Özel Haber/ Mümin Ağcakaya
TİGRİS HABER - 1978 Mardin doğumlu olan Adil Alpkaya, 31 yıldır Diyarbakır’da yaşıyor. Dicle Üniversitesinde hem Veterinerlik Fakültesinden hem de Fotoğrafçılık ve Kameramanlık Bölümünden mezun oluyor. Bir yıl hekimlik yaptıktan veterinerlik ve fotoğrafçılık ikileminde fotoğrafçılık ağır basıyor. Bir enerji olarak gördüğü ve kendisini daha iyi ifade ettiğini söylediği fotoğrafçılık merakı onda özel bir tutkuya dönüşüyor.
Fotoğraf makinesiyle daha beş altı yaşlarında tanışıyor. İlk fotoğraf makinesine 2002 yılında kavuşuyor. 2002 yılında başlayan heyecan zamanla bir tutkuya dönüşüyor ve yaklaşık yirmi yıldır devam ediyor. Fotoğrafçılığı bir meslek olarak değil de daha çok hobi olarak devam ettiren Alpkaya, fotoğrafçılığın kendisinde nasıl bir tutku olduğunu;
Fotoğrafçılık bitmeyen heyecandır
“ Bu bitmeyen bir heyecandır. Bu iş bir avcının avının peşinde sürüklenip gitmesi gibidir. Sürekli iyi ve farklı kareleri yakalama isteği çok çekici geliyor ve seni peşinden sürüklüyor. Bu dürtü seni yerinde duramaz hale getiriyor. Bu koşturmacalar sonunda istediğin kareleri yakaladığında da bütün yorgunluğun gidiyor. Yorgunluğun yerini keyif verici bir duyguya bırakıyor.
Benim için fotoğraf bir meditasyon gibidir. Bir yerde de kendimi arayıştır. Kendimi ifade edişimdir. Bundan dolayı fotoğrafla ilgili çıktığım bütün yolculuklarda, hangi koşular olursa olsun; benim için çok heyecan verici ve özeldir.
Kadrajınıza yansıyacak güzel kareyi nasıl yakalıyorsunuz?
Bunun için önceden bir hazırlık ya da bir proje yapmıyorum. Genellikle spontane oluyor. O an, bir nevi enerjiyi takip ediyorum. Benim için fotoğraf aynı zamanda bir enerjidir. Fotoğrafın içindeki o enerjiyi yansıtmayı seviyorum.
Bazı fotoğraflar özellikle doğa fotoğrafları dinginlik istiyor. Fakat bazı sokak fotoğrafları tabi ki hız istiyor. Çünkü sokakta insanların içinde bulunduğu pozisyonlar her an değişiyor. Bundan dolayı hazır ve hızlı olmak gerekiyor. Bazı fotoğraflar anlıktır ve tekrarı yoktur. Bazı fotoğraflarda bir dinginlik alanında, bir rehavet ortamında çekilebiliyor.
Fotoğraf en iyi anı yakalamadır
Fotoğraf çektikten sonra kadrajınıza baktığınızda nasıl bir duygu oluşuyor?
İstediğiniz kareyi yakaladığınız zaman çok heyecan verici bir an oluyor. Fotoğrafı kontrol ettiğinizde istediğiniz kareyi yakalamışsanız çok heyecan verici ve keyifli oluyor. Bazen istediğiniz anı yakalamak için özel bir çaba gerektiriyor. Zaman da alabiliyor. Sonuç istediğiniz gibi olursa bütün yorgunluğunuz bir anda gidiyor. Eğer istediğini gibi olmadıysa bir dahakine diyorsunuz. Çünkü fotoğraf çekerken kadraja yansıyan önceden tasarladığınız gibi olmayabiliyor. Fotoğraf bir yerde anı yakalama olayıdır. Fotoğraf temel olarak ışık ve açıdır. Işığın geliş durumu fotoğrafı farklı yapabiliyor. Bundan dolayı anlık oluyor. Biraz da sürpriz oluyor.
Çok şaşırdığın bir durum oldu mu? Çok beklemezken güzel bir kare yakaladığın oldu mu?
Bu anı çok yaşadım. Bazen yakaladım diye çok mutlu olduğum anlar oldu. Sonra fotoğrafı kontrol ettiğimde istediğim gibi olmadığını, bazen de ‘işte bu’ dediğimiz de oluyor. Yani fotoğraf çekmek ayrı bir heyecan sonucunu görmek de başka bir heyecan. Sonuçlarını başka insanların beğenisine sunmak da ayrı bir keyiftir.
Şimdiye kadar ne kadar fotoğraf çektiniz ve nasıl değerlendiriyorsunuz?
150 binden fazla oldu. Tabi bunların içinde öğrenme dönemine ait olanlar da var. Genelde sosyal medyada platformlarında paylaşıyorum. Sergim oldu. Ayrıca bazı fotoğraf yarışmalarına katıldım.
Fotoğraf bir enerjidir
Ne tür tepkiler alıyorsunuz?
Fotoğrafın beğenilmesi de eleştirilmesi de olması gerekendir. Eleştiri geliştiricidir.
Fotoğrafı bir enerji olarak görüyorum. Onun yansıttığı enerjiye bakıyorum. Fotoğraflarımda genellikle pozitif enerji yansıtmaya çalışıyorum. Bundan dolayı da eleştiriler aldığım oldu.
Diyarbakır, Mardin’le ilgili çektiğim fotoğraflarda güzellikleri yansıtmak istiyorum. Bazen yapılan eleştirilerde; ‘Oralar böyle güzel mi? İnsanlar böyle mutlu mu? Doğası böyle güzel mi? Sadece güzel şeyleri yansıtıyorsun’ Diye eleştiriler de alıyorum. Bu eleştirileri de saygıyla karşılıyorum. Fakat ben güzel olanı yansıtmaktan yanayım.
Fotoğraf için Diyarbakır bir cennettir
Diyarbakır bir fotoğrafçı için nasıl bir şehirdir?
Burası benim için çok özel ve tarihiyle, kültürüyle, doğasıyla ve sosyal yaşantısıyla apayrı bir yer. Bence burası bir fotoğrafçı için bulunmaz bir yerdir. Bu cennet içinde kayboluyorsunuz. Daha önce çektiğiniz bir alanı bir daha, bir daha farklı fotoğraflar çekebiliyorsunuz. Sadece tarihi mekânlar açısından değil de insan tipleri de bir farklılık gösteriyor. Diyarbakır birçok kültürü ve halkı bir arada barındırdığından dolayı çok farklı insan portreleri yakalayabiliyorsunuz. İnsan zenginliği portrelere de yansıyor. Bu açıdan da bakmasını ve değerlendirmesini bilenler için Diyarbakır sınırsız bir alandır.