Özel Haber/ Mümin Ağcakaya
Söylediği türkülerle dinleyenlerin beğenisini kazanan üniversiteli dengbej Yusuf Bozkurt, çocukluğundan beri ailesine destek olmak için hurdacılık yapıyor. İşinin yanı sıra fırsat bulduğunda türkü söyleyen Bozkurt, diğer yandan Gaziantep Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümünü okuyor.
Hayat herkese aynı imkânı tanımıyor. Yokluk ve yoksulluk çoğu zaman çocukların önüne bir Çin Seddi gibi dikilir. Çocukluğunu yaşaması gerektiği yaşlarda çocuklar hayatın acı gerçekleriyle yüz yüze kalır, yaşadığı koşullar onları erken yaşlarda olgunlaştırır.
Sokakta arkadaşlarıyla oynaması gerektiği yaşlarda çocuklar bazen kendilerini yaşam kavgasının ortasında bulur. Çocukluğu, hayalleri yaşam kavgasının acımasız çarkları arasında döner durur. Yeteneklerini ortaya çıkarabilme ve çocukluk hayallerini kurabilme imkânını yakalayamazlar.
Yusuf Bozkurt, o çocuklardan biri. Altı kardeşin en büyüğü, daha 10-11 yaşlarında hayata en zor olan tarafından hatta en dibinden başlar. Babası inşaatlarda çalışarak evi geçindirmeye çalışır. Yusuf ailenin oldukça kısıtlı olan ekonomisine katkı sunmak için hurdacılığa başlar. Topladığı atıkları bir hurda dükkânına satar. Kazandığı cüzi parayı eve getirir. Yaptığı bu işten dolayı çevresindeki bazı insanlar onun yaptığı bu işi yadırgamaya başlar. Yapacak başka iş mi yok? Gibi yaptığı işi yeren yaklaşımlara aldırmaz. Bu eleştirilere ve olumsuz yaklaşımlara karşı annesi ona en büyük desteği sunar. Annesi ona kötü bir şey yapmadığını çalışarak para kazandığını söyler. Ona destek sunar. Ailenin ekonomik durumu çok iyi olmadığı için ortada bir zorunluluk vardır. O dönemi Yusuf Bozkurt şöyle dile getiriyor;
Annem beni ayakta tuttu
“Ama annem sağ olsun bana bunları kafana takma, onların söylediklerine aldırış etme, işine bak. Emeğinle paranı kazanıyorsun. Kötü bir şey yapmıyorsun. Allahın izniyle ilerde iyi yerlere gelirsin derdi. Bana çok yardımcı oldu. Beni ayakta tuttu. Ben de başkalarının sözlerine aldırış etmedim. Bu şekilde hayatımızı devam ettirmeye çalıştık. Buraya kadar geldim. Şimdi 21 yaşındayım. 6 kardeşiz, en büyükleri benim. Şimdi hem orada işimi yapıyorum hem de ekonomik olarak aileme katkı sunuyorum, hem de okuyorum. Ben de inanarak çalıştım ve çok şükür eskiye oranla daha iyiyiz”
Yaşamında annesinin ayrı bir yeri olduğunu sürekli dile getiren Bozkurt;
“Annem benim hem babamdır hem öğretmenim hem de doktorumdur. Her şeyimdir. Anneme tüm samimiyetle şükranlarımı sunuyorum. Çok seviyorum” diyerek, annesinin de sesinin çok güzel olduğunu, eskiden düğünlerde Kürtçe şarkı söylediğini belirtiyor.
Okulu bitirdikten sonra ne olmayı, ne yapmayı düşünüyorsun, hedeflerin nedir?
Her zaman hayatımda şöyle bir hedefim olsun istemişimdir; Kimseye bir zararım olmasın. Bu dünyadan göçmeden önce iyi bir şeyler yapayım. Geride bir eser bırakayım. Kısaca böyle ifade edebilirim. Sanat alanında kendimi geliştirip, ülkeye bir faydam dokunsun istiyorum. Doğaçlama yapıyorum. Bazı beste çalışmalarım da ilerde yavaş yavaş geliştireceğime inanıyorum.
Sesin güzel, sesini değerlendirmek için teklifler geldi mi?
Bana düğünlerde şarkı söyle diyenler oldu. Hiç denemedim. Biraz da özgüven eksikliği olduğu için girişimde bulunmadım. Yapabilirim diye düşünüyorum.
Müzik üzerine araştırma yaptın mı?
Önce kendi kültürümden başladım. İran, Fars, Arap müziği ve gırtlağı üzerine araştırdım. Ayrıca Türk müziği makamları, Kürdili Hicazkâr, Seba gibi makamlarından kulağıma hoş gelen şeyleri dinliyorum.
Bir olanak ortaya çıktığında sesini daha iyi değerlendirmek ister misin?
Kesinlikle isterim. Biraz geçim sıkıntısı yaşadığımız için bunu için olanak yaratamıyorum. Kendini bu konuda daha da geliştirmek isterim. İmkânlar el verirse neden olmasın.