Özel Haber/ Mümin Ağcakaya
TİGRİS HABER - Diyarbakır’da sanat alıcısını, sanata olan ilgiyi ve sanata erişebilirliği arttırmak amacıyla kurulan, bağımsız sanat mekânı ‘Rıdvan Kuday Galery’de birçok sanatçı ‘Melez Hikâyeleri’ adıyla yeni bir sergide buluştu. Çok sayıda davetlinin katıldığı açılışta, galerinin kurucularından Rıdvan Kuday’la ve sanatçılarla eserleri üzerine konuştuk.
Kentte ve bölgede yereldeki potansiyel sermayeyi kültür-sanat alanına yönlendirme konusunda danışmanlık yapma gibi bir misyonu da üstlenen galerinin kurucularından Rıdvan Kuday bu sergiye neden ‘Melez Hikâyeleri’ isminin verildiğini şöyle dile getirdi:
Genç sanatçıları görünür kılıyoruz
“Birinci sergimiz ‘Diyarbakır’a ret edemeyecekleri bir teklif’te bulunmakla başladı. İddialı bir başlıkla çıktık. Güzel tepkiler aldık. Bu tepkiler sayesinde ikinci projemiz de bu sergi esnasında olgunlaştı.
Biz bunu hazırlarken tabi sanatçı arşivlerine bakıyoruz. Genç kuşak, orta kuşak sanatçıların bir araya gelmesiyle böyle bir melezlik oluştu. Hem manipüle edilen işler hem yeni medya sanatı hem de pentür sanatıyla uğraşanları bir araya getirdik.
Katılımcı sanatçılarımızla Sedat Akdoğan’ın bir serisinden esinlenerek ‘Melez Hikâyeler’ ismini kullandık.
Burası Diyarbakır’da uluslararası standartlarda ilk olan bir galeridir. Geçmiş dönemlerde de bahsettiğimiz gibi yerel sermayeyi kültür sanatla bir araya getirmeye çalışıyoruz. Burada ve özelikle bölgede üreten genç sanatçıları hem görünür kılıyoruz hem de işlerini burada satışa sunuyoruz.
Yani hem genç sanatçıların işlerine destek olmak hem de yapılan tüm sanat eserlerini nitelikli bir şekilde desteklemek ve bunlara sahip olmak güdüsüyle bir çalışma yürütüyoruz. Dolayısıyla Diyarbakırlı sanatseverleri hem destek hem de sergiyi gezmek anlamında bekliyor olacağız.”
Kadınlar kendi karanlıklarına meşale tutabilirler
Sergiye yaptığı ipek dokumadan yapılmış tablosuyla katılan sanatçı Suzan Bozkuş bu sanata nasıl başladığının öyküsünü şöyle anlattı:
“Diyarbakır Lice ilçesindenim. Eğitimim Adalet Bölümü Ön Lisans mezunuyum. Bu sanat alanı çok farklı gelişti. Çocukluğumdan beri halı dokumacılığıyla uğraşıyordum. Halı ve kilimden sonra ipek dokumacılığı benim için apayrı bir önemi oldu.
Bu çok ince bir işçilik isteyen işti. Önce bilgisayar üzerinde bir tasarım yapıyoruz. Tasarım üzerinde desenle birlikte dokuma tezgâhına alıyoruz. Tamamen ipekten olan ilmekleri işleyerek sonuçta bu hale getiriyoruz. Çok zorlu bir süreçtir ama bitince de emeğimize değiyor.
Hem eğitim hem de dokumacılığı beraber götürdüm. Sonrasında bu işi sevdiğimi ve bu işten vazgeçemediğimi anladım. Mesleki eğitimle bu işi tamamlayıp bu alanda eğitmenlik yapmaya başladım. Bu alanla ilgili neler yapabilirim diye düşündüm. Bunu tabloya döküp kendi fikrimi de yansıtarak bir şeyler yapmaya çalıştım. Bu çalışmayla, kadınlar eğer isterlerse kesinlikle güçlü olabilirler ve kendi karanlıklarına meşale tutup aydınlığa çıkabilirler diye düşündüm. Bunun dışında Diyarbakır’ın tarihi yerlerini tabloya aktardım.
O da benim için özel bir çalışmaydı. Önümüzdeki süreçte Şahmeran ve Anka Kuşu üzerine çalışma yapmak istiyorum. Aldığım tepkiler çok güzel. İlk defa sergiye katılıyorum ve aldığım tepkiler çok güzel.” Diye çalışmaları hakkında konuştu.