Ardıl BATMAZ
TİGRİS HABER - Diyarbakır DİSK 1 No’lu Şube Başkanı Kamuran Taş, mevcut ekonomik koşullarda asgari ücretin, çalışanların temel yaşam ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığını ifade ederek, ücret belirleme süreçlerinde hükümetin ve işverenlerin sorumluluk alması gerektiğini vurguladı. Asgari ücretin en az 30-35 bin TL seviyesine çıkarılmasının bir zorunluluk olduğunu söyleyen, çalışanların ekonomik kriz nedeniyle giderek artan mağduriyetine dikkat çeken Taş, "Kepçeyle alıp kaşıkla veriyorlar" tepkisinde bulundu.
'TOPLUMSAL BİR ÇÖKÜŞE DOĞRU SÜRÜKLENİYORUZ'
Taş, Türkiye’de açlık ve yoksulluk sınırlarının hızla yükseldiğini belirtti. Dört kişilik bir ailenin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için gerekli olan açlık sınırının 20 bin TL, insanca bir yaşam sürdürebilmek için gerekli olan yoksulluk sınırının ise 70 bin TL seviyelerine ulaştığını vurgulayan Taş, mevcut asgari ücretin bu rakamlarla kıyaslanamayacak kadar düşük olduğunu ifade etti. Ayrıca, yalnız yaşayan bir bekârın yaşam maliyetinin yaklaşık 33 bin TL olduğunu hatırlattı, şöyle dedi; "Bugün Türkiye'deki milyonlarca asgari ücretli, açlık sınırının altında bir maaşa mahkûm durumda. Bu durum sürdürülebilir değil. İnsanlar temel yaşam ihtiyaçlarını karşılayamıyor, toplumsal bir çöküşe doğru sürükleniyoruz."
'TALEBİMİZ İNSANİDİR'
Çalışanların üzerindeki vergi yüküne dikkat çeken Taş, gelirde ve vergide adalet sağlanmadıkça çalışanların alım gücünün daha da düşeceğini söyledi. TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarının sahadaki gerçekliği yansıtmadığını belirten Taş, temel tüketim ürünlerindeki fiyat artışlarının resmi enflasyon verilerinden çok daha yüksek olduğunu söyledi:
"Bugün pazarlarda sebze ve meyve artıklarını toplayan, çöplerden ekmek arayan insanları görmek hepimiz için utanç verici. Çalışanlar, vergi yükü ve artan hayat pahalılığı karşısında adeta eziliyor."
Asgari ücretin insanca yaşam koşullarını karşılayabilmesi için en az 30-35 bin TL seviyesinde olması gerektiğini belirten Taş, "Toplumun neredeyse %50 - %60'ından fazlasını ilgilendiren bir konuda asgari ücret belirlemeleri yapılırken bunun işverenler eliyle yapılması ve gerçeklikten uzak bir şekilde ele alınıyor olması çalışanlar açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Burada hem işverenlere hem hükümete bazı sorumluluklar düşmektedir. Çalışanlara düşen kısmı zaten çalışanlar layıkıyla yerine getirmektedir. İşçiler bir maliyet olarak değil artı değer olarak görülmelidir. Asgari ücretin minimum 30-35 bin TL olması gerektiğine inanıyoruz. Aksi bir durumda hayatı idame ettirebilme önünde çok ciddi sıkıntılar olacaktır. Bir işletme yüzde 80 kâr ediyorsa, işçilerin maaşı da buna paralel olarak artırılmalıdır. Çalışanların emeği, kazancın temelini oluşturur. Bu kâr, çalışanlarla da paylaşılmalıdır. Yaşam maliyetini bile karşılayamayan bir ücretle insanların barınma, gıda, giyim, sağlık ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlarını karşılaması mümkün değildir. Talebimiz insani bir taleptir" diye konuştu.
Taş, geçmişte yapılan asgari ücret artışlarının ardından işten çıkarmalar, kayıt dışı çalıştırma ve maaşların bir kısmının elden geri alınması gibi olumsuz uygulamalara da dikkat çekti. Çalışanların bu süreçlerde psikolojik baskıya ve mobbinge maruz kaldığını ifade eden Taş, işçilerin "maliyet unsuru" olarak görülmesinin kabul edilemez olduğunu belirtti.