Mümin Ağcakaya
TİGRİS HABER - Mersin D5 Sanat Ortamının kurucusu Veli Mert, Çekirdek Sanat Kolektifinden Muazzez Kurtuluş ve Bengisu Mizgin Arpa Tigris Haber Gazetesine konuştular.
Mersinden Diyarbakır’a gelen farklı sanat kolektiflerinden sanatçılar, Diyarbakır’da Merkezkaç, A4 gibi sanat atölyelerini ziyaret ettiler. Buradaki sanatçılarla görüşerek, yaptıkları eserler hakkında bilgiler aldılar. Mersin ve Diyarbakır arasında bir kültür-sanat bağı oluşturmak istediklerini, daha sonra da iki kent arasında oluşan bu bağı geliştirerek güçlü bir kültürel alışverişe dönüştürmesi gerektiğine vurgular yapıldı.
Pandemiden sonra yeni başlangıç yapıyoruz
“Biz de pandemiden sonra Mersin’de yeni bir başlangıç yapıyoruz. Bu başlangıçları yaparken Diyarbakır’da bizim problemimizin, bizim paradigmalarımızın uygun şekilde çeşitli üretimler olan arkadaşları yakından tanıyıp mekânlarını yakından görmek gelecek ufkumuz içinde onlarla beraber bir süreç yönetmek üzere hayallerimizin peşinden mekânları ve Diyarbakır’ı görmek için geldik.”
“Bir şeyin arifesinde olduğunu gördük biz de öyle heyecanlıyız. Diyarbakır’daki mekânları teker teker gördüğümüzde heyecanlandık. Ben açıkçası ilk defa geliyorum. Benim için bu ziyaret hep hedefteydi. Pandemi öncesinde gelecektik. Pandemiden dolayı erteledik. Çok mutlu olduk.” Diyerek Diyarbakır’a geldikten sonra karşılaştıkları sanat ortamlarından nasıl etkilendiklerini dile getirmektedir.
Mersin Çekirdek sanat Kolektifi kurucularından Bengüsu Muazzez Kurtuluş ise çalışmaları hakkında;
“ Daha çok ekolojik meselelerle ilgilenen, o temelde üretimler yapan bir kolektifiz. Kadın meseleleri üzerinden kurduğumuz bir kolektif var. ‘Kutu Kolektifi’. Kutu Kolektifinin Mersin sanat inisiyatifi üzerinden yaptığımız üretimlerde geçen 8 Martta ‘Kadın ve Emek’ başlığıyla bir güncel sanat sergisini, İstanbul’daki Bienal’den sonra Mersinde açılan Ahmet Yeşil Sanat Merkezinde gerçekleştirmelerinin önemine değindikten sonra; Diyarbakır’a gelip buradaki sanat kolektifleriyle bir araya gelerek, birlikte neler yapabiliriz diye buluşmalar gerçekleştirdiklerini söyleyerek;
“Ev sahipliğinden, yapılan işlerden ve projelerden çok heyecanlanıyoruz. Aradığımız ve dâhil olmak istediğimiz ortamlardı. İnanılmaz müthiş kolektif bir ruh var. Umarım bu buluşmalarla o kolektif ruha dahil oluruz. Aidiyet duygusu çok iyi hissettirecektir. Buna inanıyorum.” Diye izlenim ve beklentilerini dile getirdi.
Çekirdek Sanat Kolektifinden Mizgin Arpa da Diyarbakır’a gelmelerinin kendisi için iyi bir deneyim ve dönüm noktası olacağını söyledi.
Diyarbakır kültür sanatta nasıl bir yerde? Nasıl görüyorsunuz? Gelince düşüncelerinizde bir değişiklik oldu mu?
Sorumuzu D5 Sanat Ortamı kurucularından sanatçı Veli Mert; “Yaşım gereği bayağı bir arka plana sahibim. İstanbul Bienalinin ilk yapıldığı yıl ben İstanbul’da öğrenciydim. O günden beri güncel sanatın tarihi Türkiye’de değişmiştir. Kültür sanatta birinci kırılma İstanbul Bienali ikinci kırılma da Diyarbakır’ın güncel sanatta bir inisiyatif olarak başlamasıdır.
Diyarbakır’da o hayalin gerçek olduğunu hissediyorum.
Burada çok büyük emek var. Tarihsel anlamda böyle bir niyetin, böyle bir çabanın buralara geleceği konusunda doğrusunu söylerseniz kuşkuluydum. Ama hiç vazgeçmeksizin bir çaba gösterilmiş olmalı ki; Diyarbakır’da o hayalin gerçek olduğunu hissediyorum. Görüyorum. Ve hiçbir uyarım olmaksızın kent kendi kendine güncel sanatla ilgili üretimleri devam ediyor. Bence bunun en önemli yanı güncel sanat alıcısı olmadığı halde devam ediyor olmasıdır.
Şu an alıcısı olmadığı halde inançla üretiyorlar
Türkiye’de çeşitli plastik sanatlarla ilgili üretimler var. Alıcısı var. Dolayısıyla alıcısı olduğu için üretimler devam ediyor. Ama burada daha doğrusu Türkiye’de güncel sanatın alıcısı yok. Güncel sanatın alıcısının olmadığını bile bile sanatçının bu üretimde, bu paradigmatik yaklaşımda ısrar etmesinin bence iyi düşünülmesi gereken bir durumdur. Diyarbakır’ın kültürel sermayesi, sanatçı potansiyeli bugün öyle bir noktaya gelmiş ki; bunun gerçekten alıcısı olmadığı halde bu üretimler var. Bu çok şaşırtıcı bir şeydir. Ben en çok bundan etkilendim. Bu da şunu gösteriyor. Sanatçılar üretirken anlatmanın derdine düşmüşler. Bunun alınıp, satılıp satılmayacağı, bir yerde değerlendirilip değerlendirilmeyeceğine bakmaksızın, sadece kendi adına olan süreçlerini, kendi vicdanlarını, kendi üreten uyaranları için üretim yapıyorlar.
Godot’u gelmeyeceğini bile bile bekliyor, üretmeye devam ediyorlar
Yani Godot’u beklemek gibi bir şey. Godot’un gelmeyeceğini bile bile bekliyorlar. Bunun gibi, burada böyle bir durum var. Ben açıkça arkadaşların bu üretimlerine gıptayla bakıyorum. Belki bunu kent görmüyor. Bunun gerçek anlamda hak ettiği yeri aldığına emin değilim. Ama ülkenin görmediği kesin. Ama çok ilginçtir ki; bunu dünyada görenler var. Görenler bir anlamda burada olanları takip ediyorlar.
Bu arada Mersinde biz de aynı noktadayız. Güncel sanatlar pratikleri açısından bakıldığında bizim de Mersinde alıcımız yok. Bizde aynı şekilde devam ediyoruz. Çünkü bu yeni medyum kent kültürü dene şeyin olmazsa olmazı.
Burada dinamik bir sanat potansiyeli var
Burada çok dinamik bir hayat var. Dinamik bir sanatçı potansiyeli var. Bu gerçekten çok çekici bir şeydir. Gombrich’in bir sözü var; ‘Sanat diye bir şey yoktur, sanatçılar vardır.’ Der. Yani sanatçılar oldu mu sanat oluyor zaten. Esas olan şey üretimdir. Burada bu üretim var. Ben bunun layık olduğu yere geleceği konusunda hiç kuşkum yok. Buradaki arkadaşların hepsini tebrik ediyorum. Gerçekten inançlı bir yapı var. Eninde sonunda gerçek kendini teslim edecektir. O gerçek de arkadaşların o hayalleri olduğunu düşünüyorum. Hepsini kutluyorum. Buradan dinamik bir enerji alarak Mersin’e geri dönüyoruz. İyi ki geldik, iyi ki beslendik.” Diye kapsamlı bir yanıtla cevapladı.