VİDEO - Aydın: Daha yapacak işimiz, söyleyecek sözümüz var

Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın, baronun 47’inci Genel Kurulu’nda başkanlığa yeniden aday olduğunu açıklarken, geride kalan 2 yıllık süreci ve avukatların sorunlarını Tigris Haber’e değerlendirdi.

Ali Abbas Yılmaz - Özel 

TİGRİS HABER - Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın ile baro yönetimine yeniden aday olmasını, geride kalan 2 yılda yapılan yapılamayan projeleri, Çoklu Baro Yasasını, genç avukatların sorunlarını, pandemi sürecinin avukatlık mesleğine etkilerini, baro yönetiminde kadın erkek eşit temsiliyetini ve baro yönetimlerinin katılımcı yapısının daha da güçlendirilmesi gerektiğini konuştuk.

Öncelikle geride kalan 2 yılı kısaca değerlendirebilir misiniz?

2018 Ekim ayından itibaren Diyarbakır Barosu Başkanlığı yapıyorum. Geride bıraktığımız 2 yıl hem Diyarbakır hem Türkiye, hem de kısmen dünya açısından zorlu bir süreç oldu. Hem toplumsal hem mesleki anlamda çok zor süreçlere tanıklık ettik.

‘80 baronun itirazlarına rağmen hükümet yasayı çıkardı’

Meslektaşlarımıza yönelik, mesleki faaliyetleri nedeniyle gözaltına almalar, tutuklamalar gerçekleşti. Birçok meslektaşımızın evleri ve büroları basıldı. Meslektaşlarımız, mesleki faaliyetleri sırasında gerek kolluk grevlilerinin, bazen cezaevlerinde cezaevi görevlilerinin, bazen adliyede adliye personelinin fiziki tacizlerine maruz kaldılar. Pandemi nedeniyle mesleki faaliyetlerimiz durma noktasına geldi. Dolaysıyla ağır bir dönem geçirdik. Baro başkanımız Tahir Elçi cinayetinin tüm yönleriyle açıklığa kavuşturulması için 5 yıla yakındır sürdürdüğümüz mücadele yeni bir forma büründü. Çünkü uzun süren uğraşlarımız sonucunda bir dava açıldı. Ama tabii düzenlenen iddianamenin bizim açımızdan tatmin edici olmadığını, hukuki bir fikirden ziyade,  bu cinayeti örtbas etme konusunda ciddi şüphelerimizin olduğu tarzda bir iddianame düzenlendi. Ama biz soruşturma süresince yürüttüğümüz mücadeleyi yine aynı şekilde kovuşturma sürecinde de devam ettireceğiz. Maddi gerçeği ortaya çıkarma konusunda elimizden geleni yapacağız. Kısaca yaşadığımız zorluklar bunlardı. Yine, Çoklu Baro yasasına karşı mücadeleyi başarılı bir şekilde yürüttük.   Ancak 80 baronun itirazlarına rağmen hükümet bu yasayı çıkardı. Buna karşı uzun soluklu bir mücadele yürütmemize rağmen, hükümet inat etti ve bu yasayı çıkardı. Eminim ki, bu yasa,  avukatlar arasında ve barolar nezdinde bir karşılık bulmayacaktır. Şuan gözüken de bu.

‘Kayyum politikası demokrasiye meydan okumadır’

Bunun yanı sıra toplumsal alanda da çok zorluklar yaşadık. 2016’da başlayan Kayyum atama politikası 2019 ve 2020’de de aynı şekilde devam etti. 7 aylık süreci saymazsak,  Diyarbakır’da ve bölgenin birçok ilinde yerel yönetimler halkın seçtiği adaylar tarafından değil, iktidarın keyfi atamalarıyla belirlenen ve atanmış kişiler tarafından yönetiliyor. Kayyum politikası demokrasiye meydan okumadır. Biz baro olarak yerel yönetimlerle yapmayı planladığımız mahallelerde hak arama merkezleri kurma fikrimiz vardı. Özellikle kadın ve çocuklara yönelik hak ihlallerini yerinde tespit etme, yerinde hukuki destek sunma gibi bir planımız vardı. Çünkü şunu biliyoruz; kadınlar ve çocuklar, toplumun en dezavantajlı ve kırılgan grupları ve bunlar maruz kaldıkları, karşılaştıkları hak ihlallerini bir Sivil Toplum Örgütüne, bir hukuk örgütüne taşıma konusunda son derece çekingen davranıyorlar. Onların bize gelmesi yerine, biz onlara gidelim ve mağduriyetleri, ihlalleri yerinde tespit edelim istedik. Kayyum atamaları nedeniyle bu projemizi gerçekleştiremedik. Yine, açlık grevlerinin can kayıplarına yol açmaması için mücadele ettik. Bu eylemin barışçıl şekilde sonuçlanması için girişimlerimiz oldu ve kısmen de olsa sonuç verdiğini düşünüyorum.

Son olarak yürüttüğümüz faaliyetler nedeniyle hakkımızda çok sayıda soruşturma açıldığını da not etmek istiyorum.

‘Pandemi sürecinde birçok meslektaşımız bürosunu kapatmak zorunda kaldı’

Geçen dönem taahhüt ettiğiniz ancak yerine getiremediğiniz projeleriniz oldu mu?

Elbette, 2018 yılında taahhüt ettiğimiz bazı faaliyetlerimizi hayata geçiremedik. Bunların bir kısmı bizden kaynaklı olmakla birlikte bir kısmı da dışsal etkenlerden kaynaklı meseleler. Örneğin, mesleğe yeni bağlayan ve büro açamayan genç meslektaşlarımızın yaralanması için açmayı planladığımız Dayanışma Ofisi olarak tabir edilen ofisler kurmayı taahhüt etmiştik. Buna ilişkin bir çalışma da yaptık. Arkadaşlarımıza da sorduk, kaç kişi bu ofisten faydalanmak ister diye. Talep gelmemesi üzerine bu projemizi askıya aldık. Seçim döneminde temasa geçtiğim genç meslektaşlarımdan adlığım geri dönüşler, durumun 2018 koşullarından farklı olduğunu göstermektedir. Özellikle pandemi sürecinde birçok meslektaşımız bürosunu kapatmak zorunda kaldı, maddi imkansızlık nedeniyle büro açamayan meslektaşlarımız da var. Eğer Genel Kurul bu görevi bize tekrar tevdi ederse en kısa zamanda buhizmeti de meslektaşlarımıza sunacağız.

‘Her yıl binlerce avukat adayı Hukuk Fakülteleri’nden mezun oluyor’

Genç avukatların sorunlarını çözüm noktasında ne gibi yeni projeleriniz var?

Genç meslektaşlarımızın ciddi sorunlar yaşadığının farkındayız.Sorunlar staj aşamasından itibaren başlamakta. Her yıl hukuk fakültelerinden mezun olan yüzlerce arkadaşımız staj için baromuza başvurmakta, staj sonunda da mesleğe başlamaktadır. Geçtiğimiz 2 yıl içerisinde stajyer sayımız 250’nin altına hiç düşmedi. Nakil gelenlerle birlikte bu sayının 265’i bulduğu da oldu. Genç meslektaşlarımızın sorunlarını ikiye ayırmak lazım. Birincisi, yapısal sorunlar. Türkiye’de 133 tane hukuk fakültesi var ve bunların da çok yüksek oranlarda kontenjanları var. Her yıl binlerce avukat adayı Hukuk Fakülteleri’nden mezun olarak geliyor. Biz hukuk fakültesi sayısının düşürülmesini, kontenjanların da makul bir seviyeye çekilmesi için TBB ve Bakanlık nezdinde görüşmeler yaptık. Ancak maalesef bu görüşmeler sonuçsuz kaldı.  Stajyer sayısının fazla olması baromuzun kapasitesini de zorlamaktadır. Staj Eğitim Merkezimiz stajyerlere avukatlık pratiği ve becerisi kazandırmak konusunda çalışıyor. Ancak pandemiden kaynaklı olarak bu süreci tamamlayamadık.Bu eksiklikleri elbette önümüzdeki dönemlerde meslek içi eğitim programlarıyla kapatmayı planlıyoruz. Ama bu işin asıl kaynağı 133’ü bulan Hukuk Fakültesinden her yıl yüzlerce stajyerin barolara staj başvurusu yapmasıdır. Diyarbakır ölçeğini düşünürsek her yıl 250 avukatın Diyarbakır’da işe başlaması son derece sakıncalı bir durum. Avukatlık mesleğini besleyen sosyo-ekonomik gelişmişliktir. Canlı ve işleyen bir ekonomi bizim mesleğimizin olmazsa olmazıdır. Ancak Diyarbakır bırakın ekonomik olarak ilerlemeyi, geçmiş yıllara nazaran geriye gitmektedir. Bu koşullarda başta yeni başlayan meslektaşlarımız olmak üzere avukatların rahat bir mesleki faaliyet sürdürmesi beklenmez.  Alınması gereken ilk tedbir merdiven altı diye tabir ettiğimiz birçok Hukuk Fakültesinin kapatılmasını, diğerlerinin de kontenjanlarının düşürülmesidir.

‘İşçi avukat sorunu var’

Staj aşamasından sonra mesleğe başlayan avukatların büro açma sorunları var, yüksek SGK primleri ve ağır vergi yükleri sorunları var.  Bağlı çalışan dediğimiz bir işçi avukat sorunu var. Sadece Diyarbakır’da değil Türkiye’de asgari ücretle ya da biraz üzerinde bir ücrete binlerce meslektaşımız hukuk bürolarında çalışmakta, çalışmak zorunda bırakılmakta. Bunların yanı sıra mesleki faaliyetlerini sürdürürken karşılaşmış oldukları şiddet, hakaret ve fiziksel tacize varacak şekilde sorunlar var. 2 yıl boyunca tüm bu sorunları aşmak için elbette çaba harcadık.

‘Genç avukatlara pozitif ayrımcılık politikasını sürdüreceğiz’

Genç meslektaşlarımız için kuracağımız dayanışma ofisleriyle büro açacak maddi imkana sahip olmayan meslektaşlarımızın belli bir süre mesleki faaliyetlerini bu ofislerde devam etmelerini sağlayacağız. Yine 0-3 kıdem grubunda olan meslektaşlarımız için getirdiğimiz pozitif ayrımcılık politikamızı sürdüreceğiz. Adli Yardımda kurmuş olduğum ASİS otomasyon sistemi ile atamalarda şeffaflık ve adaleti sağladık. Baro olarak üzerimize düşenlerin bir kısmını yaptık. Hepsini dört dörtlük yaptığımız iddiasında değilim. Eksikliklerimiz elbette oldu ama ikinci dönem bu eksikliklerden ders çıkararak daha iyisini yapacağız.

‘130 bin avukat tepki gösterirse bu angarya sistemi değişir’

Avukatların yapısal sorunlarından bahsettiniz. Zorunlu müdafilik ücretleri konusunda da ciddi sorunlar var bu konuda neler söylemek istersiniz?

Avukatlara ödenen CMK ücretleri emeklerinin karşılığı olmaktan çok uzak. Barolar olarak bu durumum değiştirilmesi için TBB ve Bakanlıkla görüşmeler yaptık. Bütün barolar birlikte zorunlu müdafilik ücretlerinin makul bir düzeye çıkarılması için ciddi bir emek harcıyoruz. Ama maalesef Bakanlığın bu konuda bize tek söylediği şey; “ödenek yetersiz”. Bakanlığın bütçesi uygun olmadığı için zorunlu müdafilik ücretlerini arttıramadıklarını söylüyorlar. Bizim elimizde de bu konuda Bakanlık ve diğer ilgililer üzerinde baskı kurmaktan başka da bir şey gelmiyor ve bunu da her dönem zaten yapıyoruz. Doğru olan bu ücretlerin en azından, mahkemelerce hükmedilen yasal vekalet ücretleri düzeyine çıkarılmasıdır. Türkiye’de faaliyet yürüten 130.000 avukat ortak bir tepki geliştirebilirse bu angarya sisteminin değişeceğine inanıyorum.

‘Önümüzdeki dönem “Baro Meclisi” olarak ete kemiğe büründüreceğiz’

Barolardaki avukatların sayısı her yıl sürekli artıyor. Mevcut sürekli artsa da baro yönetimi 11 kişi ve sorunlar da her geçen gün daha da büyümekte. 11 kişi ile Diyarbakır Barosu yönetilebilir mi, yönetimsel anlayışta bir değişikliğe ihtiyaç yok mu, baroda katılımcılığı arttırma noktasında neler söylemek istersiniz?

Bu durum yasadan kaynaklı bir mesele. Avukatlık yasasına göre üye sayısı 251’den fazla olan baroların yönetim kurulu 10 kişiden oluşur. Diyarbakır Barosunun üstlendiği sorumluluk, mesleki ve toplumsal sorunların ağırlığı karşısında on kişilik yönetim ile bu sorunların üstesinden gelmesi mümkün değildir.  Ama bizi diğer barolardan farklı kılan da bu noktadır. Çünkü biz birbirini destekleyen ve birbiriyle dayanışan güçlü bir aileyiz. Diyarbakır Barosu gücünü, merkez ve komisyonlarında gönüllü olarak çalışan onlarca meslektaşımızın destek ve dayanışmasından almaktadır. Biz bir meslek örgütüyüz ama aynı zamanda bir sivil toplum örgütüyüz. Artan mesleki sorunlarımızla paralel olarak, toplumsal meseleler ve insan hakları meselelerinde yaşanan artışlar da göz önüne alındığında,bu kadar devasa sorunların altından 11 kişinin kalkması, sorun alanlarına müdahale etmesi, cevap vermesi çok güç. Bu kadar sorunla ancak iyi bir dayanışmayla baş edebilirsiniz. İşte tam bu noktada merkez ve komisyonlarımız devreye giriyor. İnsan hakları alanına yönelik çalışan merkez ve komisyonlarımız yükümüzü paylaşıyorlar. İkincisi belli periyotlarla bir araya getirmeye çalıştığımız Rûspî meclisi ya da Baro Meclisi dediğimiz bir oluşumumuz var. Henüz bu oluşumu bir yönetmeliğe bağlamadık ama bu dönem içinde bu kurulu bir kez topladık. Önümüzdeki dönem “Baro Meclisi” olarak ete kemiğe büründüreceğiz. Bunun yönetmeliğini oluşturacağız. 6 ayda bir danışma meclisi niteliğinde toplayacağız, fikir alışverişinde bulunacağız. Kritik meselelerde de bu meclisi bir araya getireceğiz. Baro politikalarını belirleme konusunda Baro Meclisi’miz tavsiye niteliğinde kararlarını yönetim kuruluna sunacaktır. Geçtiğimiz dönem bir kez toplandık ama eğer önümüzdeki dönem yeniden seçilirsek bu kurulu belli periyotlarla toplamayı ve tavsiye niteliğindeki karalarını almayı ve katılımcılığı esas alan daha da genişleten ve tabana yayan bir yönetim tarzını uygulama noktasında planlarımız var.

Diyarbakır Barosu’nda yardımlaşma fonu ihtiyacı

Şayet yeniden seçilirseniz yeni döneme ilişkin farklı ne gibi projeleriniz var?

İlk dönem yaptığımız hataları yapmamaya, eksikliklerimizi gidermeye özen göstereceğiz. Çünkü biz bunlardan ders çıkardık. Yeni dönemde de çalışmalarımıza aynı hızla ve kararlılıkla devam edeceğiz. Mesleğe yeni başlayan genç avukatların sorunlarına çözüm üretme çabamızı daha da yoğunlaştıracağız. Pandemi sürecinde şunu gördük; Diyarbakır Barosu’nda bir yardımlaşma fonunun, yardımlaşma sandığının olmaması bizim için büyük bir eksiklikti. Genel Kurul gündemine böyle bir madde eklendik. Eğer GenelKurul kabul ederse önümüzdeki dönem bu fonu oluşturarak, bazı kalemlerden oraya aktaracağımız parayla zor dönemde meslektaşlarımızla, özellikle de genç meslektaşlarımızla dayanışma içinde olacağız. Yine, daha önce ifade ettiğim CMK atamalarındaki katsayı uygulamasını aynı şekilde sürdüreceğiz.

Yine genç meslektaşlarımız için dayanışma ofisini aktif hale getireceğiz. Ofis açamayan genç meslektaşlarımızın, hem müvekkil görüşmelerini yapabilecekleri, hem de dilekçelerini yazabilecekleri dayanışma ofisleri açacağız.

Meslektaşlarımızla dayanışma içinde olduk

Pandemi Süreci tüm toplumsal yaşam alanlarında olumsuz etkisini gösterdi. Avukatlar pandemiden nasıl etkilendi?

Adliye sistemi Mart’ın ikinci yarısından bu yana neredeyse işlemez hale geldi. Avukatlar bu süreçte neredeyse tüm mesleki faaliyetlerini askıya almış durumdalar. Bu süreç meslektaşlarımız için maddi anlamda çok ciddi sıkıntılar yarattı. İş yapamaz hale geldiler. Birçok meslektaşımız da büro giderlerini, SGK primlerini ve vergi borçlarını ödeyemediği içinbürolarını kapatmak zorunda kaldı.  Pandeminin bize en önemli etkilerinden biri buydu. Bunu kısmen de olsa aşmaya çalıştık. Genç meslektaşlarımıza ya da bu süreçte ekonomik olarak zor durumda olan meslektaşımıza geri ödemeli nakdi yardımda bulunduk. Yine, meslektaşlarımız için bankalarla görüşme yaparak uygun kredi koşulları sağlanması için çabaladık ve meslektaşlarımızın bir kısmı bu krediden yaralandı. 

Kadınların yönetime katılmasında pozitif ayrımcılık

Baro yönetimine aday 5 kadın meslektaşınız var. Kadınların baro yönetiminde erkeklerle birlikte eşit temsiliyeti konusunda neler düşünüyorsunuz?

Baromuzun şuan 1615 üyesi var. Baromuza kayıtlı olan ve faaliyet gösteren meslektaşlarımızın 530’u kadın avukatlardan oluşuyor.  Yaklaşık üçte bire tekabül eden bir kadın meslektaşımız var. Kadının toplumda, toplumsal yaşamın tüm alanlarında görünür kılınması bizim temel politikamızdır. Geçmiş dönemde de bütün kadın adaylar konusunda açık bir tutum belirledik, tüm kadın adayları destekledik. Aynı politikamızı bu yıl da sürdüreceğiz. Diyarbakır Barosu’nda kadın adayların oranı daha da yüksek olmalıdır. Bugüne kadar geçen sürede yönetime adaylıklarını açıklayan kadın meslektaşlarımıza başarılar diliyorum. Tümünün başaracağına da inanıyorum. Bu konuda geçmişte de çaba gösterdim, bugün de her türlü çabayı göstereceğimi ifade etmek isterim. Kadın adaylar konusunda pozitif ayrımcılık yaptığımı geçen dönem de söylemiştim. Bunu bu dönem için de yine tekrarlıyorum.  Bunu kadın meslektaşlarımızın yönetime girmelerini belirten samimi bir istekten ziyade,  kadına yönelik şiddetin bu kadar arttığı, kadının toplumsal alanın dışına itilmeye çalışıldığıbir dönemde buna inat kadın mücadelesini güçlendirmemiz lazım. Kadının daha güçlü bir şekilde sivil toplumda, meslek örgütlerinde, siyasette ve yaşamın her alanında görünür olmaları ve kadın temsilcilerin mutlak suretle artması gerektiğine inananlardandım.

‘Diyarbakır Barosu’na baro binasını çok görüyorlar’

Diyarbakır Barosu gibi köklü bir baronun hala daha bağımsız bir baro binası yok. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Aslında burada sorunun kendisi biraz da sorunun cevabı gibi. Biz köklü bir hukuk örgütü olduğumuz için, köklü bir sivil toplum örgütü olduğumuz için, her dönem haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı mücadele ettiğimiz için halimiz böyle. Tam da bu sebeple Diyarbakır Barosu’ndan bazı hizmetler özellikle esirgeniyor. Bizi cezalandırıyorlar. Biz bu konuda Diyarbakır Barosu’na bir arsa almak, tahsis etmek, sonrasında bir baro binası inşa etmek konusunda çok çabaladık. Aslında prosedürün tamamını da tükettik. Baromuza ücreti mukabilinde tahsis edilen arsaya ilişkin tüm yasal süreci tüketmemize rağmen,  TBB tarafından satın alınması gereken arsanın alımı gerçekleşmedi. Yani, bu eksiklik bizden kaynaklı bir durum değil. Diyarbakır Barosu’na bir baro kompleksi kazandırma konusunda Çevre Şehircilik Bakanlığı, Milli Emlak Müdürlüğü şahsında sıkı takiplerimiz oldu, bunun sonucunu da almıştık ama maalesef son nokta bir türlü konulamadı. O son nokta da bizim elimizde olan bir şey değildi. Tüm baroların hem arsalarını hem üzerindeki binalar tüm mülkleriyle birlikte Türkiye Barolar Birliği’ne aittir. TBB’nin işleyişindeki sakatlıklar ve TBB’yi olağanüstü genel kurula çağırdığımızdan kaynaklı olarak bu hizmet Baromuza çok görülüyor.

‘Daha yapacak işlerimiz, söyleyecek sözlerimiz var’

Genel Kurula ilişkin son olarak neler söylemek istersiniz?

Diyarbakır Barosu 1927 yılından başlayan köklü geçmişinin son 22 yılına tanıklık ettim. Tanıklık ettiğim sürece dair şunu söyleyeyim; seçim dönemlerinde bazen tatlı sert mücadeleler yaşanıyor ama her seferinde büyük bir olgunlukla bu süreci yürütüyoruz. Bu dönem de öyle olacağını düşünüyorum.  Elbette bu miras, bu birikim kolay kolay oluşmadı. On yıllarca imbikten süzülerek geldi ve biz de bu demokratik kültüre uygun bir şekilde seçim süreci geçireceğimize inanıyorum. 2 yıl hem mesleki anlamda, hem toplumsal anlamda bizim için gerçekten zorlu bir süreçti. Bundan sonraki sürecin de en az bunun kadar zor olacağını biliyorum. Geride kalan 2 yıl boyunca deneyim kazandık, eksikliklerimizi, hatalarımızı, yanlışlarımızı gördük. Bu bizim için bir avantaj haline geldi. Önümüzdeki 2 yıl içinde bu eksiklikleri giderme ve hatalara düşmeme konusunda bir tecrübe de kazanmış olduk. Dolayısıyla 2’inci dönem bu görevi daha iyi yerine getireceğimize inancım tamdır. Genel Kurulumuzun da bu güveni boşa çıkarmayacağına ve bize destek vereceğine inanıyorum. Çünkü daha yapacak işlerimiz, söyleyecek sözlerimiz var.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Diyarbakır Haberleri