘Diyarbakır’ın 26 yerli güvercin türü var’
Pandemide kısıtlamaların başladığı günlerde “ya tam karantina ya da sürü bağışıklığı” üzerine yaptığı yorumlarla sosyal medyada ilgi odağı olan Diyarbakırlı Kuşbaz Hamit Bilmez, kentin yerli kuş türlerine ve kuşlara olan ilgisine ilişkin şunları söyledi: “Doğma büyüme, Diyarbakır Alipaşa çocuğuyum. 40 seneye yakınıdr kuş besliyorum. En beğendiğim kuş Boran bülbüldür. Bülbül, Diyarbakır’ın 26 yerli ırkından bir türüdür. Arap Bülbül, Maci Bülbül, Kuru kara, Kuru Gök, Mısıri, Siyah parçalı, Beyaz, Şekeri, Kekmeci, Atlas, Zeytini, Ciğeri, Narinci, Gök ala, Kül renk vb. Bunlar sadece Diyarbakır’a özgü güvercinlerdir. Kuş sevgisi öyle birşeydir ki, anlatılmıyor, sadece yaşanıyor. Tutkudan daha fazla, insan aşık oluyor. İnsanlar diyor, kuşlardan ne anlıyorsun diye. Ben saatlerce kuşların yanında öylece otururum. Biz birbirimizle konuşuyoruz. Birbirimize derdimizi anlatıyoruz. O hasta olduğu zaman ben de hasta oluyorum. Bakıyorum ona ölmesin diye. Kuşlar dilimizi öğrenmiş. Biz kimseden dil öğrenmeyiz. Neden öğrenmeyiz, çünkü biz medeniyetin göbeğinde var olmuş insanlarız. Medeniyet bizden çıkımadır, Batıya gitmedir. Mezopotamya medeniyetin kurulduğu yerdir.”
‘Akşama kadar kuşların içindeyiz ve kuşlardaki bütün bağışıklığı biz de kazanmışız’
Kuşbazlara koronanın işlemediğini ifade eden Bilmez şöyle konuştu: “Kuşbazların hiç biri korona olmamıştır. Türkiye genelini araştırın kaç tane kuşbaz koronadan ölmüş. Zaten biz yıllardır bağışıklık kazanmışız. Korona artık bize tesir etmiyor. Biz 50 yılda zaten bağışıklık kazanmışız. Akşama kadar kuşların içindeyiz ve kuşlardaki bütün bağışıklığı biz de kazanmışız. Ben herkesin kuş beslemesini de tavsiye ederim.”
‘Kuşlar, kötü arkadaştan çok çok iyidir’
Kuşbazlık serüveninin çocukluk yaşlarda başladığını belirten Bilmez, şunları söyledi: “Köylüler eski Hal’in oraya kuş getirirlerdi. Ben de onlardan alır götürür dama atardım. Bedenin üzerine çıkar eve bakardım. Rahmetli babam da bıçağı eline alır kuşları keserdi. Sırf kuş beslemeyeyim diye. Ben getiriyordum, o kesiyordu. Bir gün gene kaleden bakıyorum, kuş bırakmışım dama. Baktım, babam elinde buğday kuşlara yem veriyor. Dedim, Hacı sen de pes ettin vallaha. Kuş hayalim öyle devam etti ve bugüne kadar geldik. Kuşlar, gene kötü arkadaştan çok çok iyidir. Kahvelerde oturup oyun oynayacağıma, çekip eve gidiyorum damda kuşlarımın yanına. Kahvelerde başkasına takılacağıma evime gidiyorum, çoluk çocuğumun içine. Kuşlarımın içinde oturuyorum, çok güzel de vaktim geçiyor.”
‘Devlet güçlüdür, vatandaşına baksın’
Devletin esnafa kira yardımını değerlendiren Bilmez, “Pandemiden dolayı işsizlik de var. Evine ekmek götüremeyen çok insan var. Allah hepsinin yardımcısı olsun. Devlet de yapacağını yapıyor, 500-750 lira kira yardımı yapıyor, daha ne yapsın. Devlet daha fazla yardımın altında kalkabilecek güçte midir değil midir? Benim nazarımda Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir devlettir. Bir sene vatandaşını kalkındıramıyorsa, ona para veremiyorsa, vatandaşını rezillikten çıkaramıyorsa… Çıkarması lazım bence, devletin buna gücü var. Baksın vatandaşına” diye konuştu.
‘Asgari ücreti tespit edenler, gelsin bu parayla bir ay geçinsinler’
Asgari ücret zammı üzerine de Bilmez, şöyle konuştu: “Asgari ücreti tespit edenler gelsin bu parayla bir ay geçinsinler. 2 bin 324 liradan bakalım ne kadar arttırabiliyorlar? Yetmiyor kardaşım yetmiyor, nerede yetiyor. Devlet masaya yumruğunu vuracak ve işverene diyecek ki, vatandaşa bu kadar vermek zorundasın. Ya da devlet kıyağını yapacak, sigorta primlerini, vergiyi asgari ücretten almayacak. Bence öyledir, onlar da biliyor öyledir ama… Ev benim olsa 3 bin lirayla rahatlıkla geçinirim. Ama çocuklarım olsa ve evim de kira olsa bu para hiç yetmez. Bu durumda eve gittiğimde birbirimize düşman gibi bakarız, çünkü geçim sıkıntısı var. Bir röportajda okumuştum. Bir kadın yurtdışından gelmiş ve 200 euro ile burada her şeyi alabildiğini söylüyordu. Onun 200 eurosu Türkiye’nin 2 milyonudur. Ver o 200’u al bizim 200’ü bakalım geçinebilecek misin?”