Haber Kamera/Şirvan Oktay Görer
TİGRİS HABER - Diyarbakır’da bir araya gelen ekoloji aktivistleri, 3 dönümlük bir tarlada yaptıkları denemelerle bunun mümkün olabileceğini ve destek verilmesi durumunda bunun yaygınlaştırılabileceğini ortaya koydu. Yerel tohum ile doğal tarım mücadelesinin hikâyesi 8 yıl önceye dayanıyor. 3 dönümlük tarlada başlayan hikâyede, kimyasal ilaçlar, teknolojik araçlar yok, her şey insan emeğine ve dayanışmaya dayalı.
5 yıl önce başlattılar
3 dönümlük tarlada yıllardır bu mücadeleyi veren ekoloji aktivistlerinden Zeki Kanay, 5 yıl önce başlayan serüveni şöyle anlatıyor: “8 yıl önce yaşlı bir annemiz bir çorap içinde eski bir buğday tohumu verdi. O da bir 10 yıl önce birkaç başak almış saklamış, sonra bir şekilde bize geldi. Biz onu 4 yıldır çoğaltıyoruz. 5 çeşit buğday çıktı. Bazıları mantar hastalığına yakalanıyor ama bazıları daha da iyi gelişiyor.”
Baskı, yaygınlaştırdı
Ekoloji aktivistlerinden Bişar İçli de, büyük şirketlerin baskısı ile endüstriyel tohumun yaygın bir şekilde kullanıldığına dikkat çekerek, “Ana tohumdan endüstriyel tohumlara geçiş boyutu, uluslararası şirketlerin ülkelere baskısı sonucu bu işi çok ciddi bir şekilde yaygınlaştırdılar” dedi.
Tohumun önemi anlaşıldı
Aktivistlerden Çilem Aydın da, eski bir geleneğe dikkat çekerek şunları söylüyor: “Kent yaşamının içinde, betonlaşmanın içinde yaşadığımız için bu tarlanın içinde olmak, tohumla buluşmak bizim için çok kıymetlidir. Son zamanlarda tohumun önemi anlaşıldı ve herkes tohuma yoğunlaşmaya başladı. Ana tohumu diyoruz, çünkü eskiden gelen bir önemi var. Eskiden anneler kızlarını evlendirirken çeyizlerine çoraplar içinde tohum bırakırlarmış. Oradaki amaç kadın evlendiğinde o tohumla kocasına muhtaç olmadan yaşamını sürdürebilsin. Tohumun ne kadar önemli olduğu buradan anlaşabiliyor.”