Özel Haber/ Mümin Ağcakaya
TİGRİS HABER - Diyarbakır Sur’a bağlı bir köyde dünyaya gelen Ayşe Karacadağ, Liseyi okurken ailesi köyde olduğu ve maddi durumları iyi olmadığı için yurtta kalır ve okuluna devam eder. Resim yapmak onda bir tutku haline geldiği için karşılaştığı maddi sıkıntıları önünde bir engel olarak görmez. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Resim Bölümünden mezun olur. Resim öğretmenliği görevini sürdüren sanatçı, Malatya İnönü Üniversitesinde sanatını daha fazla geliştirmek için yüksek lisans eğitimi almaktadır.
Daha önce İstanbul, Ankara ve Urfa’da açtığı sergilerden sonra beşinci sergisini Diyarbakır’da tarihi Zerzevan Konağında açan Ayşe Karacadağ, sanat yolculuğunu Tigris Haber’e anlattı.
Tablolarında bölgede yaşayan emekçi kadınları model olarak alan sanatçı, o atmosferi daha iyi hissetmek ve sanatıyla bütünleştirmek için bölgeyi çok sık geziyor.
Resim merakı çocuk yaşlarda başlar. Lisedeyken öğretmeni bu yeteneğini fark eder, çizimlerine devam etmesi için teşfik eder.
Bu hayatta herkes kendine göre bir anlam arar. Ben de sorunuma doğru bir çözüm üretmek için renklere başvurdum. Mitolojiyle, tarihle bir anlam aramaya çalıştım. Bu yüzden resimlerimde mitolojik öğeler daha fazla yer aldı.
Tarihimizin bilinmeyen bir arka perdesi de var bunu sanat yoluyla da olsa biraz aydınlatmaya çalışıyoruz. Mesela Piravuk gibi. Piravuk mitolojide de yer almaktadır. Bazı bölgelerde çok yaygın bir anlatımdır.
Bölgede yaygınca bilinen ana tanrıça hikâyeleri vardır. Göbekli Tepe ve başka kazılarda da bu anlatımları destekleyen ana tanrıçalara ait figürler ortaya çıkmaktadır. Şırnak ya da Urfa’ya gittiğinizde kadınların yüzlerinde ve ellerinde karşılaştığımız dövmeler ve daq’lar, geçmiş kültürün hala yaşatıldığını görüyoruz. Tabi her motifin ayrı bir anlamı var. Yok, olmaya yüz tutmuş bu kültürel öğeleri tablolarımda yansıtmak istiyorum.
Resim ve renkler sizin için ne ifade ediyor?
Resim ruhunu doyurmak, kendini anlatmaktır. Kendi kültürünü yansıtmaktır. Sonuçta üretkenlik insanı ruhsal olarak doyurur. Renkler beni cezp ediyor. Her renk ayrı bir anlam ifade ediyor.
Daha çok soğuk renkleri seviyorum. Mavi tonları. Bu da herhalde ruhsal bir durumumla ilgili olabilir. Ben o renklerin daha çok evrenle, uzayla, astronomiyle ilgili olduğunu düşünüyorum.
Mitolojiden izlerin de olduğu emekçi kadınları resmediyorsunuz. Bölgeyi çok sık geziyorsunuz. Neler çarpıcı geliyor? Modellerinizi seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Özellikle yaşlı ve orta yaşlı annelerimiz benim ilgimi daha çok çekiyor. Mesela süt emziren anne tablosunu çizdiğimde arkadaşlar neden bu kadar yaşlı görünüyor diyor. Aslında kadının yüzündeki o çizgiler neler yaşadığını çok güzel yansıtıyor. O derin çizgiler beni cezp ediyor. Ellerinde, yüzünde, bakışında emeğin, üretkenliğinin ve yaşadıklarının izleri var. Kadınlarımızın yüzlerindeki, ellerindeki semboller, dövmeler tarihi yerlerdeki sembollerle aynı olması ilgimi çok çekti. Yani neolitik çağdan kalma izler bir şekilde devam ediyor. Beni resim yapmaya sevk eden nedenlerden biri de bu oldu.
Kadınlarımızın bir de bilge yönü var. Ataerkilliğin çok fazla baskın gelmediği kırsal alanlarda kadınlar hala ana erillikten kalma bazı özellikleri yaşatılmaktadır. Özellikle belli yaşlarda olanlar güngörmüş olarak, hatta bilge olarak da görülmektedir. Deney ve tecrübeleri dinlenmekte ve çok saygı duyulmaktadır.
Önümüzdeki dönemde çalışmalarınız nasıl devam edecek?
Mitoloji ve tarihle ilgili okumalar yapıyorum. Mitolojik konular ağırlıklı olacak. Tanrıça İnanna doğaüstü bir güç değildir. Kadının kendisidir. Bu tarz çalışmalar yapmayı düşünüyorum.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Okurken yurtta kalıyordum. Ailemin de bakacak durumu yoktu. Maddi olarak destek sunamıyorlardı. Sorunları kendi başıma halletmeye çalışıyordum. Ailemin bazen parklarda kaldığımdan hiç haberleri de yoktu. Anlatmak da istemiyordum. Anlatsaydım beni okuldan alabilirler korkusuyla kimseye anlatamıyordum.
Resim benim için bir tutkuydu ve ben ne olursa olsun çiziyordum. Parasızdım ve parkta kalmama rağmen çiziyordum.
Bana sosyal medyadan yazanlar oluyor. İşte aile baskısı var ekonomik durumlardan dolayı çizemiyoruz diyorlar. Bir tutkunuz varsa hiçbir engel sizin tutkunuzun önüne geçemez.
En zor dönemlerde bile en büyük destek ve yardımın kaynağı yine insanın kendisidir. Öncelikle inanmak, başarmak ve kendine güvenmektir. Güçlü kalarak kendini ayakta tutmaktır