Özel Haber/ Mümin Ağcakaya
TİGRİS HABER - Başarılı insanların gelişim seyrini izleyerek, yükselme modelleri geliştiren ‘Kişisel Gelişim Uzmanı’ olan Mümin Sekman 20’den fazla kitap yazdı. Son kitabı olan bir milyonun üzerinde baskı yaparak kendi türünde rekor kıran ‘Her Şey Seninle Başlar’ kitabını ‘Yayın Ağacı’nda imzaladı.
Uzmanlığı ve yazarlığı yanında birçok üniversite, kurum ve şehirlerde seminerler de veren Sekman, Girişimci iş kadını Gamze Cizreli’nin Ahmet Arif Müzesinde okurlarla söyleşisinde moderatörlük yaptı.
Sekman, daha sonra okurlarıyla buluşarak, son kitabı; ‘Her Şey Seninle Başlar’ı imzaladı. Mümin Sekman’la siz sevgili okurlara yararlı olacağına inandığımız bir söyleşi gerçekleştirdik.
Son yıllarda kişisel gelişim kitaplarındaki artışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kişisel gelişim kitaplarının artmasını seçeneklerin çoğalması olarak görüyorum. Hemen her alanda üretim sayısı arttı.2001 yılında beş bin kitap çıkıyordu. Baskı tekniklerinin gelişmesiyle bugün yılda yetmiş bin kitap çıkıyor. Dolayısıyla kişisel gelişim kitaplarının da sayısı arttı. Bu da beraberinde okuru daha da bilinçli, seçici olmaya davet eden bir durum ortaya çıkardı.
Dolayısıyla seçici olmak artık bu her alanda geçerlidir. Eskiden gözümüz kapalı okul seçerdik, gözümüz kapalı doktor seçerdik. Şimdi bunları da kendi ilgi ve ihtiyaçlarımıza göre inceleyerek seçmemiz gerekiyor. Dolayısıyla akıllı okur, seçici okur olmak gerekiyor.
Öğrenilmiş çaresizlik çok yaygın bir duygu durumu ve bilinç hali. Birinci yapılması gereken şey; farkındalık ya da bilinçlenmedir. Öğrenilmiş çaresizlik nedir? Hayatımızdaki karşılığı nedir? Aşkta kariyerde ya da sağlıkta öğrenilmiş çaresizlik, yaşadığımız alanlar neler? Bunları önce bir öğrenmek gerekiyor? Bunları öğrendikten sonra, zaten bu teorinin içinde başa çıkma metotları da var. Burada yapılması gereken şey; aynı anda, bütün cephelerde savaşmak yerine, önce bir alanda bilinçlenmek, öğrenmek, uygulamak ve otomatikleştirmek. Sonra da öbür alana geçip yeni bilgiler öğrenmek, uygulamak, onları otomatikleştirmektir. Böyle gitmekte yarar var. Öğrenilmiş çaresizlikte mücadelede rol modeller de önemli. Kendinize kahramanlar seçmeliyiz. Değişik alanlarda aşkta, kariyerde, sağlıkta başka kahramanlarımız, rol modellerimiz olabilir.
Başarının sırrı yoktur ama bir sistemi vardır.
Başarınızı etkileyen içsel bir de dışsal faktörler var. Büyük başarı kazanmış insanlara baktığımızda şunu görüyoruz. Önlerine gelecekte olmak istedikleri bir hedef koyuyorlar. Bir de mevcut gerçekliklerine bakıyorlar. Arkasından içsel ve dışsal faktörleri birbirinden ayırıyorlar. Enerjilerini, zamanlarını ve kaynaklarını çoğunlukla ellerinde olan, kontrollerinde olan içsel faktörlere odaklıyorlar. İçsel faktörlerde elde ettikleri başarı onlara dışsal başarı araçlarını da getiriyor.
Ama öncelikle başarı sermayesi her zaman içsel başarı araçlarıdır. Başlangıç sermayeniz zekâdır, çalışkanlıktır, disiplindir, irade gücüdür, motivasyondur ve özgüvendir. Önce bu kaynaklarınızı çok iyi değerlendirirseniz dışsal kaynaklar da size açılmaya başlanılıyor.
İnsanlar başarı ve yeteneklerini nasıl keşfediyorlar? Çocukların yeteneklerini keşfetmek açısından ebeveynlere neler düşüyor? Çünkü çok yetenekli çocuklar zamanında anlaşılamadığı için körelip gidiyor?
Yetenekli olmak başka, onu keşfetmek başka şey. Onu bir başarı aracına dönüştürmek başka şeydir. Burada anne babanın, çevrenin, eğitim sisteminin katkısı olur, ama bir yandan da kişinin bir çaba göstermesi gerekir.
‘Öğretilmeyi beklemeyin. Öğrenen insan olun’
Gençlere her zaman şunu söylüyorum sizin eğitiminiz Milli Eğitime bırakılmayacak kadar önemlidir. Öğretilmeyi beklemeyin. Öğrenen insan olun. Sizin eğitim sisteminizde, gün içinde kaç saat okulda geçiyor. Sekiz saat geçiyorsa on altı saat okul dışında yani Milli Eğitimin bir insanı mutlak olarak şekillendirme gibi bir gücü yok. Kaldı ki 76 yılın on altı yılı okulda geçiyor diğer kalan zaman da ne olacak?
Hayat boyu öğrenme dediğimiz kavram çok değerli hale geldi. Dolayısıyla sizin eğitiminiz, gelişiminiz, potansiyelinizin performansa dönüşümü Mili Eğitime devredilemez. Sen buna sahip çıkacaksın. Dışarıdan bekleme, edilgen olma, aktif ve etken ol. Birincisi bu, ikincisi anne babaların gençlerin içerden ve dışarıdan bakarak bu ikisinin ortalamasıyla doğru karar verilebiliyor.
Dört ‘Y’
Ben dört Y’nin önemli olduğuna inanıyorum. Birincisi; Yatkınlık. Doğuştan gelen yatkınlıklarımız var. Balığın yüzmeye, kuşun uçmaya yatkınlığı gibi. Genetik olarak neye yatkınsınız. Yatkınlılarınız, güçlü yönleriniz olduğu için bu alana yönelik başarı kariyeri yaparsanız daha az zorlanarak, daha iyi sonuçlar alırsınız. İkincisi; Yetiştiriliş biçimi. Yani çocuğun sıfır ve on yaş arası ailede gördüğü, duyduğu bu da onda bir etki yaratır. Daha sonra; yetkinlikler ve yeteneklerdir. Okulda öğretmenden, kişinin kendi çabasından ortaya çıkan akademik öğrenme yeteneği olabilir. Dördüncüsü de; yakınındaki beş kişi. Yani en sık zaman geçirdiğin beş ile on kişi. Yıllar içinde en yakınındakilere göre dönüşüyoruz. Bu da öğrencinin ya da gencin kendi seçimidir. Kimlere yakın olursan onlara dönüşmeye başlarsın uzun vadede
İki türlü yetenek var. Hayatı bir raun olarak düşünelim. Biri insanlar hayatın birinci aşamasında daha yüksek başarı kazanıyorlar ama bazılarına bakıyorsunuz hayatın ikinci raundunda açılıyorlar. Bazı insanların yetenekleri olgunluk döneminde açığa çıkan yeteneklerdir. Mesela akademik yeteneğiniz varsa okulda, o erken dönemde kendini gösterir. Başka bazı beceriler hayatın ikinci raundundadır. Burada kişinin sürekli kendini gözlemesi, doğal olarak çok zorlanmadan iyi yaptığı alanlara bakması, doğal yatkınlıkla iyi yaptığı alanlara yüklenirse çok daha iyi başarı kazanır. Sonra benim bu yetkinliğim ya da yeteneğim hangi alanlarda kullanılırsa bana, insanlara yararlı olur diye düşünmesi gerekir. Hem başkalarına yararlı hem de kendine yararlı olan, o yeri bulması gerekiyor. O yeteneğin başarı getireceği alanda önemlidir. O yeri de bulduktan sonra istikrar, uzun vadeli çaba, kalıcılık, sürdürebilirlik devreye giriyor. Yani yeteneğine eklemen gerekenler var çıkartman gerekenler var. Yetenek her zaman hazır bulunan bir şey değildir.
DİYARBAKIR’IN KAPISI İSTANBUL’UN TEPESİ
Diyarbakır dışarıdan nasıl gözüküyor? Ne söylemek istersiniz?
Çok yoğun konuşabileceğim kadar detay hâkimiyetim yok. Kafamdaki ilk izlenimleri söyleyeyim;
Karakteri olan şehirlerden biridir. Bazı şehirlerin bir karakteri yoktur. Öyle her hangi bir şehir gibidir. Diyarbakır’ın köklü ve karakterist bir tavrı, kültürü ve atmosferi var.
İkincisi; kadayıf. Gündüz vakti insanların kadayıf yediğini görünce ben çok şaşırmıştım. Sonra da deneyince kadayıfı gayet başarılı yapıyorlar. Dolayısıyla da şekeri daha az olduğu için gerçekten gün içinde bu kadar kadayıf yiyen insanlar görmemiştim. Sonra bunun güzel bir gelenek olduğunu düşündüm. Bir diğeri de; ciğeri var. Ben daha işin o kısmına gelemedim.
Bir de; Şeyhmus ismi. İsim olarak gördüğüm Şeyhmus çok fazla var. Muhtemelen metre karesine en fazla Şeyhmus isminin düştüğü şehir Diyarbakır. Tabelalarda ciğercisinden kuru yemişçisine kadar çok fazla.
Diğeri de; İstanbul’un tepesi, Diyarbakır’ında kapısı meşhur. Adresler kapıyla başlıyor. İstanbul’da da tepeyle anılıyor.
Avlulu evler çok gördüm. Çok estetik. Avlu kültürünün en güzel olduğu yerlerden biridir. Ayrıca içinde ağaçla beraber mimari tasarımı da çok hoş.