VİDEO - Cumhuriyetle eşdeğer meslekler son dönemlerini yaşıyor

Diyarbakırlıların çok yakından tanıdığı şapka yapım ustası Remzi Kağar, 63 yıllık meslek hayatının inceliklerini, yaşadıklarını, kişisel yaşam öyküsünü Tigris Haber’e anlattı.

Özel Haber/ Mümin Ağcakaya

TİGRİS HABER - Diyarbakırlıların çok yakından tanıdığı şapka yapım ustası Remzi Kağar, 63 yıllık meslek hayatının inceliklerini, yaşadıklarını, kişisel yaşam öyküsünü Tigris Haber’e anlattı. 9 yaşında başladığı mesleğin bitmek üzere olduğunu söyleyen Kağar, “Mesleğimiz can çekişiyor” dedi.

Cumhuriyet kurulduktan sonra çıkarılan Şapka Kanunuyla fes yerine şapka takılmaya başlandı. Dolayısıyla şapka yapımı da kentlerde önemli meslek haline gelirken, zamanla da şapka takmak bir kültüre dönüştü. Diyarbakır’ın o dönemlerde ünlü şapka ustaları da var. Ustalar sadece Diyarbakır için değil çevre illerden de gelen şapka siparişlerini yetiştirmek için yoğun çalışma içine giriyorlar.

Bunlardan biri de Diyarbakır’ın en eski şapka ustalarından Remzi Kağar. Mesleğe dokuz yaşlarında giren Kağar, sonrasında da başka hiçbir işle uğraşmadan tam 63 yılını bu mesleğe veriyor.

Sohbet ettiğimiz Remzi Kağar, mesleğin ne durumda olduğunu şöyle anlatıyor;

“Artık eskisi gibi şapka talebi de kalmadı. Siparişler eskisi gibi değil, tek tük geliyor. Bu işi yaşatmaya çalışıyoruz, ama bu iş bitmiştir. Emekli bir insanım, yıllarımı verdim, öyle ki alışkanlık haline geldi ve terk edemiyorum. Aslında benim de bırakmam lazım.”

Bu mesleğe ne zaman başladınız?

“8-9 yaşlarında daha çocukken çırak olarak başladım. Başka iş de yapmadım. Aşağı yukarı 63-64 yıldır bu işi yapıyorum. İlk olarak Mehmet Nergiz’in yanında başladım. Onun yanında üç yıl kaldım. Sonra benden dört yaş büyük olan ağabeyim Hayrettin Kağar’da bu mesleğin çok iyi ustalarından olan Elazığlı Sanayi Dündar’ın yanında çalışmıştı. Ağabeyim genç yaşlarda dükkân sahibi oluyor. Bu sanatın bütün detaylarını ağabeyimden öğrendim.

Şapka takmak geçmişte nasıl bir kültürdü?

Şapka kanunu çıktıktan sonra festen sonra şapkaya dönüştü. Herkesin takması zorunluydu. Fes yerine şapka giyiliyordu. Şapka bir kültür oldu. Mecburiyet kalktıktan sonra da takmaya devam edildi. Yazın da kışın da bir ihtiyaç haline geldi. Yazın güneşin altında çalışan korunmak için kışın da soğuktan dolayı giymek zorundadır. Bugün ben devamlı takıyorum. Birçok hastalığa karşı çok faydalıdır. Şapka tek bizde değil dünyada bir kültürdür. Fransızların çok güzel şapka modelleri var. İtalyanların da var. Şapka salt bize ait değil dünyaya ait bir kültürdür. Elbise nasıl bir ihtiyaçsa şapka da öyledir.

Bu mesleğin geleceğini nasıl görüyorsun?

Şapkacılığın ikinci kuşağıyım, üçüncü kuşağı da olmayacak. Çünkü Dünya bir kültür değişimi içerisindedir. Teknoloji o kadar ilerledi ki şapkacılıkla uğraşacak hali yok. Dünya teknolojik devri, çocuğunu niye şapkacılığa göndersin. Geleceği olmayan ve para kazanamayacak bir mesleğe insanlar çocuğunu niye göndersin. Ben de çocuğumu göndermiyorum. Hazır şapkalar, konfeksiyon şapkaları var. Bir müddet sonra insanlar ona dönecek. Bizim gibi üreten, el işi yapan ustalar kalmayacak.

Şapkacılık da birçok meslek gibi yok olmaya yüz tutmuş bir meslek oldu. Bu mesleğin son icracıları olarak ne söylemek istersiniz?

Bu mesleği ne kadar yapacağım nereye kadar yaşatacağım, bundan sonra ne kadar da ayakta kalabileceğim o da meçhul yani. Her an bırakabilirim. Hem kazanç olarak da tatmin etmiyor. Ben 73- 74 yaşına geliyorum. Bu yaştan sonra ne kadar yaşatabilirim. Vücudum ne kadar kaldırır ne kadar tahammül edebilirim. Gene iyi tahammül edenlerden biriyim. Ben pes etmedim. Benim yaşam şeklim bu. Düzenimi bu şekilde kurmuşum sabah kalkıp dükkâna gideceğim akşam dükkânı kapatıp eve gideceğim. Başka şekilde yaşayabilir miyim? Onu da bilmiyorum. Bıraksam belki zorlanacağım strese de gireceğim. Belki hayattan küseceğim. Onu da bilemiyorum. Benim için meçhul. Bu yüzden de kararsızım.

Yaşam boşluğuna düşenler

Birçok insan emekli olduktan sonra boşluğa düşüyor. Birçok hastalık ortaya çıkıyor. İnsanların çoğu içine kapalı, sosyal değiller. Kitap da okumuyorlar. Okusalar belki ufuklarını açarlar. O da yok. Ya televizyon başında ya da internete kapanıyorlar. Gençler gibi saatlerce telefon ellerinde gece uyuyamıyorlar. Gece uykuları bozulmuş. Hayat şartları onları o kadar değiştirmiş ki, eskiden internet yoktu ne kadar rahattık. Bir radyo vardı, akşamları dinler yatardık. Ne kadar güzel uyurduk. Sabaha kadar ellerinden telefonu düşürmeyen, internetten çıkamayan insanları tanıyorum. Genci de ihtiyarı da.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Kültür-sanat Haberleri